28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 HAZİRAN 2014 / SAYI 1475 3 Cihadın Avrupa cephesi Çok iyi İngilizce konuşuyorlar, sarı saçları ve renkli gözleriyle tipik bir Avrupalı gibi görünüyorlar ama bu gülümseyen gençleri amansız bir İslam mücahitine dönüştüren şey nedir? Ortadoğu’da birbiri ardına ortaya çıkan terör örgütlerinin en önemli insan kaynaklarından birini Avrupalı genç Müslümanlar oluşturuyor. Sayıları hakkında kesin bir bilgi yok ama ilerleyen aylarda hızla artacağı öngörülüyor. DENİZ ÜLKÜTEKİN R obbin van Dolderan, 18 yaşında bir Hollandalı genç. Geçen yılın aralık ayında ortadan kayboldu. Annesi Jolanda’nın elindeki tek bilgi, oğlunun Suriye’de gizli bir göreve gittiğiydi. Birkaç gün sonra şüpheler doğrulandı. Oğlunun telefonu Türkiye’de tespit edildi, Suriye’deki mücahitlere katılmak isteyen Robbin, Türkiye üzerinden Suriye topraklarına geçmişti. “Sadece Fransa’dan en az 500 mücahit Suriye’de savaşıyor.” Paris Weekly dergisine demeç veren bir İŞİD militanının sözleri Avrupa’daki Müslümanların yeni trendini özetliyor. El Kaide ve El Nusra saflarında başlayan ve tüm Müslümanları, tam olarak neye karşı olduğu anlaşılamayan bir “cihad” çağrısına yönelten bu trend, Avrupa’nın pek çok ülkesinde de yankı buldu. “Görece” rahat, hayatını bırakıp, Suriye’nin yolunu tutan AB pasaportlu Müslümanların gerekçeleri elbette ciddi bir sosyolojik araştırmanın sonucuyla ortaya çıkabilir, öte yandan değişmeyen gerçek, çok sayıda mücahidin Türkiye üzerinden Suriye’ye gitmiş olması. Tarih boyunca Ortadoğu’nun Aşil Topuğu olan İslami hassasiyet, bu yeni akımın en önemli sebebi. Pek çok genç belki de hiç ayak basmayacakları topraklara, “Allah’ın askeri olma” güdüsüyle gidiyor. Bu konuda en endişeli olan kişilerse, Avrupa şehirlerinde Müslüman topluluklara önderlik eden kişiler. Pek çoğu yaşları 15’le 20 arasında değişen gençlerin kolaylıkla manipüle edilebileceğinden korkuyor ki aralarında azımsanmayacak sayıda kız da var. Fransa durumun en kritik olduğu ülkelerden biri, ülkeye göç eden, orada doğan çok sayıda Mağrip kökenli gencin Müslüman kökleriyle bağları diğer pekçok ülkeden daha yüksek. Dolayısıyla, bu gençleri engellemek de bir o kadar zor. Ülkenin turizm açısından en önemli kenti olan Nice’de bir süredir konuyla ilgili kriz masası oluşturulmuş. Şehirdeki camiinin imamı, Eboubekeur Bekri aynı zamanda Bölgesel İslam Konseyi’nin Asbaşkanı. Bekri, zaman zaman gençlerin ailelerini terk etmemeleri yönünde vaazlar veriyor ve bunun tarifsiz bir trajediye sebep olacağını söylüyor. Bekri’nin bir başka endişesi de böylesi bir cihat göçünün, ülkedeki aşırı sağcı, İslam karşıtı politik kanadın eline koz verecek olması. Bekri, Suriye’ye giden kızlardan da bahsediyor. Onların cepheye yerleştirilmeyip, Bir Danimarka gazetesi, “gülümseyen Danimarkalı bir çocuğu, acımasız bir İslami teröriste ne dönüştürebilir” diye soruyordu. Evet, Ortadoğu’daki karışıklıklar yeni değil ama sarışın, mavi gözlü cihatçılar pek görmeye alışmadığımız bir sahne. pek çok istihbarat birimi, ortalık durulup ülkeye dönenlerin silahsızlandırabileceğinden pek ümitli değil, dolayısıyla İslami terörün yeni cephesinin Avrupa olabileceği ihtimali de göz ardı edilmiyor. Özellikle İngiliz istihbaratına sızan bilgiler de, mücahitlerin Suriye’de eğitildikten sonra eylemlerini ülkelerinde sürdürmesi için teşvik edilmesi yönünde. Dolayısıyla 11 Eylül sonrası yaşanan trajediler hem Türkiye değil, hem Avrupa için uzak bir ihtimal değil. İNTERNET CİHADI Uluslararası güvenlik ve kontrterörizm uzmanlarının analizleri de giderek büyüyen tehlikeyi gözler önüne seriyor. Şu an Suriye’de savaşan lejyoner Müslümanların sayısının 1990 ve 2010 arasında tüm çatışmalarda yer alanlardan daha fazla olduğu iyimser bir tahminin çok ötesinde. Özellikle Norveç, Danimarka ve Avusturya gibi küçük ve görece refah düzeyi yüksek ülkelerin Suriye’ye gönderdiği mücahit sayısı oldukça dramatik boyutlarda. Uzmanlar bunun sebebini de bu ülkelerdeki radikal İslamcı akımların gücüne bağlıyor ve hatırlatıyorlar, “Suriye’de karışıklık başlayalı henüz sadece iki buçuk yıl oldu.” Bu da demek oluyor ki, batılı analistlerin Ortadoğu’yla ilgili öngörüsü, daha çok uzun bir süre bu karışıklıkların devam edeceğini yönünde. Hükümetimiz ne kadar inkâr etse de, ne yazık ki, bu ölümcül insan trafiğinde rolü çok fazla. Kurulan yasadışı bağlantılar bir yana, Avrupa ile Suriye topraklarını bağlayan neredeyse tek yol olan Türkiye’de radikal İslamın toplanma merkezlerinin böylesi destek amaçlı ya da yetim kalan çocuklarla ilgilendiğini söylüyor. Ancak “Destek” sözcüğünün aynı zamanda cihadçıların cinsel ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelebileceğini de ekliyor. Kendi bölgesinde, bu yıl içinde rapor edilen iki olay da bunu kanıtlar nitelikte. Biri 15 yaşında, biri de henüz yeni anne olmuş iki kadın Suriye’ye İslamı terör saflarına katılmak için Fransa’dan ayrılmış. İŞBİRLİĞİ Mİ, FİŞLEME Mİ? İngiltere de benzer sıkıntıları yaşıyor. Ülkede, 2014 başından beri, Suriye’deki karışıklarla ilgili 40 kişi tutuklanmış. Yetkililer 400 civarında İngiliz vatandaşının, Suriye’deki asilere katıldığını ve bunların yirmisinin öldüğünü söylüyor. Ölenlerden biri ise bomba yüklü bir kamyonun patlamasıyla parçalanan, bir intihar bombacısı. İnsanların gidişini önlemek için, ülkenin polis birimi Scotland Yard, bölgesel İslami kurumlarla ortak hareket etmeye başlamış. Bu da ortaya ilginç gerekçeler çıkarıyor. Suriye’ye yolu düşen pek çok kadının, aslında orada savaşan kocaları veya sevgilileri için endişe ettiklerinden dolayı ülkeyi terk ettiği ortaya çıkmış. Bu yüzden hızlı ve sağlıklı raporlama, özellikle kadınların ülkede kalması için önemli bir aşama olarak görülüyor. Ancak bugüne kadar kendilerine yeterince güven vermeyen polisin bu tutumu ülkedeki Müslümanları bir hayli tedirgin etmiş. Doğal olarak bunu bir fişleme, operasyonunun parçası olarak görüyorlar. Yetkililerin bir başka çözüm yolu da, Suriye’ye giden yollara, liman ve havaalanlarında, gönüllüleri vazgeçirmeye çalışan görevliler bulundurmak. Bu görevliler, insanları gitmek yerine, çıkar gözetmeyen organizasyonlara yardım yapmaya ikna etmeye çalışıyor. Avrupa’yı endişeye sürükleyen bir başka konu da dönenler... Her ne kadar günümüz şartlarında bencilce gözükse de, Avrupa’daki denetimsiz bırakılması bile uluslararsı boyutta, ne kadar kritik bir rol oynadığını gösteriyor. Avrupa’da yetkililer şüpheli gördükleri kişilerin pasapotlarına el koyarak bu sorunu çözmeye çalışıyor, ama gençler, komşu bir ülkeden Türkiye’ye hareket ederek, bu sorunun üstesinden geliyor. Avrupa çapında stratejik araştırmalar yapan Europol isimli kuruluşun Başkanı Robert Wainwright da birkaç bin AB pasaportlu Müslümanın Suriye topraklarında savaşıyor olabileceğini düşünüyor. Wainwright bu gençlerin çoğnulukla internet üzerinden radikal İslamcılarla iletişime geçtiğini söylüyor. IŞİD’in Musul’u ele geçirip, önce Bağdat sonra İstanbul’u hedef gösterdiği hafta Twitter’da yaşanan üye patlaması da aslında Wainwright’ın haklı olduğu konusunda ipuçları veriyor. İnternet üzerinden bu kadar örgütlü olarak propognada yapabilen bir yapının, insan kaynağını da yeni iletişim araçları vasıtasıyla sağladığını söylemek mümkün. Wainwright’a göre bu kişiler, bir anlamda gençlerin beyinlerini yıkama konusunda da oldukça yetkin. Bu da Ortadoğu’da ortaya çıkan yeni İslami terörün alında sırf Peygamber Ordusu motivasyonuyla bir araya gelmiş idealistlerden oluşmadığı konusunda bize bir işaret. Rakamsal verilere geri dönersek, aslında bu insan tarfiği içinde sağlıklı veriler elde etmek zor, ama sırf Fransa Başbakanı Hollande’ın ülkesinin vatandaşı 700 civarında gönüllünün Suriye’de olduğu öngörüsü bir veri. Gidiş ve dönüşler arasındaki hızlı trafiğin içinden, uzmanlar şu sıralar yaklaşık 1.500 Avrupalı Müslüman’ın Suriye’de savaşta olduğunu öngörüyor. Rakamın gelecke aylarda hızla artacağı uyarısını da içeren bir öngörü bu... l Mimarlar Odası’ndan açıklama Mehpare Evrenol’un Röportajı hk. Mimarlar Odası’nın 9382 sicil numaralı üyesi Mehpare Evrenol’un 22 Haziran 2014 tarihli, Cumhuriyet gazetesinin pazar ekinde yayımlanan “MİMARIM, ENGELİNİN FARKINDAYIM, YA SİZ?” başlıklı röportajının son bölümünde Mimarlar Odası’na atıfta bulunarak “Mimarlar Odası’na çağrımızı bütün mimarlarla paylaşmaları için gönderdik. Ancak yapmadılar. Bakın, Mimarlar Odası’nın mekânı yeni yapıldı ancak engelliler için bir düzenek yok…” ifadelerine yer verilmiştir. Bu beyanlar gerçekleri yansıtmamaktadır. Odanın evrak kayıt ve elektronik posta taramalarında kendisinin bu yönde hiçbir talebine rastlanmamıştır. Ayrıca yeni yapıldığı ifade edilen şubemiz Karaköy Hizmet Binası’nın proje ve uygulama aşamasında tüm “Erişilebilirlik” sorunları düşünülmüş, binaya ve bina içinde tüm katlara rahatlıkla ulaşılabilirliği sağlamak amacıyla, gerekli rampalar, merdiven liftleri, asansör gibi yapı elemanları ile birlikte lavaboWC ihtiyaçları için de özel mekânsal çözümler üretilmiştir. Meslek ortamının ve kamuoyunun doğru bilgilenmesini sağlamak amacıyla bu açıklama zorunlu olarak yapılmıştır. Saygılarımızla, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu adına Ali Hacıalioğlu (Sekreter Üye) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle