01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 7 ŞUBAT 2010 / SAYI 1246 ATAOL BEHRAMOĞLU Çehov’a sevgiyle âzım Hikmet “otobiyografi”sinde sevdiği kadınları deli gibi kıskandığını söyledikten sonra “şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile” der. “Haset etmek” kavramı sözlüklerde, kıskanmak, çekememezlik sözcükleriyle karşılanıyor. Eğer anlam sadece buysa, Nâzım gibi bir adama “haset” zaten yakışmazdı. Ama bence o, “haset” kavramını daha çok, kıskanmanın yanı sıra, imrenmek, özenmek anlamlarıyla da kullanıyor. Şarlo’ya bile imrenmedim, Şarlo’nun yaratıcılığına bile özenmedim demek istiyor... Ama neden Şarlo? Neden, söz gelimi Baudelaire, Puşkin, Shakespeare ya da bir başka şair değil de Şarlo? Nâzım burada iki şey birden yapıyor. Bir sanatçı, yaptığı işin özgünlüğüne inanıyorsa, aynı alanda ürün veren bir sanatçıya hayranlık duyabilir, ama onu kıskanmaz. Kıskanılan, imrenilen, haset edilen kişinin şair olmaması bu bakımdan anlaşılır bir şeydir. İkinci olarak, bu dizede Nâzım Hikmet, “haset etmedim” derken dolaylı bir yolla Şarlo’ya duyduğu hayranlığı dile getirmiş oluyor. Şimdi, haklı olarak, buraya kadar söylenenlerin Çehov’la ilgisi ne diye sorabilirsiniz... Ceren Necipoğlu: Kitap gibi müzisyen Ceren Necipoğlu uluslararası bir arpistti. Geçen haziranda Brezilya’dan bir konser sonrası dönerken uçağı Atlantik Okyanusu’na düştü. Şimdi Kalan Müzik’ten çıkan, öğrencilerinin, müzisyen arkadaşlarının hazırladığı “Bir Kitap Gibi” albümüyle anılıyor. Rio Arp Festivali ve Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali de onun anısına düzenleniyor. N *** Hayranlık duyduğum pek çok şair, pek çok yazar, pek çok ressam, müzisyen, tiyatro yazarı vb. var... Anton Çehov da bunlardan biri... Hatta belki, bütünüyle Tolstoy’a, Puşkin’e, Gorki’ye duyduğum hayranlık ona duyduğumdan daha fazla olabilir. Fakat Anna Karenina gibi bir roman, Gorki’nin öyküleri tadında öyküler yazabilmeye özenmedim. Puşkin’in dehasını kıskanmadım... Kendi yazarlık alanımdan örnekler verecek olursam, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, ya da Neruda’nın Canto General’i gibi bir şey yazabilmeyi hep hayal ettim; ama bu büyük yapıtların şairlerine de sadece hayranlık duydum. Fakat Çehov’un, birkaç oyunuyla; “Martı”, “Vişne Bahçesi”, “Üç Kızkardeş” ve bu üç oyun ölçüsünde olmasalar da “İvanov” ve “Vanya Dayı” ile yarattığı imgelere, hayranlığın da ötesinde, kıskançlığa benzer bir şeyler duyduğumu gizleyemem.... *** Her biri altmışyetmiş sayfalık küçük oylumlu oyunlar. Fakat içlerinden nasıl bir yaşamsal canlılık yükseliyor. “Martı”nın yeri, şiirselliği ve imgenin güçlülüğüyle, bence hepsinin üzerindedir. Tolstoy’un Karenina’sında sayısız yan öğelerden biri olarak geçen bir konu (müflis toprak sahibinin, mülkünü daha alt tabakadan birine ucuza satmak zorunda kalışı), “Vişne Bahçesi”nde ölümsüz bir imge değeri kazanıyor. Hiçbir şairi, en çok hayranlık duyduklarımı bile kıskanmadım. Onlarla kimi kez ölçündüğümü kabul ederim... Ama onlara kıskançlık duymadım. Haset zaten aklımdan geçmez. Fakat “Martı”ya, “Vişne Bahçesi”ne ve derece derece öteki Çehov oyunlarına duyduğum sevgi ve hayranlığın sınır tanımazlığını gizleyemem... *** Onlarda görünüp kaybolan hayatların hakikiliği beni acıtıyor... Perde açılıp ilk sözler duyulduğunda, sanki o zamana kadar uyuklamakta olan hayat silkinip uyanıyor ve kaçınılmaz sona doğru yürüyüşüne başlıyor... Hüzün, duygu, mizah, incelik, kabalık, sıradanlık, olağanüstülük, ruhlarımızın ve bütün bir hayatın en yüzeysel yanlarıyla en bilinmez derinlikleri, tıpkı hayatlarımızın kendisi gibi, sıkıştırılmış bir zaman dilimi içinde, ama her şeye karşın eşsiz, benzersiz, yerine başka hiçbir şey konulamayacak varoluşunu gerçekleştiriyor... Sahnedeki başka hayatları izlerken bize kendi hayatlarımızın hakikiliğini anımsatan Anton Pavloviç Çehov’a doğumunun yüz ellinci yılında sevgiyle... G [email protected] ESRA AÇIKGÖZ H er şey, ezgilere tutkun küçük Ceren’in bir defter kapağında gördüğü arp çalan kız resminin büyüleyici güzelliğine hayranlığı ile başlamıştı. Haziranda Atlantik Okyanusu’na düşen uçak kazasında kaybettiğimiz arpist Ceren Necipoğlu’nun ailesi böyle anlatıyor kızlarının hikâyesini, “Konservatuvarın hazırlık sınıfından İndiana’daki yüksek lisans yıllarına, oradan da Anadolu Üniversitesi’ndeki eğitimciliğine kadar uzanan çalışmaları bizlere de müzik odaklı bir yaşam armağan etmişti. Arpının tellerinden dökülen ve onun gözlerinde parıldayan sevgi çiçekleri ile bir kat daha güzelleşen billurlaşmış sesler yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olmuştu”. Ceren Necipoğlu için öğrencileri, müzisyen arkadaşları, Arp Sanatı Derneği bir konser verdi. Kalan Müzik’ten çıkan albümü de tanıtıldı: “Bir Kitap Gibi...” Albüm adını, arpist Şirin Pancaroğlu’nun Necipoğlu’nu ve müziğini anlatışından alıyor. “Beni etkileyen unsur, parçaların bireysel güzellikleri bir yana” diyor Pancaroğlu, “her birinin içerik bakımından derinliği ve yan yana gelişlerinden doğan bütünlük hissi olmuştu. Bu anlam derinliği bana sanki müzik dinlemenin yanı sıra bir kitap da okurmuş hissini yaratmıştı”. Albüm, Necipoğlu’nun konserlerde alınmış canlı kayıtlarının yanı sıra, Uluslararası Rio Arp Festivali’nde seslendirdiği repertuvarın, öğrencileri ve meslektaşları tarafından seslendirilmiş stüdyo kaydının yer aldığı 2 CD ve bir kitaptan oluşuyor. Kitapçıktaki program notları, dinleyicisine Necipoğlu’nun ayak izlerini takip etme, hangi parçayla nerede, nasıl karşılaştığını anlama şansı da tanıyor. Necipoğlu’nun adı, Brezilya ve Türkiye’de iki ayrı festivalde de yaşatılacak. Brezilya’da düzenlenen Rio Arp Festivali yetkilileri, önümüzdeki yıl beşincisi gerçekleşecek etkinliği Necipoğlu’nun adına düzenleme kararı aldı. Bu yıl 12 Temmuz31 Ağustos arasında düzenlenecek Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali de Necipoğlu’na adanacak. Uzun lafın kısası, Ceren Necipoğlu’nun adı sık sık karşımıza çıkacak daha. Gönül isterdi ki bu ölmeden önce olsaydı… Peki geç de olsa onu tanımaya ne dersiniz? ÖĞRENMEK, ÖĞRETMEK VE MÜZİK... Fatma Ceren Necipoğlu, 1973 doğumlu. 1984’te İstanbul Pendik Merkez İlkokulu’ndan mezun oluyor. İstanbul Alman Lisesi orta kısmında eğitimine devam ederken, ailesinin bahsettiği defter kapağındaki arp çalan kız resminin yarattığı büyünün peşine düşüyor. Müzik eğitimine, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yarı Zamanlı Arp Bölümü’nde başlıyor. Boğaziçi Üniversitesi MütercimTercümanlık Bölümü’nden diplomasını alıyor ama müzik hep aklında. Bir süre arpist Şirin Pancaroğlu ile çalışma fırsatı yakalıyor. Yükseklisansında artık enerjisini tek alana kanalize ediyor, müziğe ama ille de arpa. Burs kazanarak gittiği ABD’de Louisiana Eyalet Üniversitesi’nin Arp Sanat Dalı yüksek lisans programını bir yılda tamamlıyor. Ardından Adını sonsuzluğa taşımak istiyoruz Ceren Necipoğlu, müziğiyle olduğu kadar öğretmenliğiyle de iz bırakıyor ardında. Eskişehir’in ilk arp öğrencilerini yetiştiriyor, katıldıkları uluslararası yarışmalarda dereceler alan öğrencileri ile yurtiçi ve yurtdışında adından övgüyle söz ettiriyor. “Bize değer, görgü, ahlak, sabır ve daha nicelerini öğreten, hem hayat hem akıl hocamız” diyerek anlatıyor öğrencileri onu. “Yedi senedir hayatımızın içinde belki de en önemli yerinde, en değerlisiydi. Hakkını ödemek imkânsız olsa da hedefimiz onun adını yaşatarak en azından bir ucundan onu sonsuzluğa taşımak. İstekleri, fikirleri, yönlendirmeleri ve bize kattıklarıyla gerçekleştirmek istedikleri için elimizden geleni yapacağız. Yeri asla doldurulamaz ve onu yaşatmak, adını sonsuzluğa taşımak bize en büyük mutluluk olacaktır. Yanımızda olmasa da bizimle olduğuna gönülden inanıyoruz”. G C M Y B C MY B Ceren Necipoğlu pek çok yarışma ve festivalden ödül alan öğrencileri ile birlikte... da dünyanın en saygın müzik fakülteleri arasında yer alan Cleveland Müzik Enstitüsü, Rochester Üniversitesi Eastman Müzik Fakültesi, Michigan Üniversitesi Ann Arbour Müzik Fakültesi ve İndiana Üniversitesi Müzik Fakülteleri’nin arp sanat dalı yüksek lisans programlarına burs kazanarak çağrılıyor. Seçimini, Indiana Üniversitesi Müzik Fakültesi’nden yana kullanıyor. Dünyaca ünlü arpist ve pedagog Susann McDonald’ın sınıfında arp sanat dalında master derecesini alıyor. “Ceren tam da ne yapması gerektiğini hayal edip, sevgili arpıyla yüksek seviyede performans gösterip, uluslararası düzeyde bilgiyle, Türkiye’de yeni bir nesili besliyordu. Tüm dünya arp toplumunun ve benim uzun süre hafızalarımızda olacak ve özlenecek” diyerek anlatıyor onu McDonald. Judy Loman, MarieClaire Jamet gibi virtüözlerle arp, Christian Lardé, Dennis Parker, Thomas Robertello, Kate Lukas gibi tanınmış ustalarla oda müziği çalışıyor. Bir yandan da CRR Senfoni Orkestrası, Akdeniz Gençlik Orkestrası, Louisiana E. Üniversitesi Senfoni Orkestrası ve Opera Topluluğu, İndiana Üniversitesi Senfoni Orkestraları, Ohio Light Opera Orkestrası, Columbus İndiana Philharmonic ile çalışıyor. Yüksek lisans mezuniyetinin hemen ardından bir yıl boyunca Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nda Türk ve yabancı pek çok şef ile çalışma, CD kaydı ve festival konserlerinde yer alma şansı yakalıyor Necipoğlu. Aynı yıl Fransa’da Academie Musicale de Villecroze adlı kurumda arpist MarieClaire Jamet’nin verdiği ustalık kurslarına, farklı ülkelerden davet edilen 12 apristten biri oluyor. Sıra eğitmenliğe geliyor. 2002’de Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Arp Sanat Dalı eğitimini başlatma görevini üstleniyor. Hep kendini geliştirmenin peşine düşüyor Necipoğlu. Çağdaş yapıtları yorumluyor. Hasan Uçarsu ve Garrett Byrnes’ün solo arp için yazdıkları yapıtların dünya ve Avrupa prömiyerlerini ABD’de Necipoğlu gerçekleştiriyor. Bu yapıtları icra etmek için Cenevre’deki 8. Dünya Arp Kongresi’ne davet ediliyor, buradaki performansı ona “dinamik, üstün bir arp icracısı” ünvanını kazandırıyor. Necipoğlu’nun gerçekleştirdiği kayıtla Byrnes’ün kendisine ithaf ettiği “Visions in Twilight” yapıt, 2004’te uluslararası en saygın arp yarışmalarından biri olarak kabul edilen USA International Harp Competition’ın çağdaş yapıt kategorisi için seçiliyor. Arpıyla dünyayı dolanıyor Necipoğlu, Avrupa, ABD, Ortadoğu, Kuzey Afrika... 20. yy arpflüt oda müziği konserleri, arpney buluşması ve ünlü korno sanatçısı Turgay Hilmi ile birlikte 20. yy’da bestelenmiş özgün kornoarp yapıtlarını seslendirdiği ikili konserler gerçekleştiriyor Türkiye’de. Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası ve Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestraları eşliğinde solist olarak konserler veriyor. 200506 konser sezonunda Bilkent Senfoni Orkestrası ile birinci arpist olarak çıkıyor sahneye. Aynı orkestra ile Galatasaraylı Besteciler CD’sinin kaydında yine birinci arpist olarak yer alıyor. Uluslararası bir kariyere sahip olan, İranlı besteci Amir Mahyar Tafreshipour’un “A Persian Reflection” (2006) adlı arp konçertosunun Türkiye prömiyerini 2009’da Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası eşliğinde seslendiriyor. Son konserini, Brezilya’da Mayıs 2009’da düzenlenen 4. Rio Arp Festivali’nde gerçekleştiriyor, iki solo resital veriyor. Dönüş yolunda uçağı kaza geçiriyor, Atlantik’e düşüyor. Geriye başarıları, 60’ın üzerinde verdiği konserleri, öğrencileri kalıyor bir de “Bir Kitap Gibi” albümü… G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle