17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 31 AĞUSTOS 2008 / SAYI 1171 Usumburu İstanbul’da Selçuk Erez Baba, pazar günü anneannemin doğum günü ya, onun için bir resim yapıp boyadım.. Altına da bak ne yazdım.. Onu iyi sakla, seneye veririz. Neden? Çünkü yarın anneannene gidemeyeceğiz. Niçin baba? Bütün yollar kapalı olacakmış! Köprülerden de akşama kadar geçilemeyecek. Ne oluyor yine? Usumburu geldi ya.. O gün Boğaz’da gezdireceklermiş. Biri köprüden ateş eder ya da altından geçerlerken kendini motora atıp patlatır diye kapatacaklar. Sonra Çırpıcı Çayırı’na da götüreceklermiş. Elektrik direklerine o üstü yeşil noktalı pembe bayraklardan mı asıldı? Sabah her köşede bir sürü polis vardı. Anne, Usumburu’yu neden böyle gezdiriyorlar? Kızım Tanganika ile ticaretimiz çoğalsın, onlara daha çok şey satalım diye. Ne satacakmışız ? Ticaret Bakanı, “Ticaretimiz bu yıl yüzde yüz arttı, seneye yüzde iki yüz artmalı” dedi. Geçen yıl onlara elli kutu kurşunkalem ihraç etmişiz. Seneye kaç kutu satacağız baba? İşte sana bir yıl sonu sınav sorusu : Geçen yıl Tanganika’ya sattığımız kurşunkalemlerden yüzde onu kırık çıksa, on ikisi bizim, otuz ikisi onların gümrüğünde kaybolsa, beş tanesi – mecburen ilkokulda çocukları olan Tanganikalı bakanlara armağan edilse, ihracatımız önümüzdeki sene yüzde iki yüz arttığında kaç kutu kurşunkalem satmış oluruz? Baba hiç olmazsa bırak da hafta sonunda şu problemlerle uğraşmayayım. Zaten asıl amaç, kurşunkalem satmak değil. Ümidimiz cami avlularında kuş yemi satma hakkının Tanganikalılarca alınması. Satacak daha doğru dürüst bir şey kalmadı mı? Bankaları Yunanlılar, Tekel’i İngilizler, Petkim’i Azeriler, televizyon kanallarını da Kanadalılar filan aldı. Kuş yemi satışı ile yan yollarda değnekçilik, bir de ramazan davulculuğu hakkı dışında uluslararası ihaleye çıkaracak pek bir şeyimiz kalmadı. Moda İskelesi için şerefe! Ali Deniz Uslu Her şey tarihi Moda İskelesi’ndeki işletmenin Büyükşehir’e bağlı BelTur’a devriyle başladı. İskeledeki restoranda içki yasaklandı. Modalılar özgürlüklerini kısıtlayan bu uygulamaya karşı direnmekte kararlı. Farklı bir direniş tarzı bu, her cuma akşamı içkilerini alıp, iskelenin önünde şarkılarını söylüyorlar. T yasasına rağmen iskelenin önü kesilmiş! Üçüncü eylemde de çevik kuvvet iskeledeymiş. Koç, bunu “deve poposunda kelebek” olarak tebessümle anlatıyor. Üçüncü eylemin bir farkı da polis kameralarının sayılarının kat kat artması. Kameralar insanların yüzüne yüzüne tutulmuş, ama ironik olan insanların orada çektikleri fotoğraflarını EYLEME POLİS ENGELİ zaten Facebook’taki sayfalarında isimlerini yazarak paylaşıyor Modalıların bunu kabul etmesi de önemli bir cephenin düşmesi olmaları. Elbette kamera bir baskı aracı, korkutmak ve sindirmek, anlamına geliyor. “Mandacı liberal tayfa ile işbirliği içinde olan insanlara “izleniyorsunuz, akıllı olun” demek için kullanılıyor... Bunları hükümetin ciddi adımları bunlar. Birileri kendine bunu görev çıkardı” konuşurken, iskeleye ulaşıyoruz, nem iyice üstümüze yapışmış, deniz diyor. Özgürlükler adına kokusu da burnumuzda. İskele çığırtkanlıklar yapan hükümetin girişi stadyum girişi gibi. İki polis yasakları birer birer kapıyı tutmuş. Biz gelince büyük getirmesinin arkasındaki bir polis minibüsünü de kapıya riyakârlığın farkında. Moda’da yanaştırıyorlar ki, orada da yapılan bu saldırının toplanmayalım. Etrafımızda on püskürtülmezse hızla kadar polis var, bize komut yayılacağını düşünüyor. Din vermeye çalışıyorlar, elbette üzerinden kutsallaştırılan polislere bu kadar yakın olmak yaptırımlarla dinin siyasete ve beni pek mutlu etmiyor. paraya hizmet ettiğini söylüyor. Kolumdaki 1 Mayıs hatırası Koç için Moda İskelesi’ndeki metal çivi hemen kendini eylem, memlekete sahip çıkma hissettiriyor. davası, çünkü bu saldırı ideolojik Bir an tedirgin oluyorum, ve siyasal. korku da değil bu, ama içimde Biz konuşmaya devam bir şeylerin köpürdüğünü ederken kalabalık ağzımdan çıkan birkaç küfürden Eylem gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürüyor... hareketleniyor, iskeleye doğru hissediyorum. Sonra herkes hızlı adımlarla ilerliyoruz. içkilerini yudumlamaya başlıyor, Katıldığımız bu eylem beşincisi. İlk eylem, iskelenin girişinde bekleyen ilk önceleri ortalık sessiz. Ben de kalabalıkta dolaşmaya devam 40’a yakın polise rağmen, Moda İskelesi’nin üzerinde yapılmış. ediyorum. Barış Akalın isimli bir gençle konuşuyorum. Yıllardır Modalılar, içkilerini alıp, şarkı söyleyip, dans edip, oradan seslerini buraya gelip içki içiyormuş, “Burası bizim anılarımız” diyor, “Burada yükseltmişler. Eylemcilerin en küçükleri iki, en büyükleri de 80 evlenenler, nişanlananlar, ayrılanlar var, her şey burada yaşandı”. yaşındaymış. İkinci eylemin öncesinde iskelenin girişine çelik bir kapı Teoman Serinkaya da burada alkol almanın simgeselliğinden yapılmış. Eylemcilerin iskeleye girmemeleri için, kapının bir kanatı bahsediyor. Bu mahalle hareketini sanal ortamda kurgulayıp, gerçek kapatılırken, diğerini gaz maskeleri ve otomatik silahları ile çevik hayata taşıyabilmenin önemli olduğunu, Kadıköy’ün, Moda’nın kuvvet tutmuş. Yani kıyıların halka açık olduğunu belirten kıyı seçilmesinin altında yatanın ne olduğunu herkesin bildiğini söylüyor. arihi Moda İskelesi, Modalılar kadar İstanbullular için de geçmişten, şimdiden ve gelecekten bir parça, anıların beşiği... Sevgi, hüzün, keder, coşku hep bu iskelenin üstünde demleniyor. Bazen bir bardak rakı oluyor bazen şarap, bazen de bir biranın tadında ulaşıyor ruhlara. Moda İskelesi bir süredir tadilattaydı, elbette onun müdavimleri için eski dostlarının tazelenmesi sevindirici bir haberdi, ama gelin görün ki durum pek de böyle olmadı. İşletmesini İstanbul Belediyesi’ne bağlı BelTur’un aldığı iskele tadilattan sonra açıldığında hizmete alkol yasağı ile başladı. İskeleye yürümek için üst araması başlatıldı. Çantasında alkol olanların içeri girmesine izin verilmiyor. Bu yasaklar Modalılları ayağa kaldırdı. İlk harekete geçen de Moda İskelesi’nden vazgeçemeyen Tonguç Koç oldu. Geçen Temmuz ayının başında yenilenen iskeledeki restorana giden Koç, içki satılmadığını görünce Modalıların bu değişime tepkilerini göstermeleri için bir iletişim kanalı oluşturmaya karar verdi. İşe Facebook’ta bir grup açarak başladı. Bu grup ilk eylemini 22 Temmuz’da yaptı. Eylem artık her cuma saat 21.00’de Tarihi Moda İskelesi’nde yapılıyor. Modalılar ve bu anlamsız alkol yasağını protesto etmek isteyenler, ellerinde içkileri iskeleye doğru yürüyorlar. Hatta içki içmeyenler de sırf bu dikta uygulamaya tepki için orada oluyorlar. Biz de İstanbul’un sıcaktan yanıp kavrulduğu bir cuma akşamı Şişli’den Moda’ya doğru, eyleme katılmak için yola çıkıyoruz. Moda’da Dondurmacı Ali Usta’nın önünde Tonguç Koç ve Teoman Serinkaya ile buluşuyoruz. Koç söze, eylemlerinin tek nedeninin içkili bir mekânın içkisiz hale getirilmesini protesto etmek olmadığını anlatarak başlıyor. Aslında bu eylem, yaşamların kısıtlanmasının ne kadar korkunç bir hal aldığına dair bir eleştiri. Ona göre, İstanbul’da tüm belediye tesislerinde bu yasak olsa da, Moda’da da buna cüret edilebilmesi Türkiye’nin siyasi dengeleri ile ilişkili. Eyleme yalnızca Modalılar değil karara tepki duyan pek çok kişi katılıyor. Fotoğraflar: Hıdır Durman Ona göre, Moda İskele’deki yasak Kadıköy’ün içine sokulmuş bir truva atı. “Yavaş yavaş yaşama alanlarımıza, tercih özgürlüğümüze müdahale ediyorlar. Biz ve siz ayrımı keskinleşiyor” diyor. Bizim çabamız ise bunu durdurmak”. Zaman ilerledikçe ilk andaki o koyu sessizlik yerini gülüşmelere, şarkılara bırakıyor. Polis ise iskele tarafında seyir halinde. Polislerin yanında dolaşan ve sivil polis olduğunu sandığımız biri de elinde kamera, olup biteni kaydediyor. Ayça Ararat buna tepkili, “Bizden izin almadan bizi çekiyor. Alkol alırken bizi fişliyor, muhtemelen kendince bizi suçüstü yakaladığını sanıyor” diyor. Tam o sıralarda kadehler ve şişeler havaya kalkıyor “Moda için şerefe!”. BU BİR KÜLTÜR İŞGALİDİR Ayfer Ünalan içki içmese de, tepkisini göstermek için aramızda. “Biz Moda’lıyız, yıllardır iskeleye gider, dost sohbet eder, rakımızı içer, balığımızı yer, evimize döneriz” diyor. Bu alışkanlıklarının değiştirilmeye çalışılmasına öfkeli. Süna Öncü çevik kuvvetin geldiği geceyi anlatarak, çevik kuvvetin bile orada olmaktan dolayı şaşkın olduğunu söylüyor. Dertlerinin alkol değil, bu kültür işgaliyle mücadele etmek olduğunu tekrarlıyor. Bu olayı görmezden gelen medyaya da kızgın. Konuşma konularından biri de, Vakit gazetesinin eylemlerini “Ayyaşlar Kudurdu” haberiyle vermesi. Rıfkı Murat Sosyal “Bizim gibi düşünenler heveslerini ve umutlarını kaybediyor, biz buradayız ve biraradayız, ama daha fazla insan olmalı burada” diye yakınıyor. Ona göre bu yasak aslında bir saldırı. Ali Karlı da onunla aynı fikirde, en çok da gençlerin depolitize olmasına üzülüyor. İşletme sahibi, işinin tıkır tıkır yürümesi için sadece polislerle yetinmiyor, kendi önlemini de almış, özel güvenlik elemanları kapıda nöbet tutuyorlar. İskeleye, eylemden habersiz yolu düşenler, keyifli kalabalığı şaşkın bakışlarla izliyorlar. Geceye nokta koymaya yakın anlıyoruz ki bu yasağı koyanlar sistemli çalışıyor, ne yapmak istediklerini çok iyi biliyorlar, bu konuda herkes hemfikir. Kalabalık yavaş yavaş dağılıyor. Kalanlarsa İstanbul’u karşılarına alıp türkülerini söylemeye ve sohbet etmeye devam ediyorlar. Bir sonraki cuma buluşmak üzere kadehler son kez Moda için kaldırılıyor...G [email protected] C M Y B C MY B Henüz akıllarına futbol kulüpleri amigoluğu gelmedi. Bakarsın bu da olur. Usumburu’ya kuş yemi dağıtımı hakkı satacak başka ülke mi yok? Neden bizden alsın ki? Çok ülke var ama Usumburu oralara gidemiyor. Niçin? Çünkü Ulusalararası İnsan Hakları Mahkemesi onu kırmızı bültenle arıyor. Tevkif edilirim diye korkuyor. Usumburu’yu iyi gezdirsek bizi sevip ihaleye katılır değil mi baba? Bazı ufak tefek ek avantalar da sağlayabilirsek inşallah. Dahası da var anlaşabilirsek iyi 800 metre engelli koşan bir kadın atletleri var: Gurumburunkuwu… Onu da bize verecekler. Ne biçim adı var. Onu biz Ayşegül yapar hemen milli takıma alırız.. Yaşasın! O zaman 2012 olimpiyatlarında bir gümüşümüz daha olur! Hiç olmazsa genel sınıflamada 37’nci değil, 29’uncu falan oluruz.. Yaa gördün mü ? Öyleyse zararı yok; pazarı evde geçirelim. Anneannem de doğum günü kutlanmadığı, yani bir yaş daha büyümediği, aynı yerde kaldığı için Usumburu’ya hayır duası eder herhalde. G Şiddete uğruyorum, ne yapmalıyım? Gülçin Özdemir or Çatı Yayınları’ndan çıkan “Soru ve Yanıtlarla Erkek Şiddetine Karşı Kadın Dayanışması” kitabı, Mor Çatı’ya en çok sorulan soruları cevaplarıyla beraber yazıya dökülmesiyle oluşturuldu. Kitapta, yasal haklar, yardımcı kurumlar ve kadın sığınaklarıyla ilgili bilgiler yer alıyor; bunun yanı sıra kadın dayanışmasının neden gerekli olduğu, şiddete maruz kalanların kendisi ve çocukları için neler yapabileceği soruları da yanıt buluyor. Günümüzde her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor. Sadece 2006 yılında 72 bin 643 kadının şiddete maruz kaldığı biliniyor. Bu kadınlardan 842’si uğradıkları saldırı sonucu öldü, 9317’si ise yaralandı. Kadına şiddet sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yaygın. Örneğin İngiltere’de cinayet kurbanı kadınların yüzde 48’i kocaları tarafından öldürülüyor. Tabii bu rakamların büyük çoğunluğu kayıt altına alınabilen öldürme, yaralama olaylarını kapsıyor. Oysa bir de kayıt altına alınamayan evdeki şiddet de var... Ev içinde uygulanan şiddet sadece fiziksel şiddetle sınırlı değil, bağırma, küfretme, alay etme hatta isim takma bile şiddete giriyor. Küsmek, baskı uygulamak, parasız bırakmakla tehdit etmek, intihara kalkışmak, yalan söylemek, bilgi saklamak, güven kırmak, istenmeyen cinsel davranışları yapmaya zorlama gibi davranışlar da şiddete dahil. Erkeklerin kadına uyguladığı, fiziksel veya psikolojik tüm bu şiddetin temelinde güç ve kontrol isteği yatıyor. Erkekleri şiddet uygulamak konusunda cesaretlendiren ise M yaşamın her alanında karşımıza çıkan ataerkil yapı... Feminizmin savaştığı bu yapı ilk olarak aile kavramında karşımıza çıkıyor. Dini kurallar, medya ve adalet sistemi de bu yapıyı güçlendiriyor. Bu durum kadın dayanışmasının ne kadar gerekli olduğunu bire bir ortaya koyuyor, çünkü bu yapıdaki bir sistemde şiddete uğrayan kadının tek başına mücadele etmesi çok zor. İlişkilere baktığımızda birçok erkeğin, karşısındaki kadının zaaflarından faydalandığını görebiliyoruz, kitapta bu durumlara yönelik sorular ve cevaplar da bulunuyor. Örneğin eşinizin veya sevgilinizin size vurduktan sonra ellerinde çiçeklerle gelmesi şiddetin stratejik bir yönü olarak anlatılıyor, “çok âşığım, affetmeli miyim?” sorusuna ise “bütün aşklar mutlu sonla bitmez ama insan birden fazla kere de âşık olabilir” diye yanıt veriliyor. Zaten şiddete uğrayan kadınlar için en tehlikeli dönem de bu dönem, yani ayrılmak için uğraşılan dönem, kadınların yüzde 70’i en çok bu dönemde şiddete maruz kalıyor. Eski kocalar rahatsız ediyor, anne baba kadın üzerinde yeniden baskı kuruyor... Eski kocası tarafından erkek arkadaşları olduğu için namussuzlukla suçlanan diğer yandan ailesi de kocası gibi düşünen bir kadın suçluluk hissediyor, ne yapmalı? Kitapta buna da yanıt var; eski koca muhtemelen onu nasıl suçlu hissettireceğini bildiği için bu yönteme başvuruyor. Kadınsa bedeni ve hayatıyla ilgili kararların erkekler tarafından verileceğine inanarak yetiştirildiği için kendini suçlu hissediyor. Oysa ki bu doğru değil, kadın kendi kararlarını verebilir... Ne de olsa boşandıktan sonra eşlerle devam eden tek ilişki çocukların anne ve babası olmakla ilgilidir. Tabii çocuklarla ilgili problemlerse en zorlanılanları; kimi kadın çocuklarını bırakıp kaçmak zorunda kalıyor, kiminin çocuğunu geçindirecek durumu olmuyor. Kitapta bu gibi durumlarda kadınların SHÇEK’ten (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) yardım istemeleri ve çocuklarını koruma altına aldırmaları tavsiye ediliyor. Tecavüze uğrayanlara da, hemen yasal süreci başlatmaları öneriliyor. Kitapta bu yasal sürecin nasıl işlediği, ne gibi işlemler gerektirdiği de ince ayrıntılarına kadar anlatılıyor. Mor Çatı Yayınları’nın “Şiddetten Uzakta” adlı kitabındaysa sığınaklar ele alınıyor. Sığınakların amaçları, ilkeleri, hizmetleri, oradaki yaşam, ortam ve bir kadın sığınağının nasıl finanse edileceğine ilişkin bilgiler yer alıyor. Sığınakta kalan kadınların deneyimlerine de yer veren kitap, sığınakta çalışan uzmanlara, sığınak açmayı düşünen örgütlere ve buralarda ne olup bittiği öğrenmek isteyenlere bir yol gösterici olmayı amaçlıyor... G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle