14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 1500. SAYIMIZI KUTLUYORUZ Yaşımız da havamız da 1500 21 ARALIK 2014 / SAYI 1500 Cumhuriyet Dergi olarak 1500 hafta, 10 bin 500 gün ve aşağı yukarı 29 yılı geride bıraktık. Sizin anlayacağınız yaşımız da havamız da 1500. “Yaşı anladık da havanız niye 1500’müş?” diyenler olabilir. E valla her hafta sekiz, bazı haftalar on sayfalık eki sadece üç muhabir, bir görsel yönetmenle çıkarmanın bir havası da olsun yani. Diğer gazetelerin ekleriyle kıyaslandığında çok daha mütevazı koşullarda, mütevazı bir kadroyla da olsa sizlere her hafta dolu dolu bir ek verebilmenin kaygısı, heyecanı ve coşkusuyla 29 yıl boyunca her pazar size sıcak bir “merhaba” demenin hazzını yaşıyoruz. 1500. haftamızda eski yayın yönetmenlerimizin gözünden Pazar Dergi. MİYASE İLKNUR Cansever’in ünlü şiiri geliverdi. Hani şu “Masa da masaymış ha!” şiiri. Neydi gerisi? “Masa da masaymış ha / P azar Dergi’nin ilk çıktığı 16 Şubat 1986 gününden bugüne kadar emeği geçen bütün yönetmenlere, muhabirlere, yazarlara ve foto muhabiri Bana mısın demedi bu kadar yüke / Bir iki sallandı durdu / Adam ha babam koyuyordu.” Bu muhteşem kadroyu okuyunca eminim ki sizler de “Pazar Dergi de dergiymiş ha!” demişsinizdir. Yukarıdaki şöhretler karmasının arkadaşlarımıza gönülden teşekkürler. Her birinden bir yanında muhabir olarak görev yapanlar da çok başarılı şeyler öğrendik, her biri emeğiyle birlikte kendi ruhunu ve yetenekli gazetecilerdi Allah için. Nilüfer Zengin, İpek kattı sayfalarımıza. Geçmiş dergilerin sayfalarına göz Özbey, İpek Yezdani, Özlem Altunok, Özgür Erbaş, Selen attığımızda kimler gelmiş kimler geçmiş bu handan? Kimi Tokcan, Zuhal Aytolun, Ali Selim Emeç, Sinem Dönmez, yazılarıyla, kimi söyleşileriyle, kimi çizgileriyle kimi de Şirin Güven ve Deniz Yavaşoğulları, halen görev yapan fotoğraflarıyla imzasını Esra Açıkgöz, Deniz kazımış Pazar Ülkütekin ve Ali Deniz Dergi’nin tarihine. Uslu haber, röportaj Şöyle bir bellek ve araştırmalarıyla tazeleyelim birlikte: harikalar yarattılar. Refik Durbaş, Umur Bir de görünmeyen Bugay, Ufuk kahramanlar var. Foto Güldemir, Mehmet muhabirlerimiz Vedat Yaşin, Ali Sirmen, Arık, Kaan Sağanak Erdal Atabek, Hulki ve Uğur Demir, arşiv Aktunç, Mehmed servisinde olmazı olur Kemal, Şahin Alpay, kılan, yoktan malzeme Füsun Özbilgen, yaratan Gülsev Toksöz İsmail Gülgeç, Meral (Bacı), Şenay Baran, Tamer, Salah Birsel, Günnaz Kuruçay ve Cezmi Ersöz, Sevin Okyay, Ferit Edgü, Dergi’nin 1000. sayı kutlamasından... Mahmut Gündüz’den oluşan dev kadro. Ece Ayhan, Zeyyat Arkadaşlarla Selimoğlu, Tarık Dursun K, Can Kozanoğlu, Tanıl Bora, gelip geçen muhabirlerin isimlerini anımsamaya M. Halim Spatar, Mehmet Atak, Şiar Yalçın, Nevzat Süer, çalıştığımızda gördük ki, buradan yolu gelip geçmiş yayın Müşerref Hekimoğlu, Atilla Dorsay, Burak Eldem, Selçuk yönetmenlerinin sayısı, çalışan muhabirlerin sayısından Erez, Adnan Binyazar, S. Zekeriya Şen, Garbis Özatay, fazla. Ne çok yönetmen değişmiş. Yönetmenler ve Erzade Ertem, Mehmet Erdur, Mert Ali Başarır, Emre muhabirler bir bir gelip giderken bir tek kişi, evet sadece Çağatay, Nesrin Arman, Hakan Çelik, Semra Can, Hıdır bir kişi her geleni “hoş geldiniz” deyip karşıladıktan Durman, Erhan Arık, Zeynep Özatalay, Cenk Erdem. bir süre sonra da “güle güle” deyip uğurlamış. O da Anımsayabildiklerimiz bunlar. Unuttuklarımız varsa dergimizin değişmez, külyutmaz ve de sarsılmaz Görsel affola. Bu dev kadroyu görünce nedense aklıma Edip Yönetmeni Aynur Çolak. “Derin Cumhuriyet” diye bir şey Aynur Çolak, Deniz Ülkütekin, Miyase İlknur, Ali Deniz Uslu, Esra Açıkgöz. Fotoğraflar: VEDAT ARIK varsa o da aha bu Aynur Çolak olsa gerek. En fazla İpek Çalışlar’a “eyvallah” etmiş. Geri kalan yönetmenleri bir iki yılda göndermiş hatun. Demek ki bir iki yılım daha var. Derin Cumhuriyet içinde bence Selçuk Erez de var. Selçuk Hoca da maşallah Aynur gibi derginin gediklilerinden. Aynur için “külyutmaz” dediysek harbiden öyle. Haber toplantılarında bir konu gündeme geldiğinde, kafasını işten kaldırmaksızın Gestapo şefleri gibi soğuk bir sesle “Olmaz”, “daha şu kadar zaman önce yapmıştık” deyip hevesimizi kursağımızda koyar. Bu tavrıyla da sanki “şef uyur ama ben uyumam” mı demek istiyor ne? Cumhuriyet’e başladığımda Pazar Dergi’nin Yayın Yönetmeni sevgili Tuğrul Eryılmaz’dı.İkimiz de Nokta’dan gelmiştik. Nokta’da üç yıl Genel Yayın Yönetmenim olarak çalışmıştı. O Nokta’dan gittikten sonra en çok “Miyase İlknur o koca göbeğini daha da büyütesin diye sana bir etek dolusu para ödemiyorum, git kapağı kurtaracak bir konu bul getir” deyişini özlemiştim. Cumhuriyet’te yeniden buluştuğumuzda da en çok onun yanında zaman geçiriyordum. Ama ben geldikten birkaç ay sonra o ayrıldı. Nokta’da birlikte çalıştığımız Lale Tayla, bir süre sonra da İpek Çalışlar geçti. Dergi Cağaloğlu’ndaki binanın giriş katında cam kenarındaydı. Bir masada İpek, diğerinde Berat Günçıkan, karşı masada ise Aynur oturuyordu. Alt katta en keyifli ve torpilli oda bizimdi. Dört masalık yerde iki kişi salon salomanje oturuyorduk. Arada bir Pazar Dergi’nin taşmasına da müsaade ederek. Pazar Dergi’ye gelennevalelerden nasiplenme karşılığında tabi İpek Çalışlar’ın masası gazetenin bahçe kapısına bakıyordu. Piyanist şantörler gibi gazeteye giren çıkanı anında “Aa bakın kim geliyor” ya da “Gördünüz mü gideni” diye saat başı rapor ediyordu. Pazar Dergi ekibinde muhabiran taifesinden ise en eskileri Ali Deniz Uslu ile Esra Açıkgöz. Her ikisi de eski binada katıldılar aileye. Deniz Ülkütekin’i spor servisinden transfer ettik. Size biraz ekibimizi tanıtayım istedim. Siz onları söyleşi ve haberlerinden elbette ki tanıyorsunuz ama aile içindeki hallerini nereden bileceksiniz? Ali Deniz bizim müzikten sorumlu arkadaşımız. Doğal olarak gazete içinde sürekli kulaklıkla oturur. Kulaklıkla müzik dinlerken seslenişimizi katiyyen duymaz. Aynur güzel bir yöntem geliştirdi, Ali Deniz’e bir şey söylemek istediğinde WhatsApp’tan mesaj atıyor. Benimkisi biraz daha ilkel; masasına kalem, kesme şeker ya da onu yaralamayacak türden elime ne geçtiyse... Müzik dünyasında tanımadığı yoktur. O yüzden şanslıyız. Esra Açıkgöz, bizim her türlü sosyal, siyasal, toplumsal konulardan sorumlu arkadaşımız. Bilumum insan hakları ondan sorulur. Bir de kiralık evler. Yılın yarısı kiralık ev arar. Buldum, dediği evi görmeye gidinceye kadar üç kiracı değişir. Bir de öğlenleri tuhaf tuhaf şeyler yemekle ünlüdür. Ama Allah için istikrarlıdır. Üç ay boyu her öğlen noodle, üç ay vejetaryen burger yer. Spordan transferimiz Deniz Ülkütekin’in belli bir alanı yok. Alakart çalışır. Spor, teknoloji, sinema, moda, bilimkurgu Allah ne verdiyse. Onun özel ilgi alanı doların iniş çıkışı (niyeyse) bir de çaycımız Sait’in maaşı. l ULTRA MANEVRA KABİLİYETİ EKSTRA GÜÇ Üstün manevra kabiliyeti sağlayan Hareket Kontrol Sistemi™ 12m süpürme yarıçapı Turbo ‘Cyclonic’ Teknoloji™ İlk kapağı Aklında kalan kapak LÜTFÜ TINÇ (Başlangıç: 16 Şubat 1986) C umhuriyet DERGİ’nin hazırlık çalışmaları için, 1985 yılının Aralık ayında Karacan Yayınları’ndan ayrılıp Cumhuriyet’in kapısından içeri girdiğimde, çifte bir sevinç yaşamıştım: Hem Cumhuriyet gibi bir gazetenin bünyesindeydim hem de “dergicilik” yapacak ve yeni bir yayının içinde yer alacaktım. Gerçekten de, Cumhuriyet DERGİ, o dönem için, hem Cumhuriyet içinde hem de Babıâli’de, getirdiği dergicilik konseptiyle, “yepyeni bir oluşum” idi. Nitekim Cumhuriyet DERGİ, birçok gazetenin Pazar eklerine “ilham” verecekti… Bu noktada, Bülent Erkmen’in adını anmak gerekir: Logosundan sayfa düzenine, Cumhuriyet DERGİ’nin tasarımının her noktasına tutkuyla sahip çıkmış; bizleri, Kıt’a Avrupa’sı düzeyinde bir derginin kuralcılığına doğru yönlendirmişti… Tabloid boyut, tam sayfa kapak anlayışı ve “Bu bir dergidir” diye kapağa damgasını vuran “Cumhuriyet DERGİ” logosu, işin amentüsüydü. Kaliteli bir içerik, kesin kuralları olan bir biçim içinde sunulmalıydı. Bu çerçevede, “kapak konusu” forma ortasına alınarak, üç dörtsayfaya yayılması imkânı sağlanmış; ama “her sayfada tek bir konu” kuralına uyularak da, gazete sayfası düzeni dışında klasik bir dergi sayfa akışı elde edilmişti… Elbette “sabit sayfalar”, her Pazar okurla buluşan yazarlar vardı DERGİ’de; üstelik bunların bir bölümü gazetede de yer alan yazarlardı. Ama Cumhuriyet DERGİ, Salâh Birsel’in “Günlük” sayfalarından Bedri Zenginkuzucu gibi, dönemin uzman bir otomotiv yazarının “Dört Tekerlekten” sayfalarına, kendi çevresinde bir yazarlar periferi de oluşturabildi. Dönemin dünyasının popüler başbakanı Margaret Thatcher, Cumhuriyet DERGİ’nin “ilk” kapak konusuydu. Ama neoliberal siyasetin Büyük Britanya’daki kararlı uygulayıcısı “Demir Leydi”nin kapak konusu olması, DERGİ için bir “istisna” olarak kalacaktı… Çünkü sonraki hemen hiçbir kapak konusunda, doğrudan siyasete girmedi DERGİ… Fakat daha o zamanlarda, çevreci konulardan ev ekonomisine, birçok alanda öncü çıkışlar yaptı. DERGİ’nin tipik bir özelliği de, her mevsim, Türkiye ve hatta dünya podyumlarındaki önemli defileleri, “kapaktan” okurlarına iletmesiydi. Mart 1986’daki 3. sayının kapağı, bunun ilk örneğiydi. Milano ve Paris defilelerini, amatör ama “özel” foto muhabiri ve yazarlarıyla izlerdi DERGİ. l C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle