Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MAYIS 2009 / SAYI 1208 3 TARİHTE BU HAFTA Dokuz kadının ortak düşü... Türkiye’nin farklı yerlerinde farklı mesleklerden hayatlarını kazandılar. Sonra hayallerinin peşine düşüp Bodrum’a yerleştiler. 2002’de Resim Evi Bodrum Atölyesi’ni kurdular. Şimdiyse açtıkları sergilerle herkesin beğenisini topluyorlar. ALİ SELİM EMEÇ üyük şehirlerde stres, gürültü, hava kirliliği içinde yaşayan hemen herkesin bir sahil kasabasına yerleşme hayali vardır. İşte bu hayali gerçekleştiren 6 kadın, bununla da yetinmedi Resim Evi Bodrum Atölyesi’ni de kurdu. 2002 yılında Bodrum’da açtıkları atölyede resim çalışmalarına başlayan kurucu üyeler Tülin Aker Aburga, Güneş Akat, Gülsen Giz, Nilgün Demirhan Serttop, Güneş Alev ve Fügen Nalbantoğlu’na sonradan Saime Kıyak, Feyza Ertuğrul, Serap Denizli de katıldı. Türkiye’nin farklı yerlerinden gelerek Bodrum’da yaşamayı seçen bu kadın ressamların farklı hayat hikâyeleri var. Dokuz sanatçı da yıllarca değişik mesleklerde çalıştı. Tülin Aker Aburga İngiliz Dili Edebiyatı’ndan mezun olarak 23 sene öğrenmenlik yaptı. Güneş Akat, yıllarca Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü’nde çalıştıktan sonra emekli oldu. Gülsen Giz, yıllarca ithalat ve ihracat departmanlarında çalıştı. Nilgün Demirhan Serttop, Antropolog; Fügen Nalbantoğlu turizmci; Saime Kıyak botanikçi; Feyza Ertuğrul İngilizce öğretmeni; Serap Denizli ise ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Resim Evi Bodrum’un üyesi oldu. Güneş Alev ise sanatla iç içeydi. Çeşitli resim atölyelerinde çalışmalar yaptı. Yedi yıl boyunca Tezhip (süsleme) sanatı dersi aldı. Kurucu üyelerin ilk buluşma noktasıysa 1999 yılında Muğla Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Ayla Eriş’in atölyesi oldu. İki yıl Eriş’in rehberliğinde çalışmalarına devam eden ressamlar daha sonra kendi atölyelerini açmaya karar verdi. Atölyeyi açtıktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Resim Anasanat Dalı öğretim üyesi Ramazan Bayrakoğlu danışmanlığında çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Güneş Alev “Neden Bodrum?” sorusuna “Burası huzur verici bir yer. Tabiat şartları müsait, her şey doğal. Dolayısıyla da bize ilham verecek malzeme çok” yanıtını veriyor. Genellikle atölyeler tek bir şahsa aitken “Resim Evi Bodrum” 9 kişi tarafından idare ediliyor. Tülin Aker Aburga atölyelerindeki işleyişi şöyle ifade ediyor: “Resim Evi Bodrum bizim ortak bebeğimiz. Herkesin tarzı farklı, herkes istediği gibi çalışabiliyor. Aramızda çok iyi bir 17 Mayıs 1971: THKPC, İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırdı. Mahir Çayan’ın da arasında bulunduğu THKPC’liler üç gün içinde cezaevlerindeki devrimci arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedi. Hükümet pazarlık yapmayacağını açıkladı. Bir hafta sonra Elrom’un cansız bedeni bulundu. 18 Mayıs 1987: İstanbul’da deniz otobüsü sefelerine başlandı. İlk sefer BostancıKabataş arasında yapıldı. 19 Mayıs 1919: Atatürk Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. 19 Mayıs günü 1938 yılında “Gençlik ve Spor Bayramı”, 1980’den bu yanaysa “Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanıyor. 1939: İnönü Stadı’nın temeli atıldı. 20 Mayıs 1963: Talat Aydemir Anayasa’da öngörülen reformların gerçekleştirilmediği gerekçesiyle ikinci bir ihtilal girişiminde bulundu. Başarılı olamayan Aydemir 1964 yılında idam edildi. B Resim Evi Bodrum’un ressamlarından Güneş Alev. iş bölümü yaptık. Atölyemiz diğerleri gibi sadece belli saatler arasında değil, 24 saat boyunca açık. İsteyen herkes istediği zaman gelip çalışabiliyor.” Ruhsal açıdan çok iyi anlaştıklarını ve hayat görüşlerinin de benzer olduğunu belirten Alev, “Sanat hayatımız boyunca hiç ayrılmamaya karar verdik” diyor. Bodrum’da ve İzmir’de çeşitli sergiler açan Resim Evi Bodrum atölyesi sanatçılarının çalışmalarını görmek isteyen İstanbullular 20 Mayıs’a kadar Moda Deniz Kulübü Sanat Galerisi’ndeki “Bodrum...... Bodrum” sergisini ziyaret edebilir. G 21 Mayıs 1997: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidardaki Refah Partisi hakkında, “Lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri” gerekçesiyle dava açtı. Refah Partisi 8 ay sonra kapatıldı. Necmettin Erbakan’a 5 yıl siyaset yasağı getirildi. 22 Mayıs 1955: 93 Harbi sırasında Aziziye Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalışan ve adını Türk Tarihi’ne yazdıran “Nene Hatun” 98 yaşında Erzurum’da hayata veda etti. 23 Mayıs 1919: İzmir’in İtilaf Devletleri tarafından işgalini protesto eden 200 bin kişi Sultanahmet Meydanı’nda toplandı. PAZARIN PENCERESİNDEN Greenpeace go home! SELÇUK EREZ B erezs@superonline.com C M Y B C MY B ir ülke düşünün: Rejim kuşa dönmüş, tepesindeki hızla diktatörleşmekte... Ağzından her çıkanı, bir düzine yandaş gazete, her gün manşette alkışlıyor... Çok alkışlayan en iyi yerlere atanıyor... Alkışlamayan yaya kalıyor, fazla eleştiren ise hapsi boyluyor. Televizyonlar, radyolar? Çoğu yandaşlara aktarılmış. İnsanlar korkuyor, yüksek sesle konuşmaktan çekiniyorlar. Telefon konuşmaları dinleniyor. “Cep telefonun kapalıysa bile dinlenir... İyisi mi telefonunu yandaki odada bırak da gel!” diyorlar. Sivil toplum kuruluşları darmadağın, el atılmamış sivil toplum kuruluşu az. Bu “makus talih” değişir mi, nasıl değişir? Muhalefet ile mi? Peki, muhalefet, lideri tarafından iğdiş edilmiş bir haremağasını andırıyorsa? Yapılacak tek şey, Afrikalıları Sicilya’ya taşıyan teknelere binmek ya da frigorifik kamyonlarda saklanıp Yunanistan’a kaçmak mıdır? Başka çare yok mudur? Yakınlarda bir şey bulunamıyorsa, esin kaynağını az daha uzaklarda aramalı: Mesela, Filistin’de, Irak’ta. Kendilerinden kat kat güçlüler karşısında çaresiz kalınca ne yapıyorlar? Bellerine bomba sarıp ve kendini de harcayıp dalıveriyorlar düşman bildiklerinin aralarına... Bu yöntemin aynıyla uygulanması uygun değil; suçsuzlar da ölüyor.. ama felsefesi konusunda düşünülmeli. Yani, Önce Marlboro, Camel, Cool filan ne varsa tümünün kutularındaki o “Sigara Öldürür!” yazısı silinmeli. Okullarda çocuklara sigara içmenin yararları anlatılmalı. Bundan böyle 6. Filo’yu filan değil Greenpeace’i kovmalı: “Greenpeace Go Home!” yazmalı duvarlara ve çöpleri denize atmalı... “Her ilçeye bir atom reaktörü!” sloganımız olmalı, cıvalı, kükürtlü duman salan fabrika bacalarına süzgeç takılmamalı.. Böceklere karşı bolca ilaçlanmışları dururken “organiktir” diye o karakuru ve güdük meyveler yenmemeli. Bu önlemler sayesinde giderek toksikleşecek ortamda insanlar fazla yaşamazlar. Böylece, tabii ki diktatörün de ömrü adamakıllı kısalacaktır: O da insan! Bu arada sizin kuşak da heba olur.. ama sizden sonra gelenler “Onlar kendilerini, bizim böyle diktatörsüz, salgınsız, cıvasız, kükürtsüz, normal ortamlarda yaşamamız için feda ettiler!” derler... G