22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 OCAK 2009 / SAYI 1190 Oda arkadaşınız ve siz Deniz Ülkütekin ir mekân ve iki kişi. Selim Eyüboğlu ve Sevgi Ortaç’ın sinematografig fotoğraf kareleri için bundan ibaret de diyebiliriz. Kendileri de yorumu izleyiciye bırakma konusunda hemfikirler. Basit ve herkesin hayatında var olabilecek bir durumdan ortaya çıkan sonuçlar oldukça tanıdık, yine de yüzleşmek zor. Sevgi Ortaç, Bilgi Üniversitesi’ndeki yıllarından örnek veriyor. Kampus içindeki izole ve dış dünyadan kopuk ortamın kendi dillerini yaratmalarındaki önemine değiniyor. Bu kendine has durumun ortaya çıkardığı dertleri ifade etmenin yolu da farklı medyalardan geçiyor. İşte Oda Arkadaşları Sergisi de bu dert anlatma isteğinin bir ürünü. Selim Eyüboğlu yıllardır sinemayla içli dışlı olarak biliniyor. Ancak fotoğrafçılığa ilgisi de bir o kadar eski. Uzun süre çektiği kareleri birilerine göstermeyi bile düşünmemiş. Ancak bir noktada sinemayla fotoğrafın benzeşen ve ayrışan yönleri üzerine çalışmak istemiş ve sonuçta ortaya bu proje çıkmış. “Karelerin ortaya çıkardığı bir hikâye yok” diyor Eyüboğlu ve devam ediyor. “Bir temanın etrafında bir araya geliyorlar. Başı sonu olmayan farklı hisler ve birbirinden hoşlanmama hikâyesi”. Yine de ortaya çıkan işleri değerlendirmenin seyirciye kaldığı konusunda ısrarlı. Hakkı da var. Aynı odada bir başkasıyla olmak, iletişim ve iletişimsizlik sergiyi görecek hemen herkesin hayatının bir parçasını oluşturan detaylar. Eyüboğlu ve Ortaç sinemadaki belli klişelere ve detaylara gönderme yaparak işlerini ifade etme yolunu seçmiş. Ortaç “Aslında bu temayı içi son derece boş olduğu için seçtik” diyor. Yapmak istediklerini, bir insanın en basit duruşunun bir odada ve belli bir işle meşgul olmadan gerçekleşebileceği düşüncesinden yola çıkıp, bunu da sinemanın anlatım gücü ile destekleyerek ifade etme denemesi olarak tanımlıyor. Peki ya mekânlar ve karakterler zenginleşse? O zaman bir film ya da belgesel ortaya çıkardı. Fotoğraflarda ortaya çıkan duyguyu tam anlamıyla ifade etmek çok da kolay değil. Ancak karakterlere odaklandığınızda bir nefret ve gerginlik kolaylıkla hissediliyor. Hiç birisiyle aynı odayı paylaştınız mı? Eminim çoğunuz paylaşmışsınızdır. Sonra da yalnızlığınızı, kaçışlarınızı, özenle sakladığınız mahremiyetinizi özlediniz değil mi? Selim Eyüboğlu ve Sevgi Ortaç’ın ortak projesi “Oda arkadaşları”, sinematografik fotoğraf kareleriyle aynı mekânı paylaşmayı sorguluyor. Bir mekâna sıkışan iki dünya... B Oda arkadaşlığı yani ötekinin yaşamına şahitlik etmek... Selim Eyüboğlu ve Sevgi Ortaç... Fotoğraf: Uğur Demir Selim Eyüboğlu da sergide yoğun bir uzaklaşma ve tedirginlik duygusunun hâkim olduğun kanısında. “Gitsin de ev bana kalsın hissiyatı veriliyor. Bir yandan çok tehdit edici ama öte yandan bir durağanlık da var” diyor. Aslında aynı evi ya da odayı paylaşanların hiç de yabancı olmadığı bir hissiyattan bahsediyor. Sevgi Ortaç’a göre de oda arkadaşınızla ilgili problemleriniz aslında sizin problemleriniz. “O, kendi problemlerinizi yüzünüze vuran kişi” diyor. Çok da haklı, çoğu insan için mahremiyet duygusuyla özdeşleştirilen kaçış, aynı mekânı paylaştığınız biri olunca elbette işe yaramıyor. Ortaç devam ediyor, “Oda arkadaşları aslında karşılıklı bir şeyden ötesi, karşında durup senin dünyayla olan ilişkine şahit oluyor” diyor. Oda arkadaşlığı üzerine çok da fazla anlam yüklemeye gerek olmayan bir sergi bu. Çünkü değindiklerini bilinçaltınızda değil, gayet somut, hatırlanabilir anılarınızda veya yaşamınızda arıyor. Yüzleşmeye hazırsanız, 17 Ocak’a kadar Galeri Splendid’da olmanız lazım... G Barış ve özgürlük için misafirlik Bizim ziyaret ettiğimiz Servas evi, İstanbul, Mecidiyeköy’de. İngilizce öğretmeni ve Servas’ın Türkiye koordinatörü Özge Karadenizli’nin evi. Karadenizli şimdiye kadar yaklaşık 200 kişiyi misafir ettiğini, yedi kıtadan, yediden yetmişe onlarca insanla ervas, Türkiye’de 180’e, dünyada da 20 bine yakın üyesi tanışmanın çok keyifli bir tecrübe olduğunu söylüyor. Tuğrul ve olan, Birleşmiş Milletler’in tanıdığı, gönüllülük esasına Karadenizli hep ev sahipliği yaptıklarını, zaman ve imkânsızlık dayanan bir sivil toplum örgütü. En basit tanımı ile yüzünden yurtdışında çıkamadıklarını anlatıyorlar. Bu yıl ise gezginlerin gittikleri ülkedeki halkla yaşayıp, evlerinde kararlılar, hedefleri Güney Amerika ve Brezilya. misafir olmasını sağlayan, kültürel alışverişi eve taşıyıp kardeşliği Elbette herkesin aklına ilk gelen sorulardan biri misafirlerle nasıl pekiştirme amacı güden bir yapı. Servas Türkiye’nin tarihi ise bağlantı kurulduğu ve onlara nasıl güvenildiği. Zaten Servas’ın 1974’e dayanıyor, ama 2000 yılından sonra gençlerin ilgisi ve amaçların biri de bu güvensizliği kırmak. Karadenizli, evlerinin yoğun katılımı sayesinde faaliyetleri büyük ilerleme gösteriyor. anahtarını dahi verdikleri misafirlerine güvenmenin her şeyin Servas Türkiye koordinatörü Özge Karadenizli Servas’ı, ev başlangıcı olduğu inancında. Bugüne kadar da güvenini sarsacak sahipleri ile gezginleri buluşturan, “buralı” gibi yaşamanın derdinde hiçbir sorun yaşamadığını söylüyor. Servas’a üye olmak için ise olan insanların buluşma noktası olarak tanımlıyor. önce internetten başvuru formu dolduruluyor, sonra da Servas En büyük amaçlarının ise dünya barışına hizmet, sınırların Türkiye’nin görüşmecisi ile bir görüşme yapılıyor. kalkması ve hoşgörüyle samimiyetin artması olduğunu söylüyor. Görüşme kriterlerinin başında insanların eşitliğine inanmak, Karadenizli, “Servas, ücretsiz yer sağlayacak bir kurum değil, bunu hepimizin öncelikle insan olduğunu bilmek ve dünya barışına baştan kabul etmek gerekir. Hayatı paylaşmak isteyenler bize hizmet etmek geliyor. Servas’ın Türkiye görüşmecisi Tuğba Yılmaz görüşmede paylaşmayı ve hoşgörüyü bilmeyen insanları elediklerini anlatıyor. Yılmaz, “Servas’ın sloganı ‘açık kapılar’. Biz buna inanan insanlar arıyoruz” diyor. O da Servas gezgini olarak farklı ülkelere seyahatlerini anlatıyor. İlk baştaki tedirginliğini gittiği ülkede bıraktığını, yalnız bir kadın olarak dünyayı dolaşırken insanlara karşı yeniden güvenebilmeyi öğrendiğini söylüyor. Yılmaz, “Türkiye’ye gelen gezginler buralı insanların uzak durduğu, hatta bilmediği yerleri keşfetmek istiyor. Klişelerden sıkılmışlar. Onlarla siyasetten sanata her şeyi konuşuyorsunuz. Mesela biri ‘İsrail ile ilişkileriniz son yıllarda H. Okamoto, Ö. Karadenizli, D. Coleman, T. Yılmaz, T. Nakipoğlu Fotoğraf: Vedat Arık niye bu kadar gelişti?’ derken diğeri ‘Nerede develeriniz?’ diye sorabiliyor” diyor. Konuşmamız sürerken Karadenizli’nin yabancı misafirleri de katılıyor. Zaten evinize gelen insanlar sizden biri olmayı bilmeli. İstanbul turundan geliyor. Nakiboğlu’nun akbili bile rahat Yani sofra kurulmasından, yemek yapımına, temizliğe kadar her gezsinler diye onlarda. Sofraya oturup hikâyelerini anlatıyorlar. şeyi paylaşıyorsunuz” diyor. Servas’ın İstanbul’da 200’e yakın Eğitim psikoloğu Donald Coleman 60 yaşında bir İrlandalı. Servas’a üyesi var. Ankara, Van, Iğdır, Antakya ve Mardin de diğer üyelerin yedi yıl önce San Fransisko’da katıldığını, bu şekilde seyahat olduğu şehirler. Servas evlerinde kalma sınırı ise iki gece, eğer etmenin tüm farklılıkların aslında ne kadar yakın olduğunu taraflar anlaşırsa bu süre uzatılabiliyor. anlamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu onun ilk Türkiye Bilgisayar mühendisi Tuğrul Nakiboğlu da yedi yıldır aktif bir tecrübesi. Söze devam ederken İrlanda’ya yolumuz ne zaman Servas üyesi. Türkiye üye listeleri kitapçığını hazırlıyor. Nakiboğlu, düşerse kapısının bize açık olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyor. “Servas, farklılıkların uyumunu ve güzelliğini yaşama imkânı Türkiye’de beklediğinin üstünde bir dinamizm bulduğunu hatta şok veriyor. Hem kendi hem de dünyadaki diğer toplumların geçirdiğini anlatıyor. Onunla seyahat eden Haruko Okamoto 57 geleneklerini öğrenip, insanlara önyargısız ve mesafesiz yaşında bir telekomünikasyon çalışanı. Servas’a Fransa’da katılmış, bakabiliyorsunuz. En önemlisi ise insanlara yeniden Kyoto’da yaşıyor. Türkiye’nin dünyada başka tanındığını, güvenebiliyorsunuz” diyor. Nakiboğlu aynı zamanda müzisyen. gerçeklerin ise farklı olduğunu anlatıyor, “Türkiye, modern ve Gelen misafirleri arasında müzisyen bir Amerikalı aile olduğunu geleneksel dünya arasında bir köprü. Avrupa’da insanlar modern heyecanla anıyor. Ailenin enstrümanlarını sırtlarına yüklenip bir hayat sürdüğünü düşünüyor, ama ruhlarından uzaklar. Türkiye İstanbul’a gelmesine şaşırsa da onlarla müzik yapmanın keyfini ise hissettiği gibi yaşıyor. Belki bunu bizlere öğretebilirsiniz” diyor. unutamıyor. İtalya’dan gelen aşçı misafirinin yaptığı yemeklerin tadı Onların bir sonraki durakları Tarsus ve Mardin. da damağında. Servas, dünyanın farklı ülkelerindeki üyelerini birbirlerinin evinde ağırlayan, bunu da dünya barışına katkıda bulunup, hoşgörü ve kardeşliği geliştirmek için yapan bir sivil toplum örgütü. Birleşmiş Milletler’in de tanıdığı Servas, insanların birbirlerine güvenini kaybettiği, farklılıkların şiddetle reddedildiği şu günlerde daha da önemli bir rol üstleniyor. Ali Deniz Uslu S John Lennon “Imagine” şarkısında, “Hayal et bütün insanların/Hayatı barış içinde yaşadığını/ Tüm dünyayı paylaştığını/Benim hayalci olduğumu söyleyebilirsin/Ama tek ben değilim/Umarım bir gün sen de bize katılırsın” diyordu. Evet, Servas da buna hizmet ediyor. Bizlerin ise önce korkularından ve önyargılarından kurtulması gerekiyor. Kim bilir belki de böylece biz de o hayalcilerin arasına katılıp ‘hayalet’lerden korkmamayı öğreniriz. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle