22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 22 KASIM 2009 / SAYI 1235 artık bir mizah dergisi ŞİRİN GÜVEN C enkErdem deyince herkesin aklına Müebbet Muhabbet geliyordur. Hani şu, ikilinin eşine zor rastlanır cinsten zeki doğaçlama muhabbetleri... Cenk ile Erdem, radyo, televizyon ve sahne programları derken şimdi kusur kalmasın diyerek bir mizah dergisi çıkarıyor. Çarşambaları İstanbul’da, cumaları ise bütün Türkiye ve Kıbrıs’ta yayımlanan Müebbet Muhabbet, diğer mizah dergilerinden oldukça farklı çünkü içinde serbest çağrışımlarla yapılmış CenkErdem muhabbetleri var. Üstelik karikatürü de cabası... Buyurun dergi hakkında Erdem’le yaptığımız muhabbete... Mizah dergisi çıkarmaya nasıl karar verdiniz? Müebbet Muhabbet’i her yerde yaptık. Okul, radyo, televizyon, sahne ve internet... Bir kitap da çıkmıştı radyo programlarımızla ilgili. Yapmadığımız bir mizah dergisi kalmıştı. O da kusur kalmasın dedik. Gayet de leziz oldu. Diğer mizah dergilerinden farkı ne olacak? Farklı olarak CenkErdem tarzı espriler bol olacak. Nasıl işliyor süreç? Siz yazıp çizerlere mi veriyorsunuz? Biz espriyi yazıyoruz. Sonra arkadaşlara gönderip onların çizmelerini bekliyoruz. Bizim karikatürleri Mustafa Bayramoğlu çiziyor. Arka sayfada bizim yazdığımız bölümü de Murat Bozkurt yapıyor. Ayrıca CenkErdem’in dergisi interaktif köşeleriyle farklı. arkadaşların kendi köşeleri var. Fatih, Tayyar Özkan, Oğuzhan Kayhan, Necmi Yıldız, Murat Çakılar, Tolga Akdoğan... Kadro daha genişleyecek, köşeler artacak ve zamanla çeşitlenecek. Oturup siz çizmeyi denediniz mi hiç? Cenk’in dergide “Çizmeyi öğretiyorum” diye bir köşesi var. “CenkErdem Pazarlama”yı da o çiziyor. İlk sayıda ben de amatör bir karikatür çizdim, tükenmez kalemle. Arada insanlara espri olsun diye çizeceğiz. İnteraktif köşeler var bir de... Evet, hatta bu anlamda klasik dergicilikten ayrılıyoruz. “Burayı Biz Doldurduk” diye bir köşemiz var. Orada bilinen karikatürlerin baloncuklarını biz dolduruyoruz. Altına da bir tane içi boş bırakıyoruz ve okurların kendilerinin doldurmasını istiyoruz. İnternet sitemizden karikatürü bize gönderiyorlar. Aralarından en iyisini seçip dergide yayımlıyoruz ve telifini ödüyoruz. Bir de kampanya bölümü var. Orada da sürekli değişen kampanyalar var. İlk iki hafta “Sokak Lambalarını Koruma Vakfı (SOLAK)”ydı kampanyamız. Sanki böyle bir vakıf varmış gibi insanlar sokak lambaları artık sokakta kalmasın hepsini birimiz evimize alalım diye sokak lambalarıyla çektikleri fotoğrafları yolluyorlar. Sonra biz de onları yayımlıyoruz. Kampanyalarımız devam edecek... Bu dergiden siz ne bekliyorsunuz? Eğlenmeyi sadece... Bütün işimiz bu. Müebbet Muhabbet’e başlama sebebimiz de eğlenmekti zaten. Sonradan para kazanmaya başlayınca başka bir iş yapmayalım o zaman dedik. Eğlenerek para kazanmak büyük bir lüks olsa gerek... Tabii ama Gülben Ergen gibi para kazanmadığımız için çok da rahat değil. Bir defa sanılanın aksine bütün vaktinizi alan bir şey. Ayrıca hiçbir şey olmayan dönemlerde yaptığınız tek iş bu olduğu için kalıyorsunuz öyle. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çok severek yapıyoruz bu işi, o yüzden de bütün zorluklarına severek katlanıyoruz. Zaten biz bu işten para kazanmaya başlayalı en fazla on sene olmuştur. Ondan önceki on yıl bu işe hem hayatımızın en güzel on yılını verdik; hem de bir sürü maddi sıkıntı yaşadık. Hatta şu an kazandığımız paranın yüz mislini kazansak, o zaman verdiğimizi geri alamayız. İkili olmak nasıl bir şey? Devamlı CenkErdem diye anılmak? Sıkılmıyor musunuz? Yok, niye sıkılalım ki? Sonuçta biz bir projeyle bir araya getirilmedik. Kimse “Çocuklar sizi bir araya koyalım paketleyelim de, şuraya satıp voleyi vuralım” demedi. Biz bu işten önce arkadaştık, ikiliydik... Okulda derslerde bunu hayal ediyorduk. Sonra radyolar kurulunca prram yapmak için değil “tombmeister” olarak girdik. Kablo döşedik, stüdyoları hazırladık. Sonra bir sürü insan işten çıkarıldı. Biz teknik işlerden anladığımız için atılmadık. Yayında da boşluk oldu tabii. Nasıl dolduracaklarını bilemiyorlardı. Biz de “Biz program yapalım da öyle doldurun” dedik. Biliyorlardı bizi ama “Siz ruh hastasısınız, sizi kimse dinlemez” diyorlardı. İyi dediler ve salı geceleri 1 ile 3 arasını bize verdiler. Müebbet Muhabbet böylece ilk kez başladı. Sonra ilk bir ayda o kadar çok faks geldi ki bizi her güne yaydılar ve saati de 11 ile 1 arasına çektiler. Sonra da daha erken saatlere... G PAZARIN PENCERESİNDEN Darfur aslanı SELÇUK EREZ umhurbaşkanı basın toplantısı yapacaktı... Çoğu Afrikalı yüzlerce gazetecinin bulunduğu odanın tavanında dört pervane vınlayarak dönüyordu; ortam buna rağmen çok sıcaktı. Başkan geldi, harmaniyesini çıkardı, hazırlanan koltuğa oturdu, sarığını yaverine verdi. Yarın çok değerli bir misafirimiz bizi şereflendirecektir. Kendisine en yüksek düzeyde hüsnü kabul gösterecek, fahri doktoralar verdirecek, anlaşmalar imzalayacağız... Bu gezi konusunda sizi aydınlatmak istiyorum... Gazeteciler sırayla sormaya başladılar: Davetliniz olarak gelecek kimse hakkında bir sürü dosya varmış... Onlar ülkesindeki muhalefetin palavralarıdır. Mahkeme dosyalarıymış... Ne olacak? Bizim de birtakım mahkemelerde hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde dosyalarımız var... Güvenlik Konseyi bile desteklemiş... Kim takıyor bunları? Yok Darfur’da insanlık suçu işlemişim, ordaki etnik temizlikten ben sorumluymuşum... Ben nasıl soykırım yaparım? Bir Müslüman soykırım yapar mı? O da öyle diyor... Ona bu yüzden bayılıyorum... Sayın Cumhurbaşkanım, beklediğiniz misafir, sıkça “etnik milliyetçiliğe karşıyız” diyor. Siz, burdaki, üç etnik grubu temizlemek, ortadan kaldırmakla suçlanırken böyle etnik gurupların her birine âşık olduğunu söyleyen misafirinize ne diyeceksiniz? Yanıldığını anlatacak, onu uyaracağım... Onunla başka hangi konularda görüşeceksiniz? Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarının telefonlarını nasıl dinleteceğimi soracağım... Cumhurbaşkanım, misafiriniz, darbecileri yargılamak için yasalar çıkardıklarını söylüyor... Biri darbe planlamakla suçlanınca hemen ilgilenip yargıda ne yapılması gerektiğini anlatıyor, “Islak imza önem arz ediyor. Kilidi o açacak. Adli Tıp raporunun gereği yapılmalı. Askeri yargının ıslak imzaya ilişkin olarak Adli Tıp’ın raporunu dikkate alması gerekir” filan diyor... Siz 1989’da darbe yapıp gelmediniz mi? 1999’da tek başınıza aday olduğunuz seçimden sonra Meclis’i tanklarla toplarla kuşatıp rakibiniz olan Meclis başkanını gidermediniz mi? Darbecilere bu kadar karşı olan misafirinizin sizin gibi koyu bir darbeciyle sıkı fıkı olması çelişki değil midir? Memleketindeki muhalefet kıyameti koparmaz mı, dostunuz yıpranmaz mı o zaman? Cumhurbaşkanı sinirlendi, yerinden kalktı, sarığını başına geçirdi: “No Comment!” dedi, “Başka sual istemem. Basın toplantısı sona ermiştir!” Gazeteciler salondan çıkarıldılar. G C erezs@superonline.com C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle