Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 286/25 Aralık 2009 ANKARA ANKARA Talât HALMAN inei millete dönmeye karar veren DTP vekilleri, bir yerlerden gelen bir komutla, TBMM’ye, yani sinei millet meclisine döndüler. Bütün bunlardan kazançlı çıkan, BDP oldu: Barış ve Demokrasi Partisi. Kısası, BDP mi? Bevedepe diye mi telaffuz edilecek? Bu arada, sinei millet, yaşadığı felaketlerle kıvranıyor. “Dağ Türkleri” yine dağa çıkacak mı? Dağdağa başlayacak mı yeniden? Millet dövünüyor; çünkü sokakları AKKARA Sinei Millet Meclisi S mızda polisler eylemcileri, evlerde kocalar eşlerini, babalar çocuklarını kıyasıya dövüyor, meydanlarda insanlarımız dövüşüyor. Acımasız, kıyasıya kötek atan bir toplum olduk. Uygar kişiliğe ne zaman kavuşacağız? Gelişmek için dayanışması gereken toplumumuzda dayak kol geziyor. Parlamentomuz, sataşma ve atışmalarla sarsılıyor. Gelişmemiz için toplumsal hareket bekliyoruz ama, TBMM’de kişisel hakaret egemen. Ülkemiz, dalaşma ve didişme ile perişan. Her zaman, her yerde sille tokat. Bütün bunların arkasından boğazlaşmalar gelecek diye kaygıya kapılmamak elde değil. Yazık oluyor bu memlekete, bu güzelim millete. Silahlardan halkı arındırmamız şart. TC’de silahlar, sadece TSK’de, poliste ve güvenlik profesyonellerinde bulunmalı – başka hiç kimsede değil. Osmanlı tokadı, falaka filan mazide kaldı diye sevinmek hakkımızdır ama, TC dayağı bitip tükenmek bilmiyor. Yeni bir cop ve biber gazı çağına girdik. Yazıklar olsun. HER ZAMAN GENÇ İNÖNÜ İsmet İnönü’nün ölüm yıldönümündeyiz. Herhangi bir ulusun tarihinde, İsmet İnönü kadar uzun bir süre içinde geniş ve derin etki yapmış pek az insan olmuştur. Zaferler kazanmış bir komutan ve diplomattı, genç bir Cumhuriyetin ikinci adamıydı, bir demokrasi kurucusuydu. XX. yüzyılın en uzun ömürlü ve en verimli devlet adamlarından biriydi. Elli yıldan uzun süre bir ulusun kaderine yön vermiş kaç kişi olmuştur tarih boyunca? İnönü’nün bir devlet adamı olarak kazandığı başarılar ve işlediği hatalar, kendisi hayatta iken de yeterince yorumlanmadı. Ölümünden bu yana geçen uzun yıllar içinde de... Kendisini yakından tanıyanlar bile, kişiliğini, sohbetlerini, resmî ve özel çalışmalarını bol bol anlatmadılar. Umarım, bundan sonra ama daha fazla gecikmeksizin bu tarihî görevi yerine getirirler. Çünkü, İnönü hakkında anlatılacak anıların çağdaş tarihimize yeni ışıklar tutacağına inanıyorum. Ben, İnönü’yü çok az tanıdım. İlk 1943’te Gölcük’te görmüştüm. Cumhurbaşkanı olarak donanmayı teftişe gelmişti. Babam, harp filosu komutanı idi. Bir devlet başkanı ile bir tümamiral arasında protokol engellerini kaldıran bir rahatlıkla, önce donanmanın bazı temel gereksinimlerini, sonra dünya savaşlarını konuştular. Henüz on iki yaşına basmış bir çocuktum. Bu görüşmeye saygı ve hayranlık duymuştum. 1962’de İnönü, koalisyon hükümetinin başkanı idi. Sonradan Nobel Ekonomi Armağanı’nı kazanan ünlü Prof. Jan Tinbergen, Devlet Planlama Teşkilatı’nın baş danışmanı olarak Başbakan’a bilgi verecekti. O sırada teşkilâtın yayın ve temsil bölümünü yönetiyordum. İnönüTinbergen görüşmesinde tercümanlığı benim yapmamı istediler. Ünlü Hollandalı profesörle Paşa’nın odasına girdik. İnönü, Tinbergen’e nazik ve sıcak bir ilgi gösterdi. Sonra... Tinbergen’den hiç bilgi istemeden, hazırlanmakta olan beş yıllık Birinci Kalkınma Planı konusunda tek bir soru sormadan, 1930’larda Türkiye’nin sanayi planları hakkındaki anılarını anlattı. Yarım saatlik konuşmada Tinbergen üç cümle söyleyebildi. Devlet Planlama Teşkilâtı’na dönerken Tinbergen düşünceliydi. Bir ara dedi ki, “Başbakan acaba benimle niçin görüştü?” 1962 yazında, Yüksek Planlama Kurulu, Birinci Beş Yıllık Plan’ı incelerken, İnönü’nün heyecan verici sözlerini ve davranışlarını izlemiştik. Kurul toplantılarını baştan sona, raportör olarak kaydediyordum. İnönü, derin bilgisiyle, sabrı ve titizliğiyle, ciddiyeti ve güleç tavrıyla, reformculuğu ve itidaliyle, hepimizi hayran bıraktı. İnönü, plan tasarısını her kelime ve rakam üzerinde durarak okuyordu. Toplantıya katılan bazı bakanların üstünkörü okuduğu belliydi. Bir gün, Planlama Teşkilâtı kendisine bağlı olan bir Başbakan Yardımcısı söz alarak, “Plancılar bu konuyu iyi düşünmemiş, önemli bir eksiklik var” dediğinde İnönü, “Sorduğun sorunun cevabı, yedi sayfa sonra geliyor. Okumamışsın” diye cevap verdi. “Ben sabahın üçüne kadar okuyup geldim. Okumuyorsun. Okumuyorsun.” Başka bir oturumda, çeşitli ülkelerin ulusal gelir rakamları okunurken, İnönü, “Durun” dedi, “İngiltere’nin rakamı yanlış olsa gerek. Yirmi beş yıl önce bu rakam daha yüksekti. İngiltere’nin ulusal geliri yirmi beş yıl sonra azalmış olamaz.” Planlama uzmanları, “Paşam” dediler, “Biz bu rakamları Birleşmiş Milletler’in yayınladığı resmî istatistiklerden aldık, doğrudur.” Rakam kontrol edildiğinde anlaşıldı ki İnönü haklıymış. Bir daktilo hatası yüzünden iki sayı yer değiştirdiğinden, İngiltere’nin ulusal geliri düşük görünmüş. İnönü dikkati ve yanılmaz hafızasıyla hatayı meydana çıkarmıştı. Birinci Beş Yıllık Plan’da, öz Türkçe terimler kullanılmasına özen gösterilmişti. Bazı yaşlı bakanlarla yeni terimleri öğrenmek istemeyenler, Yüksek Planlama Kurulu toplantılarında zorluk çekiyorlar, fırsat buldukça şikâyet ediyorlardı. Bir gün, bir plancı toplantıda bilgi verirken, “Paşam, üretim ile tüketim arasındaki orantı” deyince, İnönü, “Ne demek bu?” diye sordu. “Eskiden istihsal ve istihlak arasındaki nispet denirdi” cevabı verilince, İnönü “Demek bu yeni sözleri kullanıyoruz artık” deyip sözü yine genç plancıya bıraktı. Ertesi gün aynı plancı, bilgi vermeye devam ediyordu. Paşa ve başkaları zorluk çekmesin diye bu sefer, “istihsal ile istihlak arasındaki nispet...” der demez Paşa, “Duuur!” diye sözünü kesti. “Dün sen bize burada yeni terimler öğrettin. Eski kelimelere dönemezsin artık. Şimdiden sonra hepimiz yeni terimleri kullanacağız.” İnönü, kendini daima yenileyen sürekli devrimlerden vazgeçmeyen, çağın en ileri kavramlarına açık bulunan ve gerekirse çağının ötesine yönelebilen bir liderdi. 19