02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 268/21 Ağustos 2009 Kaçak göçmenlerin dramıbeyaz perdede azetelerde bütün bir yıl boyunca hep şu tür haberler yer aldı: “Bir kamyonun arkasında, konteynır içinde sınırı geçmeye çalışırken havasızlıktan boğularak yaşamını yitiren kaçak göçmenlerin sayısı 62’ye yükseldi.” “Hindistan sularında bir gemideki çoğu Bangladeşli 300 kadar kaçak göçmenin kıyılara ulaşmaya çalışırken denizde kaybolduğu bildirildi.” Tiyatroseverlerin “Asi”, “Kod Adı”, “Hisarbuselik”, “Ne Seninle Ne Sensiz”, “Yabancı Damat” ve “Bizim Evin Halleri” adlı diziler ile “Sonbahar”, “Güz Sancısı” adlı sinema filmlerinden yakından tanıdığı oyuncu Onur Saylak’ın başrolünü üstlendiği, kasım ayında vizyona girecek, “Denizden Gelen” adlı film de kaçak göçmenlerin dramını konu ediniyor. Filmin çekimleri şu anda Dalyan’da devam ediyor. Onur Saylak, 10 yıl kadar başkentte yaşadı. Önce Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’ne girdi. Ancak bu alanın kendisini ifade etmediğini düşündüğü için Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde şansını denedi. Bu arada üniversitenin tiyatro topluluklarında çalıştı. Amatör tiyatrolarda görev aldı. Tiyatro ile tanıştıktan sonra da Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü’nün açmış olduğu sınava girdi ve kazandı. Eğitimini tamamladıktan sonra da İstanbul’a yerleşti. Bu arada Ankara’da “Getto” gibi oyunlarda da görev üstlendi. Onur Saylak ile Türk tiyatrosunu ve kasımda vizyona girecek “Denizden Gelen” isimli sinema filmini konuştuk: “Denizden Gelen” adlı filmin konusu nedir? I Film kaçak göçmenleri anlatıyor. Yani bir tür kaçak göçmen hikâyesi. Daha önce polislik yapmış, sonra yanlışlıkla bir zenci adamı vurduğu için mesleğini bırakmış Halil’in kendisiyle yaptığı iç çekişmelere tanık oluyoruz bu filmde. Halil polisliği bıraktıktan sonra, babasının yanında, Dalyan’da, yaşamını sürdürmeye başlamış. Bir gün Yunanistan’a kaçmaya çalışan kaçak göçmenlerin bulunduğu bir gemi sulara gömülüyor. Bu gemiden tek kurtulan da zenci bir çocuk. Halil bu zenci çocukla birlikte vicdan muhasebesi yapmaya başlıyor ve filmde Halil’in değişimi ve genelde insanlık anlatılıyor. Bütün bir yıl boyunca bu türlü haberler gazetelerde çokça yer aldı... I Ne yazık ki... Biz çekimler için neredeyse bir aya yakın Dalyan’dayız. Gazetelerden bu türlü haberleri o kadar çok kesip biriktirdik ki... İnsanların bilmediği bir şey var. İnsanlar gazetelerde bu türlü haberleri okuduğunda “ah, vah, tüh” diyor ancak işin içine girdiğinizde durumun çok farklı olduğunu görüyorsunuz. O insanların çok büyük umutlarla kaçak göçmen olarak yollara yollara çıktığı çok açık. Bir dram var ortada. Biraz da filmde bizler bu dramı anlatmaya çalıştık. G ? Selda GÜNEYSU ‘Her şey artık çok daha kolay’ Sayısız dizide ve sinema filminde rol aldınız. Hatta “Sonbahar” adlı filmin başrol oyunculuğunu da üstlendiniz. Türk sinemasının geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? I Teknoloji çok gelişti. Artık her şey çok daha kolay. Film çekmek de öyle. Ayrıca son yıllarda biliyorsunuz, Türk filmeleri de yurtdışındaki çeşitli festivallerden ödülle dönmeye başladılar. Tabii tüm bu yaşanlar, gençleri cesaretlendirdi diye düşünüyorum. Birçok oyuncu arkadaşa da iş fırsatları doğdu. Eğer bir film, başat ticari kaygı ile yapılmıyorsa eğer, o filmin projesinde yer almamanız için de bir neden yok. Ayrıca “Denizden Gelen”i, Türk sinemasının usta yönetmenlerinden Nesli Çölgeçen yönetiyor. Bu tür yapımlar, Türk sinemasına duyulan heyecanı daha çok arttıracak ve daha kaliteli işlerin çıkmasına öncü olacak diye düşünüyorum. Siz çok sonra tiyatro sanatı ile tanıştınız ancak çok ciddi projelerde görev aldınız... I Biraz öyle oldu. Çok küçük yerde büyüdüm ben. Kuşadası’nda. Tabii küçük yerde yetiştiğiniz için belki de, hep fen bilimleri alanına yönlendiriliyorsunuz. Benim de öyle oldu. Ancak ODTÜ’yü kazandıktan sonra istediğimin bu olmadığına karar verdim. Sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdim, tiyatro ile tanıştım. Sonra da tiyatroyu profesyonel olarak yapmak gerektiğine inandığım için Bilkent Üniversitesi’ne girdim. Altyapım böyle. Ancak bilinmesini istediğim bir şey var. Ben tiyatroyu sadece zevk olsun diye yapmıyorum. Benim için önemli olan insanlığa dair bir şeyler söyleyen oyunlarda ya da yapımlarda yer almak. Ankara’da “Getto” ve “Üç Kuruşluk Opera” adlı tiyatro oyunlarında da görev aldınız bir dönem. Ancak Ankara’da artık tiyatrolar tek tek çeşitli nedenlerden ötürü perde kapatıyorlar... I “Getto” ve “Üç Kuruşluk Opera” çok güzel oyunlardı. 25 yaşında tiyatro okumaya karar verdiğim için bir yandan da çalışmam gerekiyordu. Hiç Devlet Tiyatrosu sanatçısı olmadım ama oyunlarında görev aldım. Ankara’da neden artık tiyatrolar perde kapatıyorlar. Çünkü bana göre şöyle bir durum var: Devlet Tiyatroları’nda görev yapan bir oyuncunun geliri belli. Dolayısıyla bu oyuncular başka işler yapmak zorunda kalıyorlar. O başka işler de para kazandırıyor haliyle. Dolayısıyla tiyatro böylece ikinci plana itiliyor. İkinci bir işmiş gibi oluyor. Düşünsenize eskiden Devlet Tiyatrosu’nun kadrosunda kimler kimler vardı, şimdi kimler var? Peki dizi piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Genç arkadaşlar mezun olur olmaz, soluğu hemen dizi piyasasında alıyor. I Belirtmeliyim ki, Devlet Tiyatroları yanılmıyorsam 2005 yılında kadrolu sanatçı almak için sınav açtı. O tarihten bu yana sanatçı alınmıyor. Her yıl da birçok genç arkadaşım konservatuvarlardan mezun oluyor. Genç arkadaşlarım oynamak istiyorlar ancak kadro yok. Para kazanmak da durumundalar. Diziler de iyi paralar kazandırıyor. Sonuç itibarıyla dizi oyunculuğu yapmaya başlıyorlar. Genç arkadaşlarımı bekleyen en büyük tehlike de bu işte. Yani ilk yapmaları gereken aslında, bir tiyatro sahnesinin tozunu yutmak ancak bunu yapabilmeleri için olanak ne yazık ki çok yok. 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle