Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 HAZİRAN 2013 / SAYI 1419 Mutlu ve huzurlu çalışmayı diliyorum Güneş Emir, oyuncu olmak için çok savaştı. Konservatuvardayken Focus Film’in Deniz Yıldızı’nda başrol teklif edildi. Başka rol istedi, okulu yoğundu. Üç ay sonra düzene girer, denildi. Vaatler tutulmadı. “Başka iş yaptırmam” tehditlerine rağmen diziden ayrıldı. Çünkü onun için oyunculuk, yıldızlık değil, farklı rollere bürünmek. G üneş Emir, bir oyuncu, üstelik bunun için de çok savaşlar vermiş. Ancak geçen haftaki haberlere bir dava nedeniyle konu oldu. Davayı bu kadar popüler yapan, sömürüye çok açık olan televizyon sektörüne karşı mücadele veren Oyuncular Sendikası’nın ilk davası olmasıydı. Üstelik dava Emir’in lehine sonuçlandı. Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz? Annembabam öğretmen. Beni sık sık tiyatroya götürürdüler. İlk, Hadi Çaman Tiyatrosu’nun “Kelebekler Özgürdür” oyununu izlemiş, çok etkilenmiştim. 13’ümde oyunculuk kursuna başladım. Sonra hiç bırakamadım. Üniversitede İstanbul’da kalmak için puanımın yettiği Su Ürünleri Mühendisliği’ne girdim. Okurken de hep tiyatro yaptım. Konservatuvar hayalimdi, ama ailem, kızım önce bir mesleğin olsun, diyorlardı. Mezun olduğum yıl, hayalini kurduğum Hacettepe’de Konservatuvar bölümünü kazandım. Oyunculukta bu kadar ısrarcı olmanızın nedeni neydi? Bu işi bırakamayacağım dediğim yaş, 18’di. Çünkü hiçbir yerde sahnedeki kadar mutlu olmadım. Ailemle de, hocalarımla da çok savaştım, tiyatroyla para kazanılmaz, diyorlardı. Ama mutluyum. İlk profesyonel işiniz neydi? Tiyatro Kare’de 19 yaşımdayken “Havuç ve Uzaylı Dostu”nda Furkan Kızılay’ın ablasını oynamıştım. Ondan iki yıl önce de ilk defa bir sinema filminde rol almış, O Şimdi Asker’de Levent Kazak’ın eşini oynamıştım. İlk dizimse, Deniz Yıldızı oldu. Aslında İstanbul’dayken dizi yapmayacağım, diyordum. Konservatuvar eğitimi olmadan başlamak istememiştim. Ankara’da dizi yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Nasıl gelişti bu? Ankara’daki şirket, üniversitelerdeki öğrencileri izleyip çağırıyordu. Bana da telefon geldi, yeni başlayacak bir dizi var, seçmelere katılmanı istiyoruz, dediler. Teksti verdiklerinde, “Deniz olmak istemiyorum” dedim, “Karakter çok yoğun ve ben okuyorum”. Bana, ilk üçbeş ay zor olacak, sonra her şey rayına oturacak, dediler. Günlük, haftalık dizi ayrımını çok da bilmiyordum. Aslında pek çok insanın hayalidir, başrol oynamak... Siz bunu daha ilk dizinizde başardınız... Oyunculuk hayallerim çok fazlaydı, hâlâ öyle, çok değişik roller oynamak istiyorum. Ama dizi yıldızı olma hayalim yoktu. Peki set nasıl geçiyordu? Çok yoğundu. 15 dakikada yemek yemek zorunda kaldığımız çok olurdu. 89 saat bir şey yemeden, su ve çayla, bazen çay bile bitebiliyor, çalışırdık. Günde 50 dakika yayımlanan bir dizi Deniz Yıldızı, bu da haftada 250 dakika demek. Sitcom olmadığı için dış çekimler çok. Dolayısıyla sokağın gürültüsü, insanların dahil olması, bebek, ambulans sesi bile çekimi durdurabiliyordu. Dizi yetişsin diye sınırsız bir çalışma temposundaydık. 470 bölüm, yani iki yıl üç ay bu tempo sürdü. Size verilen sözü hatırlatabilme imkânınız olmadı mı? Muhatap bulmak kolay olmuyor. Bırakın bunları, ben ve rol arkadaşım Koray Ergök sağlık sorunları yaşarken de çalıştık. Boğazımdan tümör alındı. Doktor üç hafta rapor verdi. Boynum dikişli ve şişti. Ama ameliyattan üç gün sonra setteydim... Koray’la yapımcıdan, şartlarımızın düzeltilmesini, tempomuzun daha insani koşullara çekilmesini, emeğimizin karşılığını talep ettik. Haftada iki gün izin istedik kabul edilmedi. Fotoğraf: VEDAT ARIK Peki ayrılmaya nasıl karar verdiniz? İkinci yılın sonunda artık dayanamaz hale geldik. Koray’la rolümüz Yazılar: azalacak, ESRA rahatlayacak AÇIKGÖZ mıyız, diye bekliyorduk. Ama bir şey değişmiyordu. Manen de destek göremiyorduk. En basitinden ameliyat olduğumda şirketten telefon bile açılmadı geçmiş olsun, demeye. Sadece 15 saat çalışmak değil, iki yılda gönlümü kıran çok şey oldu. Ve dava süreci başladı? Evet, ama bir yanlış anlaşılma var, aslında ben dava açmadım. Onlar bana dava açtı. İkinci yılın başında, set arasında bir sözleşme getirdiler. Sayfasını çevirmeye kalktığımda, “Güneşcim, set durdu, hemen imzalaman gerekiyor” dediler. “Neye imza atıyorum, bilmiyorum ki” dedim. “Geçen senenin aynısı” dediler. İmzaladığım sözleşmenin fotokopisini bile vermediler, oysa yasal zorunlulukmuş. Neyse sözleşmeyi zar zor aldığımda gördüm ki, beş yıllık. Öyle maddeler var ki, beş yıl aynı ücret sürecek, yapımcı isterse tek taraflı uzatabilir ama oyuncu tek taraflı sonlandıramaz, gibi. Bir diziye kimse beş yıl bağlanmak istemez. Tiyatroda bile beş yıl aynı rolü oynamak istemem. Bana “Ne önemi var, sözle her şeyi hallederiz, ayrılmak isteyeceksin de zorla mı tutacağız”, dediler. Ayrılacağım söyleyince “Başka yerde iş yaptırmam” gibisinden tehditler geldi. Oyuncular Sendikası’na üye miydiniz bu sırada? Yok. Sözleşmeyi kime danışabiliriz, diye düşünürken sendikayı öğrendik. Hemen üye olduk. Davamızı yürüttüler. İhtarlar çekildi. Bu sırada şirkete, şartlar düzelsin, beş yıllığı feshedelim, bir yıllık anlaşma yapalım, dedik. Senaryo hazırlasınlar, dizi zor durumda kalmasın, diye haber yolladık. İhtardan sonra altı hafta daha çalışmamız gerekiyordu, çalıştık ve sonunda ayrılabildik. Diziden ayrıldıktan sonraki süreç sizin için nasıl geçti? Ali Poyrazoğlu ile “Beni Yeniden Sev”de oynadım. Çok güzel bir deneyimdi, gerçekten mutlu yaptığım bir işti. Önümüzdeki dönem Ali hocayla yeni bir proje yapacağız. Tiyatro yapmamı kimse engelleyemez. Ama televizyonda birtakım kümeleşmeler var. Büyük bir pasta. Çok iyi kazanan yapımcılar da sizi madden vurmak istiyor. En azından Focus Film bunu yaptı. 1.5 yıldır bir dizide yer alamadım. Bazı işler için el sıkışmaya yaklaşıyorsunuz, hatta yapımcıyla tanıştım, ama son anda bozuluyor. “Güneş olaylı oyuncu, sette şımarıklık yaptı, çok para istedi, kavga etti” demişler. Manyak bir oyuncu olsaydım 470 bölüm kimse tutmazdı. Oh gitsin, der, dava açmazlardı. l S Kim demiş İspanya İç Savaşı bize uzak diye? okuduğumuzda bu oyunu kendimize çok yakın ahnede bir kadın ve bir adam. Can bulduk, çünkü biz de yakınlarımızı, arkadaşlarımızı çekişiyorlar. Aralarında çekişiyorlar. Bir iç savaşta kaybetmiş bir topluluğuz. Biz de tıpkı savaşın acısını, ölümün korkusunu, Paulino gibi sevdiklerimizle, hiç ölmemişler gibi katliamların dehşetini taşıyorlar bedenlerinde. konuşmayı sürdürüyoruz. Hayatta kalma isteğini ve de hayatta kalmanın Nasıl hazırlandınız oyuna? vicdanını da. Sizi de bu duygularına ortak ettikleri N. Demirbaş: Kürt tiyatrocular olarak İspanya bir oyunculukla, insan olmayı sorgulatıyorlar. Onlar İç Savaşı’na dair yaptığımız dramaturjik çalışmalar Carmela ve Paulino. Hani şu; “Fakat bombalar esnasında topraklarımızda yaşanan amansız hiçbir şeye yaramaz, rumba la rumba la rumba la. savaşın kapılarımızdan içeriye ne çok girdiğini Kalplerin attığı yerde ay carmela! Ay carmela!” fark ettik. Bu kez kendi duygularımızı, anılarımızı, şarkısındaki Carmela’dan bahsediyorum tabii ki. ayrılıklarımızı, gözyaşlarımızı ön planda tutarak İspanya İç Savaşı’nda Franco’nun ordularına karşı çalışmamızı sürdürdük. Oyunu deşifre ederken; savaşanlar tarafından dillendirilen bu parça ve “Ay Sinisterra’nın militarizm karşısındaki güçlü Carmela!” pek çok farklı dildeki film ve oyunlara eleştirisini bir kez daha fark ettik, bu parçalanmışlık konu oldu. Şimdi “Ay Carmela!” Kürtçe olarak içerisinde sanatçının iktidar karşısındaki tavrı ve sahnede. Seyri Mesel Sanat Atölyesi’nin hayata durması gereken nokta yine kendi gerçekliğimizden geçirdiği “Ay Carmela!”nın oyuncuları Güler İnce, yola çıkarak tartıştığımız ana tema haline geldi. İbrahim Turgay ve yönetmeni Nurten Demirbaş’la İ. Turgay: Bol bol İspanyol filmlerini ve flamenko oyunu konuştuk. 15 Haziran’da saat 20.00’de dansı izledim. Tavır, duruş, jest ve mimiklerini Taksim’deki Seyri Mesel Sanat Atölyesi’nde yakalamaya çalıştım. Oyunda dans sahneleri izleyebilirsiniz. Kaçıranlar üzülmesin, oyun yeni vardı. Bunun için Nesrin Ekici’den ders aldık. sezonda da devam edecek. Flamenkodan çok etkilendim. Olayı “Ay Carmela!” oyunuyla ne abarttım ve dans kursuna kayıt zaman tanıştınız? “Ay Carmela!” oldum, devam ediyorum. Güler İnce: 10 yıl önce Seyri İspanya İç Savaşı’nı G. İnce: Oyun Abdurrahman Mesel’in yeni kurulduğu dönemde en iyi anlatan Çelik tarafından Kürtçeye çevrildi. bir arkadaşım okumak için benden oyunlardan biri Ancak çok uzun bir metindi. Edgar A.Poe’nun bir kitabını ödünç Oynansa yaklaşık üç saati almıştı. Kitabı kaybetti ve yerine kuşkusuz. Sadece bulabilirdi. Kısaltmalara gittik. bana “Ay Carmela” kitabını hediye İspanya için de Karakterler yavaş yavaş oluştu. etti. O gün oyunu okudum ve çok değil, savaşın Oyun zaman zaman aksamalarla etkilendim. Oynamamız gerektiğini yıkıcılığının gitti. Yaklaşık bir yıl sonunda çıkan düşündüm ama başka oyun yaşandığı her yerde bir oyun, çeşitli nedenleri var tabii. projeleri vardı ve bu oyun içerisinde İçinde yaşadığımız, etkilendiğimiz yer alacak birilerini bulamadım. karşılığını buluyor. olaylar vardı. Örneğin açlık grevleri Arada bir yine okudum oyunu, her O nedenle de pek döneminde sahnede çalışmak çok defasında aynı isteği duydum. Bizim çok dilde oynandı. zor geliyordu. Bunun gibi yıl içinde dünyamıza çok yakın bir oyundu Şimdi Kürtçe sürekli değişen süreç, durumlar bizi çünkü. Bir de her Ay Carmela sahneleniyor. de ekledi. şarkısını dinlediğimde bu istek daha Seyri Mesel “Ay Carmela!” militarizm da pekişiyordu. karşısında sanatçının durması Sonunda da hayata geçirdiniz. Sanat Atölyesi ya da durmaması gereken yeri Neydi sizi bu oyunda çeken? ekibinin sahneye tartışıyor. Dünyada militarizmin G. İnce: Yeni bir oyun çalışması koyduğu oyunu, güçlenerek sürdüğünü, özellikle içerisine girebilecek üç arkadaş 15 Haziran’da de son zamanlarda Ortadoğu’da vardı. Bu yüzden üç ya da iki kişilik izleyebilirsiniz. yaşananları düşününce, bu oyunlar üzerinde yoğunlaştık, çeşitli gidişatta sanatçıya düşen okumalar yaptık. Tabii Ay Carmela sorumluluk nedir? Bunu başarmak günümüzde yine kafamdaydı. En son Ay Carmela önerisiyle mümkün mü? gittim arkadaşlara, beğendiler. Oyunu bu kadar N. Demirbaş: Uyum ya da uyumsuzluk, sevmemin nedeni, güçlü karakterler ve oyun sorumluluk ya da sorumsuzluk, taraf ya da tarafsızlık örgüsüydü. Sonuçta oyunda bir militarizm eleştirisi sanatçının kendi içinde tartıştığı ve bir eserin var. Militarizm ise dünyanın her yerinde her zaman niteliğini belirleyen temel meseleler. Jose Sanchis var olan, insanlığı, yaşamı ve dolayısıyla da sanatı Sinisterra’nın militarizme getirdiği güçlü eleştirinin olumsuz etkileyen bir güç. Yine oyunda sadece temelinde büyük bir uyumsuzluk yatar. Ortadoğu’da militarizme değil, iktidarlara da bir gönderme var. yaşananlar tabii ki herkesi etkilediği gibi sanatçıyı Sanatın üzerinde baskın bir güç olmaya çalışan da etkiliyor. Yaşanan acılar, büyük sancıları ve iktidarlar ve siyaset günümüzün de problemi. uyumsuzlukları da beraberinde getirecektir. İbrahim Turgay: Oyunun metni beni çok etkiledi, G. İnce: Sanatçı duruş itibarıyla her zaman bize yabancı bir duygu yoktu oyunda. Ayrıca militarizm, savaş ve otoriter iktidarlara karşı Paulino, oyunculuk anlamında yeni bir deneyim olmuştur. Savaştan, şiddetten nemalanan, savaş, kazanabileceğim bir karakter. Çok zor. Komedi ve kan çığırtkanlığı yapıp iktidarlara yaltaklanan bir dram oyunculuğunu birlikte vermeyi gerektiriyor. sanatçıdan söz edilmemeli bence. Sorumluluk Nurten Demirbaş: “Ay Carmela!”, İspanya İç noktasına gelince, ben şuna inanıyorum, belki tek Savaşı’nı anlatsa da aslında dünyanın herhangi başına sanatla, tiyatroyla dünyayı değiştiremeyiz, bir yerinde yaşanan ve halen yaşanmaya devam ama yine de birilerinin kafasında soru işareti eden benzer durumları ifade ediyor. Savaşın bırakabilir ya da insanları bir nebze olsun getirdiği yıkım, ölüm ve parçalanmışlık maalesef etkileyebiliriz. Sonuçta, gündemi sarsan bir olayda her zaman, her yerde aynı. Üç kişiden oluşan bir politikacının söylediği sözden çok, bir sanatçının gezici tiyatro grubunun yanlışlıkla Franco yanlısı o konudaki söylemi daha etkileyici olabiliyor. l güçlerin eline düştükten sonra yaşadıkları trajediyi C M Y B