Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Kuşların Ağıtı’nı dinlemeye hazır mısınız? Dhafer Youssef, Tunus’taki köyünde ayinlerde vokalistlik yaparak başlıyor müzik hayatına. Şimdi dünyaca ünlü bir caz sanatçısı. “Müziğinizin sevildiğini bilmek rahatlatan bir duygu. Fakat benim en büyük hayalim müzik yapmak” diyor. Youssef, 5 Temmuz’da Türkiye’de olacak. Avrupa’da 2013’ün en iyi ilk üç caz albümü arasında olan “Birds Requeim / Kuşlara Ağıt”ını dinletecek bize. D hafer Youssef, Tunus’da doğup büyümüş; Sufi geleneklerinden ve Arap liriklerinden beslenen bir caz sanatçısı. Şimdi dünya turnelerinde binlerce insanla paylaşıyor müziğini. 5 Temmuz’da da Türkiye’de olacak. Avrupa’da en iyi ilk üç caz albüm arasına giren ve hayatımın dönüş noktasıyla ilgili dediği son albümü “Birds Requeim/ Kuşlara Ağıt”ı ilk defa Türkiye’deki caz severler canlı dinleme şansı yakalayacak. Bu yolculukta ona eşlik eden isimler de alanında usta sanatçılar; Hüsnü Şenlendirici, Aytaç Doğan, Eivind Aarset, Phil Donkin, ESRA Kritjan Randalu ve Ferenc AÇIKGÖZ Nemeth... 5 Temmuz Cumartesi akşamı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda verilecek bu müzik ziyafetine hepiniz davetlisiniz. Ama dilerseniz önce ona kulak verin… Tunusun bir köyünde doğup büyüdünüz. Müzik, hayatınıza nerede, nasıl girdi? Neden caza tutuldunuz? Küçükken büyükbabam beni resital derslerine başlattı. Bu dersler benim sesimi keşfetmemi sağladı. Ayrıca annemin mutfağında sesimin ekosunu keşfettim. Birkaç yıl sonra, ayin topluluğuna vokalist olarak katıldım. Müziğe bu şekilde başladım. Caz çalmıyorum, ama özgürce kullandığım sesimde caz tınılarını yakalıyorum. Gerçeğini almaya paranız yetmediğinden, kendi yaptığınız oyuncaktan bozma bir udla çıkmışsınız müzik yolculuğunuza. Düğünlerde çalmışsınız. İlk dinleyicileriniz dua okuduğunuz köylülermiş. Sonra 19 yaşınızda Tunus’taki köyünüzden çıkıp Avrupa’ya yerleşmişsiniz. Nasıl cesaret ettiniz buna? Tunus’taki konservatuvarda edindiğim ilk tecrübeden sonra müzikal eğitimimi tamamlamak için evden ayrıldım. Fakat bir süre sonra eğitimi bırakıp, kendi özgün tecrübelerimi yaşamaya karar verdim. Başlarda çok zordu, fakat çok sesli ve simgesel müziğe girdikçe kendi müziğimi yaratmaya başladım, sonrasında da kendi müzik dünyamı yarattım. Şimdi Avrupa turnelerine çıkan, albümleri çok satan bir caz müzisyenisiniz. Geldiğiniz noktayı hayal eder miydiniz? Müziğinizin sevildiğini bilmek her zaman içinizi rahatlatan, mükemmel bir duygu. Fakat benim en büyük hayalim müzik yapmak. Bu benim hayattaki tek amacım. Geri dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz, hayatınız ve müziğiniz için ne kadar yol almışsınız? Aldığım yol, kararlar, yaşadığım tesadüfler, edindiğim tecrübeler, tüm bunlar benim müziğimi ve ben’i inşaa ediyor. Ve evet, mutluyum! “Birds Requiem”, Avrupa’da 2013’ün en iyi ilk üç caz albümü arasındaki yerini aldı. Bu başarıyı neye dayandırıyorsunuz? Bu albümü hayatımın dönüş noktasıyla ilgili olarak yaptım. Bu durum, albümü çok kişisel ve kendimi keşfettiğim bir albüm haline getiriyor. Başarının bir sırrı olduğuna inanmıyorum; fakat yetenekli müzisyenlerle çevrili olmak, birçoğuyla uzun süredir işbirliği içinde olmak ve çok çalışmak başarının gelmesine yardımcı oluyor. Bir masal tadında parçalarınız, hepsi bir hikâyeyi anlatıyor; içinde hüzün, mutluluk, isyan olan hikâyeleri... Müziğiniz için nerelerden besleniyorsunuz? Müziğimi inşaa eden hayattaki tecrübelerim, karşılaştığım insanlar, okuduğum kitaplar… Şarkılarımı hikâyelerle ilişkilendirmeniz ilginç. Son albümüm “Birds Requeim”ı içinde iki önemli varlık olan bir filme benzetiyorum: kendim ve serseri müziğimi araştırıp durduğum bir film… Hüsnü Şenlendirici, Aytaç Doğan, Eivind Aarset, Phil Donkin, Kritjan Randalu ve Ferenc Nemeth... Hepsi kendi alanında bir virtüöz. Sizin öncülüğünüzde “Kuşların Ağıtı” müzik projesi için bir araya geldiler. Nasıl oluştu bu ekip? “Birds Requeim”, 2011 yılında Hüsnü Şenlendirici ve Aytaç Doğan ile Almanya’da verdiğimiz bir konser sonrası şekillendi. Bu albümü ilk İsveç’te kaydettim, sonrasında bir çok önemli müzisyenin içinde olduğu geleneksel tınıların kaydıyla şekillendi. Dinleyicileri konserde ne bekliyor? 5 Temmuz’da “Birds Requeim” albümümü ilk kez Türkiye’deki müzikseverlerin önünde canlı olarak çalacağım. Bu benim için çok büyük bir heyecan! l esraacikgoz@cumhuriyet.com.tr Şarkı söylemek nefes almakla aynı şey... Çay toplarken söylediği türkülerden oluşturduğu albümü ile müzikseverlerin karşısına çıktı Eylül Duru. Bir dönem Blue Motion grubunda yer alan ve caz söyleyen Eylül Duru, aslında operaşan eğitimi almış. “Opera benim platonik aşkım” diyor. ÖNER CİRAVOĞLU ilk sözüm. Başka bir deyişle, söz, hayata olan borcumdu... Albümün kapağında ve tanıtım sayfalarında önce Behçet adı öne çıkıyor. Sanki onunla var olma yolunda uzun soluklu bir koşudasın… Bazı parçalarda senin yorumuna sinmiş olan çok hafif erkek sesinde bu tınıyı buluyoruz… Evet, sevgili Behçet hayatımda tanıdığım en özel ruhtu. Albümün süpervizörlüğünü yaptı; tüm parçalara enstrümanıyla, bazılarına da vokalleriyle can verdi. Bu albümün ilk hazırlıkları sürerken 2012 Ocak’ında aramızdan ayrıldı. Bu albüm ona verilmiş bir sözdür de aynı zamanda. Ona ithaf edilmiştir. Bizim geleneksel yapımızda en belirleyici olan kültürel olgulardan birisi de anonim halk edebiyatı ürünlerinden olan türkülerimizdir kuşkusuz. Neden onlar hep yakarış ve ağıt gibidirler? Hiçbir hesabı olmadan sadece kalpten geldiği için olsa gerek. Şimdi de gelelim biraz daha özel bir soruya. Eylül Duru kimdir? Hangi deneyimleri yaşamıştır müzik alanında? Bir dönem caz söyledim, Blue Motion adında İ lk albümü Ada Müzik’ten çıkan Eylül Duru aynı zamanda kitap editörü. “Söz” adını verdiği albümünde Eylül Duru’nun sesi, çay bahçelerinin tıpırtısı, Karadeniz yaylalarının sisi, yaz yağmurunun yapraklarda çıkardığı hışırtı gibi… Öyle içten, öyle bizden ve öyle ritimli… Albümü baştan sona dinlediğimde bu albümün söylemek istediği başka şeyler de olmalı dedik ve çaldık Eylül Duru’nun kapısını. İlk albüm ilk aşk gibidir sanırım… Ama biz adından başlayalım. Söz, bir anlamda verilmiş bir söz, bir borç gibi de algılanabilir. Ya da bu toprakların duyumsattığı, ruhumuza üflediği seslerin birikimidir. Nedir senin bu albümle altını çizmek istediğin? Şarkı söylemek nefes almakla aynı şeydi çocukken benim için. Hiç konuşmayan, sadece şarkı söyleyen bir çocuktum. Bu albüm de çay toplarken söylediğim bazı türkülerden oluşuyor. Bir gün bunları daha yüksek bir sesle, daha çok insana söylemek için kendime verdiğim bir sözdür bu albüm. Aynı zamanda ilk sesim, bir grubumuz vardı. Aslında operaşan eğitimi aldım. Dileğim iyi bir operacı olmaktı. Tek kelimeyle âşıktım operaya. Bir opera dinlediğim zaman hâlâ gözlerim dolar, içim burulur. Fakat hayat şartları diyelim, opera içimde platonik bir aşk olarak kalacak... Belki bir gün... Yayın dünyasıyla da yakından ilgilendiğini biliyoruz. Bu iki uğraş nasıl bağdaşıyor? Evet, yaklaşık on beş yıldır yayın dünyasında editörlük yapıyorum. Birbirinin ayağına basmıyor, çünkü dilimi çok seviyorum. Dilin melodisi ile müziğin dili birbirine kavuşuyor... l Tektekçi bu yaz Çeşme’de her yerde! G ece hayatının dur durak bilmeyen ismi Tektekçi, 2014 yazında Çeşme’ye adeta çıkarma yaptı. Yepyeni heyecanlar vaat eden menüsünü ve eğlencesini Çeşme’de tam 4 farklı noktaya taşıyan Tektekçi, bu yaz Ege’de shot fırtınası estiriyor. İki ay önce İzmir’de (Alsancak) yepyeni bir mekân açan Tektekçi, çiçeği burnunda bu adresinden sonra şimdi de Çeşme’yi fethediyor. Alaçatı’nın limon ağaçlarıyla süslü asi çılgını Tektekçi Alaçatı ve plaj partileriyle yazın vazgeçilmezi olmaya aday yeni adres Tektekçi Ramo Beach, kapılarını açtı. Çeşme’nin Altınkum mevkiinde yeniden açılan efsanevi plaj Fly Inn’de yer alan Tektekçi noktaları da eğlence düşkünü Tektekçi severlerle buluştu. Tektekçi’nin Ege çıkarmasının en iddialı noktasını oluşturan, Port Alaçatı’daki 600 kişilik mekânı da 6 Haziran’da açıldı. Tektekçi Alaçatı, iki yıldır olduğu gibi bu yıl da dans etmeyi seven neşeli personeli, kokteylleri ve yılın en sevilen müzikleriyle Alaçatı gecelerini renklendiriyor. Tektekçi, limon ağaçlı avlusunda yazın tadını çıkarmak, farklı bir eğlence deneyimi yaşamak isteyenlere kucak açıyor. Üstelik Tektekçi Alaçatı, misafirlerine dağıttığı kablosuz kulaklıklarla, yüksek sesle, yüksek kalitede müzik ile farklı bir eğlence deneyimi sunuyor. Bu yaz Beyoğlu, Bebek, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Çeşme’deki dört adresinde de dostlarını ağırlayacak olan Tektekçi, yaz menüsüyle de gönülleri çeliyorl twitter.com/tektekci www.tektekci.com.tr C M Y B