Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 21 AĞUSTOS 2011 / SAYI 1326 ZÜLAL KALKANDELEN Sivilleri Öldürmek S Bugünkü yazımın sorusu şu: “Sivilleri öldürmek haklı gösterilebilir mi?” Bu sorunun yanıtını, insan aklı ile vicdanının diyaloğu verir. Bu diyaloğu etkileyen etkenler ve durumlar olabilir. Kamuoyu araştırma şirketi Gallup, bu etkenler arasında dinin yerini, farklı dinlere göre bu sorunun yanıtının nasıl değiştiğini merak etmiş. Şirketin Birleşik Arap Emirlikleri’nde faaliyette bulunan kolu, Amerikalı Müslümanlar ile diğer inançlara mensup ya da inançsız Amerikalıların davranış ve düşünüş farklarını bulmak için bir araştırma yapmış. Araştırmanın başlığı şu: “Examining U.S. Muslims’ Political, Social, and Spiritual Engagement 10 Years After September 11.” Ben, 11 Eylül’den 10 yıl sonra Amerikalı Müslümanların siyasi, sosyal ve manevi konulardaki görüşlerini ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmaya The Atlantic’te rastladım. Dergi konuyla ilgili haberini, “Amerikalı Müslümanlar, sivillerin hedef yapılıp öldürülmesine Hıristiyan ve Musevi nüfusa göre daha karşı” başlığını öne çıkararak duyurmuş. Gallup’un araştırmaya katılanlara yönelttiği soru şöyle: “Bazı insanlar askeri kuvvetlerin sivilleri hedef yapıp öldürmesinin bazen haklı olabileceğini düşünürken, bazıları ise bu tür bir şiddetin asla haklı olamayacağına inanıyor. Sizin düşünceniz ne?” Sonuçlara baktığımızda şu oranları görüyoruz. Müslüman Amerikalılar: % 78 Asla haklı olamaz / % 21 Bazen haklı olabilir Protestanlar: % 38 Asla / % 58 Bazen Katolikler: % 39 Asla / % 58 Bazen / % 2 Duruma Bağlı Museviler: % 43 Asla / % 52 Bazen / % 3 Duruma bağlı Mormonlar: % 33 Asla / % 64 Bazen / % 3 Duruma Bağlı AteistAgnostik: % 56 Asla /% 43 Bazen. lginç olduğu için bir kişinin ya da ufak bir grubun sivilleri öldürülmesi konusunda bulunan oranları da vereceğim. Müslümanlar: % 89 Asla / % 11 Bazen Protestanlar: % 71 Asla / % 26 Bazen / % 2 Duruma bağlı Katolikler: % 71 Asla / % 27 Bazen / % 2 Duruma bağlı Museviler: % 75 Asla / % 22 Bazen Mormonlar: % 79 Asla / % 19 Bazen / % 2 Duruma bağlı AteistAgnostik: % 76 Asla / % 23 Bazen / % 1 Duruma bağlı. Araştırmanın bulduğu başka sonuçlar da var. Ancak haberi okuduğumda en çok dikkatimi çeken konu bu oldu. Demek ki, Amerikalıların çoğu askeri kuvvetlerin sivilleri öldürmesini onaylıyor. Sivillerin sivilleri öldürmesine onay verenler de azımsanmayacak kadar çok! Şiddetin her türlüsüne karşı çıkan bir insan olarak bu oranların beni nasıl sarstığını tahmin edebilirsiniz. Şu anda altı ayrı ülkeyi bombalayan, dünyanın en büyük ordusuna sahip bir ülkenin vatandaşları bunlar. Ülkelerinin bombaladığı topraklardan biri de Somali. 3 ayda 5 yaşın altında 29 binden fazla çocuğun açlık nedeniyle yaşamını yitirdiği, son 60 yılın en büyük kuraklığıyla karşı karşıya kalan Somali! Amerikan halkının Irak’ta yıllardır katledilen siviller karşısında isyan edip güçlü bir ses çıkarmamasının nedenini de açıklıyor bu oranlar. Sesini çıkaranlar elbette oldu ama onlara da ne dendi biliyor musunuz? Vatan haini. Diğer taraftan, silahlı saldırganların üniversiteleri basıp toplu katliam yaptığı bir ülke Amerika... Ve o ülkenin halkı hâlâ şiddete bu ölçüde onay veriyor. “Onların kabul edilebilir bulduğu katliamlar bunlar değil” diyen çıkabilir. Bir insanın doğrudan canına kastedildiğinde kendini savunma amacıyla neden olduğu şiddet olayları yaşanabilir. Sözü edilen bu değil. Burada asıl dehşet verici olan, Amerikan toplumunun askeri kuvvetlerin sivilleri öldürmesi konusundaki tavrı... Şiddetin ve sivilleri öldürmenin bu düzeyde haklı görülebildiği bir dünyada barış hâkim olabilir mi? www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com Yedi milyarıncı çocuk, mesajın var! fikir üretebilmek amacımız. Bu yüzden de bu network üzerinden örgütleniyoruz. Üniversitelerde gençleri kapsayan seminerler düzenliyoruz. Bir diğer amacımız küresel sorumluluk ve vicdan konusunun üniversitelerde ders olarak görülebilmesi. Yakın zamanda Sabancı Üniversitesi’nde altı aylık seminer serisi düzenledik. Yeni dönemde Oxford, Fudan (Çin), Boğaziçi ve Sabancı Üniversitelerinde eşzamanlı olarak dersler görülmeye başlayacak. Ayrıca yalnızca stanbul’da değil, Anadolu’nun çeşitli illerinde, üniversitelerde de seminerler yapmak istiyoruz.” Çinli yönetmen Jian Yi’nin yönetiminde sekiz ülkede çekilen belgeselin Türkiye ayağını da hazırlamışlar. BBC’de gösterilecek bu belgeselde yapılan röportajlarla, “Bu dünya nereye gidiyor?” sorusunu dile getirecekler. Dünya nüfusu hızla artıyor, doğal kaynaklar tükeniyor. Savaşlar, ölümler, doğal afetler, hastalıklar can almaya devam ediyor. Peki bizler dünya üzerinde yaşananlarla ilgili sorumluluklarımızın ne kadar farkındayız? Yedi Milyarıncı nsan Projesi, dünya için düşünebilen, sorgulayan, örgütlenip hesap sorabilen bir sivil inisiyatif oluşturmak için çalışıyor. 31 Ekim’de doğacak yedi milyarıncı çocuk için de mesajlarınızı bekliyorlar. ZUHAL AYTOLUN BU DÜNYA NEREYE G D YOR? Projeyi ilginç kılan bir başka ayağı da var. Siz bu satırları okurken, yedi milyarıncı bebeğin doğumuna yalnızca 70 gün kalmış olacak. Birleşmiş Milletler, 31 Ekim tarihinde 7 milyara ulaşacağımızı söylüyor. Aydemir, burada önemli olanın bu sembol sayı üzerinden neyi düşüneceğimiz olduğunu özellikle vurguluyor. “Dünya üzerinde yedi milyar insan yaşıyor. Hepimiz hızlı yaşamlar sürüyor, kısa dönemli sonuçlara odaklanıyoruz. Ama bu projeyle, şunu söylüyoruz: “Bir durun ve genel olarak dünyada neler oluyor kısmını düşünün. Bizim aramıza katılan bu yeni bebekle dünya nüfusu yedi milyara ulaşacak. Ona ne söylemeyi istersiniz?” Evet, internet sitesinde yeni doğacak bu çocuk için mesajları topluyorlar. Bu noktada insanları bir an için de olsa durup dünya için bir düşünceye sevk etmek istiyorlar. Şimdilerde yedi milyarıncı insana yollanan mesaj, fotoğraf ve videoları yayımlıyorlar sitede. Ekim sonrasında da tüm bu verilerle bir sergi açmayı planlıyorlar. Y edi Milyarıncı nsan Projesi, 2009 yılında Yale Üniversitesi’nde akademisyen ve aktivistlerin öne sürdüğü Küresel Sorumluluk ve Vicdan kavramından doğdu. Halen çalışmalarını Brookings Enstitüsü çerçevesinde yürüten Hakan Altınay’ın başlattığı bu projenin Türkiye ayağını da asistanı üç genç, Görkem Aydemir, Cansu Ekmekçioğlu ve Burcu Baran yürütüyor. Ne mi Yedi Milyarıncı nsan Projesi? Amerika’da www.7billionthpersonproject.org, Türkiye’de de www.7milyarinciinsan.com adresinden takip edilecek sitede, sizi önce bir geri sayım karşılıyor. 31 Ekim’de yedi milyarıncı insanın doğumu gerçekleşecek. Bu elbette bir simge sayı. Dünyanın hangi yerinde hangi saatte doğacağı bilinemeyeceği gibi, nüfusun tam karşılığını bilmek de mümkün olmuyor. Birleşmiş Milletler’in simgesel olarak öngördüğü bu tarih, dünya üzerinde yedi milyara ulaşacağımızı gösteriyor. Bu internet sitesinin amacı da dünya üzerinde yalnız olmadığımızı, sorumluluklarımızın ve haklarımızın olduğunu gösterebilmek. Hızla artan nüfusu, gün geçtikçe tükenen kaynakları, insan olarak bir diğerimize olan sorumluluklarımızı hatırlatmak istiyorlar. Devamında da hedef, dünya için düşünebilen, sorgulayabilen, örgütlenip hesap sorabilen sivil bir inisiyatif oluşturabilmek. Şimdilerde yedi milyarıncı insana iletmek üzere mesaj topluyorlar. Doğacak bu yeni çocuğa bir mesajınız var mı? Yedi Milyarıncı nsan Projesi’nin Türkiye ayağı 2010 yılında hayata geçirildi. Cansu Ekmekçioğlu, “Bağımlılıklarımızın gitgide arttığı, birbirimize karşı sorumluluklarımızın çoğaldığı küresel bir dünyada yaşarken, sorumluluk ve haklar düzeni üzerinden bir argüman geliştirmek gerekiyordu. Bu da küresel sorumluluk ve vicdan” diyerek anlatmaya başlıyor amaçlarını. Bir web sitesi yaparak, ortak akıl oluşturmak yönünde fikirleri topluyorlar. Bunu da verilere ve rakamlara boğulmadan, kişileri dünya sorunlarıyla özdeşleştirerek yapmayı hedefliyorlar. Öncelikli sordukları, “ nsanlar, diğer ülkelerde yaşayan insanlara karşı kendilerinde sorumluluk hissediyor mu? Dünya üzerinde yaşananlarla ilgili sorumluluklarının farkında mı? Ne yapılması gerektiği konusunda fikir üretmeye, ortak akıl oluşturmaya hazır mı?” Görkem Aydemir, öncelikle bu soruları insanlara sordurabilmek istediklerini dile getiriyor: “Farkına varmak, düşünmek, sorgulamak ve HIZLA ÜRÜYOR, HIZLA TÜKET YORUZ Birleşmiş Milletler’in genel sekreteri Kofi Annan, altı milyarıncı bebeği sembolik olarak tanıştırmıştı bizlere. O günün üzerinden 12 yıl geçti. 12 yılda bir milyar artış yaşanmış. Dünya nüfusu hızla artarken, kaynakların da hızla tükendiğinden söz ediyoruz. Peki bu yeni doğacak bebek, nasıl bir dünyaya gelecek? Karşımızda nasıl bir manzara var? Burcu Baran anlatıyor: “Dünya nüfusunda çok hızlı bir artış var. 12 yılda bir milyar insan diyoruz, bu çok ciddi bir sayı. BM, 2037 yılında bu rakamın 9 bine ulaşacağını söylüyor. Yani 20 yılda 2 milyar daha artacağız. Bu ne kadar hızlı ürediğimizin de bir göstergesi. Ayrıca böyle bir üremenin içindeyken, sınırlı kaynakları olan dünyamızda gayet sınırsızmış gibi de tüketiyoruz. Durup, bunları düşünmek zorundayız. Sadece kendimiz için değil, tüm dünya ve insanlar adına bunu yapmak gerek.” Sözü Aydemir alıyor: “Kurumsal şirketler ve ülkeler bazında bakarsanız, çok büyük çalışmalara da rastlayamazsınız. Çünkü kapitalist sistemin yürüdüğü dünyada birtakım çıkarlar var. O yüzden bireyler olarak da harekete geçmemiz gerekiyor. Bireylerin sorumluluklarını hatırlatmak, üzerine düşündürmek ve birtakım talepler için harekete geçirmek istiyoruz.” Öncelikli gördükleri konu ise iklim değişikliği. Bunu eğitim ve silahsızlanma takip ediyor. O yüzden son söz olarak, “Dünyaya kulak verin. Sivil inisiyatifin gücünü göstermemizin zamanı geldi” diyorlar. G Herkes bu bebeği bekliyor... Gözümüz yollarda kaldı bebek. Bakma sen onlara, güzel şeyler seni bekliyor olacak. Barış hayaliyle yaşaman ve harekete geçmen dileğiyle Uçurumun kenarına gelmeden kanatlanamazsın sevgili bebek. Dünyanın hali ortada, gelme desem yine geleceksin. Bari cesur ol, kanatlan. Hoş geldin ve kusura bakma... Hatalı giriş yaptınız! Terörün, şiddetin, açlığın ve sefaletin kol gezdiği dünyamıza bir umut olabilmen dileğiyle. Gereğinden fazla tüketme cancağızım. Biz onu çok yaptık. O yüzden mahçubuz şimdi sana karşı. Hoş geldin çocuk. Bize barış getirdin mi minnacık ellerinde. Biraz umuda ve yaşanabilir bir dünyaya ihtiyacımız var. Somali’de doğup 20 gün sonra açlıktan ölebilirsin. Ya da refah içinde yaşayabilir, bizleri önemsemeyebilirsin. Yine de hoş geldin... Geri bas bebek! Fotoğraf: UĞUR DEM R Burcu Baran, Görkem Aydemir ve Cansu Ekmekçioğlu C MY B C MY B