02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 NİSAN 2021 5 Sevilen oyuncu Pınar Deniz’le oyunculuktan hayata uzanan keyifli bir pazar sohbeti Benim çiçek açmam lazım Onunki, bir kendini bulma hikâyesi ve dünyayı değiştirme arayışı. Pınar Deniz, karakterleriyle son günlerin en dikkat çeken oyuncusu. SALT Galata’da buluştuk, söyleştik. u Kırmızı Oda’nın, anladığım kadarıyla sizin için çok büyük de bir anlamı vardı. Biraz bahsedebilir misiniz? Psikoloji ile çok ilgilendiğim ve her şeyin çocuklukta yattığını düşündüğüm için “neden katil olunur, neden hırsız olunur, insan neden karısını döver” sorularının hepsinin altında da çocukluk travmaları olduğunu düşünüyorum. Kırmızı Oda’da hep bir olay var ve hep o olayın alt metnine, derinine girip neyi neden yaptığını sorguluyor. Nazlı’yı ilk okuduğumda diğer karakterlere nazaran travması çok daha hafif geldiği için pek de dikkat çekmez diye düşünmüştüm. Ancak kadınlardan “Bu benim hikâyem” diye o kadar çok mesaj aldım ki birkaç kişi evliliğini sonlandırmış izledikten sonra. Bu hoş bir şey değil tabii ama insanın kendi içsel yolculuğuna başlaması, kimseye ihtiyacının olmadığını fark etmesi çok değerli bence. Kırmızı Oda topluma ayna görevi görüyor. HOP ÇIK ORADAN! u Sanırım oyunculuğa bakış açınız yargısız ve nötr olmak. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Kendimle çok uğraşıyorum... (gülüyor) Kendimle gerçekten çok uğraşıyorum. Bir kere ben herkesin terapiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Her daim farklı ve bilimsel bir bakış açısı bence çok önemli. O yüzden psikoloji, terapi, NLP, EFT, radyoterapi, reiki... Çok fazla enerjiyle uğraşıyorum. Fakat bana en iyi gelen nefes terapisiydi. Bence her oyuncunun yapması hatta her insanın deneyimlemesi gereken bir disiplin. Orada sen susuyorsun, bilinçaltın konuşmaya başlıyor. Çok şeyi orada çözdüm. Hayatta sürekli maskelerimizle dolaşıyoruz. Karşı tarafı anladığımızı ve empati kurduğumuzu düşünürken aslında empati kurmuyor bizim normalimize uymadığı için o kişiyi yargılıyoruz. Benim de oraya düştüğüm zamanlar oluyor ama kendime yaptığım yatırım sayesinde hemen (parmak şıklatıyor) fark ediyorum ve diyorum ki “Hop! Çık oradan. Sen şu an karşındakini yargılıyorsun”. u Sosyal medyayı da makul düzeyde kullanan nadir ünlülerdensiniz... Biraz daha dışında kalarak paylaşım yapmaya çalışıyorum. Çünkü şuna özendirmek istemiyorum: Makyaj yaparsan çok güzel olursun, fit olman lazım, 34 beden olman lazım, onu yemen lazım, bunu yememen lazım... “Ben bu halimle çok mutluyum, sen de o halinle mutlu ol”u vermek istiyorum... Sosyal medyaya her girdiğimde insanların bu denli beğenilme arzusuna şaşırıyorum. Herkes bir örnek giyinmeye, davranmaya başlamış gibi hissediyorum. Aynı yüzler, aynı eleştiriler, aynı düşünce yapıları... Herkes ne kadar aynı diyorum bazen, renklerimizi kaybediyoruz gibi... Hal böyle olunca, kendimi insanların içinde yalnız hissediyorum. “Bir dakika ben yanlış meslek mi yapıyorum?” gibi düşünceler oluşuyor. Çünkü oyunculuğun, eşittir görüntü olduğunu düşünmüyorum. Evet görüntü bir avantaj ama bu ruhla alakalı. Benim hiç estetiğim yok. Kaşlarımı bile aldırmıyorum. Bazen şöyle yazıyorlar: “Dudaklarına neden dolgu yaptırmıyorsun?” Bir kısmı da diyor ki “İyi ki dudakların dolgu değil.” “Alnındaki izi neden sildirmiyorsun?” Herkesin bir fikri var ve bunu sana dayatmaya çalışıyor. Hayır yaptırmayacağım! Ben onu seviyorum, kimseye benzemek zorunda değilim... NEDIR KADINLARIN BU ÇEKTIĞI! u Oldukça titiz yaklaşmışsınız konuya... Bir arkadaşım dedi ki “Kimse senin kitaplarını, kedilerini merak etmiyor.” Kitaplı bir paylaşım yapmıştım, ruj sürmüştüm. Herkes şu şekildeydi: “Ruj linki, ruj linki. Rujunu paylaşır mısın?” Ben kitaplarımı paylaşmaya devam edeceğim. Sosyal medya birçok güzel haberlere, olaylara vesile olduğu için de eskisi kadar kötülemiyorum. Barıştım kendisiyle. u Oyunculuk dünyasında da var değil mi oyuncuların fiziksel durumu sebebiyle devamlı baskılanması? Ben de yapımcılar şundan şikâyetçiymiş diye düşünüyorum: “Yüzünü yaptırmayan kalmadı, onu oynatacağım, ama mimiksiz” gibi. İlk oyunculuğa başladığımda mesela bir yapımcının beni işe almama sebebi, kalın bulmasıydı. “Biraz kalın” dedi. Ben o konuda biraz diretiyorum. Nedir bu kadınların toplum normlarından çektiği gerçekten. Sağlıklı bir bedenim varsa, 32 beden olmama gerek olmadığı düşüncesindeyim. Eğer kendi gücüne, yapabileceklerine inanıyorsan karşındaki seni bir meta olarak görmeyi bırakıp saygı duymaya başlıyor.Vatanım Sensin’den sonra o yapımcı beni projelerinde buMODERN DÜNYA BÖYLE ARTIK Gelecekten korkan bir insan haline geldim, her anlamda. “Pınar yargılama” diyorum kendime ama geçen bir çocuk yanımda kız arkadaşına “girl” filan diye sesleniyor. O kadar yüzeysel konuşuyorlardı ki. Ben de arkadaşlarımla sürekli oturup felsefe yapmıyorum ama samimiyet diye bir duygu var. Onu yitiriyoruz. Bu durum çok korkutucu. Geçmişte her şey daha yavaş akıyor sanki. Herkesin daha çok zamanı var. Günümüzde bu kadar şeyi insanlar nasıl yapıyor aklım almıyor. Her şeyin şifresini hatırla, bunu al, onu sat... İstanbul trafiğinde filan. Modern dünyada hepimiz birer ruh hastasıyız artık. BAŞBAKAN OLACAĞIM BEN Üniversitedeyken bir ara taktım ben siyasetçi olmaya. Ailemle de tartışıyordum sürekli. Düşünsel anlamda biraz hırçın ve asi bir genç kızdım. Başbakan olmak istiyordum mesela. “Ben bu dünya düzenini, Türkiye’yi değiştireceğim” diyordum. Sonra Aristotales’in “siyaset cinayettir” cümlesini görüp, bir de bu yüzden ailemle, etrafımdakilerle tartışınca dedim ki bu ben değilim, benim çiçek açmam lazım. lunmam için sürekli aradı. Kendisini de çok severim. u Oyunculuğu bir zamanlar kapitalist bir meslek olarak mı görüyordunuz? Birazcık. Çünkü fazla idealisttim o zamanlar. İstanbul Üniversitesi’nde okuyunca biraz öyle oluyor galiba. Mesela Miss Turkey’nin filan, korkunç şeyler olduğunu düşünüyordum. Şimdi öyle sert düşünmüyorum tabii ki. O benim çocuksu aklım. Oyunculuğun muazzam öğretici bir meslek olduğunu düşünüyorum. Öyle dışardan göründüğü gibi olmadığını aslında inanılmaz zor ve toplumu olumlu anlamda etkileyecek bir gücü olduğunu biliyorum. u Zor olmalı... Özellikle televizyonda...Gerçekten kalben oynamayı ve o anı gerçek kılmayı istiyorsan çok yıpratıcı bir süreç seni bekliyor. Kırmızı Oda’da depresyonda olan bir karakteri oynadım. Eve gittiğimde yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş bir şekilde kendimi nasıl yatağa attığımı bilmiyorum. Öyle sahnelerden sonra kimseyle iletişim kurmak istemiyorum, ruhum dinlensin istiyorum. Binnur Kaya ile oynamak müthiş bir deneyimdi. Rolü her bittiğinde elleri terlemiş oluyordu. Heyecanını hiç kaybetmemiş. İkimiz de Kırmızı Oda seansında çok gergin oluyorduk. Onun o çocuksu hali beni aşırı kamçıladı. u Sık sık farkında olma hali ve farkındalık yükseltmekten bahsetmiştiniz. Biraz anlatır mısınız nasıl bir ruh hali olduğunu? Kırmızı Oda’da oynadığım karakterle beraber, onu izleyen birinde bir his uyandırmak... Oyunculuk yapma sebebim de buydu zaten. Benim öyle olmuştu. Bir film izlemiştim ve öyle oyunculuk yapmaya karar vermiştim. Hayır (dolgu) yaptırmayacağım! Ben onu seviyorum, kimseye benzemek zorunda değilim... DEN IZ ÜLKÜTEKIN Pınar Deniz’in oyunculuk hikâyesi, insanların kalbine dokunma ve onları iyi yönde etkileme güdüsüyle başlamış. Şu sıralar hayat verdiği her karakteriyle geniş çaplı övgülere mazhar olsa da hâlâ aramaya, tökezlemeye, denemeye, öğrenmeye devam ediyor... Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar PAYtcuaZacmmozAmhınaRu.tımrrTni’ydEıeetS. I Kapadokya’da bütün gece ağladım Bazı şehirlere gittiğimde ağırlık hissediyorum. Mesela Kapadokya’ya gittiğimde bütün gece ağladığımı hatırlıyorum. Orada daha öncesinde yaşayan insanların ruhunu mu hissettim bilmiyorum ama peribacalarına baktığımda bir şey hissediyordum ama anlatamıyordum. Yanımda erkek arkadaşım da vardı gece boyunca ağladığım için bence deli olduğumu düşünüyordu. (gülüyor) Ayasofya’ya gitmeyi, tarihi yerlerde dolaşmayı sevmemin sebebi orada ruhumun bir parçası olduğunu düşünmem. Reenkarnasyona da inanıyorum. Daha önce hiç bulunmadığım yerlerde dejavu yaşıyorum. Karşılaştığım bazı insanlarla da sanki çok öncesinde tanışmışım da ruhunu görebiliyormuşum gibi hissediyorum. Binnur’da (Kaya) bunu hissettim mesela. O da aynı şeyi hissetmiş. Hiç konuşmadan birbirimizle iletişim halindeydik sanki. İnsanlar sezgilerimin çok kuvvetli olduğunu söylüyor. Birini sevmiyorsam, herkesin sevdiği biri bile olsa bedenim kapanıyor ona karşı. Müzelere gitmeyi de çok seviyorum. Başkalarının hikâyesinde dolaşmayı seviyorum. O yüzden hep “Bu döneme ait hissetmiyorum kendimi” derim. Sanki ruhum hep farklı dönemlerde dolaşıyor. Köklenememe sebebim de bu bence. Kendine özgü yaşamları, hep yolda olma halini seviyorum. İki gün önce Afrika’ya gitmeyi düşünüyordum. Dün fal baktırdım. Kadın bana dedi ki “Afrika’ya gideceksiniz ve hayatınız değişecek.” Bunu hissettiğim için Afrika’ya gitmiyorum yıllardır. Çünkü Afrika’ya gidersem her şeyi bırakacak, bu kapitalist düzende daha fazla yaşayamayacakmışım gibi hissediyorum. Orayı görüp sonra “Ne yapıyorum ben ya” diyebilirim. Zaten her şeyin anlamsız geldiği çok dönem oluyor. Doğaya döneceğim. Onu biliyorum ama zamanı var işte. Pınar Deniz, ‘Kanlı Elmas’ filmini izledikten sonra oyuncu olmaya karar verdiğini söylüyor. BİR GÜN BABAMIN HİKÂYESİNİ YAZMAK İSTİYORUM u Babanızın da çok renkli bir yaşamı olmuş. Gazino işletmiş, kebapçılık yapmış. Evet büyürken çok şey yaşamış. Aslında bir gün onun hikâyesini yazmak istiyorum. Babam, Mardin’den geldiklerinde önce simit satıyor, utanıyor, satamıyor, bir köşede yiyor simitleri. Babamın hikâyesi biraz garip. Savaşta öldü zannediyorlar, morga koyuyorlar çocukken, meğer yaşıyormuş. Şimdi kebap restoranı var. Kendisi şahsına münhasır bir kişilik beni çok güldürüyor. u İlginç bir anekdot; Türkçe’yi geç öğrenmişsiniz. Çok geç değil, sadece küçükken bilmiyordum. Arapça biliyordum. Ailem Arapça konuştuğu için utanıyordum. Türkçe öğrenmeye başladım. Anneme ilkokuldayken mama diyordum. Utancımı hatırlıyorum. Annem Arapça konuştuğunda da çok utanırdım. u Bir STK kurmayı düşünüyormuşsunuz. O çocukluğumdan beri istediğim bir şey. Hep “Yardım etmem lazım, dünyayı değiştirmem lazım” güdüsüyle uyanıyordum.Tüm dünyada etkili olacak bir kurum en büyük hayallerimden. LÖSEV, TEGV, KAÇUV... Çok fazla STK’da gönüllü faaliyette bulunmaya çalışıyorum. Hayatta beni en mutlu eden şey bu...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle