Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 22 ARALIK 2013 / SAYI 1448 Portekiz’in caz dünyasına armağanı H enüz ilk albümüyle platin plak satışlarını geride bırakan 26 yaşındaki Luisa Sobral, 2009 yılında mezun olduğu Berklee Müzik Koleji yıllarından beri şarkılar yazıyor ve özellikle sahnede yarattığı romantik ve otantik tarzıyla da dikkat çekiyor. Müziklerinde caz, soul ve pop tarzlarını buluşturan Luisa Sobral’ın son albümünde genç yıldıza sadece ünlü İngiliz pop caz şarkıcısı Jamie Cullum değil ayrıca meşhur fado sesi Antonio Zambujo ve uluslararası piyano yıldızı Mario Laginha da konuk oluyor. Jamie Cullum, Melody Gardot gibi isimlerle caz festivallerinde aynı sahneyi paylaşan İspanya’dan, Fransa’ya, Çin’den, İngiltere ve Almanya’ya kadar konserleriyle de büyük ilgi gören Luisa Sobral romantik caz ve soul şarkılarını Türkiye’de ilk kez 24 Ocak’ta İş Sanat’ta söylemeden önce albümünü, şarkılarını, daha önce gezip çok sevdiği İstanbul’u anlattı. Eleştirmenler müzikleriniz için soul, caz ve pop karışımı diyorlar, peki siz müziklerinizi nasıl tarif ediyorsunuz? Sanırım benim için müziklerimi tarif etmek oldukça zor. Müziklerim daha çok etkilendiğim müziklerin ve kişiliğimin bir karışımı. Caz ve pop karışımı diyebilirim çünkü sevdiğim müzisyenlerin çoğu da bahsettiğim kategorilerdeler. Aslında müzik kategorilerinin tek amacının müzik mağazalarını organize edebilmek olduğunu düşünüyorum. İlham aldığınız isimler olarak Billie Holiday ve Ella Fitzgerald’ı örnek veriyorsunuz; peki caz efsanelerini ilk keşfettiğinizde hangi yaşlardaydınız? Caz dinlemeye ancak 16 yaşında başladım. O zamanlar öğrenci değişim programı için Amerika’daydım ve okulda bir caz orkestramız vardı, o tarzda şarkı söylemeye ve o tarzda vokal armonilere gerçekten kendimi daha yakın hissettiğimi o zamanlar fark ettim. Çok genç bir şarkıcı ve şarkı yazarısınız ve müzikleriniz de oldukça yumuşak; kimi zaman günlük hayatınızda Lady Gaga ya da Madonna gibi yüksek enerjili müzikler de dinliyor musunuz? Portekiz’in caz dünyasına armağan ettiği genç şarkıcı Luisa Sobral’ın yıldızı, 2011’de yayımlanan ilk albümü “The Cherry On My Cake” ile adını duyurduğundan beri parlamaya devam ediyor. Sobral, özellikle canlı performanslarıyla büyük ilgi görüyor. Sanırım hepimiz dinliyoruz hatta dinlemek istemesek bile. Genelde pek radyo dinlemem ve televizyondan da çok hoşlanmam ama bir şekilde herhangi bir yerde şarkılarından birini duyduğumda sözlerini ya da melodiyi bildiğimi fark ediyorum. Bence her yerde oldukları için; dükkânlarda, restoranlarda, barlarda, dolayısıyla niyetiniz olmasa da şarkılarını öğrenmiş oluyorsunuz. 2012’de Alejandro Sanz’la “La Musica no se Toca” albümü için kaydettiğiniz bir düetiniz de var, sizce bu düet kariyeriniz için büyük adımlardan biri sayılabilir mi? Eğer o şarkı Portekiz dışında da yayınlansaydı belki de büyük bir adım olabilirdi, ancak sadece albümün Portekiz baskısıyla sınırlı kaldı… Şarkı sözleriniz özel hayatınızdan ipuçları da veriyor mu? Ben karakterler yaratmayı seviyorum, onlara bir geçmiş ve bir hikâye verebilmeyi seviyorum ama eğer o öyküleri tahlil etmeye başlarsam, eminim ki hepsinde benim hayatımdan da parçalar vardır. Albümdeki şarkıların çoğu yarattığım karakterler hakkında şarkılar ama geriye kalanlar da benim başıma gelenler; ancak albümdeki en kişisel şarkım “The last one” diyebilirim… Albümünüz “I was in Paris” şarkısıyla açılıyor, kaç kez Paris’e gittiniz ve Paris’in en çok neyini seviyorsunuz? Paris’e 4 kez gittim ama neredeyse son iki ay boyunca hep Paris’teydim. İnanılmaz bir şehir. Baktığınız her yerde sanat var ve metro hariç gittiğiniz her yerde çok güzel ekmek kokuyor… Dolu caz kulübü, müthiş müzeler, harika restoranlar da var ayrıca Fransız sinemasının da büyük bir hayranıyım. İngiltere’nin meşhur pop caz şarkıcısı Jamie Cullum’ın konser açılışlarında sahne aldıktan sonra şimdi de albümünüzdeki en yumuşak şarkılardan “She walked down the aisle” ile düet yapıyorsunuz; Cullum’la düet şarkınızı nasıl seçtiniz? Jamie ile söyleyebileceğimizi düşündüğüm 2 şarkı vardı ama favorim kaydettiğimiz şarkıydı ve o da beğenecek mi diye gönderdim CENK ve Jamie de beğendi. ERDEM Ayrıca aşk şarkısı düetleri pek bana göre olmadığından seçtiğimiz şarkı sanki ona âşık olduğum bir şarkıyı söylermiş gibi de değil, şarkıda başka iki insanın hikâyesini anlatılıyor ve çok hoşuma gidiyor.. Ünlü fado şarkıcısı ve besteci Antonio Zambujo ile de “Ines” adlı şarkıda düet yapıyorsunuz, peki Portekizli bir şarkıcı olarak müziklerinizde fado etkisi de var mı? Portekizli olduğum için fado etkisi kaçınılmaz ve ben de fado dinleyerek büyüdüm. Nerelerde fado etkileri hissediliyor bilemem ama bir Portekizli oluşum kişiliğimin bir parçası ve kişiliğim de müziklerimin büyük bir parçası olduğuna göre, sanırım bir yerlerde fado etkileri de hissediliyordur. Albümünüzün kapağında bir gül fotoğrafı var, ayrıca fark ettim ki şarkılarınızda da sık sık gül kelimesi geçiyor; yoksa gülleri çok mu seviyorsunuz? Çiçekleri çok severim ve insanlara çiçek isimleri verilmesi de ayrıca çok hoşuma gider, sanki çiçek isimleri onları daha hassas hale getiriyor… İstanbul’da 24 Ocak’ta ilk kez konser veriyor olacaksınız; peki İstanbul hakkında neler biliyorsunuz? İstanbul’a iki kez gittim ve en beğendiğim şehirlerden biri. Mısır Çarşısı gerçekten çok hoşuma gidiyor, Sultanahmet Caminiz çok güzel, ayrıca Aya Sofya, deliler gibi kalabalık sokaklarınız ve çatılarınız da çok hoşuma gidiyor. İstanbul’a yeniden gelmeyi ve beraber çalıştığım müzisyenlere de şehrinizi göstermeyi dört gözle bekliyorum… l C M Y B