01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 N SAN 2011 / SAYI 1307 5 Fotoğraflar: VEDAT ARIK SELÇUK EREZ Tüpgaz tehlikesi ukuşima‘daki nükleer santral, önce deprem, sonra da tsunami vurunca yeryüzüne radyoaktivite yaymaya başladı. Dünya ayağa kalktı: New York Times’dan Anne Applebaum, “Teknolojide bu kadar ilerlemiş Japonlar güvenli bir reaktör inşa edemiyorlarsa kim yapabilir bunu” diye sordu. sviçre, yeni nükleer santral yaptırma planlarından vazgeçti. Almanya’da Angela Merkel, eskiden savunduğu nükleer santralleri yaygınlaştırma planını askıya aldı. Merkel’in partisi, buna rağmen yarım yüzyıldır tüm seçimleri kazandığı BadenWuertemberg eyaletinde ilk kez çevreci Yeşiller’den daha az oy aldı. Seçimden sonra, Merkel, Japonya’daki felaketin nükleerlere bakış açısını değiştirdiğini açıkladı. Chavez, Venezuella’da bundan böyle nükleer santral yapılmayacağını, alternatif enerji kaynaklarından yararlanacağını açıkladı. Radyasyon biolojisi uzmanları da bize öteden beri bilinen bazı gerçekleri hatırlattılar: Normal koşullarda bile bir nükleer santralda kullanılan suya geçen az miktarda radyoaktif maddelerin canlıların belli organlarında birikip beklenenden fazla zarar verebildiği biliniyordu. “Gebe bir kadının karnına yönelik tek bir röntgen filminin çekilmesi, bebeğin ilerde lösemiye yakalanma şansını yüzde 50 F Bana festival manyağı diyebilirsiniz VAH T TANSOY Hayatını sinemaya adadı, ne sinema salonlarından kopabildi ne de ekrandan. Sinema aşkı öyle büyüktü ki, kendisine “öğretilen” hayatı kurmayı değil, istediği hayatı tercih etti. Festivallerin en iyi takipçilerinden Vahit Tansoy, KSV tarafından üç yıl önce “Ömür Boyu Bilet” ödülüyle onurlandırıldı. Son iki yıldır maddi nedenlerle Antalya’dan stanbul’daki festivale gelemeyen Tansoy’a bu yıl bir ödül de Ulusoy’dan geldi. “Ömür boyu otobüs bileti.” ZUHAL AYTOLUN ahit Tansoy, stanbul Film Festivali’nin en tanıdık yüzlerinden biri. 19 yıldır, elinden geldiğince her festivale katılıyor, her filmi takip ediyor. Gün geliyor günde beş film izliyor, gün geliyor yedi. Zaten rekoru da bir festival boyunca 85 film izlemek. Rekor kırma gibi bir amacı yok aslında Tansoy’un. Onun istediği sevdiği yönetmenlerin filmlerini görebilmek, bağımsız sinemayı takip edebilmek. Çünkü zaten yılda 200’den fazla film izleyen bir sinema âşığı. Tansoy, KSV tarafından 2008 yılında dünyada ilk kez verilen “Ömür Boyu Bilet” ödülünün de sahibi. Ancak son iki yıldır maddi imkânsızlıklar yüzünden festivali takip edemiyordu. Bu yıl, bir ödül de otobüs firması Ulusoy’dan geldi. Festival için “ömür boyu otobüs bileti ve konaklama”. lginç bir hayat hikâyesi var Tansoy’un. O anlatıyor, ben şaşkınlıkla dinliyorum. Hatta “Siz delisiniz. zninizle size sinema delisi diyeceğim” diyorum. “Olur” diyor, “festival manyağı” da diyebilirsiniz. şte anlattıkları. Vahit Tansoy’un sinemaya dair ilk hatırladığı çocukluğundan. Okuldan kaçıp kaçıp sinemaya gider film izlermiş. Hatta annesinin onu sinema kapılarından topladığını söylüyor. Sonrasında bir hayat koşturmacasının içine düşüyor gençlik yıllarına gelince. Birtakım işlere giriyor ancak onlar da sonuçsuz. Çünkü öyle ki işten bile kaçar duruma geliyor sinemada bir filmi izlemek uğruna. “Okuyamadım, düzgün bir işe de giremedim. Benim hayatım hep sinemaydı, hâlâ da öyle” diyor. Üç kardeşi daha var Tansoy’un. Onlar kendi yollarını çizmiş. Ancak Tansoy, anne ve babasının tüm ısrarına rağmen kendi bildiği yola gitmeyi tercih etmiş. “Pişman mısınız derseniz, değilim” diyor, “yine olsa yine aynı kararları veririm.” Tansoy 46 yaşında, Antalya’da yaşıyor. Bugüne dek izlediği filmlerin bir rakamını vermek zor. Ancak sadece sinema salonlarında ve festivallerde izledikleri yılda 200’ü geçiyor. Evde izledikleri de cabası. Şimdilerde Antalya’da yayımlanan yerel bir dergiye sinema eleştirileri yazıyor, onun dışında da evde film izliyor. Öyle ki, bir arkadaşının düğünü ya da bir yakının cenazesi de olsa o gün izlemek istediği bir filmi gösteriyorsa televizyon, asla gitmiyor. “O bağımsız filmler önemli, bir daha bulamayabilirim” diyor. “Peki” diyorum “Ya arkadaşınızın özel günü? O da tekrarlanmayacak belki.” “Olsun” diyor “Herkes bilir beni. Eğer Vahit gelmediyse demek ki güzel bir film var” derler. Evde, bir DVD arşivi de var. 900’ün üzerinde seçkin filmi odasında arşivlemiş. Odaya girmek ne mümkün, hele de filmi ödünç almak. Ayda bir tozlarını alıyor, yönetmen sinemasına göre istifliyor özenle. Peki nasıl geçiniyorsunuz diye soruyorum. “Annemle yaşıyorum zaten. Çok lüks bir yaşantım da yok. Kendi kendime yetiyorum. Bir yıl içinde para biriktiriyor 15 gün festivale geliyorum. Sürekli birikim yapıyorum filmler için. Hatta arkadaşlarım da bana hediye almak yerine para veriyor, kenara koyuyorum. Hesabım da belli. Festivale geleceksem, günde üç simit, bir kahve ve tuvalet paralarını hesaplarım. Onun dışına çıkacak tek kuruşum bile kalmaz.” Hatta bir gün sırf Angelopulos’un Ulis’in Bakışı filmini izleyebilmek için otobüse binmiş Antalya’dan, stanbul’a gelmiş. “Kar, kış, kıyametti” diyor. Öğlene kadar St. Antuan Kilisesi’nde oturmuş, ısınmış. Sonra filmi izlemiş ve akşam tekrar otobüse atlayıp dönmüş. “Bu büyük bir aşk. Hayattaki her şeyi sinemada buluyorum. Tek kötü yanı açlık. Bazen festival dönemlerinde iskelete dönüyorum” diyor. Hayıflanmıyor da. Böyle mutlu çünkü. “Benim sinemadan başka aşkım yok, olmadı” diyen Tansoy’a soruyorum son olarak: “ ş desek, eksik, aş desek o da öyle. Peki bir şeyleri kaçırmıyor musunuz yaşamınızda?” Yanıtlıyor: “Her şey yetiyor bana sinemada. zlediğim filmlerde âşık oluyorum, baba oluyorum, acı çekiyorum ya da mutlu oluyorum. Orada mal mülk ediniyorum. Zaten hayatı da artık 16/9 formatında görüyorum.” G arttırıyorsa ve nükleer santralın tsunami çarpmamışının bile riskleri varsa, olasılıkları neden hafife alalım?” dediler. Nükleer enerji konusunda bu kadar fazla uyarı, çekince açıklanırken Başbakanımız, bize, yakında Mersin’de nükleer bir santralın temelini atacağını açıkladı ve bu santralları, “Risk var, patlayabilir diye tüpgaz kullanmayacak mıyız? Riski var diye arabaya binmeyecek miyiz? stanbul köprüsünden geçmeyecek miyiz?” diyerek savunmağa başladı. Bu savunma halkımızı yeterince etkilemez! Daha inandırıcı örnekler verebilir, tüpgazın riskinden sözaçılacağına başka sorular sorulabilirdi: Bu ülkede muhalif makaleler, kitaplar yazanlarınız hâlâ buralarda oturup bir sabah götürülme riskini göze almıyorlar mı? Dinlendiğinizi bildiğiniz halde cep telefonuyla konuşmaya devam etmiyor musunuz? Çocuklarınızı, kaybetme risklerinin büyüklüğünü bile bile belli kimselerin nasıl olsa kazandırılacağı sınavlara sokmuyor musunuz? Bu soruları sorup “Öyleyse karşı çıkmayın!” diyebilir, böylece bizleri nükleer santrallerın öyle fazla riskli şeyler olmadıklarına hemen inandırabilirsiniz. G [email protected] V Espirisentır Misafir şair Papatyaların boyu yolma hissi uyandırıyor İnsan bu *** Bakalım bu baharda nasıl olacak gölgem *** Nasıl biri diye sorarlarsa Beni baharı ve şiiri sever de Süreyya Berfe Sahibinin sesi Son derece sert olan üç şey vardır: Çelik, elmas ve kendini bilmek. Bir hayvan bir yalan Kedi: Hav! Beğenmezsem salonu terk ederim yi bir izleyici misinizdir? Çok. Hatta epey de yorulurum izlerken. Oyunculuğa, devamlılığa bakarım, aks atlaması var mı diye takip ederim. Kamerayı nereye koymuş, nasıl çekmiş, e bir de hikâyeyi takip et. Epey yorucu oluyor. Filmi beğenmeyince salonu terk eder misiniz? 15 dakikada anlarım ve beğenmediysem çıkarım. Eğer yönetmen bana saygısızlık yapıyorsa, ben de dışarıda oturur iki saat insanları seyrederim daha iyi. O yüzlerde daha çok film var. Yönetmen bana hakaret ediyorsa, ben onu niye izleyeyim? Notlar tutar mısınız? Sadece izlediğim filmlere yıldız veririm. En yüksek yıldızım dört, en düşüğü birdir. Festival yeni başladı ama yine de izlediğiniz filmlerden dört yıldız verdiğiniz oldu mu? Pina filmini çok beğendim. Ona verebilirim. En sevdiğiniz ülke sineması hangisi? En çok Uzakdoğu sinemasıyla ilgileniyorum. Bazen kendimi tokat yemiş gibi hissediyorum. En sevdiğiniz tür? Ticari filmleri de seyrediyorum ama en çok bağımsız filmleri severim. En beğendiğiniz yönetmen? Wong Karwai ve Haneke. Theo Angelopulos’u da severim, son iki filmi hariç. Türk sinemasında en sevdiğiniz yönetmen hangisi? Üç büyükler. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve Reha Erdem. lk filmlerini çeken yönetmenleri de takip ederim. Hayatımın filmi diyebileceğiniz bir film var mı? Wong Karwai’nin Aşk Zamanı. Hâlâ ayda bir kez izlerim. 10 yıldır da onun üzerine çıkan bir film olmadı. G Bu pahalılıkta et yiyebilen, butlu azınlık sayılır hani!.. İbrahim Ormancı Misafir çizer: Erdoğan Başol Petşop Fırsat..Fırsat.. Sokaktaki adamdan "kaçırılmış fırsatlar" mecburiyetten satılıktır. Stoklarımız sınırlıdır. Kaşarpeyniri: Oyunda açıkgöz. C M Y B C MY B Düdük makarnası: Aptal. Argodan al haberi Dubara: Dalavere.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle