17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 İzlemenin adı “Performans raporlama”... “İzlenenler” anlatıyor... E. A. Yazılım Şirketi (30): Ofisteki bilgisayarınızı sadece iş için kullanıyorsanız bir sorun yok ancak bilgisayardaki dosyalar kişiselleşmeye başladığında ilerideki olası sorunlarında temeli atılmış oluyor. Gizliliğinizin su yüzüne çıkması iki üç tuşa basmakla mümkün. Şirket içi izleme birçok ofis bilgisayar ağının yönetici bilgisayarının neredeyse temel işlevi haline geldi. Bazı patronlar bu izleme olayına hatırı sayılır bir zaman dilimi ayırmaktan hiç çekinmiyorlar, hatta bazılarının günlük planlarının bir parçası bu. İtiraf etmeliyim ki görevlerimden biri olan bu gözetleme işini yaparken bazılarının sırlarına istemeden de olsa ortak oluyorum. Mahremiyetini çiğnemiş olsam da bu görevimi yaparken otomatik olarak gerçekleşiyor. Bunun ortaya çıkması ve dilden dile aktarılması size kalmış. Bu da görevi kötüye kullanmak olacağından, sırrını bilgisayarla paylaşan arkadaşa patronun kulağına gitmeyecek şekilde üstü kapalı ve zamanında yapılacak bir uyarı yerinde olur. İki masa yanımda oturan ve kafayı tamamen dağıtmak isteyen bir arkadaşı uzun metrajlı bir film izlerken rastgele yakaladığımda, masasının etrafında dikili paravan tahtaların onu gizlediğini sanması komik gelmişti. Bir süre kendi ekranımdan bildiğim bu filmi izledikten sonra, ona seslendim ve bir sonraki sahnede kadının adamı öldüreceğini söyleyip sustum. Ekranındaki fare imlecinin telaşı izlemeye değerdi. B. A. Medya Analisti (29): Benim hikâyem pek hatırlanmak istenmeyecek cinsten, ama ne de olsa onları tazelemek şimdiyi kurtarmak adına iyi geliyor olsa gerek. İki yıl önce evleneceğim kadınla aynı şirkette çalışıyorduk, her şey de gayet güzel gidiyordu. Bir gün masamda bir deste kâğıt ve “gözlerini aç” başlıklı bir not buldum. Önce şaka sandım, ama okuduğumda dünya başıma yıkıldı. Çünkü sevdiğim kadınla ürün müdürümüzün aşk mailleri karşımda duruyordu. MSN konuşmaları, mailler ve daha birçok şey tasniflenmişti. Tam olarak ne yaptığımı hatırlamıyorum, pek de önemli değil sanırım. Tek derdim bu işi kimin yaptığını bulmaktı, bilgisayar merkezine gittiğimde bu izlemeyi onların yapmadığını öğrendim. Onlar yalnızca filtreleme yapıp başka takipleri yaptıklarını söylediklerinde ise iyice şaşırdım. Tüm bunlar olurken kavga gürültü ilişkim bitti. Mailler, MSN e bilgisayar klavyesinden de bir süre tiksindiğimi hissettim. Bu olayların ilk İzleniyoruz, dinleniyoruz, takip ediliyoruz... Ofiste kullandığımız bilgisayarımız, yazışmalarımız, tıkladığımız her sayfa, baktığımız her resim yerimizi, duruşumuzu ve mahremiyetimizi deşifre etmek için kullanılıyor. Kapitalist sistemin son numarası, şirketlerdeki “performans raporlamaları” ise çalışanların bilgisayar üzerindeki tüm hareketlerini takibe alıp, mahremiyet sınırlarını aşıyor. Ali Deniz Uslu İnan Taptık. fırtınası dindiğinde bir gün pazarlama müdürümüz beni yanına çağırdı, hayatımı karartan yazışmaları kendinin izlediğini ve heyecanlı bir mahrem takibinin sonunda bir vicdan sorununa dönüştüğü için bunu yapması gerektiğini anlattı. Ona cevap bile vermedim, veremedim, iyi mi yapmıştı kötü mü bilemedim. R. A. Muhasebeci (25): Ben işim gereği tüm gün bilgisayarın başındayım, elbette günün de her anı iş için onu kullanmıyorum. Haber sitelerinden, hobilerimle ilgili olanlara, oyun sitelerinden, şirket içinde yasaklanmayan pek çok internet sayfasında geziniyorum. Bunun da masumane bir hareket olduğunu düşünüyordum, ama günün birinde bölüm şefi beni yanına çağırıp bir deste kâğıdı önüme attığında işler değişti. “Bunlar ne? Biz de seni çalışıyor biliyoruz” dediğinde rengim atmıştı. İşimi aksatmadığımı, hatta eğer aksattıysam bunu da o kâğıtlarda görebileceklerini söyledim, ama dinlemediler. Hatta girdiğim internet sayfaları hakkında gereksiz ve çapsız yorumlar da yaptılar. Ben, işyerinden masamda sekiz saati geçiyor olmamla bir saat içinde iyi bir iş çıkarıp gitmem arasında büyük fark olduğunu düşünüyorum. Kısacası saatle üretkenliğin aynı şey olduğunu düşünen ve otoriteyi hissettiren zihniyet hâlâ çok yaygın. Onlar, bilgisayarları da modern hesap makinaleri gibi birer demirbaş olarak düşünüyorlar. Ben ise bu tatsız olaydan sonra işim gereği kullandığım program ekranından başka bir ekranı kullanmadım. Hatta çalışmazken bile onu açık bırakıyorum. İnternet mi derseniz, onun da çözümünü buldum, neyse ki patronlar minik birer bilgisayar olan cep telefonlarına henüz müdahale edemiyorlar. D. I. Gazeteci (26): Geçen yıl “ana akım medya” diye tabir ettiğimiz gazetelerden birinde muhabir olarak çalışıyordum. Gazetede, pek çok büyük şirkette olduğu gibi bilgi işlemin ve birilerinin ve patronların bilgisayarlarımızın içini, maillerimizi, yazışmalarımızı, hatta telefon görüşmelerimizi izleyip dinlediği şehir efsanesi gibi anlatılır dururdu. Yarım ağızla inanırdım buna ama ihtimal de vermezdim. “İnsanların işi gücü yok da tek tek bizim mail ya da belgelerimizdeki yarım yamalak metinlere mi bakacak” derdim. İnsanların meğer gerçekten işi gücü yokmuş. Bir sabah bilgisayarımı açtım ki ne göreyim. Üzerinde çalıştığım pek çok yazı, haber, dosya, gazetecilerin uğraştığı her ne varsa işte hepsi kayıp. Yok. Çöp tenekesi bile boş. Biri silmiş geçmiş. Sonradan ortaya çıktı ki bu naneyi editörlerden biri tamamen kişisel sebeplerle bilinçli olarak yemiş. O güne yetişmesi gereken yazıyı yeniden ve en baştan kan, ter ve mide bulantısı eşliğinde nasıl yazdığımı bir ben, bir de bilgisayar bilir. Nedir kalan… Şimdi başka bir ana akım medya binasında üzerinde çalıştığım her metni paranoyak bir biçimde her paragraf değişikliğinde kendime mail attığım gibi, taşınabilir belleğe ve masa üstüne kaydedip kaydedip duruyorum. Yetmiyor, bir de evdeki bilgisayara kaydediyorum. Kaydettiklerimi unutup tekrar tekrar arşivlemeler yaptığım da oluyor tabii. Sonra metinlerin hangilerinin son haller olduklarını karıştırdığım durumları saymazsak güvende sayılır her şey. 1. Sayfanın devamı Şu aralar pek çok kişi “dinlenme ve izlenilme” paranoyası yaşıyor. Cep telefonu, internet derken işin bir de çalışma ortamı boyutu var. Yani ofiste kullandığımız bilgisayarlar da izlenmeye açık. Siz de internet ve ağ güvenliği konusunda tecrübelisiniz. Bu durum düşündüğümüz kadar vahim boyutlarda mı? Denetimlerimizin sonucunda çıkanlar şaşırtıcı, zaten otoritenin çalışanlarının bilgisayarlarını büyük ölçüde izlediğini biliyoruz, ama çalışanların birbirini izlemesi bizi epey şaşırttı. Türkiye’deki büyük şirketlerin denetimleri sırasında yüzde 50’inden fazla bir oranında bu tür izleme programlarını tespit ettik, ama bunların yüzde onu otorite izlemesiydi, yari geriye kalanı çalışanların ve dışarıdan izlemelerdi. Kişisel izlemeler sizce niye bu kadar çok? Bu oryantal kültüre sahip olmamızın getirdiği bir şey, çünkü biz dedikoduyu, konuşarak üretmeyi seviyoruz. Bu toplumsal bir alışkanlık ya da zafiyet, hepimizde var. Biz, bizi ilgilendirmeyenleri bilmeyi, ortaya çıkarmayı, onlar üzerinden konuşmayı çok seviyoruz. Bunu yaymayı da görev biliyoruz. Hani derler ya bir şeyi iki kişi biliyorsa o sır olmaktan çıkar, hele onu bilen bilgisayarsa o ikinci kişiden çok çok öte bir varlık. Mahremiyet düşkünlüğü gerçekten de önemli sorun. Sanal ortamın meşruculaştırıcılığı da bu işi kolaylaştırıyor. Siz böyle bir örnekle karşılaştınız mı? Evet, mesela firmadan ayrılan birisi ayrılmadan önce tüm bilgi akışını izleyen bir program yükleyip gitmiş. Biz de bu yazılımın farkına vardık, yönetime götürdük, habersiz olduklarını söylediler. Araştırınca gördük ki bu program şirket ortaklarının birinin evlilik dışı ilişkisine dair tüm internet yazışmalarının, ofis içi iletişimin kayıtlarını tutmuş. Hatta bu bilgiler ile iş tehdit ve şantaja kadar da gitmiş. Bu casus yazılımlarla bilgisayarlardaki hangi bilgilere ulaşılabilir? Aklınıza gelebilecek her şeye! Bilgisayarın masaüstünü rahatlıkla görebilir, sistemin açılış ve kapanışlarını, hangi programları çalıştırdığınızı, neleri değiştirdiğinizi, hangi web sitelerine girip, neler indirdiğinizden, bankacılık işlemlerinizdeki şifrelerinize kadar her şeye ulaşmaları mümkün. Yani klavyeye her dokunuşunu izlemeleri ve kaydetmeleri olanaklı. Bunlara hem dışarıdan bir bilgisayardan hem de sunucu üzerinden ulaşmaları olanaklı. Sıradan bir kullanıcı bunun nasıl farkına varabilir? Bunu anlamanız oldukça zor, burada bir sürü program var ve bunlar virüs de değil. Bunlardan biri de yerli bir yazılım. İsmi “Sentinal Professional”. Hatta 11 dilde yapılıp başka ülkelere de satılıyor. “Net Vizer”, “Net Spy”, “E Blaster”, “Spector Pro” isimli pek çok program daha var. Hepsinin farklı etkin edilme kodları var. Yani bu programları görebilmek için şifreli tuş kombinasyonlarını bulup onları görünür hale getirmek gerekli. Ticari olarak satılan 100’ün üzerinde lisanslı, 3040’ta internet üzerinden ücretsiz indirilebilen programla bu izlemeyi yapmak mümkün. Bu programların en önemli özelliklerinden biri de sanırım “performans raporları”. Yani çalışanların bilgisayarlarındaki her hareket belli kategorilere göre sınıflandırılıp raporlanıyor. Bu ne kadar insani bir çalışma değerlendirme sistemi? Ben bunun insan haklarına aykırı olduğunu savunuyorum, insan gibi düşünen herkes için de bu böyle olmalı, ama bu işin yaptırımları konusunda, yani mimlenme ve izlenme konusunda yaptırımlar ne olur onu da bilemiyorum. Bir yandan da şu kamusal alan derdi var, yani “burası işyeri, burada yaptığın ve yarattığın her şey bana ait” diyor şirket, yani siz şirkete aitsiniz. Bilgisayarlarınız da ona ait, işte geçirdiğiniz zamanda. Bu yüzden sizin özel hayatınız da dahil her şeyinizi izlemesi onlar için çok meşru bir davranış. İş ve ofis bilgisayarlarının izlenmesi etik değil, yasak, ama yaptırımı yok. Türkiye’de de insan hakları.gov.tr diye bir yer var, ama o da başbakanlığa bağlı, yani siz şimdi nereyi nereye şikâyet ediyorsunuz. Bu biraz ironik bir durum. Yani bu bir sivil toplum örgütünün elinde olmalıyken, zaten baştan taraf olan bir yerin kontrolüne veriliyor. Size böyle isteklerle gelenler oluyor mu? Biz masanın diğer tarafındayız, bize kurumsal firmalar geliyor ve sistem açıklarını kontrol ettiriyorlar. Denetimlerinizde casus yazılımları bulduğunuzda neler oluyor? Burada tespit ettiğimiz çarpıcı bir gerçek var, o da yönetimlerde yüzde 80 gibi bir oranın “biz yapmadık” demesi. Yüzde yirmisi durumu kabul ediyor. Çoğu zaman farkında olmadıklarını söylüyorlar, elbette bu mümkün değil. İzleme ve raporlama maliyetleri kullanıcı başına 20 ile 60 dolar arasında değişiyor. Büyük bedeller tutmadığı için bu maliyetler birtakım hesaplar arasında kaynayıp fatura edilebiliyor. Buradan da anlıyoruz ki bu özel hayata dair merak ve müdahale içerikli olabileceği kadar yönetim ile ilgili strateji belirlemelere kadar giden bir durum. G Anahtar deliğinden bir bakış... Evde ışıkları yakıp perdeyi çekerken ya da biri cep telefonunuzdaki mesajları karıştırırsa hissettiğiniz şey, mahrem alanı koruma güdüsü. Mahrem alanın sınırları ise kişinin mizacına, rol ve statüsüne ya da kültürlere göre farklılık gösteriyor. Hangi kültürden olursa olsun, aslında herkesin, yalnızca kendinde sakladığı sırlar var. Bazen nedenlerimizi saklarız, bazen düşlerimizi. Peki, mahremiyetin sınırı nerede başlıyor ve bitiyor? Yanıt Ankara Üniversitesi Mobese Oyuncuları, kameraları protesto gösterisinde... İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Çiler Dursun’dan… istenmeyen ve kötü sonuçlarından sıradan kişiyi koruyarak, var olan toplumsal alanda eyleme özgürlüğünü sürdürmesini kolaylaştıracak bir öneme sahiptir. Tabii bazı kültürler, toplumsal sorumluluk ve ortak iyi karşısında mahremiyeti göz ardı ederken, demokrasiyi özümsemiş toplumlarda ve kültürlerde ise bireysel haklar ve toplumsal sorumluluklar, özerklik ve ortak iyi arasında bir denge sağlanmaya çalışılmaktadır. Çünkü mahremiyet insanın kendi bedenine, zihnine ve gelişimine yani kendi varoluş koşullarına sahip olma ya da olmaya çalışma özgürlüğü ile ilgilidir. Eyleme özgürlüğü için zorunlu olan koşuldur. Kişinin çeşitli şekillerde eylediği, eylemde bulunduğu durumlarda neyi, nasıl ve neden o şekilde eylediği konusunda başkaları tarafından denetlenmekten korunmasına yardımcı olur. Günümüzde mahrem alan ne kadar korunabiliyor? Mahrem alan, burjuva toplumunda kamu ile devlet karşısında korunmaya çalışarak gelişmiştir esasen. Günümüz yeni iletişim ve medya ortamının mahremiyet ihlalini kolayca sağlayan teknolojik olanakları ile bu teknolojilere eşlik eden ve mahrem alanı kamusal yarar olsun olmasın seyirlik, açık, dolayısıyla denetlenebilir bir alan haline getiren yaşama ideolojisinin yaygınlığı bir arada düşünüldüğünde, mahremiyetin korunması son derece zorlaşmıştır. Üstelik günümüz insanı, mahrem alanını seyirlik ve açık hale getirerek, bundan maddi kazançlar sağlamaya yön tutmaktadır. Gazeteci, devlet ya da polis mahrem alana müdahale ediyor mu? Kuşkusuz ediyorlar. Bugün küçük bir sahil beldesine bile gitseniz, “Beldemiz ‘mobese’ ile 24 saat izlenmektedir” yazısıyla karşılaşıyorsunuz. Telefonların yerli yersiz, kanunlu kanunsuz dinlenmesi sıradanlaştırıldı çoktan. Gazetecilik, “Mahrem olan ne varsa haberin temel hammaddesidir” diye algılandığı bir meslek olup çıktı. Dolayısıyla da günümüz toplumunda mahremiyet ihlalleri, artık ihlal olarak bile görünmüyor. Bunlar, kişilerin denetim altına alınabilmesinin aracı haline dönüştü. Böylece mahrem olan ile kamusal olan arasındaki ayrım daha da belirsizleşti. Mahremiyetin sınırları sizce nedir? Mahremiyet insanı, bireylerin, grupların, kurumların ve hükümetlerin yargılarından ve baskıcı ve cezalandırıcı tepkilerinden korur. Özellikle kişiye politik, ekonomik, toplumsal güç merkezlerinden gelen tepkilere karşı bir dayanak noktası sağlar. Doç. Dr. Çiler Dursun. Ardagül Yıldız alabalık bir otobüste “sınırlarınızı” geçen bir yabancı neden kaygı verir? Psikoloji literatüründe geçen tanıma göre “mahrem mesafe”, vücut etrafındaki yaklaşık 45 santimetrelik uzaklığı kapsıyor. Bu alanda, tüm duyusal ayrıntılar fark edilir; diğerlerinin koku ve vücut harareti algılanır. Yabancıların varlığı, güvensizlik ve rahatsızlık yaratır. Kollarını açmış iki kişinin kol mesafesi olarak tanımlanan bu alan, samimi dostlara, güvenilir kişilere ve kendileriyle özel ilgilerin paylaşıldığı insanlara açılır. Mahrem ilişkiler, çekim duygularının yoğunluğu, birbirine açılma, içtenlik, bağımlılık gibi özellikler taşıyor. Mahremiyet, özel olana Dikkat kamulaştırılıyoruz! Mahremiyeti ihlal, sadece girmek, saldırmak ve kundaklamakla değil; bakmak, dinleme cihazı yerleştirmek, telefon dinlemek ya da fotoğrafını çekmek gibi yollarla da gerçekleşebiliyor. Google’ın “Google Maps” uygulamasında cadde seviyesinde fotoğraf görüntüleri gösteren “Street View” seçeneği, mahremiyet ihlaline neden olduğu gerekçesiyle, çok sayıda şikâyet alıyor. Aracına binerken iç çamaşırı görünen bir kadının tüm dünyaya gösterilmesi, Google’ın başını epey derde sokmuştu. Pennslyvania’da yaşayan bir çift de, yüzme havuzlarının fotoğraflanması nedeniyle Google’a dava açmıştı. Güvenlik kameraları, bir süpermarketin izlendiğini bilen hırsızı caydırmaya yarıyor ama başka sorunları beraberinde getiriyor. Türkiye’de, güvenlik amacıyla devreye sokulan “mobese” sistemi kapsamında, sadece İstanbul’da 570 kent kamerası görev başında. Bu kameraların yanı sıra bir de özel şirketlerin güvenlik kameraları işyerlerinde karşımıza çıkıyor. G K Dikkat dedektif tarafından izleniyorsunuz... M ail kutunuzu açıp, size gelen mailleri okumaya başladığınızda, ekranın sol tarafında reklamlar belirmeye başlıyor. Bu reklamlar, mailinizin içeriğine göre değişiyor. Örneğin, içinde “sevgili” kelimesi geçiyorsa, arkadaşlık sitelerinin reklamları beliriyor, “kedi, köpek” kelimeleri geçiyorsa pet shop’ların vb... Uzun zamandır dikkatimi çeken bir olaydı bu. Geçen gün, bir arkadaşıma attığım mailin içinde “dedektif” kelimesi geçiyordu ve yine yanda reklamlar belirdi; onlarca dedektiflik sitesi, şu dedektiflik, bu dedektiflik... Dedektif deyince insanın aklında, Agatha Christie’nin yarattığı Belçikalı “Hercule Poirot” veya “Sherlock Holmes” gibi bir imge canlanıyor. En azından bende... Türkiye’de özel dedektifler ne yapıyor, nasıl çalışıyor, neleri ortaya çıkarıyor, nasıl görünüyorlar hiç bilmiyordum. Merakla siteleri kurcalamaya başladım. Kitaplarda okuduklarımıza benzer esrarlı cinayetlerle, çözmesi zekâ gerektiren entrikalarla ilgili hikâyeler duymayı umut ederek TR Dedektiflik Bürosu’na doğru yola koyuldum. Özel Dedektif, Onur Özgür Karakaya’yla işlerini ve Türkiye’deki özel dedektifliği konuştuk... Türkiye’de özel dedektiflik neleri kapsıyor? Türkiye’de bunun yasası yok, zamanında sunulmuş, ama tasarı halinde kalmış... Bu yüzden, buradaki özel dedektiflik diğer dünya ülkelerindeki gibi değil. Eş takibi, çocuk takibi, şirket araştırması, adres takibi, kayıp şahıs araştırması, evlilik öncesi araştırma gibi hizmetler sunuyoruz. Yasadışı bir iş mi yani bu? Hayır, yasadışı bir şey de yapmıyoruz. Özel hayatın ihlali gibi suçları işlemeden çalışıyoruz. Şahıs araştırması ve özel hayatın ihlali arasında ince bir çizgi var. Neler özel hayatın ihlaline giriyor, neler girmiyor? Eğer sizin özel mülkünüzde çekim yaparsam, evinize girersem veya özel mülkünüzü dinlersem, otel de buna dahil, bu özel hayatın ihlali olur. Ancak restoran, kafe, bar gibi halka açık yerlerde, isteyen herkes birbirini takip edebilir. Size en çok hangi konularda başvuru geliyor? Genellikle eş takibi için... Başvuranlar arasında kadınlar mı, erkekler mi çoğunlukta? Daha çok kadınlar, çünkü onlar durumlarını kolayca anlatabiliyorlar, ama erkekler öyle değil. Gururlarına yediremiyorlar. Aradıklarında bile eşlerinden şüphelendiklerini söyleyemiyor, “akrabam” veya “kardeşim” diye anlatıyorlar. Tabii arada özgüveni olan erkekler de çıkıyor... Eşlerin şüphelerinin ne kadarı gerçek çıkıyor? Genelde hepsi. Ancak paranoyak müşterilerimiz de oluyor. Örneğin, Adapazarı’ndan bir müşteri aradı. Kendisi orada, eşi İstanbul’da çalışıyormuş, karısından şüphelendiğini söyledi, kadını bir hafta takip ettik. Her türlü araştırmayı yaptık. Aldatmadığından emin olup durumu eşine anlattık, o ise “Olur mu öyle şey, mutlaka aldatıyor” dedi. Biz de ona psikoloğa gitmesini tavsiye ettik... Çocuklarını takip ettirmek isteyen çıkıyor mu? Çok, ama biz onlara dedektif takibini tavsiye etmiyoruz, çünkü çocuğun zamanının büyük kısmı okulda geçiyor, bu da boş yere masraf demek. Telefon için bir yazılım getirdik. Tabii, bu reşit olmayan çocuklar için. Bu yazılım sayesinde çocuğun telefonla görüşmeleri ve oradaki ortam sesi dinlenebiliyor, yer tespiti yapılabiliyor. Aileler telefonlarını bize getiriyorlar, biz de bu yazılımı onlara yüklüyoruz... Örneğin bir intihar vakası var, olay kapanmış. Üzerinden yıllar geçiyor ve aileden biri onun aslında bir intihar değil de cinayet olduğundan şüphelenmeye başlıyor, kendince de sebepleri var. Sonra size araştırmanız için başvuruyor, bu konuda sizin yapabileceğiniz bir şey var mı? Biraz polisiye roman gibi oldu ama! Özel dedektif denince, akla Hercule Poirot veya Sherlock Holmes gelir. Onlar, kısa vadede en entrikalı cinayetleri bile çözer, polisi şoke ederler. Avrupa’da bu roman karakterlerine yakın dedektifler vardır. Ancak Türkiye’deki özel dedektiflik bu şekilde işlemiyor, çünkü özel dedektifliğe dair bir yasa yok. TR Dedektiflik’ten Onur Özgür Karakaya, en çok eş takibiyle uğraştıklarını anlatıyor. Fotoğraf: Uğur Demir Deniz Yavaşoğulları Yok işte! Ama yasa olsa olurdu. Örneğin, Almanya‘dan bir müşteri aradı, kayınbiraderi Türkiye’de bir hastanenin tuvaletinde ölü bulunmuş. Otopsi yapılmış, aşırı dozda uyuşturucu teşhisi konulmuş, tüm ailesi Almanya’da olduğu ve durumdan bihaber oldukları için kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Ölen şahsın annesi durumu sekiz ay sonra öğrenmiş. Ardından tüm aile Türkiye’ye gelip gerekli merciilere başvurmuşlar, ama sonuç alamamışlar, “uyuşturucudan ölmüş işte” denmiş, konu kapatılmış. Oysa ki aile çocuğun daha önceden uyuşturucu kullanıp kullanmadığını dahi bilmiyor. Bize başvurdular, ama hiçbir şey yapamadık, çünkü böyle bir yetkimiz yok. Dünyada özel dedektiflik kolluk kuvvetleriyle birlikte giden bu tarz çalışmalarla yürüyor. Yasa çıkarsa, bizde de öyle olacak. Dolandırıcılık ve cinayetlerin iç yüzü çözülebilecek ve emin olun Türkiye’de bu tip çok vaka var. Tehlikesi var mı dedektifliğin? Var, tabii. Takip ettiğiniz kişinin kirli işlere bulaştığını görebilir ve bunu tespit etmiş olabilirsiniz örneğin. Veya peşinde olduğunuz kişi belinde silahla gezen pervasız biri olabilir, sizi fark eder sinirlenir ve silah çeker. Şöyle bir durum da olabiliyor; müşterinin aldatıldığını ortaya çıkarıyoruz, ama sonra barışıyorlar. Tabii kadın dedektif tuttuğunu anlatınca kocası da “Sen kim oluyorsun da beni takip ediyorsun!” diye peşimize düşüyor. Takipler genelde ne kadar sürüyor ve ücret ne kadar? Fiyatlar değişiyor, ama ortalama günde 150 euro diyebiliriz, masraflarımız hariç. Bu çok masraflı bir iş, araba kiralıyoruz, bunun yakıt parası var, kimi zaman pahalı restoranlara, barlara gitmek zorunda kalıyoruz. Merak edenler, www.trdedektiflik.net ve www.trdedektiflik.com internet sitelerimizden ayrıntılara bakabilirler. Peki ilginç bir anınız oldu mu? Medyatik bir isim, yine medyatik biri olan kız arkadaşının, kendisini aldattığından şüpheleniyordu. Takip etmeye başladık. Kadının gezdiği bir erkek yoktu ve yaptığı her şey erkek arkadaşına anlattığı gibiydi. Sadece bir nokta hariç. Kadın, sık sık buluştuğu kız arkadaşını hiç anlatmamıştı. Araştırdık, kadının müşterimizi o kızla aldattığı ortaya çıktı! G Teknoloji, mahremiyet ihlalini seyirlik bir hale getiriyor... ilişkin... O kadar özel ki kendi isteğinizle paylaşırsanız, karşınızdakini de sizin için özel kılar. Ancak, mahrem alana giriş bazen kendi iradenizin dışında gerçekleşir... Akademisyenler, mahrem alanın günümüzde giderek seyirlik hale geldiğini söylüyor. Buna bazen bir gazeteci, bazen devlet yol açabiliyor. Magazin haberlerinin izlenme oranları bir hayli yüksek. Ün sahipleri, medyanın mahremiyete saldırdığını iddia ediyor. Bir düşünün: Gizlilik ya kendinize aitse; üstelik mahremiyetinizin işgalinden haberiniz bile yoksa... Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Çiler Dursun ile birlikte, mahremiyeti irdeledik: Mahremiyet nedir, kültür üzerinden mi tanımlanır? Mahremiyet, kişinin kendisine ve kendiyle ilgili bilgilere kimlerin erişebileceğini denetleme yeteneğidir. Doğuştan gelen yetenek anlamında bir şey değil bu tabii. Güçle bağlantılı bir yetenekten söz ediyoruz. Başkalarının aşırı erişiminden kişinin korunabilmesiyle ilgili olan bu yeteneği hangi ölçüde kullanıp kullanamadığımız, toplumsal ilişkiler alanında yapılanmış olan güç ilişkilerince belirlenmektedir. Yani mahremiyetin, her şeyden önce güç üzerinden ve iktidar ilişkileri üzerinden anlaşılması gerekir. Mahremiyet, toplumsal baskının Dolayısıyla mahremiyetin ihlali, buna konu olan kişinin kendisini koruma gücünün çalınması ve kamuya aktarımıdır. Demokratik toplumlarda mahremiyet ihlali, kamu ile politik figürler arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinde kamu lehine bir tür güç dengesi kurmaya yarayabilir. Ancak bu durumda bile ihlale, bir politik tarafı diğerine üstün kılmaktan daha anlamlı ve kapsamlı toplumsal amaçlarla haklılık kazandırılması gerekir. O da şudur: yönetsel güç uygulayacak konumlara talip olacak kişileri seçecek olanlar için, seçecekleri ya da tarafından yönetilecekleri kişilere ilişkin bilgilere gereksinim vardır. Eğer bu bilgiler mahrem nitelikteyse bile, kim tarafından nasıl yönetiliyor olduğunu veya olacağını denetleyebilmesi için, kamunun bu bilgiye ulaşması elzemdir. Kamunun bilme hakkı ile mahremiyetin korunması hakkı arasındaki ikileme şöyle bir çözüm bulunarak mahremin sınırları çizilebilir sanırım: birisinin mahremiyetini ihlal ve bir bilginin açığa vurularak o kişinin seçimlerinin ya da eylemlerinin sorgulanması, eğer başkaları da kendi yaşamlarıyla ilgili aynı derecede önemli seçimler yapmak için bu bilgiye gereksinim duyuyorlarsa zorunlu ve anlamlı olabilir. G Yasalar ne diyor? Modern dönemle birlikte mahremiyet, hukuksal açıdan korunma altına alınıyor. Modern hukukta buna mesken ve özel hayatın korunması deniyor. Avukat Fikret İlkiz, işyerinde güvenlik amacı dışında, çalışanı denetim altında tutmak için kameralarla yapılan her türlü işlemin yasalara aykırı olacağına işaret ediyor. Özel yaşamın gizliliği hakkında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi ile korunan kişisel hak ve özgürlüklere dikkat çeken İlkiz, kişisel verilerin gizliliğinin korunması ile ilgili bir yasa tasarısının da Mayıs ayından beri Adalet Komisyonu’nda beklediğini söylüyor. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle