22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 27 ARALIK 2020 2021 aydınlık olur mu? 1 Bu karanlık günlerde bir yandan hayatta kalmak için uğraş verirmüştür ve her tutum göz önündedir, aydın her kimse denetlemek isterler. Sanırım burada burjuva alışkanlıklaken, öte taraftan olan bi rıyla hesaplaşmak gerekiyor. Okurtenin ne anlama geldiğini de kav yazar birinin, eğer kendini aldatma ramaya çalışıyoruz. Piyasacı anla becerisi yoksa, her koşulda devletle yışın tahrip ettiği çevre, en ağır bi karşı karşıya geleceğini hesaba katçimde bedel ödetiyor insana. Virü ması gerekir. sün hayvanları koruması belki bundandır. İlahi adalete, öte dünyaya bırakılan hesaplaşmaya inanmayan biz maddeciler, pek katkımız olmayan bu ürkütücü ortama ayak uydurmaya çalışıyoruz. Aklı askıya almanın, düşünmekten kopmanın, sahte konforun pençesine düşmüş yığınların karşısında tek silahımız “söz”le isyan ediyoruz. Pes ettiğimiz, lanet olsun değdiğimiz de oluyor elbette. Ancak garip bir duygu, dürtü yaşamak, inadına devam ediyoruz oyuna, yakın gelecekte aydınlığın olmadığını bile bile! 2 Julien Benda’nın acımasız eleştirileriyle dolu kitabı “Aydın İhaneti” katıldığım, red5 Devletler varlıklarını meşruiyetlerini geniş kesimlere yutturdukları değerlerle sürdürür. Üstü kapalı olarak hepsi benzer yerden zor kullanmayı kendine hak gördüğü için, büyük uzlaşı içindedirler. Aydın bu “realizme” karşı nasıl tutum takınacaktır? Benda sorunu buradan görüyor: “Bugün ait olduğu devletin realizmini kınayan ‘aydın’ bu devleti ciddi anlamda zedelemektedir... ‘aydın’ asli görevine sadıktır, devletlerin realizmini kınar; bunun sonucu olarak devletler kendi görevlerine karşı eşdeğer liyakatle, ‘aydını’ baldıran zehrini içmeye zorlar. Modern dünyadaki ciddi işlev bozukluğu ‘aydındettiğim tezleriyle bir haftadır ak ların’ devletlerin realizmini kınalımı meşgul ediyor. Antik filozof maması, tam tersine tasvip etmeların salt düşünmenin kendinden sidir; ‘aydın’ artık bu zehri içmekaynaklı erdem fikrimektedir.” nin karşısına, günümüz aydınının yararcı tavrını koyarak tartışıyor Benda. Aydın dediğimiz bugün “burjuvadır” her yönüyle, bu yaşam tarzını benimsemiş, günlük yapıp etmelerine buradan kurmuştur. “O halde samimi itiraz söz konusu olabilir mi” diye soruyor yazar. Kibirli bulmaktan öte, önce kendini, sonra herkesi kandırdığını söylüyor aydınların. Peki, öyleyse soruyu şöyle yöneltelim; aydın içinde bulunduğu mimari koşullar dahil, soluduğu ortamın tümünde yalnız, yenik haldeyse, nasıl mücadele edecektir? ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Tarihin sayıların değişmesiyle yazılamayacağını, ileri veya geriye doğru burnunu çevirmesinin tam da bu aydın sorumluluğuyla ilintili olduğunu 6 Aydın dediğimiz kimsenin, sınırlarla parçalanmış dünyayı yeniden bütüncül görmek zorunda olduğunun altını çiziyor Benda. Biri için doğru, geçerli, hakiki olanın hiçbir gerekçeyle devletin zoru, menfaati için özellikle değişemeyeceğinden söz açıyor. Buna karşı durmak o kadar da kolay değil. Hukuk dediğimiz her neyse, kâğıt üstünde evrensel ölçülerden oluşmuşsa da nihayetinde güçlünün, egemenin dilini konuşmaktadır. Buna direnç göstermesi gereken yazarın/aydının 3 Kıyasıya eleştirdiği “milligörmeliyiz. “... korku, endişe halindeki burjuvazinin hizmetinde olmakla yetçilik” kavramına/duy kalmayıp, bunun yanı sıra bu sınıfa gusuna diyeceğim yok Benda’nın. ait olan tüm toplumsal konum ve Birinin milliyetçi olması için kör itibar ayrıcalıklarından faydalanan leşmesi gerekir. Salt aynı ırktan ol bir burjuva olmaya giderek daha duğumuz için rastlantısal olarak fazla yaklaştığını da söylemem geaynı coğrafyada ve tarihte bulun rekir” diyor Benda. Ekliyor: “Eğiduğumuzdan dolayı birini yücelt timli Bohem, pratik anlamda aydın mek ya da tersini yapmak ahmak artık yoktur; en azından kamusal lıktır. Bundan mutluluk duymak çıkara meyletmiş olanlar arasında yersizdir, hatta sapkınlıktır. Tanı artık ona rastlamayız.” sak sevebileceğimiz insanlara düşman olmak, tanıdığımız için ne mal olduğunu bildiğimiz birine kaba ortaklıktan dolayı sahip çıkmak tüm ölçülere aykırıdır. Bu çağda, birini bu türden gerekçelerle yaşamımızda nereye koyabiliriz? Benda, modern aydın tipinin kendini devletle, milletle ortak bulmasının, bunu doğrulayacak tezler geliştirmesinin utanılacak tutum olduğundan söz ediyor ki haklıdır. 4 Bugün tarih hızlı akıyor, türlü olaylara tanık oluyoruz, mutlaka bir 7 Tarihin sayıların değişmesiyle yazılamayacağını, ileri veya geriye doğru burnunu çevirmesinin tam da bu aydın sorumluluğuyla ilintili olduğunu görmeliyiz. Kaba gücün egemenliğine razı geniş yığınların, hoyrat değerleri varoluş sorununa dönmüştür. Yaşam hakkının ne olduğu üstüne yeniden kalem oynatmak gerekir. 2020 ile geride kalacağı sanılan virüsün başkaldırısını dikkate almakta yarar var. Devlete güce iliştirilmiş aydınların(!) buradan düşünmeye kobiçimde ses vermek zorun yulması gerekiyor. Devlet elinde luluğu duyuyoruz. Peki, bunu nasıl akademi, basın hoşgörülebilir özyapacağız? “Modern ‘aydın’, tasvip gürlükler tarif ediyor. Oysa hem te bulunarak bir gerekçeyi güçlendi hoşgörü sözcüğü hem bulanık özreceği gibi tasvibinden imtina ede gürlük kavramı içeriğinden ve gürek böyle bir gerekçeyi ciddi anlam cünden çok değer yitirdi. da zedeleyebilir.” Devletler bunun Aydından tanrısal kudret beklemek farkında oldukları için üstelik libe yersiz, kendi aynasını kurup, karşısına ral değerlerle bile olsa dünya küçül geçip bakmasını istemek hakkımız! Fotoğraf: Şehriban Kıraç Her daim özgür Yılkı atları 1012 attan oluşan gruplar halinde dolaşıyor. yılkı atları Erciyes’in isyankâr çocukları onlar. Her mevsim doğadalar. Yazın tozun içinde, kışın karda, baharda, suda benzersiz bir görsel şölene tanıklık etmek istiyorsanız Kayseri’de Hürmetçi sazlığında 300’ü aşkın yılkı atını görmeye gidin. Kayseri’ye 15 dakika mesafedeki Hürmetçi köyü, Erciyes Dağı’nın eteklerinde yaz kış özgürce koşan yılkı atlarıyla tarifsiz bir görsellik sunuyor. Yılkı atlarının özelliği Rahvan Atı olmaları. Yaklaşık 100 km. yol yapabiliyorlar. Yaban hayatın bir parçası olmayan yılkı atları, doğada zor şartlara rağmen kendi başlarına yaşayabiliyorlar. Kayseri bölgesindeki yılkı atları çoğunlukla Hürmetçi, Sultan Sazlığı civarlarında yaşıyorlar. Aslında yılkı atları sadece Kayseri’ye özgü değil. Manisa’nın Spil ve Yunt Dağı, Afyon’un Kocayaylası, Karaman’ın Karadağ Bölgesi, Isparta ve Muş’un da bazı bölgelerinde yılkı atları gruplar halinde yaşıyor. Bu grupların liderleri bir erkek. Diğerleri ise kısraklardan oluyor. Kışın zor şartlarında ve kurtların saldırılarına karşı bu şekilde mücadele eden yılkılar, kışları çam ormanlarının altlarını sığınak olarak kullanıyorlar. Görsel şölen Hürmetçi Sazlığı’nda 300’den fazla atı aynı anda görmek için bölgeyi iyi bilen bir rehberden destek alarak gezinizi planlamanız iyi olur. Ayrıca atları görüntülemek ve benzersiz bir manzaraya tanıklık etmek isterseniz güneşin batışına yakın saatlerde orada olmanız gerekiyor. Eğer grup halinde gidecekseniz kişi başı 100 TL, bireysel gidecekseniz daha yüksek bir meblağı gözden çıkarmak durumundasınız. Hürmetçi Köyü’nde atları toplu halde görüntülemek için buradaki atların sahibi ve ticaretini de yapan Ali Kemer halk arasında namıdiğer Ali Dayı ile iletişime geçmeniz gerekiyor. Fotoğraf çekmeniz için dört nala koşmaya hazırlanan atların karşısına geçip objektifleri doğrultuğunuz anda, başlarında sürüyü yöneten kovboylar atları üzerinize doğru koşturmaya başlıyor. Aynı anda yüzlerce atın üzerinize koşması adeta deprem etkisi yaratırken kendinizi bir Hollywood kovboy filmindeymiş gibi hissediyorsunuz. Günbatımına yakın gidin Filmlere, kliplere mekân olmuş Hürmetçi Sazlığı’nı ve Kayseri’yi rehberimiz fotoğrafçı Nuri Çorbacıoğlu ile geziyoruz. Çorbacıoğlu “En güzel görüntüyü yakalamak için günbatımına yakın burada olmalısınız” diyor. İki saat yeterli atların müthiş dansına tanıklık etmek için. Çorbacıoğlu’na göre son yıllarda yabancı turistlerin de önemli uğrak noktalarından biri olmuş burası, hatta gelin damat fotoğrafları da artık burada çekilir olmuş. Bir yılkı atının 5 bin TL civarında olduğunu anlatan Çorbacıoğlu, 12 ay dışarda barındıklarını, kışın açlıktan ölmemeleri için sahiplerinin sazlıklara yem bıraktıklarını söylüyor. ŞEHRİBAN KIRAÇ Gözünüzü kapatın ve aynı anda yüzlerce atın üzerinize doğru koştuğunu hayal edin. Atlar yaklaştıkça deprem oluyormuş hissi yaşatan ve gözünüzü açtığınızda Erciyes Dağı’nın eteğinde adeta bir kovboy filminin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. Kadınlarla kamış hasadı K ayseri’ye gitmişken aynı gün içerisinde Sultan Sazlığı’nı da görmeden dönmeyin. Kayseri’ye 70 kilometre mesafede bulunan 400’ü aşkın bitki ve le köy meydanına taşınıp kurutulmaya bırakılıyor. Kamışlar kuruduktan sonra kasabada çalışan kadınlar tarafından püsküllerinden ayrılıp silindir biçiminde bağlanıyor. Özel300 civarında kuş türüne ev sahipliği yapan Sultan Sazlığı, likle hasır, çatı ve izolasyon malzemesi olarak kullanılan kayöre halkının geçim kaynağı durumunda. mışlar Almanya, Hollanda, Danimarka ve İngiltere gibi ülSultan Sazlığı Milli Parkı içerisinde ve çevresindeki kuru kelere ihraç ediliyor. Büyük oranda kadınların da çalıştığı muş kamışlar Sindelhöyüklü köylüler tarafından bataklık Sultan Sazlığı’ndaki kamış hasadı kasım ayında başlıyor şutan bazen de buz üzerinden biçilerek sandallar ve traktörler bat ayına kadar devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle