Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 24 N SAN 2011 / SAYI 1309 Kukla şöleni başlıyor stanbul’un en renkli festivallerinden biri olan Uluslararası stanbul Kukla Festivali bu yıl 14. kez düzenleniyor. Cengiz Özek’in sanat yönetmenliğinde 414 Mayıs tarihleri arasında izleyiciyle buluşacak festival, Kenter Tiyatrosu’nda Amerika’dan katılan Concrete Temple Theater’in “Bird Machine” adlı gösterisiyle başlayacak. New York’ta çalışmalarını sürdüren Concrete Temple Theater, değişik disiplinleri bir arada kullanan oyunlar hazırlamalarıyla dikkat çeken bir grup. Bird Machine de bu anlamda seyirciye farklı dünyaları deneyimleme fırsatı sunacak. Grubun gösterisinin yanı sıra Almanya’dan katılan Kabare Pupala ve Polonya’dan Animation Theatre Falkoshow ipli kukla tiyatrosunun en güzel örneklerini sunacak. Avusturya’dan Lab.luck’dan değişik tiyatro disiplinlerinin bir araya getirildiği “Mutluluk Hangi Yönde” adlı oyunu, Endonezya’dan Behind the Actors geleneksel ile modernin senteziyle izleyicilerin karşısına çıkacak. Fransa’dan La Salamandre’den cam küre ile ipli kuklanın kontağını, Hollanda t’Magisch Theatertje ve Ananda Puijk Company’nin “Cantos Animata” ve “Momentum”u, spanya’dan Toni RumbauLa Fanfarra’nin gölge tiyatrosu ve el kuklası tekniklerinin bir arada kullanıldığı “Full Hands” adlı oyunu, sveç’den Staffan Bjorklunds Teater’dan masa kuklası tekniğinde “Two on toe’u sunacak. talya’dan Gianluca di Matteo Napoli’nin geleneksel el kuklası Pulcinella’yi, Norveç’den canlı caz müziği eşliğinde değişik tekniklerde yorumlanan kuklaları, Slovenya’dan Puppet Theatre Nebo masa kuklası tekniğinde ilginç bir çalışma festival seyircisiyle bir araya gelecek. Türkiye’den ise Ahşap Çerçeve’nin son oyunu “Hamlet”, BBT’nin “Aklı Havada” adlı oyunu, Cengiz Özek Gölge Tiyatrosu’ndan Karagöz’ün modern bir şekilde yorumlandığı “Çöp Canavarı” ve “Büyülü Ağaç”, BB Şehir Tiyatroları’ndan 2010 / 2011 tiyatro mevsimi oyunlarından “Surname 2010”, “Karagöz Balıkçı” ve “Cambazhane” adlı oyunlar, Kent Oyuncuları’nın çocuklar için hazırlanmış “Rapunzel’i, Kurmalı Salyangoz’dan “Dört Mevsim” adlı oyun, Tiyatro BeReZe’den ise obje tiyatrosu tekniğinde “Kayıp Eşya Bürosu” festivale renk katacak. Festivalde ayrıca sergi ve film gösterimleri de gerçekleştirilecek. Son filmi “Gölgeler ve Suretler”de gölge oyunu metaforu üzerinden 1974 Kıbrıs Harekâtı’na giden süreci işleyen ünlü yönetmen Derviş Zaim’e geleneksel gölge tiyatrosunun özünü evrensel ve çağdaş bir bakışla yorumladığı için onur ödülü verilecek. G Festival için ayrıntılı bilgi: www.istanbulkuklafestivali.com 0212 243 16 02 ZÜLAL KALKANDELEN Bir insan neler yapabilir? anat alanındaki olağanüstü güzel etkinlikler olmasa, siyasetin gündeminde boğulup gideceğiz. Neyse ki sanat her zaman yetişiyor, farklı dünyaları açıyor bize. O dünyalardan birinin kapısını stanbul Film Festivali’nde gösterilen bir belgesel araladı. Hiç tanımadığım insanların yaşantısının gerçekleriyle sarsıldım. O kadar etkilendim ki, bu yazıyı ona ayırdım. Ç stanbul’da “Çöplük” adıyla W gösterilen “Waste Land” adlı belgeselin yönetmeni Lucy Walker. 2010’da dünya festivallerinde hak ettiği başarıyı kazanmış; Berlin’de “ nsan Hakları”, Seattle’da “En yi Belgesel” ve Sundance’te “ zleyici” ödüllerini almış. Ünlü sanatçı Vik Muniz’in Brooklyn’deki evinde başlıyor filmin açılışı. Bugün dünyada eserleri en çok talep gören Brezilyalı sanatçı olarak tanınan Muniz, memleketinde yoksul mahallelerde yetişmiş. Belgeselde, sanatının sosyal bir yönünün olmasını, bir grup insanın hayatını değiştirmeyi amaçladığını anlatıyor. Bunu yapmak için aklındaki proje şu: Rio de Janeiro’nun dışında bulunan dünyanın en büyük çöplüğü Jardim Gramacho’da çalışanların portrelerini yapmak ve bunların satışından kazanılacak geliri onlar için harcamak. Düşüyor yola ve c “catador”larla konuşmak için Rio’ya gidiyor. (Portekizce / spanyolca’da “şarap tatma uzmanı” anlamına gelen “catador”, argoda çöp ayırma işçilerini anlatmak için kullanılıyor.) Muniz ve yanındaki ekip, devasa çöplüğe ulaştığında, önce çöp dağlarının üstünde gezinen akbabaları, sonra da işçileri görüyorsunuz. Çöp kamyonları yükünü boşaltırken, akan pis sulara karşın catadorların hepsi çöplerin üzerine atlıyor. Çünkü ayıracakları atıkları bir an önce toplayabilmek için yarış içindeler... Her biri çocuk yaşta gelmiş Gramacho’ya ve ömürlerini çöpte geçiriyorlar. Orada doğup yetişenler var. Çöpe atılan yiyecekleri yeseler de, berbat gecekondularda S www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B yaşasalar da, hemen hepsinin B ağzında aynı söz: “Burada olmaktan dolayı şikâyetçi değilim. En azından bazıları gibi bedenimizi satmıyoruz.” Bir tanesi otobüse bindiğinde etrafa yaydığı kokudan dolayı rahatsız olan N kadına dönüp, “Ne o kötü mü kokuyorum? Gider duş alırım geçer; hiç değilse ben fuhuş yapmıyorum” dediğini anlatıyor. Muniz, karşılaştığı bazı toplayıcıların çöpte fotoğraflarını çekiyor. Bunlardan birinde de, genç catador Carlos dos Santos’u çöp dağları arasında bulunan bir banyo küvetinin içinde görüntülüyor. Çektiği fotoğrafları tamamlamak için de, görüntülediği işçileri stüdyoya davet ediyor. ki hafta boyunca kendi fotoğraflarındaki belirlenmiş alanları kendi topladıkları teneke, mukavva ve plastik gibi malzemelerle süslerken, hayallerinde bile göremeyecekleri bir çalışmada yer alıyor işçiler. Sonunda eserler tamamlandığında bitmiş haliyle tekrar fotoğraflanıyor. Ve Carlos’un fotoğrafı Londra’da bir açık artırmada 50 bin dolara satılıyor. Muniz’le birlikte Londra’da bu olayı ağlayarak izleyen Carlos, hislerini annesine telefonda Ş şöyle anlatıyor: “Şu anda pop yıldızı gibi hissediyorum!” Muniz’in portrelerden oluşan bu sergisi için Rio Modern Sanat Müzesi’nde resepsiyon veriliyor. Bu sayede çöp toplayıcıları ilk kez bir sergiye konu olup müzeye giriyor, televizyonlara röportaj veriyor. Ama en önemlisi, Carlos’un hayali gerçekleşiyor. 5000 işçi için kütüphanesi de olan bir merkez açılıyor! Ayrıntıları bu yazıya sığmayacak kadar çarpıcı bir belgesel “Waste Land”. NTV Belgesel Kuşağı’nda yer aldığı için, gelecek günlerde televizyonda gösterilme umudu var. Gösterilmezse de mutlaka DVD’sini alın izleyin. Bir sanatçının bir grup insanın hayatında nasıl değişiklik yaratabileceğini görün. G