Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 Fransa 22 ARALIK 2013 / SAYI 1448 Avrupa’nın “düşman”ları Bir araştırma ve danışmanlık merkezi Political Capital Institute. Çalışma konularından biri; aşırı sağın ve azınlık haklarının analizi. Avrupa Parlamentosu’na aşırı sağ şiddetin önlenmesi noktasında danışmanlık veriyorlar. Genel Müdürü Péter Krekó, son yıllarda Avrupa’da radikal, popüler ve aşırı sağ grupların yükselişine tanıklık ettiğimize dikkat çekerek başlıyor söze. “Aşırı sağ ekonomik kriz üzerine kurulmuyor, bu kimliksel ve sembolik bir duruş. Bir siyasi çerçevesi var” diyor. Kanıta gelince; “Litvanya’da çok fazla ekonomik kriz olmasına rağmen aşırı sağ gözlemlenmiyor”. Aşırı sağın en çok yükseldiği ülkeler Fransa, Macaristan, Yunanistan; onları Hollanda ve İsveç izliyor. “Ekonomik krizler bir günah keçisi yaratmakta etkili olabilir ama Avrupa’da aşırı sağa oy verenlerin çoğu ekonomik derdi olmayan orta sınıf, üst orta sınıf” diyor. Kreko’ya göre, Doğu Avrupa’daki aşırı sağ partiler, Roman, Yahudi ve LGBT gruplarına karşı kritik anlamda ırkçı; Batı Avrupa ise aşırı sağın düşmanı göçmen ve Müslümanlar. “Batı Avrupa’da insanlar, mülteciler yüzünden işlerini kaybetmekten daha çok ulusal kimliklerini kaybetmekten korkuyor. İsviçre’de caminin, Fransa’da burkanın yasaklanması bundan” diyor. l ESRA AÇIKGÖZ Romanlara yönelik ayrımcılık her yerde! Fransa, İtalya, Türkiye ya da Macaristan; onlar için hayatın nerede geçtiği çok da önemli değil çünkü her yerde onları ayrımcılık ve onun körüklediği yoksulluk ve yoksunluk bekliyor. İşte Avrupa’da Romanların durumu. Kim bilir, belki biraz empati kurar da bu zinciri kırmalarına yardım ederiz... davalar. Tabii bu genellikle hükümetlere Şimdi düşünün. Yaşadığınız ülkede karşı oluyor. “Asıl derdimiz roman sorununda dışlanıyorsunuz hem de bir kesim tarafından devletin sorumluluğunu üstlenmesi” diyor değil; milliyetçisi, sağcısı, hatta solcusu Gergely. Şu an 15 ülkede süren 103 dava bu belki de ilk defa bir noktada birleşiyor: yüzden var. AİHM’de de 1015 dava sürüyor. size olan önyargıları. Hor görülüyorsunuz. Çoğu barınma hakkı, nefret ve polis şiddetine Başınızı sokmak için zar zor inşa ettiğiniz karşı devletin tavrı, eğitimde ayrımcılık, barakalarınıza bile göz dikiliyor rant serbest dolaşım hakkı ihlalleriyle ilgili. kavgasıyla. Çocuklarınız zihinsel engelli Mesela, SırbistanMacaristan sınır kapısında statüsünde eğitim almak zorunda bırakılıyor; romanlara geçiş yaptırılmıyor. “Bir AB Üniversiteye gitmenin hayalini bile kuramadan. vatandaşının ülkesine yollanmasının tek kuralı, Daha da kötüsü olamaz diye düşünecek mahkemenin onayladığı bir suç işlemesidir” oluyorsunuz ki, bahaneler uydurularak diyerek başlıyor hukuksuzluğu çocuklarınız elinizden alınıp devlet anlatmaya Gergely, “Devletler yurtlarına yerleştiriliyor! Küçükse bunun için kendi yöntemlerini kimliğini bilmeden, asimile edilerek buluyorlar, mesela Fransa’da evlatlık veriliyor; Koparıldığı yeri dönsünler diye Romanlara para bilecek kadar büyükse evlat veriyorlar”. verilmeyip 18’ine gelince kapı Merkezin Türkiye’de yürüttüğü önüne konuyor... Yoksulluk ve iki dava var, biri Sulukule’de yoksunluğa hapsedilmiş bir yaşam kentsel dönüşüm çerçevesinde sürüyor, üstelik yaşadığınız ülkenin D. Gergely yerinden edilen Romanlarla ilgili. yaşam ortalamasından 15 yıl Diğeriyse, Roman ve Kürt nüfusun daha erken ölüyorsunuz ve bütün artışı durdurulsun diye kampanya bunları sadece Roman olduğunuz düzenleyen “Türkçü Toplumcu için yaşıyorsunuz! Budun Derneği”ne karşı açılan Başlarına gelenler ülkeden dava. ERRC Medya Koordinatörü ülkeye değişse de tüm dünyada ve Türkiye Sorumlusu Sinan karşılarına çıkan duvar aynı Gökçen’e göre en trajik ihlal, kimi romanlar için: ayrımcılık ve ülkelerde çok yakın tarihe kadar onun körüklediği yoksulluk Sinan Gökçen uygulanan Roman kadınların ve yoksunluk. Bu dışlanmışlık kısırlaştırılması! “Roman kadınlar için kullanılan gerekçe de hiç Çek Cumhuriyeti, Slovekya, Çekoslavakya ve değişmiyor; “Romanlar suç işliyor”. Yaşama Macaristan’da zorla veya bilgilendirilmeden şansı verilmemiş insanlardan hayatta kalmaya kısırlaştırıldı” diyor, “Sayılarını bilmiyoruz çalıştıkları için hesap soruluyor, üstelik ama binlerce olduğu düşünülüyor. Kimileri doğruluğu bile bilinmeyen bir yargıyla... Her çocuk sahibi olamadığı için doktora gittiğinde yerde, en çok ihtiyaç duydukları konut, eğitim, öğreniyor kısırlaştırıldığını”. Yıllar öncesinden sağlık ve istihdam hakları gasp ediliyor ve bahsetmiyor, daha 23 sene öncesi Çek hepsinin kapısını “dışlanmışlık” kitliyor. Avrupa Cumhuriyeti’ne karşı kazandıkları bir davaları Roman Hakları Merkezi’nin (ERRC) çalışmaları var. Üstelik sonunda hükümet de “Evet, bu nedenle önemli. Romanların haklarını olmuştur” diyor, tabii sonuna bir “ama” savunuyor ERRC. Hükümetlere örnek teşkil ekleyerek; “ama sistematik değil bu”. edecek konularda davalar açıyor. Romanlara, “Bunu bir doktorun bireysel insiyatifiyle aktivistlere, hakimlere, gazetecilere Roman yapması mümkün değil” diyor Gökçen, “öyle sorunuyla ilgili eğitimler veriyor. Medyayla olsa bu kadar yaygın olmazdı. Türkiye’de de ilişki kurarak farkındalık yaratmaya çalışıyor. Romanların buna yönelik bir korkusu var. Rusya, Ukrayna, Romanya, Slovekya, Çek Cumhuriyeti, İtalya, Fransa, Makedonya, Türkiye, Bulgaristan ve Macaristan merkezin hedef ülkeleri. Romanların Avrupa’da sayıları 15 milyonu buluyor. Türkiye’de resmi rakamlar onları 500 bin gösterse de 45 milyon oldukları tahmin ediliyor. Yani Avrupa’da en yoğun roman nüfusunun olduğu ülke, Türkiye. Ama AB üyesi ve aday ülkeler arasında, uluslararası organizasyon “Roman Katılımı İçin 10 Yıl”a üye olmayan ve AB’nin 2011’de çıkardığı “Romanlar İçin Bütünleşme Çerçeve Sözleşmesi” kapsamında “2020 Roman Ulusal Eylem” planını hazırlamayan tek ülke de, Türkiye! ERRC Genel Müdürü Dezideriu Gergely, Romanlara yönelik ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı mücadeleyi dört farklı araçla yapmaya çalıştıklarını söylüyor: hukuk; araştırma ve savunuculuk; insan hakları eğitimi ve medya İtalya ilişkileri. Ana damar, romanlar adına açılan BM’ye bireysel şikâyet mümkün Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Azınlık Hakları Bağımsız Uzmanı Izsák Rita. İnsan Hakları Konseyi’nin BM’nin bu alandaki en temel organı olduğunu vurguluyor. En önemli işiyse “Küresel periyodik gözden geçirme” programı. Gerisini Rita anlatıyor: “Üye ülkeler, diğer üye ülkelerin insan hakları alanındaki performansını değerlendiriyor, hesap soruyorlar. Bu dünya tarihinde ilk. Basında çıkan haberler, hak ihlali yapılan kişilere ulaşmak için bize önemli veri sağlıyor. Bir de şikâyet mekanizması işletiliyor. Azınlık haklarının ihlal edildiğini düşünen bireylerden, örgütlerden, derneklerden bireysel başvuruyla şikâyet alma hakkına sahibiz. Bu şikâyet üzerine ilgili hükümetle iletişime geçiliyor. 65 günde hükümetin cevap verme zorunluluğu var. Türkiye ile ilgili çok şikâyet var. Daha çok da kadın cinayetleri ve Kürt sorunu üzerine. Çok ilginç ancak romanlarla ilgili hiç şikâyet almadım Türkiye’den. O nedenle durumla ilgili tam bilgim yok. Ülkeler değerlendirmeye girecekleri zamanları çok ciddiye alıyor ve iyileştirme yapıyorlar. Türkiye mayıs ya da Haziran 2014’te değerlendirmeye girecek. Bu bir fırsat olabilir”. l Fransa Türkiye Çocuklarına aşı yaptırmak istemiyorlar mesela, ‘Bizi kısırlaştıracaksınız’ diyorlar. Türkiye’de böyle bir uygulamaya rastlamadık ancak bu dillendirilen korkunun temeli araştırılmalı”. Gökçen, Türkiye’de Roman meselesine AKP’nin çok müdahil olduğuna dikkat çekiyor. Sonuç, kendi başına hareket etmeye, öğrenmeye, kendi liderlerini çıkarmaya çalışan roman hareketinin makbul ve makbul olmayanlar diye ikiye ayrılması ve hak temelli roman hareketinin geriye gitmesi. İktidarın yanlışı bu kadarla da bitmiyor: “Hükümetin bütün politikası, ‘Romanlara ev vereceğiz’e dayalı. Resmi rakama göre 500 bin Roman var ya 50 bin evle hallolacağını sanıyorlar. Oysa rakam eksik. Ayrıca fakir olan sadece Romanlar değil, ayrımcılık yaparak düşmanlık yaratıyorlar. Samsun’da Roman mahallesini yıkıp TOKİ evlerine yerleştirdiler Romanları, ayda 200 TL ödemeliydiler ama veremediler. İşleri yok ki. İstihdam sağlansa evlerini kurarlar. Ayrıca yoksulluk dayanışması diye bir şey var. Sulukule’de kimse aç kalmazdı. Yeni yaşam alanlarında dayanışma ağını kırıp, yeniden yoksullaştırıyorsun insanları, açlığa mahkum ediyorsun. Sulukule’den çıkarılan ailelerden biri koruma olmadan evinden atıldı, çadırda yaşamaya başladı, soğuktan bebekleri öldü”. Roman sorunun çözümü için kamu otoritesinin direkt müdahalesini gerekli görüyor Gökçen, bunun hayata geçmesinin zor olduğunu da biliyor. Zira Doğu Avrupa’da en büyük seçim malzemelerinden biri Roman düşmanlığı. Sadece Çek Cumhuriyeti’nde son üç ayda Romanlara karşı 40 yürüyüş yapılması bundan. İnsan hakları söyleminden değil de, paradan anlayanlara da bir çift lafı var: “Mesela Slovekya’da 2030’a kadar doğum artışındaki farklılardan ötürü işgücünün yaklaşık yüzde 40’ı Roman olacak. Romanları eğitmez, sistemin parçası haline getirmezsen ne yapacaksın? İnsan hakları, kalkınma, büyüme, maliyet hesabı; nereden bakarsan bak aynı sonuca varılıyor”. l Romanların yaşadıklarını, davalar anlatıyor l 2008’de İtalya hükümeti bir yasa çıkarttı. Romanların parmak izleri alındı, şehir dışında inşa edilmiş kamplara konuldular. Kapıda güvenlik görevlileri duruyor, çıkış yapmak için izin alınıyordu. ERRC, kamplarda yaşayan bir aileyle dava açtı; bu yasadışı ve ayrımcı bir uygulamadır diye. Anayasa Mahkemesi, yasayı iptal etti. Ancak kamplar hâlâ duruyor. l Doğu Avrupa’da okullarda ayrımcılık çok. Bazı ülkelerde çocuklar ilkokul 2. sınıfta sınava sokulup, bir kısmı zihinsel engelli diye ayrılıyor. Macaristan’da nüfusun yüzde 2’si Roman ama zihinsel engelli okullardaki çocukların yüzde 80’i roman! ERRC bu konuda AİHM’deki “Diğerleri Çek Cumhuriyeti’ne Karşı” davasını 14 sene sonra kazandı, AİHM uygulamaya ayrımcılık, dedi. Bu, AİHM’in azınlık haklarında verdiği önemli kararlardan. Ancak Çek Cumhuriyeti sadece okulların adını değiştirdi, uygulama sürdürüyor! l Ukrayna’da da bir kadın, bir polis tarafından 25 kere bıçaklanarak öldürüldü. Cinayetten hüküm giydi ancak ERRC devreye girdi ve suçluya “ırk saikiyle nefret suçu işlediği” kanaatiyle ceza verildi. Bu Ukrayna’da bir ilk! l Kimi ülkelerde belediyeler Roman mahallelerini ayırmak için duvar örülüyor. Slovakya’da 14, Romanya’da 45, Portekiz’de bir tane var mesela. l Ukrayna ve Rusya’da Roman nüfusun yüzde 90’ının kimlik kartı yok, dolayısıyla hiçbir hizmete erişimi de. C M Y B