13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 3 N SAN 2011 / SAYI 1306 BEHRUZ VOSSOUGH B Bahman Ghobadi “Gergedan’ın Son Şiiri” filminin çekimlerinde Monica Belluci ile birlikte... Fotoğraf: Alma Paya ehruz Vossoughi, ran’ın efsane oyuncularından. Gergedan’ın Son Şiiri’nde Monica Belluci ile başrolü paylaşıyor. 68 yaşında ve 33 yıldır ülkesinden uzakta, sürgünde. Amerika’da yaşıyor Vossoughi. Ama kalbi hep ran’da. “Kendimi her zaman ranlı gördüm. Orada doğdum, büyüdüm. Sinemaya orada başladım ve yükseldim. Büyük bir hasret var içimde” diyor. O yüzden bir gün dönme isteği bâki. Bugüne dek 100’ü ran’da çekilmiş, 120 filmde rol almış. 18 yaşında başladığı sinema serüveninde son 30 yıldır da hiçbir ran yapımı filmde oynamamış. O yüzden bu film, onun için yeniden doğum gibi. Filmlerde yazarlara, yönetmenlere fikir vermiş, hatta çoğu zaman işin ikinci beyni olmuş olsa da oyunculukla arasına hiçbir şeyi sokmamış. Bir dönem kendi sineması, tiyatrosu, hatta stüdyosu bile varmış ran'da. Ancak şimdi yok. Zaten en büyük sıkıntılarından biri de bu. “Her şey çok daha farklı olabilirdi” diyor, “En önemli olay, benim tam sinemayı tanıdığım, bir karaktere dönüşebildiğim an, beni o dünyadan dışarı atmaları oldu.” Şimdilerde Ghobadi’yle çalışmak da gerçek anlamda yeni bir yol açmış Vossoughi’ye. ran’dan, daha önce birlikte çalıştıkları yapımcılar Türkiye’ye gelerek onu ziyaret etmiş, yeni hikâyeler sunmuş. Belki şimdilik ran'da film yapmak onun için zor ama yine de Vossoughi’yi heyecanlandırmaya yetmiş bu. Küçük bir de sır alıyoruz Vossoughi’den. Önümüzdeki yıl kendi yöneteceği bir film çekecek. 80’li yaşlarındaki bir adamın tıpkı gençliğindeki gibi yaşamaya çalışmasını, o yıllara dönmek isteyişini anlatacak. Peki filmdeki adam ne kadar mı Vossoughi? Yanıtlıyor: “O ben değilim. Ama onu Behruz Vossoughi yapacağım.” G Bahman Ghobadi: Sınırda film çekmeyi çok özledim Bahman Ghobadi, üç yıldır Kozum sinema toprağından, ran’dan uzakta yaşıyor. Filmleri ran’da gösterilmiyor, ismi anılmıyor. stanbul’da çekimlerini gerçekleştirdiği son filmi Gergedan’ın Son Şiiri filmiyle de bu yüzden, bir aşk hikâyesini anlatırken kendi yaşamından izleri ve sürgün dönemini de aktarıyor. ZUHAL AYTOLUN uledibi’nde çok eski bir binada, Bahman Ghobadi’nin çektiği Gergedan’ın Son Şiiri filminin setindeyiz. çeri ilk girdiğimizde önce bir şaşkınlık alıyor bizi. Maskeli maskesiz set ekibi var etrafta. lk sorduğumuz soru “Nedeni nedir bu maskenin?”. “Toz” diyorlar, “Siz de ister misiniz?”. “ Yok” diyoruz “Bize bir şey olmaz, alışkınız.” Zaten maske kullanmayanların da genellikle Türk olduğunu öğreniyoruz. Ekipte ranlılar da var, Amerikalılar da, Türkler de. Üç dört farklı dil konuşuluyor sette. Bir zaman sonra setin havasına alışıyoruz. Ekip nereye, biz oraya. Set bir odadan diğerine taşınırken biz de onları takip ediyoruz. Senaryoyu bilmediğimiz için de ne çekileceğinden bihaberiz. Senaryo mu dedim? Hayır, bir senaryosu yok filmin. Tıpkı bizim gibi, oyuncu ve set ekibi de o an öğreniyor ne yapılacağını. Her şey Bahman Ghobadi’nin kafasında; tüm metin, senaryo, diyaloglar... Şaşkınlığımız sürüyor. Az sayıda kişi özenle çalışıyor, sette “tanrılaşan” kimse de yok. Sıcak ve samimiler, hızlıca çalışıyorlar. Zaten set ekibinden öğrendiğimize göre Ghobadi'yle çalışmak hiç de zor değil. Son günlerde oldukça konuşulan Gergedan'ın Son Şiiri, ranlı Kürt yönetmen Ghobadi’nin son filmi. Pek çok ilki barındıran film, Ghobadi’nin son üç yıldır yaşadığı sürgün hayatından izler taşısa da, devrim döneminde yaşanan bir aşkı anlatıyor. Hikâye de şiir ve edebiyat çerçevesinde kurulmuş. Başrollerinde Monica Belluci, Behruz Vossoughi, Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin Erdoğan ve Beren Saat rol alıyor. Biz de sete ara verildiğinde başlıyoruz röportaja. Ghobadi hem filmi, hem içindeki karanlığı hem de gözlerindeki ışığı anlatıyor. Uzun zamandır stanbul’da çekimdesiniz. Sizi nasıl bir hikâye sürükledi buraya? Almanya’da başka bir film için hazırlanıyordum. 30 yıldır Behruz’la bir film yapmayı istiyorduk. Aradım ve önümüzdeki yıl bu projeyi yapmak istediğimi söyledim Behruz'a. “Geç olur” dedi. Telefonda konuşurken düşünüp karar verdik ve bir ay sonra da çekimlere başladık. Bu film sizin için nasıl bir yerde? Aslında bu benim Behruz’a sinemayla borcumu ödeme isteğim. Bu filmle ona bir onur vermek istedim. Filmle ilgili çok fazla şey konuşuluyor ancak hikâyesi de sır gibi saklanıyor. Gergedanın Son Şiiri neyi anlatıyor? Sinema sizin için nasıl bir çıkış oldu? Belli ki kafanızda her an bir hikâye dönüyor. Benim en büyük kozum sinemadır. O hikâyelerin bir kısmını anlatabilme şansını verdi. Keşke yazabilseydim, her yıl bir kitap yayımlardım. Konuşmalar yapabilseydim, her gün bir yerlere gider, hikâyelerimle, vatanımla, düşüncelerimle ilgili konuşmalar yapardım. Ama sinema zor ve yaşam çok kısa. Her şeyi ona sığdıramazsın. Kafamda o kadar çok şey var ki, bilmiyorum hangisini yapabileceğim. Kendinize sorup yanıt alamadığınız sorular var mı? Benim genellikle kendime sorduğum soruların hiçbir cevabı yoktur, bulamıyorum. Nihilist bir şekilde yaşıyorum. Zorla da olsa kendimi yaşama veriyorum. Çok karanlık benim için yol. Ama biliyorum ki o yolu gitmem gerekiyor, başka çarem yok. En büyük korkunuz nedir? Eskiden ölümdü. Şimdi ise yapmak istediklerimi yapamayacak kadar yaşlanmak beni korkutuyor. O yüzden kendime sadık olmak istiyorum. Daha çok çalışmalı ve daha çok üretmeliyim. Neyi görmeden gitmeyeceğim dersiniz? Benim için önemli olan şu an, burası. Bir yüz, bir hareket, orada oturan küçük bir çocuk, masanın altında bana bakan kedi, bir insanın geçerken gülümsemesi. Bunlar benim hayatım. Karanlık bir yolunuz olduğundan söz ediyorsunuz ama çıkışı da bu ufak ayrıntılarda buluyorsunuz. Gözlerinizde bir ışık var, parlıyor. Evet, bunu herkes söylüyor. Hatta “Gözlerinde bir çocuk oturuyor” diyorlar. Sanırım beni de tutan o enerji yoksa içime baksanız kalbim çok karanlık. G K Dramatik bir aşk hikâyesi bu aslında. Devrimin iki ayrı dönemini aşkla anlatıyor. Ama çok farklı bir hikâye bu. Ayrıca bu filmde kendi stanbulumu da anlatıyorum. Sizdeki stanbul nasıl peki? Burada kendimi yabancı hissetmiyorum. Evim gibi. Çok iyi arkadaşlarım, sinema konusunda yardımcı olan dostlarım var. Bu şehri de iyi tanıyorum. stanbul, huzur benim için. Burada yaşamayı düşünür müsünüz? Eskiden de yılda 45 kez stanbul’a gelirdim. Biz, stanbul’la çok yakınız. ran'ı her zaman bir kadın gibi gördüm, Türkiye’yi de genç bir erkek. Ama ran, rejimi yüzünden siyah bir çadıra girmiş kadın gibi. Güzellikleri görünmesin diye. Malesef Ortadoğu’nun politik durumu nedeniyle beraber değil, uzağız. Son dönemde burada, Türkiye ran’a mı benziyor diye tartışılıyor. ran’da da ran Türkiye’ye mi benzeyecek sözleri dolaşıyor. Sizin gördüğünüz resim nedir? Aslında ben de endişeliyim Türkiye’nin ran gibi olmasından. Bu kadar güzel bir ülke, bu kadar eski bir kültür ve tarihe çok yazık. Biz zaten normalde büyük bir depremi hep bekliyoruz Türkiye için. Ama niye siyasi bir deprem ya da devrim olsun, bazı şeyler öyle değişsin. nsanlar zeki olmalı ve hata yapmamalı. Türkiye’nin devrime ihtiyacı yok. Devletin hatalarını temizlemesi ve kendine gelmesi gerek. At, kedi, kaplumbağa ve şimdi de Gergedan. Neden hayvan isimleri kullanıyorsunuz filmlerinizde? En büyük sevgim hayvanlara. Onları çok seviyorum. Hayvanlar sizin için neyin simgesi? Bence bütün hayvanlarda hayatla ilgili işaretler var. Bu filmdeki gergedan da, şairimizin 30 yıl acılar içinde çok sert bir yaşam sürmesine rağmen yine de yıkılmadan yoluna devam etmesinin bir sembolüdür aslında. Peki film ve hikâye şekillendikten sonra mı isim çıkıyor, yoksa isimle mi beliriyor hikâye? Anne baba çocuklarının ismini nasıl özenle seçerse ben de filmlerimin isimlerini öyle seçiyorum. Bugüne kadarki bütün filmlerimde montajın son aşamasında belirledim ismi. lk kez bu filmde, başlamadan önce ismi belliydi. G Aşkı yaşayamadım çünkü yasaktı! Şiirle ilişkiniz nasıl? yi bir okuyucu musunuzdur yoksa şiir de yazar mısınız? Askerlik dönemimde üç yıl boyunca şiir yazdım. Artık pek yazamıyorum. Bu film de zaten özellikle şiir ve edebiyat üzerine. Bu benim aslında eskiden beri taşıdığım edebiyat kültürünün getirdiği bir şey. Film yapmadığım zamanlarda çok okurum, resim çekerim, film izlerim ve hep yolculuk yaparım. Ama çekim sürecinde zor. Film bir aşk hikâyesi. Peki siz, aşkı nasıl tanımlarsınız? Yaşayabildiniz mi? Hayır yaşayamadım. Ben öyle bir yerde yaşadım ki, yıllardır aşk orada yasak, âşık olmak yasak. Kadınların özgürlüğü yasak, sanat anlamında erkeklerin özgürlüğü kısıtlı. Bütün bu yasaklar benim içimde bir boğulma ve kompleks yaratıyor. stanbul’da ise bir huzur hissediyorum. Tüm bu yaşadıklarınız sizde nasıl izler bıraktı? Yıllardır aslında bir acı içerisindeyim. Her zaman baskı altında çalışıp, yaşamaya devam ediyorum. ran'da en zor koşullarda film yaptım ve her zaman sinirli oldum. Yıllardır baskı, kısıtlama ve mahremiyet altındaydım. On bir milyona yakın Kürt olan ran’da Kürtçe bir filmimi yayınlamadılar. nsanlar da kendi dilinde film izlemek istiyor. Benim insanlarım orada zor koşullarda. Benim de hiç iyi günlerim olmadı, şimdi de yok. Kendi evimde olabilmeyi isterdim. Bir gün dönecek misiniz? Bunu yapacağım. ran'ın da Kürtlerin de vaziyeti hiçbir zaman böyle kalmayacak.Bu söylediklerim çok siyasi gelebilir. Ama siyasetle ilgisi yok. Benim hayatım bu. Telefonla arkadaşlarımla da bunları konuşuyoruz. Ne yapsam kaçamam! Siyasi bir yük olarak omzumda gerçekler. G Sınır insanın bedenini bölmektir Daha önceki filmlerinizde hep hayatın içinden insanları oynattınız. Şimdi ilk kez dünyadan ve Türkiye’den ünlü isimlerle çalışıyorsunuz. Bu kez böyle bir tercih yapmanızın nedeni nedir? Bunların hepsi Behruz için. stedim ki Behruz’un yanında büyük oyuncular olsun. Monica da ranlı kadınlara benziyor, zaten filmde çok farklı göreceğiz onu. Hepimiz için farklı bir tecrübe oldu. Ama her şeye rağmen ben yine de dağlara gidip film yapmayı özledim. Sınırda film çekmek daha büyük bir aşk. Sınır demişken, çocukluğunuzdaki sınır kavramı nasıldı, şimdi nasıl? Bu çok zor bir soru ama şunu söyleyebilirim: Mayında vücudu parçalanmış birini düşünün; eli ayağı C M Y B C MY B dağılmış. Sınır benim için, bir insanın bedenini bölmektir. Bu nasyonalist bir bakış değil. Benim konum, Kürtlerin ya da Kürdistan'ın ayaklanması, ayrı bir ülke olması da değil. Benim asıl konum biz Kürtleri birbirimizden uzak tutmak. şte sınır benim için öyle bir şey oldu. Türklerden Kürtlerden herkes birbirinden uzaklaşıyor. G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle