Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hayatı olduğu gibi kabul ettim Artist olmak, hiçbir zaman hayali olmadı Nazan Şoray'ın. Mimar olmak ve evlenmek istedi. Ama hayat onu öyle bir yere getirdi ki, tek büyük aşkı müzik oldu. O yüzden zaten, “Her şey müzikle başladı” diyor. Şimdilerde yeni albümünün heyecanını yaşayan Şoray, bu albümü de şarkıcılığının ve üretimlerinin bir kanıtı olarak tanımlıyor. Pire için yorgan yakabilirim Yıllar sizi değiştirdi mi? Anılarına düşkün, vefalı bir insanım. Geçmişime de çok bağlıyım. Hiç değişmedim ben. 13 yaşında bu işe nasıl başladıysam, heveslerim, heyecanlarım, hayallerim, terbiyem hâlâ aynıdır. Enerjik ve pozitif bir kadınsınız. Ama sanki tersiniz de tersmiş gibi duruyor. Öyle midir? Öyle bir yanım var, evet. Pire için yorgan yakabilirim. Ama her sözümün de arkasındayımdır. Bu dobra dobra konuşmak değildir. Çünkü dobralığı sevmem, iyi bir meziyet değildir. Çok canım yanarsa belki, ya aptala yatarım ya da ince bir alayla karşılık veririm. Çok canınız yandı mı? Bazen üzerime gelindiği oldu. Ama duygusal anlamda kimse canımı acıtmadı. Neye iyi ki dersiniz? yi ki sahneye çıkmışım ve müziği seçmişim. Her şey müzikle başladı. Peki geçmişi özleyenlerden misiniz, bugünü bugünlüğüyle kabul edenlerden mi? Geçmişi özlemem. Bizden önce de bir dönem vardı, bizden sonra da olacak. Her gelen gün yenidir. Bugünkü üretimleri nasıl buluyorsunuz? Evet, farklı kategoriler farklı dinleyici kitleleri var. Ben müziğimin, mümkün olduğunca herkesi içine alsın istiyorum. Ama bugün sahneler şekil değiştirdi. Biz gazinolarda her gece şarkı söylüyorduk. Gazinolar kapandıktan sonra eğlence hayatı da değişti. Bar dönemi başladı. Ben de barlarda çıkamazdım. Mecburdum evde oturmaya. G Nazan Şoray annesi Meliha Şoray’la. Üç kardeş bir arada; Türkan, Nazan, Figen. Caddebostan Maksim Gazinosu. Y oksul bir hayat. Bir göz oda, o odada anne ve iki kız yaşama tutunuyorlar. Büyüğü okula gidiyor, küçüğü annesi çalıştığı için kimsesizler yurdunda kalıyor. Kolay değil, ne para var ne de o küçük odanın dışında onlar için başka bir hayat. Derken gün geçiyor, devran dönüyor. Hayat ikisini de bambaşka bir dünyaya taşıyor. Kim mi onlar? Büyüğünün adı Türkan, küçüğününki Nazan Şoray. kisi de çok küçük yaşta ışıltılı bir dünyaya giriyorlar. Biri oyunculuğa yöneliyor, diğeri müzikte buluyor mutluluğu. kisi de işini en iyi şekilde yapmayı ilke ediniyor kendine. Türkan Şoray’ın başarılarını anlatmaya gerek bile yok, hem zaten bizim konuğumuz o değil, müziğe uzun yıllar emek harcamış bir sanatçı olan Nazan Şoray. Sahnelerde yetişmiş, kendini yetiştirmiş. Hep daha iyisi için çabalamış. Bu süreçte iki kardeş de birbirine çok destek olmuş. Son yıllarda pek sesi çıkmıyor ancak bu çalışmadığı anlamına gelmiyor, Nazan Şoray, şimdilerde dört parçalık bir single ile geri dönüyor: “Mültecin Olayım”. Aslında bu yeni albümü konuşmak için buluştuk onunla, ancak tarihte dolanmadan bugünü anlatmak, anlayabilmek olmazdı. O yüzden, gerilere, çocukluğuna gittik birlikte, mesleğe atıldığı ilk günlere. Sonra da bugüne döndük. Biraz gerilere gidelim... ki kız kardeş, ikisi de sanat dünyasında ve önemli işlere imza atmış. Peki nasıl bir aileydi sizinki? Çerkez kökenliyiz. Babam polisti, ZUHAL ağırbaşlı bir adamdı. Annem de AYTOLUN aksine son derece neşeli, hareketli bir kadındı. En sık hatırladığım çocukluk anım, onların kavgaları. Zaten ben beş yaşındayken de ayrıldılar. Sonra anne ve iki kızı yeni bir yaşama başladık. Yoksulluk derecesinde bir yaşamdı. Öyle ki benim tek bir bebeğim bile olmadı. Hatta Edirnekapı'da kimsesiz çocukların kaldığı bir yurtta kalıyordum, çünkü annem işe gidiyordu, ablam okula. Okul dönüşü ablam beni yurttan alıyordu. Ablam artist oldu, annem de koruma içgüdüsüyle hep onun yanındaydı. Nasıl bir mücadeleydi annenizinki? Zorlanıyordu. Çok fazla ev değiştirdik, çünkü kirayı ödeyemiyorduk, çıkmak zorunda kalıyorduk. Ablam da çok sahiplendi beni. O yüzden hep “Sen benim bebeğimsin” der. Bu da beni şımarık kız moduna sokuyor, bugün bile. Yani ailenin şımarığı sizdiniz? Aslında ben değildim ama şimdi nedense ben oldum. Ablamın gözünde Yağmur pabucumu dama atsa da hâlâ Gelecek umutla gelir Oyunculuk adına nasıl gelişmeler var? Düşünüyor musunuz? Geçen yıl bir tiyatro oyunu deneyimim oldu. Üvey Karım adlı oyunda başrol oynadım. Ama bitirdik. Önümüzdeki süreçte sinema ya da dizi projesi olabilir, teklifler geliyor. Ancak benim için varsa yoksa müzik. Kendimi en mutlu hissettiğim yer. Sevdiğim alanda çalışabildiğim için çok şanslıyım. Fazlasını düşünmeye gerek kalmıyor. Geleceğe nasıl bakıyorsunuz? Hayatta bir şeyi kaçırdığımı düşünmüyorum. “En güzel günlerim henüz yaşamadıklarımdır.” Gelecek umutla ve yeni hayallerle gelir. Ben kendimi şu an mesleğe yeni başlamış gibi hissediyorum. Heyecanı da keyfi de zaten buradan alıyorum. Peki bir kitap projesi var mı? ki kız kardeşin hayat hikâyesini yazmayı düşünür müsünüz? Ablam kitap yazıyor, ağırlıklı sinema hayatıyla ilgili ama ben pek düşünmüyorum. Belki ileride, bilemem. G köşeden kıyıdan sıyrılıyorum. Onun bana kıyamadığını düşünüyorum kendimce. Annemin ikinci evliliğinden bir kız kardeşimiz daha var, o da bana çocuk muamelesi yapar. Zaten çocukken çok daha olgundum, şimdilerde değiştim. Oğlak burcu için yaşlı doğar, genç ölür, derler. Biraz öyleyim ben de. Sonra bir anda ışıltılı bir dünyanın içine girdiniz iki kardeş. Bu süreç nasıl gelişti? Taşındığımız evlerden birinde Emel Yıldız oturuyordu. Biz de bir göz odada yaşıyorduk. Bir gün ablamı sete götürdü ve yönetmen onu çok beğendi. Filmlerde oynamaya başladı. Ablamın hikâyesi yürürken bizim de yoksul, hareketsiz evimiz ve üç kişilik dünyamız hareketlenmeye başladı. Peki sizin çocuk aklınızda nasıl hayaller vardı? Mimar olmayı çok istiyordum, ha bir de evlenmeyi. Sanki evlenmek bir meslek gibi hayalimdeydi. Anne, babamın ayrı olması, yaşadıkları ben de hiç kırgınlık yaratmamıştı. Ben, hayatı olduğu gibi kabul etmiştim. Artist olmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama bir zaman sonra gelen teklifler ve annemin isteğiyle ben de mecburen artist oldum. Hiç mi özenmemiştiniz o dünyaya? Ben okula gidiyordum, annem ablamla ilgileniyordu. Yalnız bir çocukluktu o zaman. Hiç de özenmemiştim. Hırslarınız var mıydı? Ne çocukluk döneminde ne de sonrasında hiçbir şeyden şikâyetçi değildim. Yoksul olmak beni hiçbir zaman rahatsız etmedi. Çocukluğum güzeldi, mutluydum. Ablam evden ayrıldıktan sonra da onun bıraktığı kitapların hepsini hatmetmiştim. Ama hiçbir zaman büyük büyük hırslara kapılmadım. Oyunculuğa başladım, sonra da müziğe yöneldim. O dönem Türkan Şoray’ın da parlak yıllarıydı. Çok kıyaslandığınız oldu mu? Hem de çok... Bu beni yaralıyordu, kardeşiz sonuçta. Ama ne zaman ki müziğe geçtim kıyaslamayı bıraktılar. şte o zaman hırslarım başladı, bu sefer de sahnede iyi olmak adına çok çalıştım, çok emek harcadım. Işıltılı hayat sizi korkutmadı mı? Hayır, çünkü korunaklı bir hayattı bizimkisi. Ben zaten hayatımda hiçbir zaman kendimi bırakmadım. Düzgün yaşamayı destur edinmişimdir. Çünkü bu soyad yalnızca bana ait değil. Üzerimde bir yük gibi değil de, sorumluluk gibi taşıdım o soyadı, hata yapmamaya özen gösterdim. Rekabet hissi taşıdınız mı ablanıza? Kimi zaman geride kaldığınızı düşündünüz mü? Asla. Ablam zaten ben bu işe başlamadan önce de ünlüydü, bu duyguya alışkındım, gurur duyardım onunla. Ben her zaman Nazan olmak istedim, yarışmadım. Zaten gerideydim de ayrıca. Türkan Şoray adı çok önemliydi. Müzikle beraber de tüm fikirleri sildim. Herkes Nazan Şoray’ı şarkılarıyla bilir, filmleriyle değil. Müzikte önce kendimi ispat edebilmek, sonra daha iyi olabilmek adına hem mücadele ettim, hem de çok çalıştım. G Bu bir kanıt albümüdür Bir single ile çıkış yaptınız. Kaç yıl aradan sonra geldi bu albüm? Dokuz yıl görünüyor. En son Gözün Kara adında bir şarkım vardı. Ama insanlar Türkiye’de çok enteresan bir şekilde, unutkanlar. Sanıyorlar ki Nazan Şoray “Hal Hal” diye bir şarkı yaptı, sonra da bir şey yapmadı. Benim bu kadar emeğim, bu kadar şarkım var. Bugüne kadar kazandığım bütün parayı işime yatırmışım. Bunlara kırgınım işte. yi niyetliyim ama aptal değilim, ağırıma gidiyor. Ben hep daha iyisi için çalıştım, çok düşünüp, çok ürettim. Ama Türkiye’de her şey çabuk unutuluyor. Bugün şikâyetçi değilim, üstelik mutluyum. Ancak bunlar da yaşanıyor. Şimdi yeni bir Nazan Şoray mı var karşımızda? Dört parçalık bu single’ı önce kendim için yaptım. Kendimin keyfini yaşarken, başkalarına da bir şeyleri göstermek istemiş olabilirim bilinçalltımda. “Hal Hal”ı yaptı, sonra bir şey yapmadı diyenlere yanıldınız, demek gibi bir şey bu albüm. Dört şarkının dördü de aşk üzerine. Peki nedir aşkın sizdeki yeri? Benim aşk kadını olduğumu söylüyorlar. Ben sanırım aşka âşığım. Duygularımla yaşayan biriyim. Çocukluk hayalinizdi evlilik. Neden olmadı peki? Ne evlilik ne de çocuk yapma fikri hayatımda nedense yer etmedi. Sanırım mesleğim, müziğe olan aşkım onların önüne geçti. Hatta fotoğraflarıma baktığımda da arşivimin çoğu sahne fotoğraflarım. Sanırım bu alana ağırlık verdim. Bu albümü nasıl tanımlarsınız? Bu bir kanıt albümüdür. Şarkıcılığımın, üretimlerimin kanıtıdır. Beni unutmayın, demenin bir yoludur. Unutulmak korkutur mu sizi? Ya hiç unutulmamak ya da tamamen unutulmak... Zaman zaman ülke değiştirip, orada mı yaşasam, kimse beni hatırlamasa, diyorum. Çünkü ikisi arasında olmayı hiç istemem. Şöhret böyle bir şey. Çok çabuk tüketiliyor her şey. Gerçi beni tüketebildiklerini düşünmüyorum. G C M Y B C MY B