22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 8 3 Hazİran 2018, PAZAR Devri âlem Serena Karamızrak Ne kadar kirli ve kaotik olsa da her zaman enerjik ve hareketli de... Melekler şehri Bangkok Tayland’daki kültür farklılıklarını gözlemlemek, kaotik hayatı yaşamak ve farklı tatları deneyimlemek istiyorsanız tabii ki başkent Bangkok en doğru adres... 8. 2 milyon nüfuslu şehrin halk arasındaki ismi Krung Thep yani Melekler Şehri. Her ne kadar kirli ve kaotik kelimeleri Bangkok için çok kullanılsa da şehir her zaman enerjik ve hareketli. Bangkok’ta hayat sokakta geçiyor, insanlar evine sadece uyumak için giriyor desek yeridir. Bu nedenle çoğunun evinde mutfak yok ve herkes yemeğini dışarda yiyor. Durum böyle olunca da kaldıkları evlerin çok küçük olduğunu öğreniyoruz. Bangkok’un bir diğer özelliği de dünyanın en sıcak büyük şehri olması. Yani burada sıcaklıklar dünya ortalamasının üzerinde seyrediyor. Gülümsemeler diyarı Ülkenin yüzde 75’i Tay (“Tai”), yüzde 14’ü Çinli, yüzde 11’i ise diğer milletlerden oluşuyor. Ülkenin resmi dili Tayca fakat az oranda İngilizce bilen bir kesim var. Yüzde 95’i Budist olan ülkede insanlar hem çok hoşgörülü hem de sevecen. Budizm dininin de etkisiyle bu ülkede sinirlenmek ve kavga etmek ayıp sayılıyor. Fakat “Yüz Korumak/Kaybetmek (Saving/Losing Face)” denilen konsept çok önemli. Bir Tay, topluluk içinde küçük düşürüldüğü hissine kapılırsa sert tepki verebilir. Bu yüzden bir şeyden memnun olmadığınızda Tay’ları başkaları önünde azarlayıp eleştirmeyin! Gülümseyerek derdinizi anlatmaya çalışın. Sinirlenmek, sesinizi yükseltmek, surat asmak işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Taylar problemlerini gülümseyerek çözdükleri için bu ülkeye “Gülümsemeler Diyarı” deniliyor. Bir uyarı daha: Bangkok’ta tapınaklarda otururken asla Buda heykellerine karşı bacaklarınızı uzatmayın, ayak tabanınızın Buda’ya bakıyor olması büyük saygısızlık kabul ediliyor. Bağdaş kurarak veya de nizkızı pozisyonunda oturun. Ayrıca evlerde otururken de bacaklarınızı uzatmamaya ve ayak tabanınızın ev halkına dönük olmamasına dikkat edin. Çocukların başını asla okşamayın, baş kutsal kabul edildiği için bu da saygısızlık kabul ediliyor. İrili ufaklı birçok kanala sahip olması nedeniyle Bangkok’a “Doğu’nun Venedik”i de denmekte. Bu nedenle ilk olarak yapacağınız etkinlikler arasında kanal turu bulunabilir. Bangkok’un en büyük kanalı Chao Phraya’da gezen turist botlarına binebilir veya ‘long tail boat’ denilen eski, ahşap Tayland kayıkların dan kiralayıp küçük kanalları da gezebilirsiniz. Güzel mi güzel tapınaklar Bangkok’taki en önemli ve mutlaka görmeniz gereken tapınaklardan ilki 46 metre uzunluğu ve 15 metre yüksekliği ile Uyuyan Buda heykelinin bulunduğu Wat Pho tapınağı. Burada Oturan Buda Heykeli’ni de görebilirsiniz. Dünyanın en büyük Altın Buda Heykeli’nin bulunduğu Wat Traimit Tapınağı’nı da mutlaka ziyaret edin. İçeri girdiğinizde karşı Bangkok’un eski Tayland Kraliyet Sarayı’nın içindeki Zümrüt Buda Tapınağı (Wat Phra Kaew, solda). Dünyanın en büyük Altın Buda Heykeli, Wat Traimit Tapınağı’nda (üstte). nıza çıkacak bu 5 metre yüksekliğindeki heykelden çok etkileneceğinizden eminim. Bir diğer tapınak ise Bangkok’un sembol yapılarından birisi olan Wat Arun, Türkçe ismiyle Şafak Tapınağı. Bangkok’un tarihi kısmında bulunan eski Tayland Kraliyet Sarayı “Grand Palace” da görülmeye değer yapılardan biri. Bu sarayın içindeki Wat Phra Kaew de (Zümrüt Buda Tapınağı) görülmeli. Tayland’da Budist tapınaklarını gezerken omuzlarınızın ve dizlerinizin kapalı olması gerekiyor bu nedenle yanınıza şal veya buna benzer giysiler alın. Yüzen Pazar ve tuktuk Bangkok’un diğer bir simgesi ve en önemli turistik bölgelerinden biri de Yüzen Pazar veya Yüzen Çarşı diye bilinen Damnoen Saduak Floating Market. Birçok filmde gördüğünüz bu bölge Bangkok’un 120 km dışında. Burada yaşayan köylü halk kanolarıyla kanal lardan geçerek kurdukları pazarda kendi yetiştirdikleri yöresel meyve ve sebzeler ile el dokuması hediyelik eşyalar satıyorlar. Bangkok’ta şehir içi ulaşımı taksi veya yanları tamamen açık ve 3 tekerli motorlu bir araç olan tuktuk’la yapılıyor. Keyifli bir şehir turu da yapabilirsiniz tuktuk’la... Biz bunu yaparken çok eğlendik. Akşam yemeği için en uygun yer bin bir çeşit deniz ürünün bulunduğu Sea Food Market. Daha sonrasında ise Bangkok’un en meşhur pazarı olan ve ÇinTayland stili ürünleri ile ünlü markaların taklit ürünlerinin bulunduğu PatPong Gece Pazarı’nda gezebilirsiniz. Hafta sonları kurulan yaklaşık 10 bin tezgâh bulunan Chatuchak Pazarı da görülmeli. Yeme içme Bangkok’ta TayÇin mutfağının yanı sıra dünya mutfağının da örneklerini bulmak mümkün. Özellikle pirinç ile yapılan ve çeşitli soslar ve baharatlarla servis edilen yemekler hemen her yerde karşınıza çıkacaktır. Bunun yanında deniz ürünleri de bu mutfağın önemli bir unsurudur. Deniz ürünlerinin en iyisini tatmak için mutlaka Sea Food Market’e, yerel yemekler içinde Sra Bua by Kiin Kiin’e gidin derim. Eğer iki gece kalacaksanız diğer akşam Bangkok’ta gösterilen dünya standartlarında geleneksel Thai kültür ve sanatını içeren tiyatro gösterisi Siam Niramit Show’una katılın. Onun ardından 360 derece şehir görüntüsüne sahip Lebua State Tower’ın 63. katında bulunan şehrin en ünlü barı Sky Bar’da içkinizi içip müziğin tadı eşliğinde manzaranın keyfini çıkarın!... Gitmek için en uygun zaman, yağışsız mevsimin yaşandığı kasım ve şubat arası dönem. Bunun dışındaki zamanlarda Bangkok’a giderseniz sırılsıklam olup evinize dönebilirsiniz. Ahlat Ağacı Bilge’ce bir yolculuk Yakın Çekim Nuri Bilge Ceylan, sinematografik düşünerek yaşama katlanmayı daha hafifletici kılma yolculuğuna ilk filmi “Kasaba” (1998) ile başlamıştı. Ceylan, sinema dilinin keşfine bu filmle çıkmıştır. “Kasaba”, yaşamı derinden kavrayan bir “auteur”ün, yaşam içindeki çelişkileri, açmazları, boğuculuğu, doğadan ve özünden kopan insanın açgözlülüğünü, sığlığını ve vandallıktan beslenen hallerini anlatmaya başlayacağının ipucudur. Ceylan’ın son filmi “Ahlat Ağacı”, 71. Cannes Film Festivali’nde (2018) yarıştıktan sonra ülkemizde de vizyona girdi. Ceylan, bir önceki filmi “Kış Uykusu” ile 67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandı. O, Cannes Film Festivali’nin gediklisi sayılabilir. Daha önce “İklimler” (2006) ile “Fipresci”; “Uzak” (2002) ve Bir Zamanlar Anadolu’da (2011) ile “Büyük Jüri Ödülleri”ni ve Üç Maymun (2008) ile de “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı. Sorgulayan insanın çaresizliği “Ahlat Ağacı”nın çıkış noktasını, Ceylan’ın yeğeni, öğretmen ve yazar olan Akın Aksu’nun yaşamı ve yazmış olduğu notlar oluşturmuş. Film, ana karakter Sinan üzerinde yoğunlaşıyor. Babası İdris gibi öğretmen olan Sinan, ailesinin yaşadığı Çanakkale’nin Çan ilçesine geri döner. İşsizlik, parasızlık, taşranın boğucu ve küçük dünyası, basmakalıp yaşam tarzı Sinan’ın hayallerine kü çük gelir. O büyük bir yazar olmayı düşlemektedir... Ceylan, “Ahlat Ağacı”yla önceki filmlerinde de ele aldığı kimi temalara; insan davranışlarına, bastırılan özlemlere, yaşamın anlamı üzerine saptamalarına yer veriyor. Ama filmin bütününde düşünen, “sürünün dışında olan” ve yaşamın anlamını sorgulayan insanların içine düştüğü yalnızlık, boşluk, çaresizlik gibi duygular öne çıkıyor. Sinan’ın babası İdris, gençliğinde çevresinde sadece para konuşan yüzeysel insanlardan olmamış, hayalleri olan, doğayı seven, güzel konuşan ve bu özellikleriyle de karısı Asuman’ı da (Bennu Yıldırımlar) etkileyen biri olmuştur. Bilime yüz vermeyen “yalnız ve güzel” ülkemizde akılla olayları kav ramaya çalışmış, bu özelliklerinden dolayı deli muamelesi görür olmuş; ganyan oynamaya sardırmış, bu uğurda da evini, sınırlı imkânlarını, en önemlisi ise ailesinin gözünde “saygınlığını” kaybetmiştir. Başarılı, ama... Ahlat Ağacı, yaşamımızın ana hatlarının fotoğrafını başarıyla çeken bir yapım. Bu başarıda öncelikle oyuncuların büyük payı var. Özellikle Doğu Demirkol, Sinan karakterini bir elbise gibi üzerine giymiş. Komedi filmleriyle akıllarda yer eden Murat Cemcir, İdris karakterini canlandırmadaki başarısıyla dram oyunculuğu açısından da önemli bir isim olduğunu kuvvetle hatırlatıyor. Gökhan Tiryaki’nin etkileyici görüntü yönetimi filmi daha da güçlü kılıyor. Bununla birlikte, genç Sinan’ın yaşamı damıtmışçasına söylev gibi diyalogları göze batmakta. Sinan’ın dedesinin altınlarını kaptırdığı imam ve arkadaşıyla girdiği zoraki ve pragmatik diyalog, yönetmenin amacına hizmet ettiğini söylese de “İslam’da neden reform yapılamadı” mealinde, pek de sinematografik olmayan bir sürece kayıyor ve filmle organik bir ilişkisi yokmuş duygusu vermeye başlayarak filmin süresinin sarkmasına da neden oluyor. bvardar@yahoo.com BÜLENT VARDAR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle