01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Sigara kâğıdı ‘Kibar Ali’ 14 AĞUSTOS 2011 / SAYI 1325 Ayvori sabunu, batmaz Bir gün üç köylü kızı saçlarını yıkamak için göl kenarına gitmişlerdi. Yanlarında birkaç türlü sabun vardı. Şakalaşırken bütün subanları göle düşürdüler. Sabunların hepsi battı, kayboldu. Yalnız “Ayvori” sabunu muzafferen su üzerinde yüzüyordu! (1914) stediğim hediyeyi getir akşama, O gelmezse farkım olmaz benim deliden! Belki gönlüm senden bile usanır ama Emin ol ki, vazgeçmem “Kibar Ali”den! Bir asırlık ilanlar ESRA AÇIKGÖZ eklamlar, tüketim dünyasına açılan ilk pencere. Yüzyıllardır hayatımızda o yüzden de. Peki bir asır önce uygulanan pazarlama yöntemleri bugünün modern satış stratejilerine ne kadar benziyor? Yanıt, stanbul Ticaret Odası’nın ( TO) çıkardığı “ lanı TicaretResimli lanlar Perspektifinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e stanbul Ticaret Hayatı” kitabında. lanlar üzerinden dönemin ticaret hayatının izini sürüyor kitap. Yrd. Doç. Dr. Rahmi Deniz Özbay, Mario Levi ve Serdar Öztürk’ün yorumladığı ilanlar, aynı zamanda tüketici alışkanlıklarını, sosyal ve kültürel yapının izlerini anlamak için de iyi bir fırsat. Tarihe reklamlardan geçerek de bakmayı deneyebilir miyiz, diye soruyor Mario Levi kitaba yazdığı önsözde. Onun yanıtı evet, hatta reklamlardan yola çıkılarak toplumsal değişimlerin izinin sürülebileceğine de inanıyor. “Reklamlar bir aynadır. Bizi bize gösteren bir ayna. Neyi görmek isterseniz onu görürsünüz” diyor Levi, “Şimdi bu kitapta birazdan karşınıza çıkacak reklamlara hazır olun. Şu ana kadar hatırladıklarımızdan çok daha geriye gideceğiz. Hikayemiz 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren başlıyor... Formül çok basit aslında. Önce beni tanı, sonra sev, sonra al, sonra da hepten benimse. Günümüz reklamcılığı aynısını söylüyor.” Görülen o ki, reklam dünyası çıkışından bugüne kadar aynı amaçla hareket ediyor. Peki dünden bugüne ne gibi farklılıklar var? “Aradaki fark buradaki reklamların çok daha saf, masum, haydi söylemekten çekinmeyelim daha çocukça R olmasında. Ya da bize çocukça görünmesinde. Çok daha az göz boyamasında” diye yanıtlıyor Levi. O, eski ilanlardaki insanların çoğunun bugünü daha iyi anlamamız için değerli bir şeyler fısıldadığını düşünüyor. Yrd. Doç. Dr. Rahmi Deniz Beyaz ve parlak dişler Çirkin simalara hüsn (güzellik) verir... Fakat tedavi etmenin usulünü bilmek şartıyla. Diş tabibi doktor Mehmed Muammer. Özbay da aynı fikirde. Ona göre de, reklamlar bize geçmişin de kapısını aralıyor. Reklamcılık sektörünün küçük ölçekte “tabelacılık”la başladığını anlatıyor, “Osmanlı basınında yayınlanan reklamların, bu konuda bir kültür oluşturduğu, reklamcılığın gelişmesinin yanı sıra öncelikle görece kalabalık yerleşim alanlarında, önce sınıfsal sonra yaygın bir şekilde tüketim kalıplarında değişikliğe yol açtığı söylenebilir” diyor. Batılı bir yaşam tarzına öykünen bir değişiklik bu. Batılı yaşam tarzını sunan ürünlerin çoğu da kadınlar için elbette. Tıpkı bugün olduğu gibi. Zaten Osmanlı gazetelerindeki reklamların niletik ve içerik gelişimini sağlayan da ithal ürünler. thalat öncesinde ilanların duyuru metninden ibaret olduğunu söylüyor Serdar Öztürk, “ lk resimli ilanların yayınlanması, yabancı ürünlerin ilan metinlerinde ürünü farklılaştırmaya yönelik başlıkların kullanılması, mizanpaj ve grafik tasarım gibi modern unsurların gazetelerde boy göstermeye başlaması ile yerli reklam verenlerin ilanlarında da bu gibi yenilikler görülmeye başlandı” diyor. Söz konusu reklamlar olunca anlatılacak çok şey var kuşkusuz, kökleri M.Ö. 3000’lere kadar uzanan bir alan ne de olsa bu. Peki baştaki soruya geri dönersek; bir asır önce uygulanan pazarlama yöntemleri bugünün modern satış stratejilerine ne kadar mı benziyor? Hem hiç, hem de çok. Güzellik vaat eden ilanlar bir asır önce de aynı mesela. 88 yıl önce de bugün olduğu gibi kimi şirketler, müşterilerine ürün garantisi veriyor. Elbette benzerlikler bu kadar değil, ama gerisini bulmayı size bırakıyorum. şte kitapta yer alan birkaç reklam örneği... G Elhamra Sineması stanbul’un en şık, en kibar temaşagahı. En büyük, en muhteşem filmleriyle Ramazan geceleri bütün his ve sanat menfunlarının mevidi mülakatı (buluşma yeri), odalıdır. (1924) Yüzyıllar geçse de ilan anlayışında değişmeyen bazı kriterler var. Bunlardan biri ilanlar için çoğunlukla kadınların hedef kitle olarak seçilmesi. Özellikle de güzellik ürünleri için. Tabii çocuklara yönelik ürünler de reklam dünyasında önemli bir yere sahip. şte size 1927’deki bir çocuk besini reklamı: “Şark malt hülasası sade ve gliser ve fosfatlı... ştiha, kuvvet ve sıhhat için en müessir devadır. Bilcümle eczahane ve ecza dopalarında bulunur.” Sanata sansüre Fotoğraf: VEDAT ARIK S Banu Karaca ve Pelin Başaran aldı ve ülkeyi terk etti. Bunlardan söz ederken, kâğıt üzerinde çok etkili durmuyor olabilir. Ancak sanatçılara baktığınızda ölüm korkusuyla nasıl yüzleştiklerini iyah Bant, sanata sansürün her aşamasını ilan etmek görüyorsunuz. Bir güruh, telefon ve maille ölüm tehditleri ve dinamiklerini tartışmak üzere kurulan bir internet yağdırabiliyor. Yala ama Yutma ekibinden Okan sitesi. Ötekileştirme, aşağılama, hedef gösterme, arkadaşımız, “Ekipten birinin yüzüne kezzap atılmayacağını korkutma ve şiddetle tepki gösterme gibi başlıklarla nereden bilebilirim” diyerek korkusunu dile getirmişti. Türkiye’deki kültür sanat politikalarını tartışmaya açıyor, Şükran Moral’ın talya’daki apartman komşularının dahi konuyu vakalar üzerinden inceliyor. Pelin Başaran’ın tedirgin olduğunu biliyoruz. Karaca: Diğer yandan bazen bir firmanın açtığı galeride, projelendirdiği sitenin ekibinde kimler yok ki. Sabancı Üniversitesi misafir öğretim üyesi Banu Karaca, Depo’nun sergilenecek eserlere, şirketin değerlerine uymadığı yöneticisi Asena Günal, kent araştırmacısı Eylem Ertürk, gerekçesiyle engelleme yapıldığını da duyuyoruz. Başaran: Ya da Hüseyin Karabey’in Gitmek filmi sanat eleştirmeni Erden Kosova, Altyazı genel yayın yönetmeni Fırat Yücel, avukat Murat Altındere ve sviçre’de düzenlenen Culturescapes Festivali Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin programından Kültür Bakanlığı’ndaki bir kamu nceoğlu. Başaran’ın kurduğu PARC’ın görevlisinin isteği üzerine çekilebiliyor. Ki bu film (Uluslararası Performans Sanatları aynı zamanda Kültür Bakanlığı desteğiyle Bazı filmler, çeşitli gerekçelerle festivallere Araştırma ve Üretim Derneği) ilk görünen çekilmiştir. gönderilemiyor, bazı sergilerde yer alan eserler tepki Sansürde tek bir aktörden söz projesi Siyah Bant. Sanatla iktidar edemediğimizi söylemiştik. Peki sansürü ve arasındaki ilişkiyi sorunsallaştıran ve çekiyor, kimi tiyatro oyunları hedef gösteriliyor, galeriler baskıyı yaratan nedenler neler? bugüne dek “toplumsal hassasiyetler” Karaca: “Ülkenin bölünmez bütünlüğü”ne olarak dillendirilmenin tercih edildiği, basılıyor. Hatta son dönemde yaşanan Aynur aslında manipüle edilen tüm bu süreçler karşı algılanabilen işler çok tepki çekiyor. Kimi konserindeki gibi, şarkı söylemeye başladığı sırada içindeki dillendirilmeyen aktörleri de zaman bu terörle de eşleştiriliyor. Aynur konuşuyorlar. Siteye vaka bildirmek ve ilan konserinde yaşananlar gibi. Kürtçe şarkı sanatçı, dinleyiciler tarafından yuhalanabiliyor. Türkiye etmek işin sadece bir adımı. Devamında söylemek bile, o anda, o gün, bir bölücülük çeşitli kentlerde toplantılar yaparak, oradaki hareketi olarak değerlendirilebiliyor. Sansürün tarihi sanata sansür vakalarıyla dolu. ‘Siyah Bant’ adıyla sanat ortamını, sorunlarını, sansür vakalarını bir tarafı da keyfi olması. Bir konuyla ilgili 10 iş kurulan internet sitesi tüm bunları dile getirip, konuşacaklar. En temelde yapmak istedikleri yapılıyor, 11’inci iş tepki çekip tehdit alabiliyor. de sanatçılar arasında dayanışma Konjonktürle de alakalı bir durum aslında bu. tartışmaya açıyor. Konuyu görünür kılmak, sağlayabilmek ve bu sansürlerden hesap Örnekse cinsellikle ilgili toplumsal sorabilmek. Banu Karaca ve Pelin Başaran hassasiyetlere bağlanan bir söylem var. tartışabilmek, dayanışmak ve hesap sorabilmek adına... anlatıyor. Benim için orada net olmayan şey şu. Halkın Sizi Siyah Bant’ı kurmaya iten nedenler hassasiyetinin ne kadarı gerçek, ne kadarı yapay? nedir? Türkiye’de nasıl bir kültür sanat çalışıldı. Ancak sansür, kimi zaman da çok Siyasi nedenlerle manipüle ediliyor mu? politikası yürütüldüğünden söz edebiliyoruz? gizliden uygulanıyor. Öncelikle sansürü tanımlamakta yarar Başaran: Toplumun hassasiyetleri dediğimiz şeyler, Pelin Başaran: Banu’yla doktora çalışması sırasında var. Bilip bilmediğimiz ne gibi uygulamalar söz konusu? aslında iktidarın da hassasiyetleri ile ilgili bilgi veriyor. Karaca: Sansürün altında susturma, hedef gösterme, bir Peki sitenin devamında neler yapılacak? çalıştık. Türkiye’deki kültür politikaları üzerine sohbet Başaran: Benim için önemli olan şeylerden biri, bu ederken, bunların insanlar arasında sıkça konuşulduğunu ifadenin meşruiyetini kırma, korkutma, ötekileştirme, ama sistematik bir şekilde tartışılmadığı düşüncesinden yasaklama, aşağılama ve saldırı gibi pek çok başlığı konuların konuşulmaya başlanması, analiz yapılması ve hareketle, Sabancı Üniversitesi’nde bir yuvarlak masa incelemek gerek. Kimliği bilinmeyen kişilerin şikâyetiyle de değerlendirilmesi. Çünkü yaşananlar yeni değil. Uzun toplantısı yapmak istediğinden söz etti. sansür uygulanabiliyor. Vakit gazetesinin yaptığı gibi küçük yıllardır, bu topraklarda sanata sansür önemli bir sorun. O Banu Karaca: Çünkü bir şekilde çağdaş sanatta bir tanıtım metninden hareketle hedef gösterme de söz yüzden Siyah Bant’ın iki yüzü var. Biri vakaların sansürle ilgili çeşitli vakalar duyuyoruz. Bazılarını gazetelerde konusu. Bu gibi uygulamaların yanı sıra, direk saldırıların da raporlandırılması. Diğeri de sayısallaştıramadıklarımızın farklı okuyoruz, bazıları sohbet ortamlarında gündeme geliyor. yaşandığını biliyor ve görüyoruz. boyutlarıyla tartışılması. Siyah Bant olarak, bunu sadece Başaran: Karşı Sanat’ta açılan 67 Eylül sergisi, Kemal Türkiye’deki sanat ortamında her zaman sansürle stanbul’da yapmayacağız. Diğer kentlerde toplantılar karşılaşma ihtimali bir dert. Bu toplantı ile de sansürün Kerinçsiz ve adamları tarafından basılmıştı. Sergideki yapacağız. Dillendirilemeyen konuların dinamiklerini aşamalarına, aktörlerine ve şiddetine bakma fırsatı bulduk. eserlere de zarar verildi. Keza son dönemde Aynur’un konuşup, tartışmak istiyoruz. Bir sonraki adımda da Sansür deyince akla ilk gelen devlet oluyor. Oysa vakalara konserinde de yaşananlar malum. Bu tür şiddetle sanatçılarla dayanışma ağı oluşturulması gerek.G bakarsanız devletin sözcüsü olarak kendini gören çok farklı karşılaşılan olaylar yaşanıyor. Şükran Moral, ağır tehditler www.siyahbant.org ZUHAL AYTOLUN aktörlerin de varlığı söz konusu. Derdimiz şu; sansürle ilgili ne tür pratikleri görüyoruz, yeni aktörler kim, hangi yoldan gidiyorlar ve bizler buna karşılık nasıl bir dayanışma ortamı sağlayabiliriz... Başaran: Bu toplantıda, örnekleriyle birlikte sanatta sansürü konuştuk. Hedef gösterilen Yala ama Yutma oyununu, Garajistanbul’un Darül Love’ını, Tophane olaylarını... Siyah Bant fikri de bu toplantıdan sonra ortaya çıktı. Hepimizin kafa yorduğu ama sistematik olarak düşünmediği bu konuyu daha görünür kılmak, konuşulmasını ve tartışılmasını sağlamak niyetimiz. Her bir sansür vakasında farklı bir dinamiğin işlediği kesin. Örnekse Tophane olaylarında galeriler basıldı, bazı tiyatro oyunları hedef gösterilerek toplumda bir öfke yaratılmaya Müessir deva C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle