Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ARALIK 2020 7 Dünyalarımız belki hiç örtüşmüyor gibi görünse de o benim en çok etkilendiğim şairdir... Baudelaire’in mutsuzluk çiçekleri OKUDUKLARIM İZLEDİKLERİM Fransız ve dünya şiirinin gelmiş geçmiş en seçkin şairlerinden Charles Baudelaire’den ilk okuDÜŞÜNDÜKLERİM duğum ya da beni en çok etkilemiş olan şiir, Sabahattin Eyüboğlu’nun eşsiz çevirisi “İçe Kapanış”tır. (Yine Eyüboğlu’nun bir başka olağanüstü güzellikte çevirisi, Arthur ATAOL BEHRAMOĞLU Rimbaud’nun “Sarhoş Gemi”sidir”). Bir şiir bir başka dilde nasıl böyle etkileyici olabilir? Sırları var... Bu sırlardan bazılarını bu yazıyla birlikte okuyacağınız “İçe Kapanış” üzerinden konuşalım... “İçe Kapanış” sözünün kendisi başlı başına bir buluş... Fransızca sözcüğün (recueillement) karşılığı “derin düşünceye dalmak”tır. Kavramı “içe kapanış” sözüyle karşılamak, özlü ve etkileyici bir buluştur. Daha doğrudan karşılıkları (örneğin, ağrı, sızı, acı vb.) olan “doluleur” için de bunu söyleyebiliriz. Bu Fransızca sözcüğün (kavramın) “dert”le karşılanması bence olağanüstü bir buluştur ve bu ancak Sabahattin Eyüboğlu gibi dilimizin, kültürümüzün büyük bir usAkıllı (bilge, uslu) ol, ey benim Derdim, daha sakinleş, leriyle de girmiştir... Akşamı ısrarla istiyordun, orada işte, iniyor: Dünyalarımız belki hiç örtüşmüyor gibi görünse de o Şehri karanlık bir atmosfer kaplıyor benim en çok sevdiğim, en çok etkilendiğim bir şairdir... Kimine barış (erinç, rahat) getirerek, kimine kaygı Fransızca öğrenmeye başlayıp şiirlerini Fransızca Çeviride, ilk dizedeki “dinlen biraz artık” aslına uzak düşmeyen bir yorumdur ve “karanlık”la uyak yapmayı sağlıyor. “Karanlık atmosfer”i “siyah örtüler”le karşılamak büyük bir buluştur. Ve neden sadece “örtü” değil de “örtüler”... Dilimizde bu “ler” son eki sadece çoğul yapmaya yarayan bir ek değil, şiirsel çağrışımlar yüklü bir dilsel olanaktır... (Örneğin, birine beddua edilirken “kara toprak alsın” değil de “kara topraklar alsın” demek gibi...) asıllarından okuyabilmek mutluluğunu yaşadığımdan bu yana da, (düz yazı şiir “Paris Sıkıntısı”yla birlikte) baş yapıtı (sayıca zaten çok olmayan şiirlerinin topluca yer aldığı) “Les Fleurs du Mal” başucu kitaplarım arasında değişmez yerini almıştır... HHH Fransızca “mal” (“a” ünlüsünü yumuşatarak telaffuz etmek gerek) dilimizde “kötülük, mutsuzluk, üzüntü, güçlük, sıkıntı, hastalık vb” sözcükleriyle karşılanıyor. Herhangi bir yerimizin ağrıdığı Fransızcada bu sözcükle söyleniyor. “Hastalık, Fransızcada belki de sıradan mutsuzluk” sıfatları da son eklerle bu bir söz olan “une atmosfere obssözcükten türetilmiş. Baudelaire’in cure” Türkçede “siyah örtüler” kitabı dilimize genellikle “Kötülük olarak (şiirin bütününe daha güçlü Çiçekleri” adıyla çevrilmiş. Bir de bir vurguyla katılan) şiirsel bir söze dönüşüyor... Kaygı (tasa) sözcüğünü “gam”la karCharles Baudelaire “Elem Çiçekleri” var. (V.M.Kocatürk). İkisi de yanlış değil. Fakat ben, hiç karşılaşmadığım “Mutsuzluk Çiçekleri” adını şılayarak “akşam”la bir uyak oluşturmak, bu şiirler toplamına daha çok yakıştırıyorum... bir başka dilselşiirsel buluştur... Baudelaire (18211867) büyük değişikliklerin HHH yaşanmakta olduğu bir yüzyılda, mutsuz bir çocukluk İlk gençlik yıllarımda Baudelaire benim hayayaşadı ve ardından mutsuzluklarla örselenen bir yaİÇE KAPANIŞ Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu tasının yapabileceği bir şeydi... tıma bu şiirinin yanı sıra Tarancı’nın “Balkon”, şam sürdürdü. Fazla ayrıntıya girmeden ilk dört dizeyle devam Dranas’ın “Düşman” vb, Siyavuşgil’in “Âşıkların Onları (mutsuzluklarını) ne yadsıyarak, ne yücelterek. edelim. Sözcüğü sözcüğüne çeviri şöyledir: Ölümü”, Orhan Veli’nin “İnsan ve Deniz” çeviriFakat büyük şiirlere dönüştürmeyi başararak. Kaçırmayın emkorlauhkısa u Pera’da ‘Kristal Berraklığı’ P era Müzesi’nin yeni sergisi Kristal Berraklığı, büyük bir ekonomi oluşturan minerallerin topraktan çıkarılmasıyla ilgili etik ve ekolojik sorunları da mercek altına alıyor, 20 sanatçının katıldığı sergi 7 Mart’a kadar açık. u Yeni yıla klasik müzikle girin İş Sanat’ın geleneksel Yılbaşı Konseri’nin bu sezonki konuğu ünlü tenor Murat Karahan olacak. Limak Filarmoni Orkestrası ile sahne alacak. Bilkent Odeon’da kaydedilecek konser 31 Aralık akşamı 20.30’da yayımlanacak. u Yılın ilk günü evde sinema Netflix’in yeni filmi ‘Kahramanlık Sırası Bizde’ yılın ilk günü tüm aile izlemek için fena bir seçim olmayabilir. Robert Rodriguez’in yönettiği aksiyon türündeki filmde süper kahraman ebeveynleri uzaylılar tarafından rehin alınan bir grup çocuğun kahramanlığını izliyoruz. u Cogito dalya dedi Yapı Kredi Yayınları tarafından üç ayda bir yayımlanan düşünce dergisi Cogito’nun 100. sayısı ‘Eleştiri Zamanı’ yayımlandı. 26 yıldan bu yana yayımlanan dergi, “düşünmenin pek gündemde olmadığı bir ortamda, bir düşünce dergisi olabilmek” amacıyla yayın hayatına başlamıştı. u Issız adanın kızları Amazon Prime’ın yeni dizisi The Wilds (Yaban) bir uçak kazasının ardından ıssız bir adada mahsur kalan bir grup genç kızın maceralarını anlatıyor. “Karantinada bir izolasyon dizisi daha mı?” dediğinizi duyar gibiyim ama dizinin aldığı yorumlara bakılırsa pişman olmayacaksınız. u Paul McCartney’den albüm The Beatles grubunun hayatta kalan iki üyesinden biri olan Paul McCartney yıllara meydan okumaya devam ediyor. 78 yaşındaki sanatçı 18. solo albümü olan “McCartney III” adlı çalışmayı 18 Aralık’ta sevenleriyle paylaştı. Sanatçı, 11 şarkıyı karantinada kaydetti. Bryan Cranston yeni dizisiyle ekrana döndü Adaletsizlik her yerde Oyuncu kadrosunda Michael Stuhlbarg, Hope Davis, Hunter Doohan, Sofia BlackD’Elia ve Carmen Ejogo gibi isimlerin olduğu ve Peter Moffat tarafından yaratılan Your Honor her pazartesi beIN CONNECT’te izlenebilir. Bryan Cranston EMRAH KOLUKISA Breaking Bad ile tüm dünyada büyük bir üne kavuşan Bryan Cranston yeni dizisi “Your Honor” ile yeniden televizyona döndü. Adaletli bir yargıcı canlandırdığı diziyi sorduğumuz Cranston “Adalet dünyanın her yerinde önemli bir sorun” diyor. Bir yargıç düşünün, sadece hukuka değil, kendi sezgilerine, gözlemlerine ve sosyal koşullara göre adalet dağıtsın. Kimseyi kayırmadan ama adaletin hukukun da ötesinde bir teraziye ihtiyaç duyduğunu bilerek yapsın işini. İşte Yargıç Desiato böyle bir adam ve tüm New Orleans’da dürüstlüğü, adaletli tavrı ve merhametli yaklaşımıyla bilinen, saygıyla bakılan biri. Ne var ki günün birinde başına öyle bir felaket geliyor ki (oğlu Adam bir trafik kazasında New Orleans’ın en büyük organize suç örgütünün lideri olan adamın oğlunun ölümüne sebep oluyor) inandığı tüm değerlere ters düşmek zorunda kalıyor; dünyada en sevdiği kişi olan oğlu uğruna her şeyi yıkıp geçmekten geri kalmıyor. aDALET İÇİN İNAT ŞART “Your Honor” dizisi için bir Zoom toplantısında Bryan Cranston ile bir araya geldik ve tüm dünyadan basın mensuplarıyla birlikte keyifli bir sohbete koyulduk. Bryan Cranston, tüm dünyada adalet ve hukuk sorunu olduğunu söylüyor: “Hemen her gün adaletsizliklerle yüz yüzeyiz. Zenginle fakir örneğin... Zenginler her zaman mahkemelerde daha pozitif sonuçlar alıyor ve fakirlerse tam tersi. Irk farkları da belirleyici oluyor. ABD’deki cezaevlerinde örneğin her zaman Afrikalı Amerikalıların çok daha fazla sayıda olduğunu görürsünüz. Tarihte de onlara karşı mahkemelerde hep daha adaletsiz davranıldığı bir gerçek. Bu önemli bir sorun ve bence ırkçılık olsun, zengin fakir karşıtlığından doğan eşitsizlikler olsun, dünyanın her yerinde karşımıza çıkıyor. Bunu değiştirmek öyle kolay bir iş değil maalesef, çok çalışmayı, sebat etmeyi gerektiriyor. Doğruyu ve iyiyi yapmakta kararlı olmak, inat etmek şart. Dünyada gerçek bir adalet olsun istiyorsak bunu bir görev edinmeliyiz.” “Bir yargıcın suç işleyecek hale gelmesi nasıl bir insanlık durumunu gösteriyor?” sorumuza karşılık, “Burada aslında hepimiz ben bu durumda olsam ne yapardım diye soruyoruz bence” diyen Cranston şöyle devam ediyor: “Ve bu soruya vereceğiniz yanıt benim canlandırdığım karakterin yaptıklarından çok farklı değilse o zaman birlikte bir yolculuğa çıkıyoruz demektir. Dizinin en güçlü yanlarından biri de bu bence, yani herkesin kendini içinde bulacağı ya da kendini yakın hissedeceği bir senaryosu var. Bu aslında bir ebeveynin en büyük kâbusu ve umarım hiçbirimiz gerçek hayatta bunları yaşamak zorunda kalmayız. Ama böyle bir şeyle karşı karşıya kalsak, çocuğumuzun hayatını farka odaklan 7 yıl rol aldığı “Breaking Bad” ile ilgili olarak “Biz oyuncuların kökleri çok derinlerde olmaz. Ağacımızı bir yere dikeriz, 7 yıl boyunca orada büyütür, sonra da alıp başka bir yere dikeriz” diyen Cranston şöyle devam ediyor: “Ama o süre boyunca bu son derece yoğun bir ilişkidir. Ben karakterler arasındaki benzerliklere değil de farklara odaklanırım. Ve ne kadar çok çalışırsanız karakterleriniz arasında farklar bulmanız da o derece zorlaşır.” kurtarmak için tüm bunları yaparız ve benim karakterim de bunları içgüdüsel olarak yapıyor ve sonuçlarını da düşünemiyor.” Yargıç Michael Desiato rolüne hazırlanmak için bir süre New Orleans’ta mahkemelere girip çıkmış ve davaları yöneten hâkimleri incelemiş. “Bazı yargıçlar gemisini yürüten kaptanlar gibiydi, bazılarıysa bir maçtaki hakemlere benziyordu. Kimileri de sanki sahne üzerindeymiş gibi davranıyordu örneğin. Açıkçası yargıcın kişilik özelliklerine göre mahkemedeki tavrı da değişiyordu. Ben de hem senaryonun gerektirdiklerini göz önüne aldım hem de gözlemlerimden damıttıklarımı harmanlayarak bir karakter yaratmaya çalıştım” diyor. Bryan Cranston Walter White (“Breaking Bad”) rolünün ardından yine suça bulaşan ‘iyi’ bir karakteri canlandırdığı hatırlatılarak böylesi karmaşık karakterleri tercih etmesinin sebebi sorulduğunda “Ben mükemmel biri değilim. Zayıflıklarım, zaaflarım var, hemen herkes gibi. Dramatik bir öyküde de kusurları, çelişkileri olan bir karakteri izlemek ister insanlar bence. Belki daha iyi biri olmayan çalışan, bir karakterdir o ve izleyici de bu şekilde onunla daha kolay ilişki kurar. İzleyici o karakterle birlikte bir labirente girer ve diğer taraftan o da daha iyi bir insan olarak çıkar” diye yanıtlıyor. MARATON GEÇMİŞİ Yargıç Desiato bir yandan da maratona hazırlanıyor ve dizide onu sık sık koşarken izliyoruz. Bu vesileyle Bryan Cranston’ın da 80’li yıllarda maraton yarışlarına katıldığını öğrenmek bizim için bir sürpriz oluyor. Cranston maraton geçmişi için, “Dört farklı yarışa katıldım. En iyi sürem 3 saat 20 dakika ve 45 saniyeydi ve her maratonda bir öncekinden daha kötü koştum. Dördüncüden sonra işin nereye gittiğini anladım ve 4 saatin üzerine çıkmak istemediğimi söyledim kendi kendime. O benim son maratonum oldu” diyor.