22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 ŞUBAT 2009 / SAYI 1196 7 Herkes için kadın filmleri Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin bu yılki teması kadın bedeni. Festivaldeki filmler, kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlara, onu yasaklar, yasalar, utançlar ve tacizlerle kontrol altında tutmaya çalışanlara karşı duruyor. Toplumun kadın bedeniyle derdini sorguluyor. Ali Deniz Uslu “Karanlık Kutu” filminden... “Lilith’in Kızkardeşleri” filminden... B u yıl yedincisi düzenlenen Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 915 Mart 2008’de İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi ve İstanbul Modern salonlarında, ardından 2021 Mart’ta Manisa, 56 Nisan’da Urfa ve 1112 Nisan’da Trabzon’da olacak. Festivalin tema bölümünde kadın bedenini mülkiyet, siyaset, şiddet ve savaş alanı yapanlara, kadın bedenini yasaklar, yasalar, ayıplar, utançlar, tacizler, dayaklarla zapt etmeyenlere çalışanlara çuvaldızı bol filmler var. Festivalde gelinen noktayı Filmmor Kadın Kooperatifi’nden Melek Özman “Festivalin hedefleri ve dilekleri değişmedi. ‘Büyük’ bir festival olmak istemiyoruz. Biz hep küçük, ama umutlu bir festival yapmak istedik” diye özetliyor “Tabii ki amaç daha çok seyirciye, daha çok kadın sinemacıya ulaşmak, Melek Özman daha çok şehre gidebilmekti.” Özman, kadınlara özel etkinliklere ihtiyaç kalmayacağı günlere hâlâ çok uzak olduğumuzu düşünüyor. “İlk yıl sadece İstanbul’da başladık. O zaman bir kadın filmleri festivali ancak İstanbul gibi büyük kentlerde düşünülebilirdi. Zamanla birçok ilden davetler aldık. Böylece festival gezici oldu ve birçok ile gittik. Örneğin Samsun’dan Batman’a bir kadın filmleri festivalinde kadınlarla buluştuk. Bu hem çok keyifli hem de çok umut verici” diyor. Diğer yandan festivale yollanan film sayısı her yıl neredeyse ikiye katlanarak artıyor. Bunda her sinemacının, her festivalin, bu alandaki her türlü emeğin katkısı var şüphesiz. Peki ya kadının kamerası nereyi görüyor, nereyi göstermek istiyor? Özman, kadınların kamerasının tüm dünyayı ve meselelerini gördüğünü söylüyor, ama dünyanın diğer yarısının kadınları görmezden geldiğini anlatıyor; “Kadın sinemacıların ille de kadınlara dair temalarda filmler çekmelerini beklemek onları yeniden sınırlamak demek. Elbette kadınlar daha yeni söz alıyor. Kadınlara dair birçok şey, sinemadan siyasete kadınlar dışında ve kadınlara rağmen konuşuluyor, kararlar alınıyor. Bu yüzden kadınların kendini, kadınlığa dair meseleleri anlatmaya ihtiyacı büyük” diyor. Özman’a göre kadınların daha fazla feminist göze ve söze ihtiyacı var. Bu festival de bu önemli ihtiyacın boşluğunu dolduruyor. Festival bu yıl 915 Mart’ta İstanbul’da başlıyor, Bu yılki tema beden. Özman’a göre güzellik algısından ahlak anlayışına kadar tüm toplumsal algı ve kuralların kadın bedeniyle bir derdi var. Çünkü kadınların bedeni sadece beden değil, şiddet, ayıp, yasak, siyaset ve bazen de bir savaş alanı. Bedeni çevreleyen yasaklar ve sorunların arkasında yatan çifte standardı görmemek ise mümkün değil. Kadınların bedenleriyle olan sorun, cinselliklerini nasıl yaşadıklarıyla da bağlantılı. Yasaklar cinselliklerini yaşamalarını engellerken, bu engelleme ceza ve şiddete kadar varıyor. Kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlik, kadınları bedennesne, erkekleri akılözne olarak gören cinsiyetçi bakışın sonucu olarak kadınlar, bedenden ibaret nesneler olarak erkek öznenin sahipliğine, denetimine tabi kılınıyor. Burası malum, ama kadınların da kendi bedenleriyle sorunları yok demek güç. Özman, “Bu kadar sorun, yasak, ayıp, standart, bize küçüklüğümüzden beri öğretiliyor ve bizde de içselleşiyor. Bedenimize yönelik bir savaş ilanı bu. Elbette biz de bedenimizle pek barışık değiliz. Öyle olsak güzellik endüstrisi diye devasa bir endüstri olmazdı. Dileğimiz hem bedenimiz bizimdir demek hem de bedenimizle barışık olmak” diyor. Film gösterimlerinin yanı sıra dört ilde de yapılacak “Kadın Bedeninin Seyri: Sinemada Beden ve Cinsiyetçilik” paneli, film okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler ile 2008 Türkiye Sineması Cinsiyetçilik Ödülleri / 1. Altın Bamya’ya da işte tüm bu çelişkilere bir muhalefet. Festivalin “Kadınların Sineması” bölümünde ise her temada filmi bulmak mümkün. Toplam film sayısı 46. Zaman, mekân ve hedefleri açısından bu çok iyi bir rakam. Beden bölümünde kadınların bedenlerine yönelik baskı ve saldırıları anlamaya, anlatmaya ve karşı durmaya çalışan filmlerin yanı sıra, kadınların bedenleriyle barışamamasını anlamaya çalışan filmler de var. Yolanda Mazkiaran’ın “İçli Dışlı Muhabbetler”, Katherina Gilday’dan “Kadınlığın Suretleri”, Francine Strickwerda, Laurel Spellman Smith’in “Meme Belası”, María Victoria Menis’in “Karanlık Kutu”, Emiko Omori, Wendy Slick’nin “Haz Teknolojisi” bunlardan bazıları. Joanne Richardson’un “Riskli Hayatlar”, Belmin Söylemez, Berke Baş, Haşmet Topaloğlu, Somnur Vardar’ın Bu “Ne Güzel Demokrasi”, Alexis Krasilovsky’nin “Kameralı Kadınlar” filmleri gibi farklı kadınlık hallerine, deneyimlerine odaklanan filmlerin yanında, Rüya Arzu Köksal’ın “Son Kumsal”, Bingöl Elmas’ın “Transasya”, Şehbal Şenyurt’un “Vatandaşlık Halleri” filmleri gibi odağında kadınlar olmayan filmler de festival programında. http://www.filmmor.org/ 12 Eylül’de... U çan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 12. yılında 12 Eylül’e yakından bakıyor. Temasını “80’ler” olarak belirleyen festival, 12. yılına özgü bir mektup sergisi hazırlayacak. “12 Eylül’de…” başlıklı bu sergiye elyazısından ses kaydına, videodan grafiğe her türlü aracı kullanılarak katılınabiliyor. 714 Mayıs 2009 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilecek olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 12. festivale özgü bir çalışmayla seyircisinin karşısına çıkıyor ve bir Mektup Sergisi hazırlıyor. Gerçek veya kurgusal anlatılar üzerinden bir döneme ayna tutmayı, farklı hikâyeleri bir araya getirerek 12 Eylül’ü hatırlamayı ve hatırlatmayı amaçlayan festival, her yaştan kadınlara “Mektup Çağrısı” yapıyor. Yalnızca kadınların katılımına açık olan sergiye gönderilecek mektuplar; elyazısıyla herhangi bir kâğıda yazılarak, bilgisayarda yazılıp herhangi bir kâğıda çıktı alınarak, video, ses kaydı, resim, fotoğraf, grafik ya da istenen başka bir formatta hazırlanabilecek. 1 Nisan 2009 tarihine kadar gönderilecek mektuplar Ayşegül Devecioğlu, Gülden Treske, Halime Güner, Latife Tekin ve Umut Tümay Arslan’dan oluşan jüri tarafından değerlendirilecek. Jürinin bu eserler içinden oluşturacağı seçki, 12. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali kapsamında sergilenecek. Bilgi için: Tel: (0312) 427 00 20 / festival@ucansupurge.org BELGESEL Görünmeyenler, tutunamayanlar ve ötekiler... Deniz Yavaşoğulları teki, Taha Feyizli’nin yönettiği altı bölümlük bir belgesel dizi. Projenin amacı, hayatın her alanında karşılaştığımız ayrımcılığı ortaya koymak ve geleceğin eşitlikçi dünyasına ulaşmak için insanları düşünmeye teşvik etmek. Feyizli bir belgeselci olarak, ülkesinde ve dünyada olup bitenleri takip etmekle sorumlu olduğunu hissediyor, bunları belgelemenin görevi olduğunu düşünüyor. Ona göre güçlünün güçsüze emrettiği bir düzende bizden farklı olanı ötekileştirmek insan hakları ihlalinin temelini oluşturuyor. “Unutmayalım ki dünyanın yarısı mutlu, yarısı üzgün.” diyor, “Oysa ayrım gözetmeksizin herkes aynı haklara sahiptir; fakat biz bizden farklı olana öteki olarak bakınca insan hakları ihlali yapmış oluyoruz. Üstelik bunu farkında olmasak bile belki hepimiz yapıyoruz”. Öteki, altı bölümden oluşuyor. Birinci Bölüm; Tutunamayanlar: Bu bölümde yoksunluk ve yoksulluk, evsizler, Çingeneler ve engellilerin karşılaştıgı hak ihlallerine yer veriliyor. İkinci Bölüm; Kadının Adı Var’da kadın ve hak ihlalleri sorgulanıyor, namus cinayetleri, kadına yapılan her türlü şiddet, kadın ticareti, kadının sömürülmesi irdeleniyor. Üçüncü Bölüm: SiyahBeyaz’da ise 11 Eylül saldırısından sonra inşa edildiği iddia edilen ‘yeni’ dünya düzeninin ırkçılık ve ayrımcılığı nasıl tırmandırdığı ele alınıyor. Kültür ırkçılığı, göçmenlere uygulanan baskıların ve İslamofobyanın ivme kazanması göz önüne seriliyor. Dördüncü Bölüm “Görünmeyenler” mültecilerle, beşinci bölüm “Önüm “Öteki”, Taha Feyizli’nin yönettiği bir belgesel dizi. Amacı, hayatın her alanında karşılaştığımız ayrımcılığı ortaya koymak ve geleceğin eşitlikçi dünyasına ulaşmak için insanları düşünmeye teşvik etmek. Altı bölümden oluşan belgesel dizide; kadın, çocuk ve mültecilerle ilgili insan hakları ihlalleri, ırkçılık vb. sorunlar ele alınıyor. Dünya Prömiyerini Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nde yapan “Öteki”, yıl boyunca dünyanın pek çok yerinde, birçok festivalde gösterilecek. tehlike olarak algılanıyor, her an patlayacak bir bomba gibi.. Onlardan korkuluyor, ürkülüyor. Ayrıca insanlar onları, işlerini, kaynaklarını ellerinden alanlar olarak görüyor. Feyizli mülteciliğin onların kendi seçimleri olmadığını vurguluyor; “Onlar sadece bir çıkış yolu, ülkelerindeki savaştan, ekonomik bunalımdan kaçmanın bir yolunu arıyorlar. Mülteci olarak yaşamları elbette kolay olmuyor, tanımadıkları bir ülkeye sığınıp, oranın kültürünü benimsemeye çalışıyorlar, bir kabul edilme süreci yaşıyorlar, kabul edildikten sonra da, yabancı bir ülkede göçmen olmanın sorunlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Ülkelerinde kalsalar ya ölecekler, ya da öldürülecekler. Kısacası onlar için mülteci olmak çok zor” diyor. Feyizli’ye göre göçmenler bulundukları ülkede öz benliklerini korumaya bir yandan da yabancı bir ülkeye uyum sağlamaya, bir önyargı girdabının içinde öteki olarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. İhtiyaçları olan tek şey belki biraz esneklik ve çokça hoşgörü. Oysa günümüzde dünya ne yazık ki büyük bir nefret, önyargı, cehalet ve bağnazlık girdabında bulunuyor... Dünya Prömiyerini Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nde yapan “Öteki”, İtalya’nın Ancona şehrinde, Circolo Culturale Africa isimli kuruluşun düzenlediği “Azdan Çoğa Birlikte Yaşayabilmek” adlı etkinlikte gösterildi. Ayrıca, Mart sonunda yine Ancona’da Uluslararası Afrika Filmleri ve Nisan’da Milano’da yapılacak olan Uluslararası Afrika Filmleri Festivalinde gösterilecek. Daha sonra ise, Uçan Süpürge Film Festivali, Uluslararası İstanbul Film Festivali, Adana Altın Koza Film Festivali, Uluslararası Mistik Filmler Festivali, Köyceğiz Altın Aslan Film Festivali gibi yurtiçindeki pek çok festivale katılacak. Belgeseli TRT 2’de izleyebilirsiniz… Ö Feyizli’nin “Öteki” belgeseli altı bölümden oluşuyor. İstanbul’dan bir mülteci portresi... Bosna veya Kosova’dan bir mağdur kadın... Arkam Sobe...” ise çocuklarla ilgili... Altıncı Bölüm “Hepimiz Ötekiyiz”de de “öteki” sorununun giderilmesinde neler yapılmalı ve neler yapılmamalı sorularına yanıt aranıyor.. Taha Feyizli mülteciler konusunu ele aldığı “Görünmeyenler” bölümü üzerinde duruyor. “Göçmenler bir yanda bulundukları topluma uyum sağlamaya öteki taraftan farklılıklarını korumaya çalışıyorlar” diyor, “Elbetteki bu toplumdan topluma farklılık gösteriyor fakat, dünyanın heryerinde bu farklılık göze çarpıyor, Müslüman olmayan bir ülkede Müslüman, Müslüman olan bir ülkede Müslüman olmayan; beyazların çoğunlukta olduğu bir ülkede siyahlar, siyahların çoğunlukta olduğu bir ülkede beyazlar.” Feyizli’ye göre mülteciler gündemde yeterince yer almıyor. Bu durum tüm dünyada böyle, çünkü onlar her ülkede C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle