22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YIL 22 SAYI 1174 / 21 EYLÜL 2008 Psikolojiye göre mahremiyet sınırı 45 santim. Sonra koku ve bedenin ısısı algılanıyor ve “samimiyet” başlıyor ama teknoloji sayesinde artık böyle bir mesafe yok. Gizli kameralar, mobese kameraları, cep telefonları, internet, dedektiflik şirketleri mahremiyet sınırlarının içinde geziniyor. İşveren işçinin çalışıp çalışmadığını, kadın kocasının kendisini aldatıp aldatmadığını, aileler çocuklarının uyuşturucu kullanıp kullanmadığını kontrol ediyor. Şüphe ya da merakla başlayan bu kontrollerle, hak çiğneniyor, had aşılıyor... Devlet ise herkesi izliyor… Bu devirde kimse on beş dakikalığına şöhret olmakla yetinmiyor, bir de Big Brother’ı oynuyor! Ali Deniz Uslu / Ardagül Yıldız / Deniz Yavaşoğulları Sayfa 67 Kaçacak yer yok! BEN BU HİKÂYEYİ BİR YERDEN HATIRLIYORUM B Ebebiyat eserleri sinemanın ardından şimdi de dizilere uyarlanıyor. Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Gece Sesleri, Gurbet Kuşları ve Gurbet Kuşları Aşkı Memnu’nun dizileri de romanları kadar ilgi çekiyor. Yapımcılara göre bu diziler seyirciyi okumaya teşvik ediyor... Deniz Yavaşoğulları/ Aslı Borucu Sayfa 2 ilgisayarlardan evde de işte de uzak kalamıyoruz, ama bu yakın iş arkadaşları sır tutmayı pek de bilmiyor. Elbette suçlu onlar değil, ama bilmemiz gereken mahremiyetinizin özellikle ofisteki bilgisayarınızda ihlal ediliyor olduğu. Çünkü ister iş performansımız ister de kişisel çıkarlar için olsun bilgisayarlarımız izleniyor. Geçen yıl Amerika’da yapılan bir araştırmanın sonuçları da bunun kanıtı. Sonuçlar vahim, araştırmaya katılan patronların, çalışanlarının ziyaret ettiği siteleri izleme oranı yüzde 76. Patronların yüzde 50’si çalışanlarının özel dosyalarına da ulaşırken, yüzde 35’i özellikle eposta yazışmalarını takip ediyor. Hatta araştırmaya konu olan şirketlerin yüzde 23’ünde bu takipler sonucu işten çıkarmalar da yaşanmış. Türkiye’de böyle bir araştırma henüz yok, ama işin içindekiler durumun ciddiyetinin farkında. Ofiste bilgisayardaki kişisel mahremiyet tüm dünyada davalara da konu olmuş durumda, ama kanunlar şu an için bir sonuç vermiyor. Patronlar çalışanlarının zamanlarını nasıl “değerlendirdikleri” konusunda meraklanmaya başlayınca ilk başvurdukları yer ağ yöneticisi olan bilgisayar oluyor. Kimi şirketlerde bu iş için departmanlar bile kurulmuş. BBG odası da denilebilecek güçte yazılım ve donanıma sahip bu odada bilgisayar kullanan her çalışanın bıraktığı izler takip edilebiliyor. Patronun çalışanının mahremiyetini izlemesi artık meşru ve gerekli görülüyor. Elbette bilgisayarların izlenmesi yalnızca patronların yaptığı bir şey değil, yetkin bilgilere ve yeterli mahrem merakına sahipseniz istediğiniz kişinin epostası ya da chat programındaki yazışmaları, internet bankacılığı işlemlerini görmeniz mümkün. Ben de ise son noktayı başka bir şirketteki arkadaşıma eposta ile bir yemek teklifi yaptığımda bana geri dönüp “iş dışındaki konuları buradan konuşmayalım, tüm yazışmalarımız kontrol ediliyor” demesi koydu. Sonra da epey kafama takılan bu soru bu yazıya konu oldu. Önce çevremdekilerle konuştum, meğerse pek çoğunun başından bu tür sevimsiz olaylar geçmiş. Sonra da gazetenin “bilgisayar sistemi” servisine çıkıp kafamdakileri sordum. Yanıtlar korkutucuydu, kullandığım bilgisayardaki her türlü bilgi, yazışma ya da internet üzerinden kullandığım şifreli alanlar onlardan bağımsız değildi. Elbette bu bir “iç güvenlik” hadisesiydi. Sistem servisindeki arkadaşımın bana son sözü ise “internette ve işteki bilgisayarında bilgin düzeyinde güvendesin, yani ne kadar çok bilgi o kadar mahremiyet” oldu. Gilbert K. Chesterton “neden açıldığını bilmediğiniz bir kapıyı sakın kapatmayın” diyordu, evet 21. yüzyıl internetin sayesinde tüm kapıları açıp, sınırları kaldırdı. Peki ya şimdi, neden açıldığını bildiğimiz bu kapıyı nasıl kapatacağız? Biz de konuyu McAfee Secure (Kurumsal internet güvenliği üzerine çalışan, bir Amerikan firması) Türkiye Temsilcisi İnan Taptık ve bu durumdan mustarip olanlarla konuştuk. Devamı 6. sayfada Desen: Zeynep Özatalay Sağmalcılar’a hoş geldiniz Sağmalcılar Cezaevi’nde 19 Aralık’ın “hayata dönüş” operasyonunda ayakta kalan belki de tek koğuşu ziyarete açıldı. Bu koğuş C Blok’taydı ve onlarca yıl adli ve siyasi kadın mahkumları ağırlamıştı. 12 Eylül öncesi bu koğuşta kalan Gülsev Toksöz, Sevim Dikçe, Zeynep Güneş ve Berat Günçıkan anlatıyor. Fotoğraf: Vedat Arık Sayfa 5 C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle