26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ŞUBAT 2010 / SAYI 1246 7 Anarşist bir oyuncu... Avrupa Yakası’nın Selin’i ve Bez Bebek’in Nana’sı deneyimlerine sunuculuğu da ekledi. “Evrim Akın’la Uzman Avı” ile her gün ekranlarda olan oyuncu, yeni gelen sohbet programı teklifini değerlendiriyor. İlk dizi rolünü İbrahim Tatlıses tarafından dublajda keşfedilerek alan Evrim Akın, setlerde çalışanların haklarını savunuyor. Çünkü solcu babanın kızı; hak, adalet ve eşitlik kavramlarına çok önem veriyor. vrim Akın, Avrupa Yakası’nın ardından tüm çocukların kalplerini kazandığı Bez Bebek dizisi ve sunuculuğunu yaptığı “Evrim Akın’la Uzman Avı” ile televizyon ekranlarında. Genç oyuncu ile buluşup, serüveni hakkında söyleştik. Hep oyuncu olmak istemesine rağmen, işe dublajla başlamasından, İbrahim Tatlıses tarafından keşfedilip ilk rolünü almasına kadar... Solcu bir ailenin kızı Akın, maalesef o dönemin acılarını çekenlerden. Gece yumruklanan kapılar, alıp götürülen babası, 2 yıllık zoraki ayrılık... Tam da bu yüzden “Babamı kalp krizi değil sistem öldürdü” diyor ya Akın... Şimdi o babasından öğrendiği eşitlik, hak ve adalet kavramlarına sıkı sıkı sarılıyor. Buyrun onun hikâyesine... İlk İzmir Konak Belediye Tiyatrosu’na girdiniz. Buna nasıl karar verdiniz? Çocukluğumdan beri inandığım bir şey vardı. Oyuncu olmak... Hep oyuncu olma hayalleri kurardım. Hayatta hiçbir şeyin eğitimsiz olmayacağına inandığım için de bir şekilde kursla başlayıp sonra bunu devam ettirmek istedim. Bir giriş yapmaktı amacım. Sonuçta hayat bir öğrenme yolu, yaşam boyunca birer öğrenciyiz biz. Sonra İstanbul’a gelip Müjdat Gezen Sanat Okulu’na giriyorsunuz... Evet sınavına girdim ve kazandım. Ama sonra atıldım. Müjdat Hoca “Atılmadı o, kendi gitti” dese de atıldım. Dürüst biriyim ben, bunu saklayacak değilim. Birkaç hoca yeteneksiz buldu beni. Ben dahil sınıfın en yeteneklileri atıldı bence. Sonra küstüm tabii ve çocukluğun verdiği öngörülü olamamayla bir yıl kendi kendime oturdum. Benimle atılan arkadaşlarımın ikisi gidip konservatuvar okudu, ben bir yıl hiçbir şey yapamadım. Bir yılın ardından ne yaptınız peki? Dublaja başladım. Devlet Tiyatroları sanatçısı Ali Düşenkalkar “Bir oyuncunun bunu da öğrenmesi gerekiyor” diyerek beni başlattı. İlk üç ay kulaklıkla sadece dinledim. Sonra bir gün bir senaryoda bir karakterin üzerinde adımın yazıldığını görünce çok sevindim. Hem de başrole yakın bir roldü, bir erkek çocuğuydu... Seslendirmeye başladım ama bir anda biri “Bir dakika, bu senin rolün değil ki. Bu Meltem’in rolü” dedi. Nasıl bir karışıklık olduysa... O sırada yönetmenlerden biri “Keşfettik işte kızı, sonunda sesini duyduk” dedi. Ona tekrar rolü verildi ama beni de keşfettiler o yanlışlık sayesinde. Sonra bana da roller verilmeye başlandı. Bir buçuk yıl kadar orada dublaj yaptım. Peki oyunculuk nasıl başladı? Savaş Özdural ve Erdal Tosun, İbrahim Tatlıses’in bir dizisi için dublaj yapıyorlardı, beni de çağırdılar. İbrahim Tatlıses dublajda keşfetti beni. Özdural ve Tosun’a kim bu kız diye beni sordu ve E “Gel oyna” dedi. İlk önce oynamam dedim, o da “Oynamazsan oynama” dedi ve gitti. Sonra oradakiler bana “Kızım oyna ne olacak? Bir yerden başlaman lazım. Para kazanırsın” dediler ve böylece ilk dizimde rol almış oldum, İbrahim Tatlıses tarafından keşfedilerek... Avrupa Yakası’na girmeniz nasıl oldu peki? Bir televizyon filminde Erkan Akın ile tanıştım ve onun sayesinde Estağfurullah Yokuşu’nun seçmelerine katıldım ve kazandım. Dizi bitince yapımcımız Abdullah Oğuz bir yemek verdi. Orada sonradan Avrupa Yakası’nın yönetmeni olan Jale Atabey Özberk, “Bir sitcom var ama sana göre rol yok maalesef” dedi. Ben o zamanlar hep dramlarda oynuyordum da... “Ama bir bölüm bir şey çıkarsa çağırırım” diye de ekledi. Ben de “Jale aç kalacağım ama bir bölümlük oyuncu olmayacağım” dedim. Çünkü gençliğimden beri bir işin içinde tamamen olmayı ya da hiç olmamayı felsefe edinmiştim. Sonra bana birkaç ay sonra Jale’den “Seçmeler var gelir misin? Çok şık giyin, tak takıştır gel” diye telefon geldi. Ben de hazırlandım gittim ve oldu. Bu “Oha falan oldum yani” gibi lafları da ben buldum. Anadolu yakasında oturuyordum eskiden. Bağdat Caddesi’ndeki kızların taklidini yapardım. “Döneceğim ben sana” falan gibi... Dizide de okuma provasındaydık, benim aklıma bir şey geldi deyip “Oha falan oldum yani” dedim. Onlar da beğenince kaldı öyle. G ŞİRİN GÜVEN Müjdat Gezen Sanat Okulu’ndan atılan Evrim Akın, oyunculuğa dublaj yaparak başlamış. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Babamı kalp krizi değil, sistem öldürdü Pek bilinmiyor ama solcu bir aileden geliyorsunuz... Evet, babam solcuydu. Bana her şeyden önce hak ve adalet duygusunu aşıladı. Sınıfsal farklılıkların kimseyi birbirinden ayırmaması gerektiğini öğretti. İnsanların özünde ve temelinde her zaman eşit olduğunu söyledi. O yüzden ben setlerde çaycımla da oturup yemek yiyorum. Ya da kapıcımın evinde de... Ben ne kadar önemliysem set işçisi de çok önemli. Yaptığımız işler farklı belki ama eşit önemde. O olmazsa şaryoyu kim taşıyacak? Yeni nesilde benim gibi düşünenler var artık. “Starlık” dönemi bitti, kolektif iş yapıyoruz bilincindeyiz. İçinde bulunduğumuz düzende kolektif bilincin farkında mı herkes? Değil tabii. Çünkü biz kapitalizmin bize sunduklarına ve rahatlığa çok fazla alıştık. Artık emek ve işgücü değil, teknoloji ağır basıyor. Ama sistemler zaten çökmesi için vardır ve elbet bunlar da çökecektir bence. Hiç memnun değilim ben içinde bulunduğumuz sistemden. Memnun olsam içimde öfke patlamaları yaşamam. Düzensizlik, sistemsizlik, saygısızlık, ayrımcılık... Bunlardan hiç memnun değilim. Kürtlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmasından da... Kimse ayrıcalıklı değil, hepimiz eşitiz ama ben bunu anlatamıyorum. Mesela sette bana konfor olarak ne sunuluyorsa aynı şeyleri başkaları için de istiyorum. Sette çalışanlar bir istekleri olduğunda bana söylerler zaten hep. Ben giderim bunun için kavga ederim. Gerçekten yapımcıyla burun buuna geldiğim oluyor mesela. Bunlar normal aslında, konuşulacak şeyler de değil. Her şeyin karşısında durabilirim ben. Anarşistim zaten. Bence sınırlar olmamalı. Eşit olunmalı ve farklılıklara izin verilmeli. Benim için ideal sistem bu... Babanızın sayesinde mi hak, adalet ve eşitlik kavramlarının bu kadar farkındasınız? Evet, çok şey öğretti babam bana, harika biriydi. Babamı kalp krizi değil, sistem öldürdü zaten. Ben hâlâ 8’den sonra kapının, telefonun çalmasından tedirgin oluyorum. Çünkü ben 89 yaşımdayken, yani 19861987 gibi bir gece kapımız yumruklarla bangır bangır çalmıştı. Ben de uyandım tabii. Salonun kapı aralığından 810 tane kocaman adamın içeri girdiğini gördüm. Evi altüst ettiler. Her yeri aradılar. Sonra babamı alıp götürdüler. Bir hafta sonra babam eve gelmedi. Geldiğinde her yeri yara bere içindeydi, birkaç dişi dökülmüştü. Perişan bir haldeydi. Annem günlerce pansuman yaptı. İki, üç gün sonra babamı gelip tamamen alıp götürdüler, 2 yıl içeride kaldı. Gençliğinde yaptığı faaliyetler sisteme göre bir hataydı ve onun acısını çektirdiler. O zaman tam anlamıyordum tabii ama babam ölünce çok öfkelendim. Babam hapisten çıktıktan sonra mahvolmuştu, çok perişan oldu. Makine kimya alanında memurdu babam ve hiçbir devlet kurumu ona iş vermedi. İşsiz kaldı, yıprandı ve kalp krizi geçirdi. O yüzden kalp krizi değil, sistem öldürdü... G Ekol Drama’nın yürüttüğü “Güncel Sanat Atölyesi”, çocukların yeteneklerini ortaya çıkarmalarına olanak sağlayacak Yaratıcı dramayla farkındalık bilinci ZUHAL AYTOLUN kol Drama Sanat Evi, 10 yıldır verdiği eğitimlerle yaratıcı drama üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Yaratıcı drama ile tiyatronun karıştırıldığı ortamda aralarındaki farkı özellikle vurgulamak istiyor. Çocuklar, gençler ve yetişkinlerle yapılan derslerin yanı sıra kurumsal eğitimlerle de çalışmalar yürütülüyor. Şimdilerde ise Güncel Sanat Atölyesi ile yine çocukların yaratıcılığını geliştirme amacıyla yola çıkıyor Ekol Drama. Atölyeyi ve Ekol Drama’nın çalışmalarını Ayla Algan’la konuştuk. Rahmi M. Koç Müzesi ve Ekol Drama işbirliğiyle Haliç kıyısında yer alan Fenerbahçe Vapuru’nda yapılacak olan ressam Ömer Yiğit Aral’ın yürüteceği atölye çalışması, öncelikle çocukların yaratıcılıklarını geliştirmeye odaklanıyor. 14 Şubat’ta başlayacak ve 711 yaş arası öğrencilere yönelik olarak yapılacak Güncel Sanat Atölyesi, “Resmin Eğitsel ve Deneysel Fonksiyonları E Ayla Algan. Fotoğraf: Vedat Arık Üzerine Çalışma” ve “Mixed Media ve Teknikleri” olarak iki ana başlıkta gerçekleşecek. Üç ay sürecek atölye sonucunda ortaya çıkan çalışmaların ise Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmesi düşünülüyor. Aslında bu atölye, Ekol Drama’nın çalışmalarından yalnızca biri. Ancak Algan, 10 yıldır özellikle çocukların üzerine eğildiklerini dile getiriyor. Algan, bedenin zihne, zihnin bedene yaptığını çocuklar üzerinden gözlemleyebildiklerini anlatıyor: “Çocuğa özel egzersiz yaptırıyoruz. Yaratıcı edimlerini örtmemeleri için de burası ‘eğlence okulu’ diyoruz.” Çocuklarla yaptığı çalışmaların ailelere dek uzanmasından memnun Algan. “Günümüzde geniş aileli, konak ilişkileri yok olduğu için yalnızlık ve monotonluk başlıyor. Kalabalık ailelerin katalizör görevi ortadan kalkıyor” diyor. Eve bilgisiyar masasına bağımlı hale gelen günümüz çocuklarını ise üretime yönlendirdiği gibi kültür sanat ürünlerini de doğru yorumlamaya ve anlamaya sevk ediyor çalışmalar. Çocukların kişilik gelişimi için önemli çalışmaların yapıldığı Ekol Drama’da yok olan kavramlar ve anlam değiştiren sözcükler de karşılık buluyor; hem de Algan’ın özellikle vurguladığı gibi stereotip yaşamlar yaratmanın önüne ket vurularak. Yaratıcı drama, eğitimle farkındalık geliştirme konusunda önemli bir etken. Gençler ve yetişkinlerde de aynı derecede hassasiyet gösteriliyor. Ayrıca bir de kurumsal eğitimler veriliyor. Böylece kendini ifade, takım çalışması, özgüven gibi kurumların çalışanlarına vermek istedikleri mesajlar aktarılabiliyor. Algan yapılan tüm çalışmaları ‘zihin restorasyonu’ olarak tanımlıyor. Böylece “kendi geminin dümeni kendin ol” mesajı verdiklerini söylüyor. Bir de dikkat çeken çalışmaları arasında “Sahnedeyim” projesi yer alıyor. Sahneye merak salmış herkesin katılabildiği bu proje ile 4 aylık bir eğitimin ardından oyun sahnelemek mümkün. Algan, üretimden besleniyor, çalışmadan duramıyor. Ekol Drama’nın diğer eğitmenleri de Algan gibi hem farkındalık bilinci yaratmaya hem de yaratıcılığın önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyor. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle