01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 10 N SAN 2011 / SAYI 1307 Manu Chao gerçeğe çağırıyor Kimileri müzikte gerçekleri duymaktan hoşlanırlar ve onlar için gerçek politikadır. Manu Chao onların şarkılarını söylüyor. Hayallerden ya da gelecekten değil, şimdi olan bitenden bahsediyor. Çokkültürlü müzisyen haftaya Babylon'da sahne alacak. DEN Z ÜLKÜTEK N uyabileceğiniz en iyi müziği Paris metrosunda dinlersiniz. Çünkü orada insanlar zevk için değil yaşamak için müzik yaparlar. Tek amaçları sıkıcı bir günün sabahında işe gitmek ya da sıkıcı bir günün akşamında eve dönmek olan suratsız kalabalık sizi gördüğünde, “işte paramızı almak isteyen bir başka boktan müzisyen” dercesine süzer. Onlardan bonkörlük bekliyorsanız çok iyi ama gerçekten çok iyi çalmalısınız. Paris banliyölerinde müzikle alakalı bir şeyler yapmak mı istiyorsunuz. Sokağa çıktığınızda reggae, punk ve dup ritimleri birbirine karışır. Bunlardan birini seçmek sizin elinizde. O kadar çok alternatifiniz var ki. Biri size müzikal anlamda ilk sentezlerin burada yapıldığını söylese ona inanmaktan başka çareniz yoktur. Böyle kozmopolit bir ortamda edineceğiniz grup arkadaşları da doğal bir müzikal sentezi beraberinde getirecektir. ngiliz punk’ının en sert gitar tınıları Latin çalgılarıyla bir araya gelir. Araya elektronik bir şeyler katmak isteyenler mutlaka olacaktır. Aileniz Franco yüzünden spanya’yı terk etmişse, gittiğiniz Paris’te etrafınız göçmenlerle çevriliyse, sizin için gerçek politiktir. Yazdıklarınız gerçekse şarkılarınız da politik olur. şte Manu Chao hikâyesinin doğuşu böyle bir ortamda başlıyor. 18 ve 19 Nisan’da iki gece üst üste Babylon’da hayranlarıyla buluşacak sanatçı 1987’de Mano Negra’yla başlayan yolculuğuna muhteşem albümlerin yanında çok sayıda inanılması güç hikâye de sığdırdı. Mano Nagra farklıydı, yeni bir şey sunuyordu. Beklenmedik şekilde popüler olmuştu. Ve “bizim mahellenin çocukları”ndan oluşan ekip 1993’te kariyerinin zirvesindeyken tası tarağı toplayıp tam bir yıl boyunca Kolombiya’da çalmadık bar, kafe, sahil kasabası bırakmamıştı. Tüm bunları yaparken dönemin en kanlı olaylarının yaşandığı ülkede devlet güçlerinin bile giremediği yerlere girmişlerdi. Bunun için sık sık gerillalar ve paramiliter güçlerle diyalog kurmaları gerekmişti. Mano Negra beş mükemmel albüm yaptı. Esin kaynaklarından en önemlisi ngiliz punk grubu Clash’ti. Seksenlerin başında müzikal çizgisini değiştirip Sandinista gibi albümlerle farklı sentezlere yol alan grup Manu Chao ve arkadaşlarını da derinden etkilemişti. Belki de Manu Chao'nun genlerindeki çokkültürlülüğü de en iyi bu tür sentezler ifade ediyordu. Mano Negra kimi zaman Mala Vida’yla bir punk grubunu andırıyor, ertesi gün King of Bongo ile reggae sularında yüzüyordu. Manu Chao’nun en çalkantılı dönemleri Mano Negra’nın dağılma süreciydi. 1994 ve 98 arasını tam bir depresyon olarak anacaktı sanatçı sonradan. Neyseki milenyumun eşiğinde Clandestino’yla yani ilk solo albümüyle geri döndü. Hem de ne geri dönüş. Belki de Manu Chao’nun istediğinden fazlasıydı. kinci albümü Esperanza’yla birlikte Me Gusta gibi hitle her yerde duyulur olmuştu. Tıpkı Mano Negra’yla olduğu gibi Manu Chao solo kariyerinde de dünyayı gezmekten geri durmadı. Zamanının çoğunu farklı ülkelerde konserler vermekle geçirdi. Dedik ya onun için gerçek politikaydı. Ancak müzik 70’lerden beri çok değişmişti. Artık bir müzisyenin etrafına topladığı kalabalıkla bir şeyleri değiştirebileceğine kimse inanmıyordu. Manu da dahil. Hep bu soruyla karşılaştı. Müzik dünyayı değiştirebilir miydi? “Müzisyenin bir sorumluluğu olmalı ama politik sözler yazmayanları da eleştiremezsiniz” diyordu. Müzik belki itici güç olabilirdi ama sırf müzisyenler değil, toplumun her kesimi sesini çıkarmalıydı. Manu Chao zamanının büyük kısmını Avrupa’da değil Afrika ve Güney Amerika’yı turlayarak geçirdi. Orada gördüğü seslerini çıkaramayan insanlardı. Avrupa ve ABD’de olan bitenleri eleştirebilirdiniz elbet ama dediğine göre öyle şeyler görmüştü ki yaşadığı yerlerden yüz kat daha kötü durumdaydılar. Sahneye çıkıp ortalığı “politik kills” diye inletmek elbette hoştu ama Manu’nun yaptığı bundan ibaret değildi. O ve arkadaşları sırf şu an yaşadıkları Barcelona ya da Paris’in değil, gittikleri her yerin yerel grubu olmak istiyorlardı. Başardılar mı sizce? G D Caz artık daha ulaşılabilir “Yazısız” isimli albümüyle uzun süre sonra müzikseverlerin karşısına çıkan Alp Ersönmez cazın geleceğinden umutlu... lp Ersönmez, Türkiye’nin en önemli caz basçılarından. Müzik kariyerinde Athena’dan Tarkan’a kadar çok farklı yelpazelerden ortak önemli çalışmalar var. Şimdiyse “Yazısız” isimli albümüyle müzikseverlerin karşısında. Yazısız çünkü Ersönmez eski karikatür dergisi Akbaba’dan aldığı ilhamla sanatçının kendini sözsüz de ifade edebilmesi gerektiğine inanıyor. Şahsen olağanüstü bir yeteneğiniz olduğunu düşünüyorum. Bu yeteneğinizi istediğiniz müziği yapacak şekle nasıl getirdiniz? Çok teşekkür ederim. Ben getirmedim kendi geldi. Sanatçı bir paratoner ve sanat sanatçıyı yönetiyor. Sanata açık olmak gerek. Çok çalışmak, hayatı sanat gözüyle algılayabilmek için diğer sanat dallarıyla ve sanatçıların yaptıklarıyla da ilgilenmek ve bize gelenin bizi en güzel haliyle yansıtabilmesi için çok çok düşünmek gerekiyor. Hem eserimiz, hem kendimiz, hem de sanat üzerine... Bilgi Üniversitesi Caz Kompozisyon bölümü müziğinize ne kattı ya da ne götürdü? Athena, Tarkan ve Cahit Berkay gibi isimlerle çalışmak nasıldı? Bilgi, bir besteci olarak ilerlememe, büyümeme, daha çok anlamama, daha iyi yansıtabilmeme ve daha hızlı müzik yazabilmeme yardımcı oldu. Yani bir bestecinin ihtiyacı olan her şeye. Her tarzı çalmayı seviyorum başkalarının şarkılarını da. Başkalarının müziğine iyi bir etkide bulunmak için de tarz ve isim ayırmadan elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Athena albümü benim ilk düzenleme yaptığım albüm oldu. yi melodiler ve iyi müzisyenlerle bence çok iyi bir albüm çıktı. Tarkan ile çalmayı da çok seviyorum. Çok iyi bir müzisyen ve sahne adamı. Tarzını sevmeyenlerin bile onu ne kadar takdir ettiklerini biliyorum. Cahit Berkay’ın “Film Müzikleri Volume 3” benim ilk çaldığım albümdür. Bu memlekette yazılmış en güzel melodilerden bazılarını Cahit Abi yazdı. Caz standardı gibi. Müzik, uyum ve saygı olduğu zaman ancak müzisyenleri bir arada tutabiliyor. Başka müzisyenlerin müziklerine katkıda bulunurken bunu yakalamaya çalışıyorum. Zaman içinde birçok farklı projede yer aldığınızı görüyoruz. Farklı projeler sizin için farklı çalışma anlayışları mı demekti? Kendinizi bunlara nasıl adapte ettiniz? Her tarzı dinlemek ve anlamaya çalışmak önemli. Her projede farklı değil, müziğin güzelliğini en çok yansıtabilecek şekilde çalmaya çalışırım. Bir müzisyen, o müziğe kattıklarıyla kendini hissettirebilmeli. Caz yıllar boyunca farklı bir zümreye ait görüldü. Son zamanlarda bu önyargı kırılıyor mu? Artık daha çok kulüp ve müzisyen var. Caz daha ulaşılabilir. Caz hemen sevilecek bir müzik olmayabiliyor. Ancak iyi yorumlar ile insanlar caz müziğini kabullenebiliyorlar. Bilgi Üniversitesi’nin olumlu etkisi oldu bunda. Genç pek çok iyi müzisyen yetişti. Şimdi gerçekten cazı bilen, iyi çalan müzisyenlerin sayısı daha fazla. nsanlar iyi çalınmış caz ile karşılaştıklarında da cazı daha çok seviyorlar. Albümünüzün çıkış hikâyesi nasıldı? smi neden Yazısız? Turgut Alp Bekoğlu ve Genco Arı’yla Nardis’te bestelerimi çalıyorduk. Turgut o dönem rahmetli Tanju Duru’nun stüdyosunda kayıtlar yapıyordu. Bana da bestelerimi orada kaydetmeyi önerdi. O dönem Londra’da yaşadığım için sık gelip gidemiyordum. Bu yüzden uzun zamana yayılmış bir kayıt süreci oldu. Tanju vefat edince de albüme devam edemedim. Bestelerim de 19992004 aralığına ait. Amcamın Akbaba dergisi koleksiyonuna bakardım hep çocukken. Konuşma olmayan karikatürlerin altında yazısız yazardı. Sanatçının, çizginin kendini anlattığını böylece vurgulaması dikkatimi çekerdi hep. Ben de müziğimi orada görebilmek istiyorum. Müziğin kendini anlatabildiği, sesin buna yettiği, açıklamaya gerek kalmayan bir müzik. G A On yıllık bir müzik serüveni... lki 2002 yılında gerçekleştirilen Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali 1017 Nisan tarihleri arasında onuncu kez yapılacak. Genel Sanat Yönetmenliği’ni Hüseyin Başkadem’in üstlendiği festival zengin bir programla onuncu yılını kutlayacak. Anadolu’nun en uzun soluklu festivaline her yıl olduğu gibi bu yıl da yerli ve yabancı pek çok müzisyen konuk olacak. Festivalin okul söyleşileri bölümünde de çok sayıda kültür sanat insanı Afyonkarahisar’da ağırlanacak. Festival çerçevesinde Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali Onuncu Yıl Onur Ödülü de verilecek. Ödül, Ahmet Say’a sunuluyor. Say’a ödülü gerek Türk müziğine yaptığı büyük hizmetler, gerekse Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nin başlangıç dönemi ve sonrasında adeta şehrin “fahri sanat elçisi” gibi uğraş vermesi nedeniyle verilecek. Festivalin açılış konseri bugün gerçekleştirilecek. AL DEN Z Açılış Konseri’nde USLU Türkiye’nin ilk “özel, akademik, uluslararası sanat topluluğu” Bilkent Senfoni Orkestrası ile Çek flüt sanatçısı Anna Stavelova ve arpçi Çağatay Akyol Mozart’ın Do Majör Flüt Konçertosu’nu seslendirecekler. 2009 yılında UNICEF yi Niyet Elçisi seçilen Bilkent Senfoni Orkestrası’nı, orkestranın sanat yönetmenliğini de yürüten Bilkent Üniversitesi Müzik Bölümü Başkanı, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekan Yardımcısı Şef Işın Metin yönetecek. Konçertoyu seslendirecek sanatçı Anna Stavelova çok sayıda uluslararası ödüle sahip, Lyon Operası orkestrasının yanı sıra pek çok önemli orkestrada da birinci flüt olarak görev alan ve solo sanatçı olarak da önde gelen orkestralarla çalan yıldız bir isim. Açılış konserinde Anna Stavelova ile birlikte sahne alacak bir diğer önemli isim ise Türkiye’nin en önde gelen arpistlerinden, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası solo arp sanatçısı Çağatay Akyol. Heyecanla beklenen konserlerden ilk akla gelenler; Michaela Wdowková Viliam Gräffinger kemanpiyano ikilisi ve iddialı müzik kariyerlerine sahip müzisyenlerden oluşan bir üçlü; Lucie Steiner Klarnet Üçlüsü. Üçlüde, Çek klarnet sanatçısı Lucie Steiner’in yanı sıra, çellist Štepán Drtina ve piyanist Jirí Pešek yer alıyor. Avrupa’nın pek çok ülkesinde sıklıkla solo resitaller veren ve önemli orkestralarla çalan piyanist Hana Vlasáková ile flütçü Anna Stavelova bu kez de Afyon’da ikili bir konser verecekler. Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nin yeşerttiği ortamda yetişenlerden biri, Afyonlu genç yetenek Ege Ulu ilk profesyonel piyano resitalini festivalde gerçekleştirecek. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bale lköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi olan Ulu, ilk mini konserini de yine 2008 yılındaki Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde vermişti. Bu yılki festivalin en önemli özelliklerinden biri her biri solist olarak öne çıkan sanatçıların resitallerine ağırlık verilmesi. Güney Koreli piyanist Hyun Sook Tekin de onlardan biri. Ustalıklarını, kurdukları CSO Cello Quartet ile birleştiren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın yetenekli ve başarılı dört genç viyolonselcisi de festivalin konukları arasında olacak. Onur Şenler, brahim Aydoğdu, Yaz Irmak ve Köklü Yiğit Tan’dan oluşan topluluk da Afyonkarahisar’da. 10. Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde her yıl olduğu gibi bu yıl da konserlerin yanı sıra, sanat ve kültür söyleşileri, atölye çalışmaları, sergiler, kitap stantları gibi pek çok etkinlik yer alacak. Tren Garı’nda açılacak olan Tan Oral 10. Yıl Müzik Karikatürleri Sergisi bunlardan biri. Festival kapsamında Afyonlu çocuklar ve gençlerle okul söyleşilerinde bir araya gelecek kültür Afyon Klasik Müzik Festivali Semplice Quartet (solda). Jirí Pešek (üstte). dünyasının önemli isimleri ise şöye; Hale Soygazi, Deniz Türkali, Gülsen Tuncer, Köksal Engür, Görkem Yeltan, Akasya Asıltürkmen, Tan Oral, Cemil Kavukçu, Murat Gülsoy, ncila Bertuğ, Engin Ayça, Mehmet Güleryüz, Asuman Kafaoğlu Büke, Aydın Büke... Klasik Müzik Festivali onuncu yılına girerken, Prag Afyon müzik dostluğu da bu yıl altıncı yılını kutluyor. ki şehir Anadolu’nun bu en uzun soluklu festivali ile medeniyetler arası dostluğun en güzel örneği. Bundan altı yıl önce Türkiye’den müzisyen, eleştirmen, basın mensubu ve sanatçıların 2005 Prag Open Caz Festivali’ne katılmalarıyla başlayan PragAfyonkarahisar şehirleri arasındaki bu müzikal dostluk Klasik Müzik Festivali ile daha da perçinlendi ve aktif katılımlarla farklı bir ivme kazandı. Afyonkarahisar Festivalleri inisiyatifiyle başlatılmış olan bu sivil sanat hareketinde, karşılıklı iyi niyet ve özverili çabalarla festivalin temel hedefleri arasında bulunan kültürler arası diyalogda önemli bir aşama kaydedildi. Afyonkarahisar Prag müzik ve sanat işbirliğinde, her yıl katılan müzisyenlerin ve verilen konserlerin sayısı artıyor. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle