Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 KASIM 2010 / SAYI 1285 9 Yoksul evde şiddet daha fazla IŞIK KANSU Çocuk ve şiddet üzerine bilimsel çalışmalar yapan sosyal antropolog, Ankara Üniversitesi Kültür Şube Müdürü Meryem Bulut, söylenenin tersine çocuklarımıza gözümüz gibi bakmadığımız kanısında. Aile içinde çocuğa şiddet uygulamanın “cahillik” olarak değerlendirilemeyeceğini belirten Meryem Bulut’a göre, şiddet uygulamanın bir eğitim şekli değil, suç olduğuna dair kültürel değerlerin ön plana çıkarılması gerekiyor. Bulut ile uzmanlık alanı ve çocuklara yönelik şiddet üzerine konuştuk. Siz sosyal antropologsunuz. Uzmanlığınızın özellikle günümüz açısından işlevselliğini açıklayabilir misiniz? Sosyal antropoloji her şeyden önce bir kültür bilimidir ve yaşamdaki her şey konusudur. Bir toplumu değerlendirmek için hem bütün bir yapıyı hem de toplumun iç dinamiklerini analiz etmek gerekir. Her toplumda hem ortak hem de farklı etnik gruplara ait örneğin çocuğa karşı şiddet uygulama konusunda olduğu gibi çeşitli gelenek ve görenekler vardır. Bu gelenek ve görenekler kendiliğinden ortaya çıkmazlar. Sosyoekonomik koşulların yansıması olarak içinde yaşadığımız toplumda varlıklarını sürdürürler. Bazıları yanıtını aramaya yönelik bir ortaya çıktıkları dönemdeki hazırlık süreci oldu. işlevselliklerini yitirmiş Yapılandırılmamış sorular olabilirler. İşlevselliklerini yitiren kullanarak, çocukların geleneklerin kimse neden kendilerini rahatlıkla ifade ortaya çıktığını bilmez ama edebilecekleri araştırma varlıklarını sürdürürler. Bunların olmasına çalışıldı. kökeninin açığa çıkartılması Aynı çalışmanızda, çocuğa gerekir. yönelen şiddette, babalar ve Ankara Altındağ’da annelerin tavırlarında ekonomik yaptığınız bir alan çalışması ve kültürel gelişmişlik açısından üzerinde temellenen “Şiddet ve ayrımlar saptamışsınız. Çocuk” adlı çalışmanız öncesi Örneğin, gecekonduda oturan Meryem Bulut gerçekleştirdiğiniz düşünsel ön babalar, çalışmayan annneler hazırlıktan söz edebilir misiniz? çocuklarına daha fazla şiddet Şiddet ve Çocuk adlı araştırma, hocam Pof. uyguluyorlarmış. Herhalde buna “cahillik” deyip Dr. Zafer İlbars’ın önerisi ve katkısı ile geçemeyiz, değil mi? gerçekleşmiştir. Araştırmada önemli olan Aile içinde çocuğa şiddet uygulamayı çocukların kendi dillerinde yaşadıklarını “cahillik” olarak değerlendiremeyiz. İnsanlar, tanımlamalarıydı. Yaşadıkları aile içi şiddeti, sosyal çevrelerinden yalıtılmış olarak şiddet sonrası yaşadıkları duygularını nasıl yaşamadıklarından, bölgesel, etnik, toplumsal ve tanımlayacaklardı. Ailelerine yönelik öfkeleri var ekonomik koşullar, çocuk yetiştirme örüntülerini mıydı? Geleceğe yönelik hayallerini kendi dolayısıyla çocuğa şiddeti etkilemektedir. dillerinde nasıl ifade ediyorlardı. İnsanın Çocuğa şiddet uygulamanın arkasında işsizlik ve doğasında var olmayan şiddeti kendileri düşük gelir düzeyinin yanı sıra şiddetin uyguluyor muydu? Şiddet uygulaması çocukların gerekliliğine yönelik kültürel inançlar yatmaktadır. cinsiyetlerine göre farklılaşıyor muydu? Şiddet Tüm ailenin aynı odayı hatta aynı yatağı paylaştığı nedenleri hangi konularda yoğunlaşıyordu. gecekondu tipi evlerde yaşayan ve işsiz olan Sosyoekonomik düzeyin yanı sıra kültürel anne ve babalar, çocuklarına daha fazla şiddet değerler, şiddetin uygulanmasında ve uygulanma uygulamaktadırlar. Yoksulluk, işsizlik, düşük biçiminde farklılık yaratıyor muydu? Bu soruların eğitim düzeyi iç içe geçtiğinde şiddet kısır bir ADNAN BİNYAZAR Çocuk ve şiddet üzerine çalışmalar yapan sosyal antropolog Meryem Bulut, aile içinde çocuğa uygulanan şiddetin cahillik olarak değerlendirilemeyeceğini söylüyor. Bulut, eğitim düzeyi ve ekonomik durumun şiddetle doğrudan ilintili olduğunu anımsatıyor. döngüye dönüşmektedir. Üstelik uygulayanın, bir zamanlar kurban rolünde olduğu bir kısır döngü olmaktadır. Bu döngüyü tersine çevirecek koşullardan birisi kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi ve çalışma yaşamlarının olmasıdır. Bu durum kadınların yalnızca aile içi şiddete karşı değil, yaşamın her alanındaki şiddete karşı duruşlarını oran olarak yükseltmektedir. Tek başına kadın eğitimi yeterli midir? Kesinlikle yeterli değildir. Ancak şiddete karşı duruşun önemli bir yönüdür. Çocuklarına “gözü gibi bakan” bir halk neden özellikle son 3040 yıldır şiddete kapılıp gitti sizce? Bu halk çocuklarına gözü gibi bakmamıştır. Geçmişte yalnızca bu halk değil başka halklar da çocuklarına gözü gibi bakmamıştır. Tarihsel süreçte çocukluk için övünülecek deneyimler yoktur. “Dayak cennetten çıkmadır”, “Kızını dövmeyen, dizini döver”, “Annelerin vurduğu yerde gül biter” özdeyişleri bunların göstergeleridir. Ülkemizde çocuklar, aile ortamlarında, okullarda ve çalıştıkları yerlerde “eti senin, kemiği benim” anlayışına uygun olarak cezalandırılmışlardır. Çocuğa karşı özenli davranmak orta ve üst sınıftaki insanlara özgüdür. Son yıllarda şiddetin sıklıkla gündeme gelmesi değişmenin göstergeleridir. İnsanların algılarının değiştiğini söyleyebiliriz. Geçmişte şiddet olarak görülmeyen davranışlar şiddet olarak görülmeye başlamıştır. G Yaratıcılığı kurutmak O nlarca resim öğretmeninin ayrı adlarla, ama aynı metinden oluşan iletileri geliyor. Görsel sanat öğretmenlerinin bu iletileri, ilgili ya da ilgisiz çok kişiye gönderdiklerini sanıyorum. Ne var ki, sorunları da, özenle hazırladıkları metinleri de basında beklenen yankıyı uyandıramadı. Hoş, basının böyle küçük işlerle(!) uğraşacak pek vakti de yok! Varsa yoksa saldırı, onu bunu karalama, bir sansür kurulunun oluşumunu istemeye varan düşünce sapkınlığı... Resim öğretmenlerinin haklı oldukları bir konuda böylesine örgütlü davranışları övgüye değer. İleri sürdükleri konuda gerekçeleri sağlam, isteklerinde de haklılar. Onların isteklerini yazı konusu etmemin, bunun dışında bir başka nedeni de var. Aşağıdaki alıntıda da görüleceği gibi, öğretmenler amaçlarını gerçekçi verilerle açıklayan, özenle hazırlanmış sağlam bir metin koymuşlar ortaya. Bu içerikli metinde öğretmenler, anaokulundan 12. sınıfın sonuna kadar resim derslerinin haftada 1 saatten 2 saate çıkarılmasını istiyorlar. Gerekçelerini de sağlam bir düşünsel temele oturtuyorlar: “Ben Görsel Sanatlar/Resim öğretmeniyim. Yani sanat eğitimcisiyim. Yani görsel düşünme eğitimcisiyim. Yani bu düşünce biçiminin, duygu ve düşüncelerin aktarılmasına olanak sağlayacak ikinci bir dili (görsel dili) öğretmeye çalışan bir eğitimciyim. Yani sağlıklı, kültürlü, sorgulayan, çözüm ve fikir üreten, akıl yürüten, kendinin ve etrafında olup bitenlerin farkında olan, estetik beğeniye ve algıya sahip, hayal edebilen, başkalarının hayallerine saygı duyan, hoşgörülü, barışçıl, doğayı seven ve koruyan, bilimsel eğitimini yaratıcılıkla destekleyen, ufku geniş, güzel düşünen, güzele dönüştüren bireyler yetiştirmek için çabalayan öğretmenim. (...) Çocuklara, gençlere, topluma ilişkin sorumluluklarım var benim. Her öğrencimi ressam yapmak için değil! Daha güzel bir dünya için...” Yeni program bunu öngörüyor; uygulamada eski izlenirse bir gelişmeden söz edilebilir mi? Ayrıca, “milli” adı altında dinselliğe dönüştürülen bir eğitim ortamında bu tepkiler iyi bir gelişme. Ne var ki sanata, yaratıcılığa kapılarını kapatan bir eğitim anlayışını yerleştirmeye çalışan çağdışı kafaların; metinde geçen “görsel dil” kavramını algılayıp, iletide sıralanan görüşlere kulak vereceği kanısında değilim. Eğitimin kültürsüz kişilerin güdümünde yozlaştırıldığı bir ülkede, insanı aydınlığa erdirecek temel kalelerin bir bir yıkıldığının, toplumu sayrılığa varan bir kötümserliğe ittiğinin farkında olan var mı?.. Eğitimde, yetenek gelişimini sağlayacak etkinlikte uygulama alanları açılmadıkça, insanın yaratıcılığı kabuk bağlar, yetkinlik fosilleşmiş beyinlerin eline geçer. Uygulamada, öğrencinin kuramsal, yaratıcı ve uygulayımcı yönünün geliştirilmesi temel amaçtır. Bu olmadı mı, toplumda aydınlanma bilinci yaratacak ne bilim adamı, ne sanatçı, ne üretken beyinler yetişir. Onun için, bizde, öğretmenlerin sıraladıkları “sorgulayan, çözüm ve düşünce üreten, estetik beğeniye ve algıya sahip, hoşgörülü, barışçıl ve doğayı seven ve koruyan, ufku geniş” nitelikte insan az yetişiyor. Yetişse de, kurulu düzen en başta onların kökünü kurutmaya çalışıyor. Mantığı, düşünceyi, yaratımsal birikimi geliştirici eğitim alanlarından yoksun bir toplumun çağdaşlığı da tartışmalıdır. O koşullarda değer yargıları çağdaş değerlerin değil, çağdışı kalmış geleneklerin yörüngesine girer. G binyazar@gmail.com Oyna, keşfet, öğren! Çocuklar, bilgisayarı da televizyonu da çok seviyorlar. Onları, ikisinin karşısından da kaldırmak zor. Ama kendileriyle oyun oynamaya hazır annebaba bulduklarında, bunu her şeye tercih edebilirler. İçeriği Özel Sezin Okulu’nun öğretmenlerince hazırlanan 4xsekiz Eğitici Oyun Kartları Serisi, evde birlikte zaman geçirmek için çok iyi bir seçenek oluşturuyor. Bu kartları hazırlayanlar diyor ki; “Oyun hayatımızın FİGEN en eğlenceli zamanıdır. ATALAY Her yaşta oyun oynanabilir. Oyun, güzel zaman geçirmek içindir. Merak uyandıran bir oyuna başlarken farkında olmadan öğreten oyun, öğrendiğini fark ettikçe özgüven duygusunu geliştirir. 4xsekiz’i ailesi ve arkadaşlarıyla oynayan çocukların, oyundan aldığı hazla sıkılmadan ve bıkmadan tekrar yaptığı için kazanımları verimli ve kalıcı olacaktır düşüncesindeyiz.’’ Oynakeşfetöğren 4xsekiz eğitici oyun kartları, çağdaş yaşamın bilgi zenginliğini yüz yüze oynanan eğlenceli bir oyuna taşımayı amaçlıyor. Araştırma yapmanın internete girmekle, dönem ödevinin “kopyalayapıştır”la anlamdaş olmaya başladığı şu günlerde, hem çocuklar hem yetişkinler için eğlenerek öğrenmeyi sıcak bir sosyal ilişkiye dönüştürmeyi hedefliyor. Cep boyutlarında olan oyun kartları kurgusu basit, içeriği zengin sorularla sıra dışı bilgiler aktarıyor. Oyun, yalnızca yalın bir bilgi aktarımını değil; bilim, uzay, doğa, tarih, çevre, sanat ve edebiyat alanında bilinç oluşturma ve duyarlılık yaratma amacını da taşıyor. G Uzayın Sırları ve Gizemli Antik Çağ Uzayın Sırları oyunu, Mayıs 2010 tarihine kadar yayınlanmış bilimsel kaynaklar doğrultusunda hazırlanmış. Çocuklar, 4xsekiz Uzayın Sırları oyunu ile astronotların yaşam koşullarını, mekikleri, roketleri ve uyduları, uzaydaki ilkleri, gezegenleri, bilim adamlarını, en büyük bilinmez olan karadeliği, dünya ve ayla ilgili akılları zorlayan gerçekleri öğreniyorlar. Çocuklar, 4xsekiz Gizemli Antik Çağ oyunu ile, kültürler beşiği Anadolu’nun gizemli dönemi Antik Çağ’a eğlenceli bir yolculuk yaparak, ilk insanlardan, Tales ve Pisagor’a, Kral Midas’tan Hattuşili’ye, Hititler’den Frigler’e bu coğrafyanın büyük tarihsel zenginliğini eğlenerek öğrenecekler. “4xsekiz Çevrenin Aritmetiği” kart oyunundaki tüm bilgiler ise, Nisan 2010 tarihine kadar yapılmış bilimsel araştırmaları ve bu araştırmaların istatistiki sonuçlarını içeriyor. Çocuklar, bu oyunda, “Bu güzel gezegende, sadece tüketerek değil, bize sunduğu kaynakları koruyarak nasıl yaşayabiliriz?” sorusunun yanıtını bulabilir, çevrenin aritmetiğini değiştirmenin kendi ellerinde olduğunu fark edebilirler. G Tursil’in, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği işbirliği ile hayata geçirdiği “Tursil’in Akıllı Çocukları” projesinin 37. kütüphanesi, Nevşehir Sulusaray Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda açıldı. C M Y B C MY B Tursil’in akıllı çocukları Anadolu’da ihtiyaç duyulan okullara kütüphanelerin kurulması ile çocukların okuma alışkanlığı kazanmasına destek sağlamayı hedefleyen proje kapsamında, 13 bin öğrenci kitaplarla tanıştırılmış oldu. 2011 yılında da tüketicilerin desteğiyle devam edecek projede hedef, daha fazla okula ve öğrenciye ulaşmak. G