22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 MAYIS 2011 / SAYI 1314 7 Tanıklığını görev gibi taşıdı Eşi Şekibe’ye “Hazırlan 6 Mayıs’ta seninle Karşıyaka’ya gideceğiz” diyordu. Her gün saat ve günü soruyordu. “Çarşamba, perşembe bana kahvaltı verirsiniz ama cuma için garanti veremem. Bu 6 Mayıs’a gideceğim” diyordu ve gitti. Halit Çelenk, üç fidanın yanına onların asıldığı gün gitti. Eşi ve kızları, TÜREY KÖSE Halit Çelenk’i ve yaşadığı acı tanıklığı anlattı. eniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin nan’ın avukatı, idam taşıdı. Sanki ölüm günüyle de bunu ölümsüzleştirdi gibi geliyor. Serpil Güvenç: Gece yarım gibi geldiler, babamı aldılar. Annem gecelerinin tanığı Halit Çelenk’i 6 Mayıs günü “üç fidan”ın yanına uğurladık. Şimdi Bahçelievler’deki evinde acı var, cebine sakinleşsin diye bellergal koydu ama kullanmaya fırsat 3 hüzün var. Şekibe Çelenk’in “çocuklar” diye andığı “3 fidan” evin her bulamamış, Ulucanlar’da üst araması sırasında ilaca el koymuşlar. dam Gecesi Anıları kitabında o gecenin ayrıntıları var. O gecenin yanında; duvarlarda “çocukların” ve Che’nin fotoğrafları ile Picasso’nun Guernica’sının bir kopyası var. “Hayat yoldaşı”nı yitiren bizim bildiğimiz bölümü, babamın gidişi ve eve geri dönmesi. Eve Şekibe Çelenk hüzünlü. “Babaları, avukatları ve dava arkadaşları”nı geri döndüklerinde saçlar bembeyazdı, anımsadığım kadarıyla yüzü yitiren kızları kimya mühendisi Serpil Güvenç ile tıp profesörü Ferda yeşilbeyaz bir renk almıştı. Mükerrem Erdoğan içeri girer girmez Özyurda da annelerinin yanında. Halit Çelenk evdeki birçok belgeyi balkona koştu, orada ağlamaya başladı. Şu masanın üzerinde bir Ankara Barosu Müzesi’ne götürmüş. Deniz Gezmiş’in parkası ise yeşil daktilosu vardır babamın, onunla yazar yazılarını, savunmaları; özenle saklanıyor. Ferda Özyurda ile Serpil Güvenç bunun bir “fetiş”e bana “hemen kâğıdı tak, birkaç kopya ekle, Mükerrem’i de çağırın dönüşmesinden hoşlanmıyorlar, ancak foto muhabirimizi kırmayan oradan, hemen gelsin” dedi. Mükerrem Erdoğan geldi, bildiğim Şekibe Çelenk parka ile birlikte fotoğraf çektiriyor... kadarıyla önceden aralarında konuşmuşlar daha önce de, sen birinci Şekibe Çelenk ve kızları ile Halit Çelenk’i, yıllardır genç kuşaklara cümleyi, ben ikinci cümleyi ezberleyelim, aman dikkat edelim, daha “aktardığı” o acı tanıklığı ve bunun ev ortamına yansımasını konuştuk. sonra birbirimizi doğrulayalım diye... Ben daktiloda olayları ve son Halit Çelenk’in bir 6 Mayıs günü toprağa verilmesi çok anlamlı sözleri yazdım. Sonra Ferda da elyazısıyla yazmış, sanırım tekrar ona oldu... Bunu nasıl yorumladınız? da yazdırmış. Henüz hafızada tazeyken bunların yazılması ve doğru Şekibe Çelenk: O çocukları o kadar çok seviyormuş ki, kendi olarak tarihe geçmesi gerekir diye düşündüğünü sanıyorum. Bittikten gideceği günü aynı tarihe denk getirdi. sonra Mükerrem yine balkona kaçtı, babam da yatak odasına gitti, Ferda Özyurda: Anneme, hazırlan 6 Mayıs’ta seninle Karşıyaka’ya uzun süre hiç çıkmadı oradan. lk 3 ay hiç uyku uyumadı. O güne dek gideceğiz, diyordu. Her gün günü ve saati soruyordu. Çarşamba, babam gece 22.30’da uyuyan, sabah 06.30’da kalkan, jimnastiğini perşembe bana kahvaltı verirsiniz ama cuma için garanti veremem, yapan, kahvaltısına oturan bir insandı. Saat gibi işleyen bir düzeni diyordu. Cuma 6 Mayıs’a geliyordu. Bu 6 Mayıs’a gideceğim, dedi ve vardı. Son sözlere gelecek olursak, 141, 142. maddeler 1991’e dek naaşıyla katıldı. varlığını sürdürdüğü için “ dam Gecesi Anıları”nın ilk baskılarda bazı Serpil Güvenç: son sözler tam yazılamadı. Denizlerin yanına gitmek Örneğin, “Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce üzere bir kurgulama var ideolojisi...” gibi ... Bunlar gibiydi sanki. Babamın Onlarla birlikte gününü suç, söyleyemezsiniz. lk saptadığını düşünüyorum... baskılarda kitaba girmedi Halit Çelenk ömrü fakat el altından herkese boyunca bir büyük acı dağıtıldı, herkes biliyordu. tanıklığı taşıdı, aktardı. Bu Geçenlerde Bora (Gezmiş) tanıklık sizin anılarınızda ile konuşuyorduk. nasıl yer etti? “Hatırlıyor musun, dedi, biz Şekibe Çelenk: Hiç öğleden sonra (idamların unutmam. Çocuklar idam olduğu günün ertesi) sizin edileceği gün haber eve geldik, öğleden sonra gönderdiler, Halit Abi babamlar da eve geldiler, yanımızda olsun.. diye. “Ben Şekibe Abla bize çorba nasıl dayanırım” dedi, yaptı, sen duvara koydun o çocukların da arzusunu yazıları, biz oradan yazdık” kıramadığı için gitti. O dedi. Bunu ben geceden sonra 3 ay ne hatırlamıyordum. Ben uyudu, ne yemek yedi, ne koymuşum, onlar da eve girdi ... Deniz asılırken yazmışlar ve dağıtılmış. Halit’e diyor ki; Şekibe Önemli olan o son sözlerdi Ablama çok selam söyle, ve Denizlerin o dik bize çok emeği geçti helal duruşlarının bilinmesiydi. Ferda Özyurda: Onların etsin, diye. Emeğim geçti de neye yaradı, hiçbir şeye eylemlerinden dolayı yaramadı… Duruşmalar verilmiş bir karar değil bu. devam ediyor, çocukların Babam her zaman bunu üçünün de babası sağ. Her söyledi; o bir siyasi bir duruşmaya birlikte giderdik, davada verilen bir ceza. yanımda otururlardı. Bir Düşüncelerinden dolayı Fotoğraf: idam edildiler. Yoksa seferinde mahkeme başkanı NECAT SAVAŞ yaptıkları eylem hiçbir duruşmaya 10 dakika ara veriyorum dediğinde dışarı zaman 146/1’in içinde Şekibe Çelenk kızları Ferda Özyurda ve Serpil Güvenç ile. çıktık, birkaç dakika nefes değildir. Babam onların aldık, içeriye giriyoruz. düşüncelerinden de hiç Çocuklar yerlerinde oturuyor. Deniz çok canlı, hareketli bir çocuktu. ödün vermeden bir savunma yürüttü. Yerinden ayağa fırladı, bana “Ablam” diye bağırdı. Ben de şöyle Avukat kadar bilgili görünüyorsunuz bu süreç hakkında... Ferda Özyurda: Evet, biz de o sürecin içindeydik. döndüm, çocuğa gülümsedim. Arkamdan gelen asker elindeki Serpil Güvenç: Bu evde bir sürü savunma yapıldı. Artık silahın dipçiğiyle “yürü...” diye sırtıma bir vurdu, 3.5 ay bütün sırtım çürük içinde kaldı. Çocuğa sadece gülümsedim. O alçak Demirel’in ezberlemişiz bazı şeyleri. Bir televizyon programında Denizlerin sözünü unutmam. “O günün şartları” diyor. Meclis’te oylamalar davası tartışılırken ben de telefonla katıldım. Davanın yasal yönünü, iki sırasında da 3’e 3 diye bağırıyorlardı. Zannedersiniz ki, Menderesler’i Askeri Yargıtay üyesinin karşıoy gerekçelerini, avukatların yaptıkları Denizler astırdı. Onlar asıldığında Deniz 6 yaşındaydı. savunmadaki bazı önemli vurguları kısaca anlatmaya çalıştım. Bunun Ferda Özyurda: Bu tanıklığı bir görev gibi bugüne kadar taşıdı. üzerine, programı yöneten kişi, “Hukukçusunuz herhalde” dedi. Yok, dam gecesi eve geldiği gün bütün olanlar avukat Mükerrem ben hukukçu değilim dedim ama artık alaylı hukukçu gibi Erdoğan’la birlikte kâğıda geçirildi. Onların mücadele bayrağını olmuştuk.G D Serpil Hanım cenaze töreninde “Babamı, yoldaşımı, avukatımı kaybettim” dediniz. Bir babaevlat ilişkisi için ne kadar zengin bir paylaşımı yansıtıyor bu sözler. Babanızla hiç görüş ayrılığı, kuşak çatışması yaşamadınız mı? Serpil Güvenç: Babamla elbette çok çatışmalarımız oldu ama dava arkadaşlığı başka bir şey. Ben 12 Mart’ta içeri düştüğümde, kontrgerillada sorgulandım, davanın savcısı Baki Tuğ da ifademi aldı. Bana sordular, “Atatürkçü müsün, Marksist Leninist misin” diye. MarksistLeninistim, dedim. Mahkemeye çıktık, tutuklandık. Yıldırım Bölge’de görüşmeye geldiğinde babamdan ilk defa ciddi bir azar yedim. “Sen bu evde hiç mi duymadın, bu ifadenin 141. maddenin “manevi unsur”u olduğunu! Hiç mi farkında değilsin, nasıl söylersin bunu” diye... Dava arkadaşlığı, savunmanlık, baba... Ben üçünü de kaybettim... Ferda Özyurda: Onun kızı olmaktan onur duyuyorum. Biz çocukluğumuzdan itibaren böyle bir ortamda yaşadık. Düşünsel anlamda bir çatışmamız olmadı, paylaştığımız bir süreçti. Referandum sürecinde 12 Eylülcülerden hesap sorulması söylemi çok kullanıldı. Bunun gerçekleşebileceğine inanıyor musunuz? Serpil Güvenç: Ezilenlerin yanında yer alan bir iktidar döneminde hesap sorulabilir. Bugün kötü günler yaşıyoruz. Ama bu umutsuzluk anlamına gelmiyor.. Babam hep şöyle söylerdi: Paris komünü 70 küsur gün sürdü, Spartaküs hareketi bir hafta sürdü, ama Sovyetler birliği 70 küsur yıl sürdü. Dolayısıyla yeniden bir toplumsal dönüşüm olup da emekçiler iktidar olduğu zaman yüzlerce yıl sürecek, inancımı kaybetmem için hiçbir neden yok, derdi. Babam hiç inancını kaybetmedi. G NANCINI KAYBETMED ZÜLAL KALKANDELEN Amerika’ya Öneriler Obama’nın Ortadoğu halklarına yönelik olarak yaptığı ikinci konuşma hâlâ yorumlanmaya devam ediyor. Konuşmanın Amerika’da ya da Batı’da alkış toplamasının bir önemi yok; önemli olan, yöneldiği hedefte nasıl algılandığı. Bunu görmek için yapmamız gerekense, Ortadoğu liderlerinden çok, diktatörlere karşı Arap isyanını başlatan halklara kulak vermek. O nedenle günlerdir bu ülkelerde yaşayan insanların neler düşündüğünü anlamaya çalışıyor, çeşitli kaynaklara bakıyorum. Bunu yaparken ilginç bir bilgiye rastladım. Katar’dan ngilizce yayın yapan The Peninsula gazetesi, Obama’nın konuşmasına verilen tepkileri ölçmek için bir araştırma yapmış. Katılımcıların yüzde 50’si, konuşmanın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan sorunları ortaya koymadığını ve bölge için bir fayda sağlamayacağını düşünüyor. Buna karşılık, Obama’nın sorunları belirlemekte başarılı olduğuna inananların oranı yüzde 25. Sadece yüzde 3,6’lık bir kesim kararsız durumda. Bu sonuçlardan ve medyada yapılan yorumlardan anladığımız, Obama’nın konuşması bölgede ağırlıklı olarak olumsuz karşılandı. Nedeni basit: Çözüme yönelik farklı bir bakış açısı getirmedi. Filistin srail anlaşmazlığı için 1967 sınırlarına dönülmesinden söz etmesi önemli görülebilirse de, bu yol srail tarafından daha önce defalarca reddedildiği için baştan kapalıydı. Konuşmada bence en çok dikkat çeken nokta, Demokratların yıllarca Bush’u eleştirmesine neden Ö olan “Özgürlük Gündemi”nin (Freedom Agenda) artık Obama tarafından da tutkuyla savunulmasıydı. Bush, Ortadoğu’da demokrasinin geliştirilmesi için Amerika’nın etkisini kullanacağını söylemiş, sonra da asıl amacı petrole el koymak olsa da, bunu bahane ederek Irak’ı işgal etmişti. O zaman Demokratlar, Bush’u emperyalist olmakla suçluyordu ve haklılardı. Hatta Obama 2009’da Kahire’de yaptığı S konuşmada şöyle demişti: “Son yıllarda demokrasinin teşvik edilmesi konusunda anlaşmazlık yaşandığını ve bunun önemli bir kısmının Irak’taki savaşla bağlantılı olduğunu biliyorum. Açık olmak gerekirse, hiçbir rejim bir ulusa bir diğeri tarafından dayatılamaz veya dayatılmamalı.” Yıl 2011. Obama şimdi bunun tersini söyleyip, eleştirdiği Bush gibi konuşuyor. Çıkıp rejim değişikliği istediği Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin tek tek adlarını sayıyor. Neler yapılması gerektiğini anlatıyor; hatta Kaddafi rejimiyle savaşan muhaliflere 25 milyon dolarlık askeri olmayan acil yardım yapılacağını söylüyor. Diyebilirsiniz ki, Amerika’nın Ortadoğu ve Kuzey i Afrika’da demokrasiyi teşvik etmesi, “insani müdahale” (humanitarian intervention) yapmak için bu ülkeleri bombalaması yanlış mı? Bu sayede onlarca yıldır halklarına işkence çektiren baskıcı diktatörlerin gitmesi fena mı? Olaya böyle bakanlara en iyi yanıtı Mısırlı yazar Ahdaf Soueif, The Guardian’da çıkan “ syanımız Obama’ya ait değildir” başlıklı yazısında vermiş. Kısaca “ srail ve Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmek için her türlü yola başvurup suça ortak olan bir rejime sahiptik. Ama defettik onu. Barışçıl bir şekilde yasalar çerçevesinde B Z defettik” diyor. P “Peki Amerika Ortadoğu için ne yapsın?” diye soran olursa şunu söylerim: Amerika, gerçekten demokrasiye ve halkların kendi geleceğini kendilerinin belirlemesine destek olmak istiyorsa, uzun vadeli çıkarları için bölgedeki krallıkları desteklemekten vazgeçsin. Kendi silah sanayisini büyütmek için diktatörlere silah satıp, sonra da o silahlarla halkını vuranlara karşı geliyormuş gibi yapmasın. Petrol bağımlılığını doyurmak için taşıdığı emperyal arzularından vazgeçsin. . www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com C MY B C MY B Siz o günlerde kaç yaşındasınız? Sizin için de bu tanıklığın travmatik bir yanı olmadı mı? Serpil Güvenç: 20’li yaşlardayız. Bunların hepsi bizim arkadaşımız, biz 68’liyiz. Ben DevGenç’liyim. Deniz benden bir yaş büyük galiba. Bir insan öldü diye üzülüyorsunuz, bir de arkadaşınızı yitirmişsiniz. Ama şu var, hiçbir şekilde geriye dönüp bakmadık. Onları fetişe dönüştürmek, yaslarını tutmak, hayır... O günden bu yana toplumsal mücadelenin içinde olan herkes aslında Denizlerin bayrağını taşıyor. Babam binlerce dava baktı, kendisi de sanık oldu. Bir tanesi, 1988 yılında ve babam 67 yaşında. Bir gece geldiler Muzaffer lhan Erdost’la birlikte alıp götürdüler. Abece dergisinde yazdığı bir yazı nedeniyle. Yazıyı okuduğunuzda şunu görüyorsunuz: Hukukun bir üstyapı kurumu olarak nasıl egemenlere hizmet ettiğini, o hukukun nasıl bir sınıf hukuku olduğunu anlatıyor. nsan hakları denen kavramın aslında ezilen sınıfların haklarından ibaret olduğunu ve sınıflı toplumlarda egemen sınıf olan burjuvazinin emekçilere, ezilenlere karşı “demokrasi”yi yani ezilenlerin haklarını gaspettiğini söylüyor. Bunları söylediği için babamı 142. maddeyi ihlalden gözaltına aldılar. Savunmasında da, “Söylediklerimden geri adım atmıyorum” diyor. nançlı bir adam, bilimsel sosyalizme ve insanlığın gelecek güzel günlerine inanıyor. Ferda Özyurda: Duygusal olarak bunu yaşıyorsunuz. Biz bunu bundan sonra da yaşayacağız. Artık sadece Denizler için de değil... Bunu bir mücadele azmi ve inancıyla besleyerek dik duracağız babam gibi.. Bunun dışında babamın başka bir siyasi mücadelesi de var. 141, 142. maddenin kalkması bu mücadele sayesindedir bence. Server Tanilli onun için “dar günlerin dostu, kürsüsüz üniversite hocası” diyor, Bahri Savcı onu “yenilmeyenlerin tanığı” olarak tanımlıyor. Hukuk mücadelesi onun için insancıl hukuk kavramına dayanır, insan haklarını önceleyen Ö bir hukuk felsefesidir. Hukukçu için de “Önce insan sonra hukukçu olmak gerek” der. G ÖNCE NSAN...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle