02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 KASIM 2010 / SAYI 1286 11 Çayda çıra ir bardak demli çay kimi zaman kırk yıllık hatırı olduğu söylenen kahveden bile önemlidir. Kahvehaneler adını kahveden alır ama gün boyu içilen tavşankanı demli çaydır. Zor zamanda ikram edilen bir bardak çayın ise yerini hiçbir şey tutmaz, kırk yıldan fazla hatırı olur. Ünlü Amerikalı yemek yazarı ve şef Alice Waters kırk yılı aşkın zaman önce Türkiye’de kendisine ikram edilen çayın hatırını hâlâ unutmuyor, anlatırken gözleri özlemle parlıyor. Sonradan mesleğe karar verdiği an olarak nitelendirdiği bu hatırasının önemi kendisine ikram edilen demli çayda gizli. Alice, genç bir öğretmen adayı olarak gezmeye geldiği Türkiye’de her gittiği yerde büyük bir misafirperverlik görür. Kâh çadırlarının önüne yeni sağılmış ılık keçi sütü bırakılır, kâh günlerce bir düğünde konuk olurlar. Bir gün ise arkadaşlarıyla Kapadokya yolunda giderken benzinleri biter. Benzini kalmamış bir benzinciye sığınırlar. Tanker gelmesini beklerken saatler geçecektir. Bu arada benzinliği beklemekte olan 910 yaşındaki erkek çocuğu kendilerine çay demler ve tek yiyeceği olan bir parça peyniri bu Tanrı misafirleriyle paylaşır. Zaten başka paylaşacak hiçbir şeyi yoktur. Çayı içip peyniri de yedikten epey sonra başka yiyecek var mı diye sorduklarında çocuğun elinde ne varsa kendilerine ikram ettiğini anlarlar. Alice Waters bu anı unutamaz. Yıllar sonra Slow Food’un Şikago örgütünün düzenlediği bir yemekte bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince çıkıp herkese bu anısını anlatır: “Herkes benim aşçılığımın Fransa’da başladığını düşünür, ancak misafirperverliği ve AYLİN yiyeceği paylaşmanın güzelliğini ilk kez ÖNEY TAN Türkiye’de tanıdım. Bu yüzden aşçı oldum.” Alice Waters “Tea and Cheese in Turkey” (Türkiye’de Çay ve Peynir) adlı yazısında dile getirdiği bu duyguyu tekrar geçen ay Torino’da düzenlenen Terra Madre etkinliğinde görüştüğümüzde bir kez daha dile getirdi. Alice Waters aynı zamanda Slow Food hareketini Amerika’ya yayan, yıllarca hareketin ikinci başkanlığını yapmış bir aktivist. Amerika’da yöresel beslenme akımının da yaratıcılarından. Kendisini Torino’da Türkiye’yi temsil eden önemli bir delege ile tanıştırmak istedim ama o kalabalık içinde mümkün olmadı. Oysa Hemşin, Hilal köy muhtarı, organik çay üreticisi Abdurrahman Aydın ile sıcak bir bardak çay içerken paylaşacakları konular çoktu. Hilal köy muhtarı Abdurrahman Aydın’ın hikâyesi, Alice Waters gibi AmerikaTürkiye ekseninde geçiyor. Doğduğu Hilal köyünden New Orleans’a kadar uzanıp geri dönen bir öyküsü var. Önce İstanbul’da İktisat Fakültesi’nde ekonometri okuyor, üç yıl kadar IKSV caz festivalinde çalışıyor, sonra abisinin peşinden master yapmak için Amerika’ya gidiyor. Cazın beşiği New Orleans’da İstanbul Cafe diye bir de lokanta açıyorlar, iyi de iş yapıyorlar. Yaklaşık 10 yıl gidip gelmelerle B geçtikten sonra Türkiye’ye dönmeye karar veriyor ve İstanbul’a geldikten sonra birkaç ay içinde asıl olmak istediği yerin doğduğu köy olduğuna karar veriyor. Yaklaşık 6 yıl kadar önce köyüne dönüyor ve ailesinin yıllardır yaptığı gibi çay üreticiliğine soyunuyor. Hilal köyün bölgede bir farkı var. Tamamen organik üretime dönen ilk köylerden biri olması. Çaykur önderliğinde bölgede toplam 1425 üretici 2007 yılında organik üretime geçmeye karar verip ve yıllarca toprağı zehirlemiş olan Avrupa kompoze gübreden vazgeçiyorlar. Ancak organik yaş çay alım fiyatı ile konvansiyonel çay kilo fiyatı arasında fark olmaması çabalarını baltalıyor. Bu yılın başında gündeme gelen ve fiilen Çaykur’u devre dışı bırakacak olan Çay tıraşlama yöntemi ile orman kesimi devam ediyor, hem de HES projeleri ile doğayı katletme sürecine giriliyor. Hemşin Deresi üzerinde 2 adet ve Hemsin ilçesi kentsel dönüşüm projesi dahilinde ise toplam 2 adet proje bulunuyor. Hilal köyü sınırları dahilinde planlanan Dikmen Regülatörü ve Kantarlı köyü sınırları içindeki Yeşiltepe Regülatörüne karşı çıkıyorlar. Çünkü HES’ler suyu dereden alıyor ve 34 km. boyunca dereye hiç su bırakmıyor. Bu bir doğa katliamı. Çıra gibi yanan bir orman düşünün. Karadeniz ormanlarının başına gelenin bir farkı yok. Alevsiz bir yangın bu, ormanı yok eden, kesip biçen, dengesini altüst eden, doğayı kavuran kurutan bir doğa faciası. Sabahtan akşama keyifle içtiğimiz her bir bardak demli çayda Doğu Karadeniz İçinizi ısıtan hamburgerler amburger her ne kadar çok tüketilen bir gıda olsa da şöhreti pek iyi değildir. Üretim ve tüketim sırasındaki sağlıksız koşulların ötesinde temsil ettiğine inanılan hızlı tüketim kültürünün önemli bir parçası olarak görülür. Oysa sağlıklı hamburger yapmak da pekâlâ mümkün. Cihangir’de bir yıldır hizmet veren Fol tam da bu düşünceyle müşterilerine 20 çeşit özel sosla hamburger hazırlıyor. Bu yaz hamburgerlerini Çubuklu Hayal Kahvesi’ndeki yeni mekânı Fol Cabrio’ya da taşıyan Fol, kış sezonu için hazırlıklarını da tamamladı. Mönüye yeni hamburgerlerin yanında bir de sürpriz eklendi; gül mantısı. Sezonun favorisi olması beklenen seçenekse sarmısaklı, maydonozlu, hellimli, fıstıklı sucuk burger. Thai mutfağından lezzetler de Negimaki ve Fol Thai Fish burgeri’yle Fol’da farklı lezzetlerin peşinden koşanlar tarafından bulunabilir Fol’da beyaz et de bir başka seçenek. Izgara piliçten yapılan Madan Köri ve Kapya Kapya, kırmızı et tercih etmeyen müşteriler için biçilmiş kaftan. Fol kahvaltı da veriyor. “Ne var bunda herkes veriyor” diyebilirsiniz. Ancak bir fark var; Fol kahvaltı zamanını size göre ayarlıyor. Fol’un bir başka özelliği de akşam saatlerinde ortaya çıkıyor. Yemeğinizi yiyip öylece ayrıldıklarınızdan farklı olan mekân ilerleyen saatlerde bara dönüşüyor ve sıcak sohbetlere kapısını açıyor. Çocuklarını “fast food”dan korumak için evde hazırladığı hamburgerleri Fol’a taşıyan Ebru Koralı’nın baştan beri değiştirmediği felsefesiyle ünü Cihangir sınırlarının dışına taşan Fol, kış boyunca içinizi ısıtmak için sizi bekliyor. G H Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun getirecekleri ise henüz belirsiz. Bir grup genç üretici olarak eskisi gibi evde fermente edilmiş geleneksel çay üretimine geçme çabaları da var. Tadı çok farklı bir nefasette olan ev yapımı çaya yaban mersini, yayla çiçeği (kekik), ıhlamur ve papatya ile karıştırarak değişik çaylar da yapmak istiyorlar. Şimdilerde ise doğru ve iyi çay yapma çabalarına yeni bir mücadele ekleniyor. Bölgede yapılacak yeni HES’lere karşı hukuksal mücadeleye girişmek zorunda kalıyorlar. Hemşin’e bağlı Çamlıtepe, Hilal ve Kantarlı köyleri sakinleri güçlerini ÇamHilKan derneği ile birleştirerek direnmeye çalışıyor. Bölge organik çay havzası ilan edilmiş olmasına rağmen hem insanının emeği var. Şimdi çıra gibi yanan yüreklerinin sesine kulak vermek gerekiyor. Hemşin deresine sahip çıkmak, içtiğimiz çaya da sahip çıkmak demek. Yoksa Türkiye’de içtiği bir bardak demli çayı kırk yıldır anlatmaktan usanmayan Alice Waters geldiğinde ona gururla sunacak bir çayımız olamayacak. Allah’tan Amerika’larda mal mülk peşinde koşmaktansa köyüne dönüp çayına gurur katabilenler var hâlâ bu memlekette. En azından bu yıl Terra Madre delegelerimizden olan muhtar Abrurrahman Aydın ve nice arkadaşı topraklarını, ormanlarını, derelerini ve çaylarını korumakta kararlı. G [email protected] Demli çaylı tatlı ekmek Çayın dünyadaki tarihini anlatan “Tea A Global History” başlıklı kitapta Türkiye’de çayın tarihi de etraflıca anlatılıyor. İngiltere’de yeni piyasaya çıkan kitapta yazar Helen Saberi demli çayla yapılan bu tarife de yer vermiş. Yağsız olan kek gibi bu ekmeği yerken ince dilimleyin ve biraz tereyağı sürün. 2 tatlı kaşığı siyah çay yaprağı, 1,5 bardak kaynar su, 125 gr. şeker, 300 gr. karışık kuru üzüm, 1 portakalın suyu ve kabuğunun rendesi, 250 gr. un, 1 tatlı kaşığı tarçın, 2 yumurta. Çayı kaynar suda 5 dakika kadar demleyin ve süzün. Şekerle karıştırın ve üzümlerin üstüne dökün. Portakal kabuğu ve suyunu da ekleyip bir gece veya 45 saat bekletin. Çaylı üzüme kalan malzemeyi ekleyin ve iyice karıştırın. Kek kalıbını yağlı kâğıt ile döşeyin. Önceden 180 derece ısıtılmış fırında 1 1 ½ saat kadar pişirin. G Adres: Cihangir Caddesi 16/b Tel: (0212) 244 00 48 Lenovo IdeaPad Z560: Uygun fiyat, akıllı performans ve şık tasarım Günlük iş ve ev kullanımına uygun, bir dizüstü bilgisayarı olarak üretilen Intel Core i5 işlemci ile güçlendirilmiş yeni Lenovo IdeaPad Z560, bütçenizi zorlamadan tüm eğlence ihtiyaçlarınızı karşılayacak özelliklere sahip. IdeaPad Z560, şık tasarımı ve multimedya eğlencesini uygun fiyatla satın almak isteyen bilgisayar tutkunları için ThinkPad tasarımcıları tarafından özel olarak tasarlandı. Z560, sahip olduğu zarif chiclet klavye ve metalik panel ile ince, ultra hafif ve çok portatif. OneKey Theater II fonksiyonu sayesinde tek bir dokunuşla üstün düzeyde ses ve görüntü ayarlarını yakalayacağınız Z560’ın opsiyonel Blue Ray seçeneği ve Dolby Advanced Audio ses iyileştirme özelliği, evde yapacağınız sinema keyfini ikiye katlayacak. Videolarınızı daha keyifli izleme olanağı sunan 15.6 inç ekran Z560’ın teknik özelliklerinden sadece birkaçı. Asus O!Play HD2 ile eğlenceye daha hızlı bağlanın Usb 3.0 destekleyen medya oynatıcısı Asus O!Play HD2, sabit disk desteği ile de esnek kullanım özellikleri sunuyor. Bu yeni ürün, online eğlenceye zahmetsiz giriş için standart 3.5 inç sabit disk, NAS, iPhone’lar arası bağlantı ve DLNA desteği özelliklerini de beraberinde taşıyor. Özel tasarımı ile iPhone, uzaktan kumanda olarak O!Play HD2 ile kullanılabiliyor. Bu özellik, daha büyük cihaz uyumunu yükseltmesinin yanı sıra O!Play HD’nin çeşitlerini fazlalaştırarak tüm ana kayıtlar ve içerik dağıtma ayarlarını destekliyor. Yüzde yüz kayıpsız ses üreten Bluray disk kalitesinin tüm avantajlarını alarak şifre çözen ve doğrudan geçen Dolby TrueHD’ye de destek sağlıyor. O!Play HD2, kullanıcıların sinema salonu havasında zevk alabilmeleri için 7.1 kanal ses çıkışını yaşamalarına izin veriyor. Hazırlayan: HAKAN AKARSU ([email protected]) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle