Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARALIK 2013 / SAYI 1448 9 Mehmet Şenol Şişli şehirli ozanlardan. Kolay olanı sevmeyen ve aranarak keşfedilenlerden. Yazdığı şarkılar ve şiirler derin yaralar açıp, geçmeyen yaralara da şifa olacak türden. Mehmet Şenol Şişli şimdi de “Oyun Yayınevi”ni açtı. Şiir ve şarkı sözü kitapları da baskıya hazırlanıyor. Müzik ise elbette devam! Cenk Taner ile çalıyor, solo albüm için de geri sayımda. ATAOL BEHRAMOĞLU Egeli şairler Çukurova denildiğinde akla ilk elde nasıl roman ve sinema, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney geliyorsa; benim için Ege ve özellikle de İzmir, öncelikle şiir ve Attilâ İlhan demektir… Kuşkusuz Çukurova yöresinde yetişmiş şairleri, ya da Ege’nin romancılarını, öykücülerini görmezden gelmek aklımdan geçmez. Fakat söz konusu Ege olduğunda, önceliği şiire veririm… Alsancak Garı’nın önünden geçtiğimde, dilime Attilâ İlhan’ın dizeleri gelir. İçinden İstanbul geçen şiirleri belki sayıca daha çoktur ve çok da güzeldirler. Fakat yine de İstanbul öncelikle Yahya Kemal, Orhan Veli, Sait Faik’tir… Attilâ İlhan şiirinin dokusunda, renginde, kokusunda ise, nedense hep İzmir’in, Ege’nin tatlarını duyumsarım… Biraz bohem, serüven duygusu, alıp başını uzak iklimlere açılmak… İstanbul bir başka yere gitmek duygusu uyandırmaz… Kendi içinde, kendisine kapalıdır… İzmir ise başka yerlere, başka denizlere kışkırtır insanı… Attilâ İlhan, yaşamının önemli bir bölümünü ve son yıllarını İstanbul’da geçirmiş olsa da, şiiri İzmir’de doğup gelişmiş olmasaydı, başka bir Attilâ İlhan şiir olurdu bence… *** Necati Cumalı çok değerli romanlarının, öykülerinin, oyunlarının yanı sıra, Ege’nin has bir şairidir… Şiirindeki güneş Ege güneşi, rüzgârı İzmir’in imbatı, denizi Ege denizidir… Nahit Ulvi Akgün, Şükran Kurdakul, Ege’nin, İzmir ve yöresinin şairleridirler… Kurdakul’un toplumcu şiirinde, reji tütün işçilerinin devrimci geleneğinden sürüp gelen bir şeyler duyumsarım… Kavruk Orta Anadolu’nun, Sivas’ın, Tokat’ın unutulmaz şiirlerini yazan Külebi, “İzmir’in denizi kız/Kızı deniz/ Sokakları hem kız/ Hem deniz kokar” dizeleriyle, içinde “yaz” sözcüğü geçmese de İzmir yazına, Ege yazının kösnüllüğüne yine unutulmaz bir selam göndermiştir… Refik Durbaş, Özkan Mert, Hüseyin Peker, az daha genç Sina Akyol, aynı ya da yaklaşık olarak aynı kuşaktan olduğumuz İzmirli şairlerdir. Şairlerin, yazarların, sanatçıların yaşadıkları mekânlarla yapıtları arasındaki ilişki, konulardan çok, ses, renk, koku, üslup özellikleri bakımından irdelense, çok ilginç sonuçlara ulaşılır… Edebiyatı edebiyat yapan da, konudan çok sanki bu türden özelliklerdir… Ege çocuğu olmasam da, o coğrafyayla akrabalığım, bir içsel yakınlığım vardır… Ege’de kendimi daha çok kendim gibi duyumsarım… İçlerinde son yıllarda yazdıklarımdan da olan bazı şiirlerimin, Ege esintileri taşıdığını bilirim… *** Ege, İzmir ve yöresi, günümüzde de şiirle, şairle dolup taşıyor… Bu yılın yaz aylarının büyük bölümünü geçirdiğim İzmir’de ve daha çok Foça’da, yaklaşık olarak aynı kuşaktan şair dostlarımla, Hüseyin Yurttaş’la, Hidayet Karakuş’la güzel günlerimiz oldu… Daha genç kuşaktan Tuğrul Keskin, Namık Kuyumcu, Ünal Ersözlü, Halim Yazıcı, İstanbul çocuğu olmakla birlikte artık Foçalı da olan Hasan Öztoprak kardeş kadar yakın arkadaşlarımdır... Daha az görüşsek de Fergun Özelli’yi, Yusuf Alper’i, adları şimdi bir çırpıda aklıma gelmeyen başkaca şair arkadaşlarımı bu listeye eklemeliyim… Bir de, müzisyen, romancı, şiir sevdalısı, şair dostu, bence gizli şair, “Türkiye Üzgün Yurdum” adlı şiirimin harika bestesinin yaratıcısı Erhan Doğan’ı listenin belki de en başına koymalıyım… *** Değişik sanat dallarından Egeli sanatçıların sanat ve sanatçı üzerinde her türlü baskıya karşı “Ege Sanatçılar Girişimi” adıyla bir ortak buluşmada bir araya geldiklerini önce Hüseyin Yurttaş’ın iletisinden, sonra da girişimin basında yayımlanan bildirisinden öğrendim. Çoğu kez olduğu gibi bu oluşumun gerçekleşmesinde de şairlerin öncülük yapmış olması doğaldır… Başta Egeli şairler, Egeli bütün sanatçı dostlar, her alandaki özgürlük düşmanlığına karşı bu sanatçı direnişini desteklemeli, içinde yer almalıdır… l ataolb@yahoo.com Biriktirdiklerimin zamanı geldi M boğuştum. Ama 2010 yılına kadar ürettiğim ehmet Şenol Şişli ya da daha bilinen hiçbir şey gün ışığı görmedi. Elbette ismiyle MŞŞ müzik ve edebiyat Cenk Taner’in beni arayıp “Neden birlikte âlemlerinin gizli kahramanlarından. çalmıyoruz?” demesi önemli bir kırılmaydı. Kargo rock grubunun efsane bas gitaristi ve Kargo’nun omurgasıydınız, bana kalırsa söz yazarıydı MŞŞ. Zaten “onsuz Kargo bu herkes için “Kargo sizdiniz!”. Pek de kadar sevilir ve başarılı olur muydu” derseniz, konuşmadınız. Neler oldu? sonuç ortada. MŞŞ şimdi de uzun yıllardır Grubun çıkışta olduğu süreden sonra zulasında biriktirdiklerini yavaş yavaş gün askere gittim ve 18 ay uzak kaldım. Grubun, ışığına çıkarmaya başladı. Solo albümünden, solisti Koray’la ilgili birtakım sorunları vardı şiir kitaplarına, Cenk Taner ile yoldaşlığından ama tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. yeni açtığı yayınevine kadar işte tüm hikâye Döndüğümde bu durum ayyuka çıkmıştı ve burada. ben kendimi savaşın ortasında Müzikte ve edebiyatta 80’ler buldum. Selim Öztürk ile ve 90’lar akan suların durduğu konuştuğumuzda Koray’ı gruptan yıllardı Türkiye’de. Rock müzik çıkarmak istediklerini söyledi. Diğer en parlak zamanını yaşıyordu. elemanlar da bu fikirdeydi. Tabii Özellikle de Kargo döneminde gruplar böyle bunalımlı dönemler sizin yazdıklarınız bir kuşağın yaşarlar, buraya kadar sıkıntı yok. kutsal metinleri gibiydi. Sonra Koray ile bu durum konuşulacaktı. uzaklaştınız, neler oldu? Ben ise Koray’ın ayrılmaması Bu benim için iki döneme gerektiğini düşünüyordum. Ayrılık ayrılıyor. Önceki dönemde ne ALİ DENİZ konuşmasını yaptık ama bu fikri ürettiysem kolay sunup, insanlara USLU bana söyletenler o konuşmada ulaşabiliyordum. 2000 yıllara kadar ortaya çıkmadı! Tüm yük ve ürettiğim her şey vitrindeydi. Sonra ihale bana kaldı. Dostane bir buluşma ile yalnızca Kargo ile ilgili de değil hayatımda pek konuşmamız gerekiyordu tüm bunları, işin çok alanda kırılmalar oldu. Biraz dinlenmek ve içine menajerler de girdi. Bir süre sessizlikten “durmam” gerekiyordu. sonra kimse beni aramadı. Benden önce Bir kırgınlık mı vardı? yapılmış bir anlaşma ile gruba ara vermeye Kırgınlık değil sadece muhasebe yapmam karar vermişler! Artık benim orada durmam gerekiyordu. Zaten müzik piyasasında mümkün değildi bu olanlardan sonra. İşin özü vicdanımı taciz eden bir şeyler hep oldu. büyük bir kumpasın içine düşmüştüm. “Hayatın neresinde olduğuma” dair sorularım Zaten sonrasında Kargo da bitti. Bu vardı. Öncesinde ışıkların altındaydım, sonra arada şehirli şair dediğimiz zaman yine siz sahne arkasına geçtim. Sanıldığı gibi müziği çıkıyorsunuz. Şiir yolculuğu hep sürüyor bırakmadım, sağduyum ve insanlığımın değil mi? olduğu taraf ağır bastı. Şimdi her şeye yeniden Cenk Taner’in dediği gibi; “kafam batı, başlıyorum ama hep olduğu gibi yalnızım yüreğim doğu”. Bazıları yazarak anlaşılır, ve bildiğimi okuyorum. Bir dönem stüdyo konuşarak ne kendini ne de dünyayı deşifre kurdum, grup kurdum, kendi şarkılarımı edemez. Kimi bilinir, kimi okunur... Önemli kaydetmeye başladım. Sürekli demolarla olan eylemi yapmaktır zaten. Benim ikinci hayatım 2006’da başladı, o yüzden ben yedi yaşındayım şu an. Şiir ise hep olandı, çünkü şarkıları şiir olarak yazıp besteliyordum. MŞŞ evreni diye bir gerçek var, biraz karanlık ve flu bir edebiyat alanı ama? Kimi yüzer, kimi batar. En nihayetinde derin bir denizdeyiz. Nefes almak gibidir bazıları için yazmak. En önemlisi de bundan beslendiğimiz için bununla büyür, olgunlaşır ve ölürüz... İşte hepsi bu kadar! Bir de yayınevi kurdunuz. Şimdi “Oyun Yayınevi” yayımlayacağı ilk dört kitaba hazırlanıyor. Neler var? İlk önce Kutsi Akıllı’nın “Yeni Başlayanlar İçin Siyaset” kitabı var. Sonra benim kitabım “Şairin Elinde” ve Cenk Taner’den “Sakin Sular Derin Akar”. Bir bu benim ikinci yayınevi kurma girişimim. 2003 yılında Gaia Yayınevi’ni kurmuştum. Oradan “Şua” ve “Bahar Artıkları”nı yayımladık. Daha sonra yayınevini kapatmak zorunda kaldık. Çünkü yayınevini hayata geçirmek ve yürütmek çok zor. Bürokratik engeller çok fazla. Oyun Yayınevi bu anlamda daha sağlam temeller üzerine kurulu. İki Kadıköy ozanının şarkı sözlerini bir araya getiriyor bu kitaplar... Evet, bu anlamda çok heyecanlıyız. Bunun yanı sıra ”Şeytanla Raks” ve yeni şiirlerimi içeren “Dörtler Çıkmazı” da hazırlanıyor. İlk dörtlünün son kitabı ise Kesmeşeker’den yakından tanıdığımız Belen Ünal’ın ”Cillopya”sı.. Peki solo albüm projesi var mı? Yazdığım çok fazla şarkı var, bunlar gizli birer hazine demek aslında. Ben de bunları paylaşmak istiyorum. Biriktirdiklerimin zamanı geldi, çünkü iyi demlendiler. Ne de olsa bizden sonra birileri bu şarkıları çalar söyler diye tüm duyduğumuz heyecan. l http://www.oyunyayinevi.com/ Misafir şair İKİLİKLER Douglas Kellner Sinema Savaşları BUSHCHENEY DÖNEMİNDE HOLLYWOOD SİNEMASI VE SİYASET Bir ses bir sesin yanında Bir dalgınlık gibi duruyor *** Herkes özçıkarına takılı Kimse kimseye günaydın demiyor Mangırsentır *** Dağları dağlarımdan ayrı İnişi yokuşu tutmuyor *** Şiirin kendisi Sabahı güle duran su Mehmet Kıyat Off the record Dünya sadece 1.75 milyar yıl daha yaşanabilirmiş! Ben de fazlasını düşünmüyorum zaten... Çeviri: Gürol Koca Metis Sanatlar ve İnsan | Sinema 344 sayfa Filmleri belli bir tarihseltoplumsal bağlama oturtarak okumaya, dönemin olay ve mücadelelerini nasıl ifade ettiklerini göstermeye yönelik çok güzel bir çalışma Sinema Savaşları. Dahası, filmlerin eleştirel yorumlarının günümüz kültür ve toplumunu anlamamıza yardımcı olabileceğini ve böylece siyaset ve devlet, şirketler ve ekonomi, ekonomik kriz ve çevre krizi, terör, savaş, militarizm ve demokrasiye yönelik tehditler hakkındaki önemli tartışmalara katkıda bulunabileceğini ortaya koyuyor. Hollywood sinemasıyla ilgili farklı film teorilerinden yararlanan Kellner, film, siyaset ve değişen Amerikan kültürü ile toplumunun kesişim noktasını veren çok perspektifli bir film eleştirisi geliştiriyor. Bunu yaparken de hileli 2000 seçimlerinden Irak Savaşı'na, 11 Eylül ve BushCheney hükümetinden ABD tarihi ve Amerikan değerlerine kadar pek çok meseleyle ilgili çok sayıda kurgusal ve belgesel filmi, animasyonu, dizi filmi ve TV programını analiz ediyor. Kısık ateş Evdeki hesap AVM’ye uymaz. A. Zeki Yeşil Kralşop İsim babası Fareli Köyün Kavalcısı değil Fareli Köyün Zirai İlaç Bayii olmak isterdim yani! İbrahim Ormancı bugün doğan çocuklara isim; erkek olursa, RANT kız olursa, RANTİYE... Mehmet Tuncer metis İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul T 212 2454509 F 212 2454519 E bilgi@metiskitap.com W metiskitap.com Haftanın sanat çizelgesi Gizli tanıktan en az üç şarkı dinlenecek. Misafir çizer: O. Gürol Suroğlu C M Y B