16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 10 OCAK 2010 / SAYI 1242 Sinema yapmak istiyorum Aşkı Memnu’nun Peyker’i Nur Aysan, çocukluğundan bu yana istediği oyunculuğa geç de olsa kavuşmuş. Artık hedefi, zor rollerin altından kalkarak kendini kanıtlayabilmek. Çok izlenen dizinin yanı sıra önünde çok istediği sinema ve tiyatro kariyeri var. ZUHAL AYTOLUN Marc Chagall: Yaşam ve Aşk’ın filmleri Pera’da... era Film, 1223 Ocak tarihleri arasında “Marc Chagall: Yaşam ve Aşk” sergisi kapsamında “Damdaki Kemancı” ve “Chagall Üzerine Belgeseller” programlarını izleyiciyle buluşturacak. 1971’de En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil olmak üzere 8 dalda Akademi Ödülü adayı olan Damdaki Kemancı, evrensel bir umut, aşk ve kabullenme üzerine, hayranlık uyandıran, neşeli ve coşkulu müzikal bir başyapıt olarak kabul ediliyor. “If I Were a Rich Man”, “Matchmaker” ve “Sunrise, Sunset” gibi klasik şarkılar da yer alıyor filmde. Bir tiyatro oyununun beyazperde uyarlaması olan Damdaki Kemancı filmi, yoksul bir sütçünün, çarlık Rusya’sının zulüm dolu iktidarına yaşama sevincini koruyarak dayanmasını ve hayat dolu hikâyesini anlatıyor. P N Fotoğraf: ERHAN ARIK ur Aysan, namı diğer Peyker, Aşkı Memnu dizisinin sakin yüzü. Daha çok canlandırdığı rolle ve onun adıyla tanınan Aysan, istediklerini zamanla ve sabırla almış, yaşamdaki kavşaklara tesadüfen ulaşmış, kimi zaman şans eseri dönmüş. Ancak sabrettiğinde geldiği noktaya da sıkı sıkıya tutunmuş bir kadın. O yüzden de rolünün ismiyle anılmayı dert etmiyor. Tek derdi herkesin karşısında dik durabilmek. Hatta yarın çocuklarına bırakacağı manevi mirası, şu an her şeyin önünde. Kararlarını da buna göre veriyor. Yaşamının dönüm noktalarından biri olan Aşkı Memnu ise tam hayatın içinden ona göre. Amcasının oğluna ya da dayısının kızına âşık olanları da örnekliyor, şehir yaşamındaki entrika ve nefreti de. Aysan, insana dair her türlü duyguyu dizinin barındırdığını söylüyor. Ona göre dizinin mayasının tutmasının nedeni de bu. Aysan’la hem oyunculuk serüvenini konuştuk, hem de şimdilerde en çok konuşulan Aşkı Memnu’ya uzandık. Diziyle bir anda görünürlük sağladınız. Peki bugüne dek neredeydiniz? 17 yaşımda bankacılıkla başladım iş hayatına. 7 yıl çalıştıktan sonra gün geldi ve “Bu, benim hayatım değil” dedim. Ablam Skytürk’te spiker. Bankacılıktan sıkılınca televizyona ve rakamlara ilgim olduğu için ben de Skytürk’e geçiş yaptım. Kendimi ekonomi programı sunarken buldum. Oyunculuk hangi noktadaydı sizin için? Televizyonda çalışırken, eşimin de desteğiyle yarım kalan işimi tamamladım. Üniversiteye girdim. Moda teks til tasarımı son sınıftayım. Okulu ve kanalı bir arada yürütemediğim için programı bıraktım. Sonrasında sadece okul kesmedi ve bir ajansa kaydoldum. Benden Baba Olmaz, Gönül Salıncağı, arada reklam filmleri derken Aşkı Memnu ile kesişti yollarımız. Tesadüfler yönetmiş gibi hayatınızı. Engeller diyelim. Kendi istediğime yönelemedim. Belli olgunluğa eriştikten sonra istediğim noktaya ulaştım. Engel olan aileniz miydi? Babamdı. Beni farklı bir kariyere yönlendirmeye çalıştı. Bizim ailede baba ağır basıyor. Karadenizliyiz. Orada yaşamasak da bazı gelenekleri sürdürüyoruz. Şimdi nasıl karşılıyor babanız? Artık mutlu mutlu izliyor. Kadın olmak bir mücadele Moda tasarımı okuyorsunuz. Peki modayla ilgili projeleriniz neler? Bir dönem filmine kostüm tasarlamak istiyorum. Ayrıca kişiye özel tasarımlar yapacağım. Bir de modayla ilgili çok farklı bir çizgide program yapmak istiyorum. Moda tasarımı da mı içinizde kalmıştı? Moda, annemden gelen bir şey. Annem de kız sanat lisesi mezunu. Ben de lisedeyken bütün arkadaşlarımın eteklerini alır, evde kısaltır, darlaştırır, onlara götürürdüm. O da varmış demek ki içimde. İçinizdekiler birer birer çıkıyor ortaya. Peki daha neler çıkacak sizce? Aslında geçmişime döndüğümde içimde olan her şeyi şu an yapıyorum. Sunuculuk, moda hep çocukluğumda oyun gibiydi. Oyunculukla ilgili bütün aktivitelere katılırdım. Şimdi yapmadığım bir şey kalmadı sanırım. Yapmak istedikleriniz neler? Çocuk doğurmadan gitmek istemem. Peki mesleki anlamda? Sinema yapmadan bu piyasadan çekilmek istemem. Tiyatroya da bulaşmak istiyorum. Görüşmelerim oldu. Yaş 30 olunca neler değişti hayatınızda? Daha mantıklı, sabırlı, olgun, olaylara daha farklı açılardan bakmaya çalışan biri oldum. Ama yine bir yandan Pollyanna olurken, bir yandan da dik ve güçlü durmanız gerekiyor. Kadın olmak da bir mücadele. Her alanda maalesef savaşmak zorunda kalıyoruz. Kimi zaman yorulsam da güçlüyüm, ayaktayım. G Şimdilerde dizide canlandırdığınız karakterin adıyla tanınıyorsunuz. Belki çıkış noktası olarak tanınmanızı sağlıyor ama diğer yandan da tüketmiyor mu? Bence tüketmiyor. Kalıcı olmaya da engel görmüyorum. Belki Beren’e gelen tepkiler bana gelmediği için böyle hissediyorum. Peki çok aykırı bir rol var mı hayalinizde? Bir deliyi canlandırmayı çok isterim. Bir de Fransız kadınını. Peyker’den sıkıldığım zamanlar oluyor kimi zaman. Aynı çünkü, çok fazla iniş çıkışı yok. Bir şeyler olsun da canlansın istiyorum. Zorlanmak istiyorum. Yani yapabildiğinizi de görmek ve göstermek… Aynen öyle. Zoru seviyorum. Ben hayatım boyunca zoru sevdim zaten. Peki sizce televizyonda eksikliğini hissettiğiniz bir hikâye var mı anlatılmayı bekleyen? 1980’lerde yaşananların daha güzel anlatılabileceğini düşünüyorum. Dönem dizileri daha iyi olabilirdi. Peki neyi eksik buluyorsunuz? İnsanlar yanlış anlaşılmaktan korkup çok net bir şekilde anlatamıyor olabilirler. Bu yüzden iyi bir dönem dizisinin eksikliğini yaşıyoruz bence. İnsanlarımız ağlatmayı, öpüştürmeyi, seviştirmeyi çok seviyor. Bu kez o çıplaklığı göstermek için dizinin konusundan sapılıyor. Ben rahatsız oluyorum. Aşkı Memnu da çok konuşuldu. Peki siz oynamayı tercih etmiyor musunuz? Etmiyorum, çünkü ileride çocuklarıma yanlış bir şey bırakmak istemiyorum. Bunlar Türkan Şoray kanunları gibi mi? Öyle demeyelim ama dört duvar arasında paylaştığım şeyi yapamam. Oyuncuyum evet, her şeyi yapabilmeliyim gerektiğinde. Ama o özel. G “Chagall Üzerine Belgeseller” bölümünde ise uzun metraj ve kısa filmler izlenebilecek. Kısa filmler, Chagall’ın kostüm ve sahne dekorunu tasarladığı ve Paris Operası’nda sergilenen Ravel’in Dafnis ve Kloe Balesi üzerine Marina Gray ile yaptığı söyleşiden ve André Malraux’nun, Chagall’ın, Paris Louvre Müzesi’ndeki “Kudüs İçin Vitray” sergisinde çekilmiş görüntülerden oluşuyor. Kısaların ardından ise ‘Rusya, Eşekler ve Diğerleri’ belgeseli gösterilecek. Film, Chagall’ın, Paris’te, 1911 yılında yaptığı, sanatçının uzun ve hareketli yaşamını yansıtan gizemli semboller ve renklerle dolu, erken dönem başyapıtlarından birinin adını taşıyor. Film de, sanatçının yaratıcı, enerjik, düşsel ve masalsı dünyasını anlatıyor. Sanatçının röportajları ve özel anlarıyla zenginleşen belgesel, aslında Chagall’ın resmetme sürecini açıkladığı gibi; “bir dünyadan diğerine uçmasını sağlayan bir pencere”. Damdaki Kemancı, 16 Ocak saat 18.00, 17 Ocak saat 15.00, 22 Ocak saat 19.00 ve 23 Ocak saat 18.00’de izleyiciyle buluşacak. Chagall Üzerine Belgeseller ise 12, 13, 19, 20, 22 Ocak’ta 14.00, 16.00, 18.00, 15 Ocak’ta 14.00 ve 16.00 saatlerinde, 21 Ocak’ta ise saat 14.00’te izlenebilir. G www.peramuzesi.org.tr Ölümden sonra yaşam Hayal meyal hatırlıyorum: Narkoz kesilmişti ama sersemliğim sürüyordu. Alacakaranlıkta yuvarlanmaktaydım. Tavana yakın bir yerdeydim sanki... Buradan bakınca ameliyat masasında uzanmış bedenimi gördüm. Doktorlar bana kalp masajı yapıyorlardı... Anestezi uzmanı, cerraha, “Uğraşmayın... Bu iş bitti!” dedi. Sonra? Sonra beni sedye ile soğuk bir odaya götürdüler... Orada ne kadar kaldığımı bilmiyorum... Buraya, evime nasıl ve neyle getirildiğimin farkında değilim. Bana ne oldu? Sen maalesef öldün. Ne demek? Seni yitirdik, yarın gömeceğiz. Benim öldüğümü size kim söyledi? Ameliyatta öldüğünden seni bize vermeden önce Adli Tıp’a götürmüşler... Onların çarşaf kadar raporu var... Sen şimdi resmen ölüsün. Üstelik kabahat de sendeymiş! Avukatımı görmek istiyorum... *** Çetin’i psikoloğa götürdüler. Eniştesi açıkladı: Rahmetli Çetin, bunalım geçiriyor... Dün öldü ama o kendisini hâlâ canlı sanıyor... Çetin, kendinden “rahmetli” olarak bahsedilmesine kızdı, psikoloğa “Bunlar sapıtmışlar. Siz bana değil, onlara çare bulun!” dedi. Koskoca Adli Tıp’a mı inanalım, şu isyancı, dalgacı, nerede bir STK varsa koşup katılan delifişek adama mı? Lütfen zavallıyı ikna edin de konu komşuya rezil SELÇUK EREZ olmayalım.. üstelik bu gece hatim indirmesi için bir hoca da çağırmıştık. Psikolog Çetin’le çok konuştu ama işin içinden çıkamadı, “Ölmüş olabilir de olmayabilir de...” dedi, “Kendisinde Complexe d’İmmortalitée bulunabilir.. yani ölümsüzlük kompleksi. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra inandırıp gömeceksiniz onu.” Eve döndüler. Enişte, cenaze işini örgütlemekte olan kardeşine telefon etti: Hâlâ öldüğünün farkında değil... Bu işi alıştıra alıştıra yapacakmışız. Başka çaresi yokmuş. Ben çok sıkıldım!.. Bana bak, gel, birilerini izliyordu, suikast yapacaktı filan diyelim de bu işi başkaları tamamlasın... Ya farkına varırsa? Bugüne kadar ne desek inandı... Aklı şimdi mi başına gelecek? Ben en çok bu olasılıktan korkarım... Bunlar böyle yaldızlı, turalı, hatta Berlin’de, Ayastefanos’ta, Sevr’de mühürlenmiş “ölüm raporları”ndan sonra tam gömülecekken birden canlanıvermez, kanatlanmazlar mıydı? Mazallah yeniden öyle bir şey olsa biz ne yaparız? Benim sahte pasaportlarım var... Sana da bir tane uydururuz. G Not: Bu öykü tabii ki burada bitmez .. Devamı tarih ve sosyoloji bilgimize oranla uzayabilir de çok sürmeyip kısa zamanda sona erebilir de... [email protected] C M Y B C MY B ***
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle