22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MAYIS 2009 / SAYI 1207 7 DÜNYALI YAZILAR Eurovision “Hadise”si ALİ DENİZ USLU E urovision şarkı yarışması bu hafta yapılıyor. Bu, 54.’sü. Tabii doğal olarak her “ulusal maçta” olduğu gibi bu etkinlikle de bir hafta boyunca meşgul olmamız kaçınılmaz. Haberler, yorumlar, gerekli, gereksiz onlarca hatırlatma ve final gecesi heyecanı! Peki neden Eurovision bizim için bu kadar önemli? Eurovision niye bir kompleks? Müzik çevrelerince çok dikkate alınmamasına rağmen ulusal bir dava olarak kabul edilip büyütülmesinin arkasındaki neden ne? İyi sonuçlarda “haklı galibiyetler”, kötü derecelerde “siyasi oyunlar” dediğimiz ve müzik dışında her türlü pazar numarasının döndüğü bu “şehirli eğlencesi” artık hayatımızın bir parçası. Hem Eurovision bu yıl Hadise’nin renkli katılımı ve sansasyonları ile daha da eğlenceli. Bir müzik yarışmasında temsilcinin ne giyeceğini bu kadar önemseyen, bunun üstüne bu kadar haber yapan ülke herhalde çok fazla yoktur. Hele de yapılmış klipleri sansüre uğratmaktan çekinmeyen ama Avrupa’nın en seksi şarkıcı kadınlarından birini Eurovision temsilcisi yapmaktan umut bulan bir anlayış varken. Hatırlayalım, TRT, Hadise’nin, Metin Arolat tarafından çekimi tamamlanan, mini şort, mayo ve derin yırtmaçlı elbiselerle kamera karşısına geçtiği klibi istemedi. Sonrasındaki açıklamalar malum. Nedenler ve sanatsal kaygılardan onlarca bahane. 24 Mayıs 1956’da İsviçre’nin Lugano kentindeki Kursaal Theatre’da gerçekleştirilen ilk gecenin konukları Hollanda, İsviçre, Belçika, Almanya, Fransa, Lüksemburg ve İtalya’ydı. Gecenin galibi Lys Assia’ın seslendirdiği “Refrain” şarkısıyla İsviçre oldu. Şimdi bu yarışma her yıl 400 ile 500 milyon izleyici tarafından izleniyor. Yarışmanın oylaması ise “televote” sistemiyle yapılıyor. Bu sistem ilk kez 1997 yılında uygulanmaya başladı. 2003 yılından sonra da katılımcı ülkeler için zorunlu oldu. Yarışma esnasında katılımcı ülkelerin oylarını ortak canlı yayında açıklamaları da heyecanın daha güçlü kılınıp yarışmanın süresinin uzaması için en iyi yöntem. Özellikle de Türkiye’nin, Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre gibi “gurbetçilerin” çok olduğu ülkelerden oy alması ve spiker yorumlarıyla Eurovision “harika bir gece eğlencesi” haline dönüşüyor. Zira “Evet, komşudan tam puan” nidalarına hepimiz aşinayız. Eurovision’dan birkaç tane de ilginç not; bu yıl ekonomik kriz yüzünden San Marino ve Letonya yarışmaya katılmadı. Avusturya ve İtalya politik olayları bahane edip yarışmadan uzak duruyor. Lübnan, İsrail’le aynı yarışmada olmak istemediği için katılmıyor. Tunus, Libya, Mısır için de aynı durum geçerli. Türkiye ise bu sevdaya ilk kez 1975 yılında katıldı. Türkiye elemelerini Semiha Yankı’nın seslendirdiği “Seninle Bir Dakika” kazandı. Sonuç sonunculuktu. Elbette ilk katılım ve gelen sonunculuk büyük hayal kırıklıydı. Aslına bakarsanız “Seninle Bir Dakika” Eurovision tarihinin en iyi şarkılarından biri. Paker’in seslendirdiği “Dinle” ile üçüncülük kazandı. Altı yıl önce de Sertab Erener İngilizce mi Türkçe mi kavgası arasında “Everyway That I Can” ile Türkiye’ye ilk birinciliği getirdi. Peki başka kimler mi vardı? Ajda Pekkan “Petrol”le, Modern Folk Üçlüsü ve Ayşegül Aldinç “Dönme Dolap”la, Neco “Hani”yle, MFÖ “Aşık Oldum” ve “Sufi”yle, Kayahan “Gözlerinin Hapsindeyim”le, İzel Çeliköz, Reyhan Soykarcı, Can Uğurluer “İki Dakika”yla Eurovision sahnesine çıktı. Ayşegül Aldinç, Candan Erçetin, Arzu Ece, Demet Sağıroğlu, İzel, Reyhan Karaca isimlerini bu yarışma ile duyurdu. Türkiye finallerinde İlhan İrem, Nükhet Duru, Sezen Aksu, Fatih Erkoç, Füsun Önal gibi pek çok sanatçı şansını denedi. Yani Eurovision Türkiye’de müzik sektörü için ‘üretimi yüksek bir fabrika’ oldu. Son dönemde TRT’nin değişen popüler politikalara yönelmesiyle farklı isimler de bu yarışmaya katılma “onuruna” layık görüldü. Athena “For Real”, Kenan Doğulu “Shake It Up Şekerim”, Sibel Tüzün Dün 9. Senfoni’yi duydunuz mu? ZÜLAL KALKANDELEN iz belki fark etmediniz ama yine çaldı. Çünkü dün, 9 Mayıs Avrupa Günü’ydü... Ve düzenlenen kutlama etkinliklerinde, Avrupa Birliği’nin resmi marşı olarak Beethoven’ın 9. Senfonisi çalındı. “Avrupa Günü de ne?” diye soranlar için kısaca anlatmakta yarar var. Türkiye’nin yıllardır kapısında bekletildiği Avrupa Birliği’nin temeli, ilk kez 59 yıl önce Paris’te atıldı. O dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, 9 Mayıs 1950’de, kendi adıyla anılan bildiriyi uluslararası basın temsilcilerinin önünde okudu. Bildirinin temel fikri, İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın etkisiyle parçalanan Avrupa’nın bütünleştirilmesiydi. Bunu sağlamak için, o zamanlar savaş sanayisinin temeli olan kömür ve çelik üretimlerinin bir Yüksek Merci’nin çatısı altına toplanması öneriliyordu. Birleşik Avrupa fikri böylece doğdu. Avrupa Günü’nün kutlanmaya başlaması ise, 1985 yılında Milano Zirvesi’nde gerçekleşti. Zirve için buluşan Avrupa liderleri, Schuman Deklarasyonu’nun açıklandığı 9 Mayıs’ın “Avrupa Günü” olarak kutlanmasına karar verdi. S Sibel Tüzün Semiha Yankı’nın “Seninle Bir Dakika”sıyla başlayan yarım yüzyıllık Eurovision macerası bu yıl Hadise’yle devam ediyor. Elbette müzik dışındaki tartışmalar ve magazin gündemiyle. Final gecesi Moskova’da, Belçikalı Hadise, İngilizce şarkısı ile Türkiye için yarışacak! Sonuç ne olursa olsun Eurovision takıntımız dinmeyecek. Peki Eurovision şart mı? Müzik için değil belki ama bu ülkenin ruh sağlığı için şart. Sertab Erener. Semiha Yankı. TRT yöneticileri buram buram dişilik tüten Hadise’yi Eurovision temsilcisi yaparken hiç düşünmemişler miydi? İster danışıklı dövüş değin, ister kör değneğini tanır. Hadise şortları, pantolonları ve tshirtleri artık moda. Yani biz bu işi de kendi bildiğimiz gibi yapıyoruz. Bir Hatta 2003 yılında müzisyeni de bedeni, kadınlığı ve “Super Eurovision kurulunun çekiciliği üzerinden sunmanın riyasını Star”, Gülseren değerlendirmesinde “Seninle Bir televizyon şovlarında, haber “Rimi Rimi Ley” ve Dakika” otuz yılın en iyi şarkıları programlarında günü kurtarmanın mezesi geçen yıl da Mor ve Ötesi arasında gösterilmişti. Ayrıca haline getirmekten çekinmiyoruz. Gerçi “Deli” parçasıyla boy gösterdi. İzlanda’nın yedi kez birinciliği bu durum çok da bize özel değil. Şimdi sıra Hadise’nin. Final gecesi alması da yarışmanın müzikal Eurovision’un başarısız ülkelerinden Moskova’da, Belçikalı Hadise İngilizce belirleyiciliğinin bir özeti. “Seninle Bir Almanya’nın temsilcisi pop ikilisi Alex şarkısı ile Türkiye için yarışacak. Şarkısı, Dakika”nın başarısızlığını, yarışmaya 13. Swings Oscar Sings’e dünyaca ünlü “Düm Tek Tek” in Eurovision’dan iyi bir sırada katılmasından, kostüm seçimlerinin ABD’li striptizci Dita Von Teese’yi sahne derece ile döneceğinden kimsenin şüphesi yanlışlığına kadar pek çok değişkene şovuyla eşlik edecek. İronik değil mi? olmasın. Zira bu yarışmanın kendine özgü bağlayanlar oldu. Sonuç gündemi de epey Öyle görünüyor ki Hadise’nin rakibi epey tüm kurallarını karşılıyor. Oryantalist, meşgul etti. Elbette o zaman müzik bu dişli. Elbette bize de bunu yazarak buralı, Avrupa’ya bakan ama ondan değil, kadar pazarlanabilir, reklamla malzeme çıkarmak kalıyor. Belki bu yıl nakaratı Türkçeİngilizce... Zaten Belçika, desteklenebilir bir halde değildi. Ama Hadise sayesinde tur bindirmek isteyip de İsveç, İsviçre, Almanya ve Hollanda’dan gördüğümüz gibi Eurovision’un gündem kulvar bulamadığımız Avrupa’nın da tam puanlar cepte. Evet, Hadise yaratmadaki etkinliği hâlâ değişmedi. karşısına dikilebiliriz. Peki ya Eurovision Belçika’da doğup büyümüş. Bir Türkiye, Eurovision’a hem sonuçlar şartı mı? Müzik için değil röportajında “Türkiye’de doğup, büyüyüp, gereği hem de kendi seçimleri yüzünden ama bu ülke için şart. Belçika’ya dönseydim gurbetçi bir kızın her yıl katılmadı. 1986’da “Klips ve Onlar Şimdi de yarım hikayesi olurdu ama ben Belçika’da Grubu”nun “Halley” adlı parçasıyla yüzyıldan beri süren doğdum, her şeyi orada gördüm. Benim dokuzunculuk, bu yarışmadan bize hikâyem bu yüzden bir Avrupalı” hikâyesi 1997’de de düşenlere, diyordu. Eurovision’un onu bu kadar Şebnem aklımızda “Türkiyeli” yapacağını da tahmin kalanlara, günümüze etmiyordu. Elbette Eurovision ve sonrası uzanan kısa bir önemli. Sertap Erener kazandığı birincilik yolculuk yapalım. sonrası, bunu çok iyi kullanıp müziği Eurovision Şarkı adına olumlu adımlar atmıştı. Ama Yarışması, Avrupa Yayın unutulup gidenler ve hatırlanmayanlar çok fazla. Yani Birliği’nin her yıl Avrupa ülkeleri Eurovision sonrasında pek arasında düzenlediği hiç hayat yok. Hadise içinse bitmeyen bir yarışma. 1956’da durumu bekleyip göreceğiz. başlayan Eurovision’un Final gecesi de televizyonun doğumu ise San Remo başında müzik dışında pek Şarkı Festivali’nde Stirptizci Von Teese Alman temsilcisiyle sahne alacak. çok şeye odaklanacağız. G gerçekleşti. www.zulalkalkandelen.com kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B *** İşte bu Avrupa Günü kapsamında yürütülen bir proje var ki, Türkiye ile ilgili olarak garip ve mantıksız bir durum yaratıyor. Projenin adı, “Farklılıkta Birleştik”... Proje çerçevesinde, farklı Avrupa kültürlerinden insanları bir araya getiren etkinlikler düzenleniyor. Diğer ülkelerin yanı sıra, Türkiye’de de çeşitli paneller, sempozyumlar yapılıyor, sergiler açılıyor, konserler veriliyor. Kutlamalarda konuşanlar, Avrupa Birliği’nin getirdiği refah, barış, özgürlük ve dayanışma kazanımlarına vurgu yapıyor... Bu özel gün için her yıl özel posterler de hazırlanıyor. Örneğin bir tanesinde mavi bir zemin üzerinde bir resim paleti görülüyor. Bir fırça ile paletin kenarlarına Avrupa Birliği’nin bayrağını simgeleyen yıldızlar çizilmiş. Aynı zamanda paletin üzerinde de farklı renklerde yıldızlar yer alıyor. Bütün bu resmin üzerinde ise, “United in diversity” yazıyor... Gerçekten Avrupa farklılıklarda birleşenlerden mi oluşuyor? Eğer öyleyse, neden Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, sürekli olarak Türkiye’yi Avrupalı bir ülke olarak görmediğini tekrarlayıp, üyeliğe karşı çıkıyor? Neden The Times, FransızAlman yakınlaşmasının ardında, ekonomik yükle ilgili kaygıların yanı sıra, “Avrupa’nın Aydınlanma Çağı’ndan beri bastırmaya çalıştığı, Hıristiyan bir homojen topluluk yaratma arzusuyla kamufle edilmiş ırkçılık yattığını” yazıyor? Yoksa Sarkozy ve Almanya’nın Başbakanı Merkel, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasıyla güçlerini kaybedeceklerinden mi korkuyorlar? Ya da sorun, bir Hollandalı parlamenterin Avrupa Parlamentosu’na sunduğu raporda mı yazılıydı? Sorun, Kemalizm ve Türk halkının orduya duyduğu güven miydi? Veya Türkiye Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirmiş olsa da, son Rasmussen olayında olduğu gibi, sürekli masaya yeni kriterler sürmek için mi bekletiliyor? İş karışık; ama gerçek şu: Türkiye, 1959’da Avrupa Ekonomik Topluluğu’na ilk ortaklık başvurusunda bulunduğu günden bu yana, tam 50 yıldır Avrupa’nın kapısında bekletiliyor... AB’nin en önemli ve etkili iki üyesi, Fransa ve Almanya, her fırsatta Türkiye’ye “imtiyazlı üyelik” önerip, tam üyeliği reddediyor... Türkiye, tam üye olmadan Gümrük Birliği’ne girmiş ilk ve tek ülke olmanın bütün zararlarını çekerek bekletiliyor... AB maceramızda durum bu... Yine de aday ülke statüsü verildiği günden beri, Türkiye de Avrupa Günü’nü kutluyor. 9. Senfoni çalarken, ucu açık müzakereler belirsiz bir sona doğru kaplumbağa hızıyla ilerliyor... G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle