Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 N SAN 2011 / SAYI 1306 5 Modern zaman palyaçoları Dancentrum bünyesinde eğitime başlayan Türkiye’nin ilk palyaço okulu, ilgilenen herkesi kendi olmaya, kendine gülmeye ve hayata başka bir pencereden bakmaya çağırıyor. şin enteresan yanı, her kesimden katılımcının ortak “palyaço” paydasında bir araya geliyor olması. Genel müdüründen tiyatrocusuna, hemşiresine, öğretmenine dek… alyaçoyu nasıl bilirdiniz? Hoplayan zıplayan, ince esprileriyle büyük küçük demeden karşısındakini eğlendiren ya da korku filmlerinde karanlık bir odada bekleyen... Herkesin zihnindeki palyaço ayrı. Kimi çocuklar korksa da çoğu kişinin gülümsemesine neden olur palyaçolar. Onlara güleriz, çünkü herkes gibi değildirler. Giyinişleri farklıdır, kimseyi umursamadıkları kendi dünyaları vardır. Ama birazdan anlatacaklarımız bildiklerimizden biraz farklı. Çünkü esas işleri, meslekleri ayrı. Kimi genel müdür, kimi öğretmen, kimi de hemşire. Bir de palyaço oldukları ikinci bir dünyaları var. Meslekleri ayrı olsa da hepsinin palyaço olmaktaki amacı aynı; kendileriyle barışık olabilmek, kendine gülebilmek, başarısızlığın başarı olduğu bir mesleği tatmak ve daha hoşgörülü olabilmek. Sonrasında da bunu etraflarına yayabilmeyi istiyorlar. Buluştukları yer ise Türkiye’nin ilk palyaço (clown) okulu olan Dancentrum. Atölyenin kurucusu Hakan Yavaş anlatıyor. Kırmızı burnumu takıyorum, başlıyorum dinlemeye. Hakan Yavaş’la sohbetimize başlamadan önce soruyorum. “Siz ‘clown’ diyorsunuz, biz palyaço? Nedir doğrusu?” Yavaş, yaklaşık 15 yıldır bu iş üzerine kafa yoruyor, alanında uzman kişilerden ders alıyor. O yüzden de günümüzde çok basit olarak algılanmasından ve değerinin yitmiş olmasından şikâyetçi. Bir ayrım getirebilmek ZUHAL adına “clown”u kullanıyor. Ama biz AYTOLUN izniyle palyaço yazacağız. Yavaş, zmir Güzel Sanatlar Fakültesi oyunculuk bölümünde okurken fark etmiş palyaçolara olan ilgisini. Hatta üniversitede okurken palyaçoluk yapmaya başlamış bile. Kimi zaman sahnede kimi zaman anaokullarının gösterilerinde. Asıl işi tiyatro yönetmenliği olsa da palyaçoluktan da aynı oranda heyecanlanmış. Viyana’ya tiyatro bilimi okumaya gittiğinde de hastane palyaçoluğu yapan bir kuruma başvurmuş, profesyonel palyaçoluk yaşamı da orada başlamış. “Dünyanın en iyi oyuncularından 20’ye yakın workshop aldım. Filozofisine girince ne kadar büyük ve derin bir iş olduğunu anlamaya başladım. En renkli giyinen, oradan oraya zıplayan kendini iyi palyaço sanıyorsa yanılıyor. Bu iş, komik tip bulma, mimiklerini kullanabilme, akrobasi, müzik ve ritim gibi birçok şeyden besleniyor” diyor. Peki nedir özü? Anlatıyor: “ nsanın kendisiyle barışık olmasından öte, birlikte bir yolculuğa çıkabilmektir bu. Hayatı hafife almak söz konusu değil ama gülebilecek malzeme bulmak önemli. ş hayatında da özel hayatımızda takıyorum. Bir anda yandaki arabalardan gülümseyen insanları görüyorum. Amaç insanlara tebessüm ettirmek. Mutlu olmaktan daha güzel bir şey olabilir mi hayatta?” Dündar, önümüzdeki süreçte alışveriş merkezlerinde çalışan temizlik ve güvenlik görevlilerini de aynı eğitime yönlendirmek niyetinde. Hastane palyaçosu olmak istiyorum Sinem Kırhan, özel bir şirkette hemşire. 34 yaşında. Hastane palyaçoluğu yapmak istiyor. Önce araştırıyor, Türkiye’de çok da fazla bu alanda çalışma olmadığını görüyor. Amerika’da iki hastanede yapıldığını öğreniyor, kitaplar getirtiyor. Sonra da Hakan Yavaş’la tanışıyor. Ardından da bu renkli amacına yöneliyor. “Farklı bir dünyaya adım attım” diyerek anlatıyor: “Hastanede odaklanılan nokta hep hastalık. Hastanelerde hasta ya dosyadır ya da tanı. Aslında herkes birey ve herkesin bir ismi var. Özel davranılmayı da hak ediyor. Ben bu atölyeyle beraber pek çok şeyin farkına vardım. O yüzden de sağlık sektöründe böyle keyifli bir alan açmak istiyorum kendime. Keşke diğer hemşireler de katılsa.” P Maskelerden kurtulmak için buradayım Taylan Özgür Çelik, 41 yaşında, ilaç sektöründe çalışıyor. Çalıştığı şirkette 3 bin kişi var. Çelik de 150 kişilik bir grubun başında. Bakın nasıl anlatıyor kendi serüvenini: “Gündelik yaşamda birçok maske takıyoruz. çimizdeki insandan uzaklaşabiliyoruz. Ona tekrar yakınlaşmak adına benim için bir fırsat oldu. Ekibimden 50 kişiye de bu eğitimi aldırdım. Ben ve ekibim bu anlamda çok büyük bir değişim yaşadık. Sıkıntı ve tatsızlıkları anlayışla çözmeyi öğrendik. Başlarda statü gereği ciddiye alınmak ya da otorite kurmak gibi bir kaygım vardı, şimdi çok azaldı. Çünkü mizah gerçekten iletişimi kaliteli hale getiriyor, zenginleştiriyor.” Çelik'in şimdilerde amacı tüm şirketi bu atölyeye katmak. Peki maskelerinden kurtulabilmiş mi? Yanıtlıyor: “Tamamen kurtulamıyorsunuz. Ama içinizdeki güzel çocuk büyümediği sürece canlı kalıyor, heyecanını da yitirmiyor.” Tek isteğim sadece palyaço olabilmek Umut Altınordu da 23 yaşında bir tiyatrocu. Özel bir tiyatroda çocuk oyunlarında rol alıyor. Altı yıl öncesine dayanan bir palyaço sevgisi olduğundan söz ediyor. O dönemden bu yana da anaokullarında palyaçoluk yapıyor. Artık meraktan öte onun için büyük bir heyecan bu. O yüzden tiyatroyu da saf dışı bırakıp sadece palyaço olmak istediğini söylüyor. Özellikle çocuklarla çok mutlu. Ama kimi zaman yüzü asık birini gördüğünde dayanamayıp burnunu takıyor, karşısına çıkıyor. Gülümsetebiliyorsa, ne mutlu ona. “Bana kattıklarını söze dökmem mümkün değil” diyor. Ayrıca ilerde bir palyaço tiyatrosunun hayalini kuruyor ve bir palyaço pastanesi açmak istiyor. Palyaço atölyesi Hakan Yavaş öncülüğünde gerçekleşiyor. Fotoğraf: Vedat ARIK da hep bir kalıbın içindeyiz ve zamanla o kalıbın doğru olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Bir anda, böyle bir atölyede kendiniz olmakla yüzleşiyorsunuz. Bu, başarısızlığın başarı olduğu bir meslek. Sen başarısız olarak kendine insanları güldürüyorsun. O kalıplarla değil, ancak kendimiz olarak bu hayatta başarılı olabiliriz.” Atölye haftada dört gün, dörder saatlik eğitimlerle yapılıyor. htiyacınız olan tek şey, istemek. Büyük bir meziyete gerek yok. Peki en çok kimler gelmeli? “Komik olmadığını düşünenler, diyebilirim. Gerçekten hiç ummadıkları yönlerini keşfetmeleri mümkün” diyor, “Zaten palyaço basittir. Mutlu olmak için büyük bir şeye ihtiyacı yoktur. Küçük şeylerle de mutlu olunabilir. Ama zaten bir insanı mutlu etmek bence büyük bir şey.” Trafik sıkışınca palyaço burnumu takıyorum lham nan Dündar, Torium Alışveriş Merkezi’nin yatırımcılarından, grubun genel koordinatörü. Dündar, 50 yaşında ve kendi mesleğinin yanı sıra bir de palyaçoluk yapıyor: “Bu, iş yönetimi ve motivasyonu sağlıyor. Ayrıca mizahla, tebessümle yaşamak, çalışmak da farklı bir etki yaratıyor. nsan daha hoşgörülü yaşıyor. Örnekse, toplu taşıma araçlarında yüzünden düşen bin parça insanları görünce bir anda hareketlilik oluşuyor bende. Metroda giderken ayakta direğe tutunup sallanmaya başlıyorum. nsanlar şaşırıyor, 50 yaşında takım elbiseli bir adamı öyle görünce. Sonra gülmeye başlıyorlar. Bazen yoğun trafikte ilerleyemezken çıkarıyorum cebimden palyaço burnumu, Aman kızım kimseye görünme Selen Özkan, atölyenin gerçekleştiği Dancentrum’un kurucusu. 39 yaşında. Her yapılan atölyenin de müdavimi. Şehir planlama okuyup, gayrimenkul yatırım ortaklığı alanında dokuz yıl çalışan Özkan, dansla hobi olarak ilgilenirken bunu bir mekân açarak hobi olmaktan çıkarmış. Sonra da palyaço atölyesine kapılarını açmış. Başlarda ailesi garipsemiş. Hatta Antalya’ya ailesini ziyarete gittiğinde, palyaço fotoğraflarını gösterdiği annesi, “Aman kızım sil sil, kimseye gösterme bunları” demiş. Ailesi böyle baksa da o yaptığı işten mutlu. G mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr Anaerkil bir aile: Karaliler G ül Gügercin’i, Karaili soyadını almadan önce tanırım. Ticaret yeteneği olan, iletişimi kuvvetli, güzel ve yeniliklere açık bir kadındır. Hikâyesini yazmaya karar verdikten sonra, onu iyi tanımadığımı fark ettim. Yakın bildiğimiz, yüzlerine güldüğümüz insanların, yaşamöykülerini dinleyecek kadar sabırlı değildik sanırım. Gül’ün yaşam hikâyesinde, aylarca üzerinde çalıştığım konunun izlerini buldum. Bir kere kadın olarak, başka bir kadının başarısını dinlemek, insana moral veriyordu. O, ataerkil bir ailede yetişmiş, ama anaerkil düzen kurmuş bir kadındı. Eşi Cevat Karali durumdan son derece memnundu, Gül’ü Amazon ilan ediyordu! Gül, Doğulu bir ailenin, erkek egemenliği altında yaşayan kızıdır. Önce stanbul Üniversitesi Matematik, sonra Çini şlemeciliği Bölümleri’nden mezun olur. Kızların evlendiği, çocuk doğurduğu bir geleneğe karşı, o çalışmak ister. Aileye inat, EBRU Becel sorumlusu olarak işe başvurur. Olay GÜZEL duyulunca iki gün yemez, içmez; ağlama krizleri dahil her yolu dener. natlaşma, pazarlığa döner, aile vazgeçtiği takdirde Gül’e yeni bir araba almayı teklif eder. Gül, onlara ne kadar kararlı olduğunu gösterir, işe girmekle kalmaz, kısa zamanda müdürlüğe yükselir. Gül’ün çalışma serüveni Ünilever’den Eczacıbaşı’na, farklı sektörde devam eder. Ağabeyler baş edemeyeceğini anlayınca, teklif yükselir: Opel Tigra. Gül, bunu da reddeder ve başvuru sınavlarına katılır. Bir ay sonra satış rekoru kırdığı tarihte, tam 24 yaşındadır. Onun yaşamında, kuzeni Vedat hep önemli roller oynamıştır. 1.5 yıl sonra aile baskısına dayanamayarak işten ayrıldığı bir gün, Vedat’ın kız arkadaşının güzellik salonuna gider. Hayallerindeki mesleği bulmuştur; hemen Kariyer’den estetisyenlik ve Oya Tolga’dan (makyaj sanatının ustasıdır) makyaj eğitimi alır. Tanrı, yeteneğini bulan bu kadına göz kırpar ve sonunda ağabeylerin de desteğiyle 1998’de, Bahçelievler Kaycan Sitesi’nde “Variant Güzellik Merkezi”ni açar. lk müşterisi Makbule Hanım’dır. Kendini o kadar sevdirir ki, kısa zamanda müşterileri artar; onları evine gelen konuklar gibi ağırlar. Kadınların kuaför talepleri üzerine Variant Kuaför salonunu açmaya karar verir; ilk kez bir ortağı olur; Cevat Bey. GülCevat Bey yakınlaşması salonun tadilatı sürerken pazar kahvaltılarında başlar. Gül, Cevat Bey’in dostluğunu sever; Cevat Bey, Gül’ün kararlılığına, anaçlığına, esirgemeyen ve gülen gözlerine âşık olur. Bundan sonra her yılbaşı, doğum günü, 14 Şubat, hatta 8 Mart dahil, üç ayda bir evlenme teklifi alır. Sezgilerinin sesini dinleyen bu kadın, ilişkiyi farklı bir noktaya taşıması gerektiği güne kadar bekler. Sonunda 12 Ağustos 2009’da bir kır düğünüyle evlenirler, ancak onların evet yemini farklıdır. Çünkü damat, kurdukları anaerkil aileyi aklından ve kalbinden onaylamaktadır. Cevat Bey, ailesini şöyle özetler: “Sonuç iyi ya da kötü olsun, kararlar alındıktan sonra hiç tartışmıyoruz. Gül, her şeyi bana danışır, ama yine bildiğini okur. Ben ısrarcı olmuyorum, o yaşayarak görüyor. Böylesi daha etkili. Bu karşı tarafa verdiğin değerle ilgili, hoşgörü kendiliğinden geliyor. Ha eğer üçüncü kişiler araya girerse, işte o zaman ezilmiş hissederim. Gül buna dikkat ediyor. Ayrıca hataların, kusurların peşinden koşmamak lazım, hepsine takılırsan önüne bakamazsın”. Yakışıklı, Gül ve Cevat Karali çalışkan, iyi niyetli bu adama dönüyorum ve “Nerden buldun bu amazonu” diyerek gülüşüyoruz. Variant varyasyondan geliyor, Gül’ün yaşamında yakalamaya çalıştığı şey farklılıktı ve o kendini bulmuş gözüküyordu. Varian’ta zayıflama programlarından, kür bakımlara, bardakRusel masajlarından cilt ve elayak terapilerine kadar her çeşit mevcut. Bugün toplam 14 elemanıyla Cemil pekçi, Nazan Şoray, Tuğçe Güder, Ekin, Betül Demir ya da pek Tanrıyar gibi ünlüsünden tesettürlüsüne, hatta başkan eşlerine kadar pek çok sadık müşterisi var. Gül röportajın sonuna doğru makinelerin zayıflatmadığını, şekil verdiğini yazmamı istiyor. Kişiye özel seçim yapılması gerektiğini, yaşam tarzının, maddi ve demografik durumun da değerlendirmeye alınmasının önemini vurguluyor. Bugün daha yakından tanıdığım bu akıllı kadını neden ilk görüşte sevdiğimi anlıyorum. O, bilinç seviyesini yükseltmeye ve doğruları aktarmaya çalışan bir insan. Karali’lerle vedalaşmadan önce Cevat Bey’in annesinin memleketi Diyarbakır’a gitmek üzere sözleşiyoruz. Bugün hayatta olsaydı eğer, omuzda taşınmayı hak ediyordu. G C M Y B C MY B