Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 YENİ ÜRÜNLER 31 AĞUSTOS 2008 / SAYI 1171 Murat Sayın Türkçe üzerine Ataol Behramoğlu İnsanın, özellikle de yazıp çizen birinin, konuşma ve yazma aracı olarak kullandığı dille sürekli bir iletişim, aynı zamanda da hesaplaşma içinde olması doğal bir şeydir. Her ulusal toplumun tarihinde kendi dilini küçümsediği ya da fazlasıyla önemsediği dönemler olmuştur. Halk insanının bu konuda bir sorunu olduğunu sanmıyorum. Sorun aydınlar, okumuş yazmış kesim için söz konusudur. Türkçenin de tarih içinde, bu aydın kesimlerce küçümsendiği ya da fazlaca önemsendiği dönemler kuşkusuz ki oldu. Bugün bu konuda durum nedir? Özentili bir aydın tabakasının, konuşurken ya da yazarken, hiç gereği olmaksızın da araya İngilizce vb. Batı dillerinden sözcükler sıkıştırdığını biliyoruz. Günlük yaşamda, en sıradan konuşmalarda da buna sıkça rastlanıyor. Yaşını başını almış kimselerin, ayrılırlarken birbirlerine byebye demeleri oldukça tuhaf. Denebilir ki, “merci” de diyoruz… Bence bu da geçmişten devraldığımız, bugün artık bırakılması gereken bir alışkanlık. 4 Ağustos 2008 tarihli Cumhuriyet’te “dildeki kirlilik” konusunda ilginç bir araştırmanın sonuçları vardı. Kaçırmış olanlar bu incelemeyi mutlaka bulup okumalılar. Söz konusu yazının “Türkiye değil yabancı ülke gibi” başlığıyla sunulan öneriler bölümünde yer alan (çok sayıda ve her biri ayrı ayrı önemli) önerilerden biri de “caddelerde yabancı ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran tabelaların kaldırılmasının” sağlanmasıydı… Kendi payıma bu yabancı ad koyma merakından utanıyorum. Yıllar önce BodrumGölköy’deki kıyı pansiyonlarından birinin adının “Günışığı” olduğunu gördüğümde içim ışımıştı. Capacity, Bakırköy’ün ‘en’ iyi lezzetlerini sunuyor Capacity, alışveriş yapanlar kadar keyifli vakit geçirmek isteyenler için de bir adres olmayı hedefliyor. Farklı kafeleri ve şık restoranlarıyla Nişantaşı’nı aratmayan Capacity, lezzetlerin buluştuğu bir alışveriş merkezi olma özelliği gösteriyor. Capacity’de yer alan Kitchenette, Midpoint ve Davidoff Jazz Bistro, sabah kahvaltıları ile de dikkat çekiyor. Kendilerine ait terasları ile açık havada yemek zevki sunan Midpoint ve Kitchenette ise lezzetli yemekleriyle damaklara hitap ediyor. Davidoff Jazz Bistro Capacity yemeğin yanı sıra canlı müzik performansları da sunuyor. Midpoint hafta içi 12:00’ye ve hafta sonu 14:00’e kadar sınırsız çayla birlikte 15 YTL’ye kahvaltı verirken Davidoff’ta istediğiniz saatte kahvaltı alabiliyorsunuz. Davidoff Jazz Bistro kahvaltı tabağı 8 YTL. Sabah 10:0011:30 saatleri arasında kahvaltı servisi olan Kitchenette’te mükellef bir sofranın bedeli 19 YTL. Kitchenette ayrıca lezzetli pizzalarıyla da talep görüyor. En iddialısı da, sebze ve roka ile zenginleştirilmiş vejetaryen pizzası, özellikle sebze sevenler ve hafif tatları arzulayanlar için ideal... Filicori’nin köşeli pizzası; ince hamuru, enfes domates sosu ile alışılmışın dışında. Filicori, özellikle karışık pizzasını tavsiye ediyor. İlle de Pizza Hut diyenler için Capacity’de Pizza Hut keyfi yaşmak da mümkün. Punto by Mirror Pescatora; pizzasında deniz mahsullerini sevenler için güzel bir seçenek, üstelik her bir katmanında ayrı bir lezzet vaat ediyor. Davidoff Jazz Bistro’dan Pizza Turco; İtalyan pizzası ile Türk damak zevkinin füzyonu. Bu pizzada da pastırma, sucuk ve sosis pizza hamuru ve domates sosuyla birleşti... Marc Jacobs Gardenia Marc Jacobs orijinal kreasyonundan ilham alarak yepyeni bir koku yarattı: Marc Jacobs Gardenia! Sınırlı sayıda üretilen Marc Jacobs Gardenia, parlak kare silüeti olan günlük ve şık paketiyle de Jacobs imzasını ve estetiğini taşıyor. Şişesi de kokusu gibi sade ve modern... Rifat Mutlu (rifatmutlu@gmail.com) Zıt detayların uyumu, NST48 NST48; kauçuk kayışı, alüminyum üst kasa çerçevesi, özel dokunuşlu çelik kadranı ve kurma kollarıyla yine Nautica serisinin esintilerini taşıyor. Ancak yeni sezon Nautica tasarımları, spor ve şık detayları bir arada sunarak dikkatleri üzerine çekerken; çelik kasa ve kayışa ek olarak turuncu kayış ve rosegold kasa alternatifleri de sunuyor. Saat, bayilerde 359 dolar. Sawyer’la özdeşleşiyor... Davidoff Cool Water’ın yeni yüzü tüm dünyada olay yaratan ve yayımlandığı tüm ülkelerde fırtınalar estiren Lost dizisinin karizmatik aktörü Josh Holloway oldu. Gücü, şehveti, enerji ve çekiciliği temsil eden bu ikonik koku, Lost dizisinin “Sawyer”ıyla özdeşleşiyor. Gardens of Babylon’dan devrim Bodrum Kadıkalesi’ndeki butik otelrezidansvilla üçlemesini bünyesinde bulunduran Gardens Of Babylon projesi 2009 Mayıs sonunda tamamlanacak. Gardens of Babylon daha önce duyurduğu yeniliklere şimdi birisini daha ekledi ve Ender Saraç’ın Hay güzellik merkezi ile anlaşma imzaladı. Hay güzellik merkezi İstanbul dışında ilk kez Gardens Of Babylon’da açılacak. 12 ay boyunca yataklı hizmet verecek olan güzellik merkezinin içinde antiaging ve zayıflama bölümleri bulunacak, aynı zamanda uykuya yardımcı ürünlerin satılacağı bir de mağaza olacak... Dolgun ve çekici dudaklar Amerika’nın en ünlü dudak dolgunlaştırıcı ürünlerinden olan Ferity Lip Project Duet – V105 iki aşamalı bir ürün. “Conditioning Primer” kısmıyla dudağı nemlendiriyor, Lipgloss Enhancer kısmı ile de dolgunlaştırıp parıltı veriliyor. Sarar’dan gizemli koleksiyon Sarar, 20082009 SonbaharKış koleksiyonu dünyaca ünlü tasarımcıların danışmanlığında hazırlandı. Ana hatları dar kalıplarda hazırlanan, iki düğmeli ceketler ve pilesiz pantolonlarla şekillenen koleksiyonun takım elbiselerinde de sıklıkla minimalist desenler, silik tonlardaki çizgiler ve ipekli kumaşlar kullanıldı. Renk olarak da kahve, kestane ve çikolata tonlar tercih edildi... Gösterişli, feminen ve çiçeksi Covet Pure Bloom’un tepe noktalarında mor erik, mandalina ve hindistancevizi, dip noktalarında da amber, kremsi musk, sandal ağacı ve süsen kökü var. Covet Pure Bloom feminen, sıra dışı ve çekici olmak isteyenlere hitap ediyor... Cazip, yumuşak ve narin Boudoir Sin Garden’ın tepe noktalarında; narin frezya, sulu, cazip ve retro aristokratik havayı temsil eden aldehit, kalp notalarında da bol bol açan çiçekler bulunuyor. Kokunun dip notalarında ise; amber, sandal ağacı, oak yosunu ve yumuşak misk var. Punk tasarımcı Vivienne Westwood’tan yepyeni bir parfüm Boudoir Sin Garden, denemelisiniz. ataolb@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B Umarım yine de öyledir. Sahipleri bilinçli kimselerdi… Kendi çalışmalarım (özellikle de çeviri çalışmaları) sırasında Türkçe konusunda derinleştikçe bu dilin güzelliklerini, sağlamlığını, anlatım olanaklarını daha çok kavradım… Yanı sıra eksiklerini, yetersiz kaldığı durumları da… Ama bu eksikleri gidermenin yolu Türkçeyi yadsımak, küçümsemek, bozup kirletmek değil, onu daha da zenginleştirmeye çalışmaktır. Bu sütunda ve başka yazılarımda son zamanlarda okuduğum, okumakta olduğum çevirilerden söz etmiştim. Bir örnek olarak, Nilüfer Kuyaş’ın Thomas S.Kuhn’dan yaptığı çeviri (“Bilimsel Devrimlerin Yapısı”) bence bir çeviri başyapıtıdır. Selmin Evrim’in D.Hume’dan “İnsan Zihni Üzerine Bir Araştırması” da… Çok daha önceki yıllarda çevrilmiş bu ikinci kitabın sonundaki boş sayfalara not ettiğim Türkçe felsefe terimleri bir küçük sözlükçe oluşturacak kapsamdadır ve bu çevirinin (büyük ve çetin bir düşünürü aktarırken) ulaştığı Türkçe anlatım gücü hayranlık vericidir. Gazetemizde yayımlanan sözünü ettiğim araştırma sırasında başvurulan uzmanlardan Emel Koşar, Türkçenin bozulup kirletilmesinin bilgisizlikten kaynaklandığını belirtirken, haklı olarak, temel nedenin “insanımızın kendi kültürüne ilgisizliği” olduğunu söylüyor. Bir ülke insanının kendi kültürü konusunda bilgisizliği ve ilgisizliği, o ülkenin ve insanının sömürgeleşme yolunda ilerlemesiyle eşanlamlıdır… Bu sömürgeleşme sürecinin bir yanı Batı karşısında ve bugün (yalan yanlış bilinen) İngilizce önünde kölece bir boyun eğişse, öteki yanı yine bilinçsizce hortlatılan Arapça hayranlığıdır. İsterseniz sizinle bir kâbusumu paylaşayım: Sözgelimi, günün birinde karşımıza, üçgen yerine “müselles”, dikdörtgen yerine “mustatil” diyen ve bizleri uydurmacılıkla ve belki gericilikle suçlayacak bir ortaöğrenim kuşağı da çıkarılabilir! Yasal ve yasadışı kuran kurslarının eninde sonunda varacağı nokta ve kuşkum yok ki hedef budur. Özetle, binlerce yıllık bir serüvenden bugünlere gelebilen güzelim Türkçenin, bugün boynuna atılmış bir kementle, iki yandan çekilerek boğulmakta oluşudur… G MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan (www.tayyarozkan.com)