02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Coney Adası’nın denizkızları Duygu Uçkan M anhattan’ın gökdelenlerle gölgelenen sokakları ve buram buram büyükşehir kokan (çöp, egzos, kahve, hot dog ve şiş kebap karışımı) havasından bir süreliğine de olsa uzaklaşmak isteyenler için upuzun kumsalı ve okyanus serinliği ile mükemmel bir hafta sonu adresi Coney Adası. 1960’lara kadar lunaparkları ve kumsal eğlenceleriyle New Yorkluların gözde mekânı olan ada, şimdilerde yerini Hamptons’a kaptırmış olsa da ortanınaltı bütçeler için hâlâ tercih edilen bir sayfiye yeri. Denizkızı Festivali kadınları renkli görüntüleriyle dikkat çekiyor. ADA OLMAYAN ADA Brooklyn adasının güney ucunda, Atlantik Okyanusu’nun kıyısında yer alan Coney Adası’na ada dendiğine bakmayın siz, haritaya bakıldığında da görüleceği gibi bahsettiğimiz aslında düpedüz bir yarımada. Eskiden kıyıdan bir çay ile ayrılan, yani gerçek bir ada olan Coney, bu çayın zamanla dolması sonucu bir yarımada haline gelmiş. Yani ada gitmiş, adı baki kalmış... Manhattan adasının en uzak ucundan yola çıktığınızda bir saatlik bir metro yolculuğu ile ulaşabileceğiniz bu küçük kasaba bir zamanlar üç lunaparka birden ev sahipliği yapıyormuş. Luna, Steepchase ve Dreamland isimli eğlence parklarının yerine şimdi adalıları eğlendirme görevini Astroland üstlenmiş. Fakat dönme dolabın ve çarpışan arabaların soluk renkli terk edilmiş haline bakılınca bu park da Coney lunaparksız kalmasın diye zoraki ayakta duruyormuş hissi veriyor insana. Manhattan yazı Denizkızı Festivali’yle karşılıyor, ana tema kumsal, okyanus ve sualtı… Balık kızları geçiyor kentin içinden, araya tüketime karşı çıkan, temiz su isteyen muhalifler de sızıyor. Mitoloji kahramanlarının birer kimliğe büründüğü festival, tiyatro grupları ve müzisyenler için de tanınma yolu… Festival katılımcıları yaratıcı kostümleriyle... DENİZKIZI FESTİVALİ Coney Adası her yazı Denizkızı geçidiyle karşılıyor. Bu sayede yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan ada basında da renkli fotoğraflarla yer alıyor. 1979’dan bu yana yapılmakta olan Denizkızı geçidi (Mermaid Parade) bir çeşit sokak festivali. “Coney Island USA” adlı bir grup tarafindan düzenlenen festivalin ana teması kumsal, okyanus ve sualtı. Katılımcılar bahsedilen temalarla ilgili el yapımı ve çok yaratıcı kostümleriyle adanın en büyük caddesini boydan boya çoğunlukla da müzik eşliğinde yürüyorlar. Çok sayıda çocuklu ailenin izleyici olarak yer aldığı festival aynı zamanda reklam yapmak isteyen tiyatro ve dans grupları ile toplumsal duyarlılığı arttırmak isteyen derneklerin de ilgisini çekiyor. Bu yılki denizkızı geçiti, kelimenin tam anlamıyla rengârenkti. Sokakları dolduran çeşit çeşit denizkızları (ve erkekleri), kırmızı, yeşil ve mavi deniz yaratıklardan, sırtında kocaman bir midye kabuğu taşıyan “inci tanelerine”, mitolojideki deniz tanrısı Neptün’den denizatına binmiş kraliçe denizkızına kadar her türlü renk ve şekilde insanı görmek mümkündü. Yerli ve yabancı turistler için harika bir fotoğraf malzemesi olan geçit töreninde nadir de olsa politik mesajlar veren gruplar da yer aldı. “Aşırı tüketime hayır”, “Temiz su istiyoruz,” yazılı pankartlar ve üzeri kırmızı ile çizilmiş Starbucks logosu göze çarpanlar arasındaydı. Her ne kadar bu sloganlar duyurulduysa da festivalin en akılda kalan görüntüleri üstsüz denizkızları, geçit törenini daha iyi izleyebilmek için bulabildikleri yüksek platforma tırmanmış izleyiciler ve sıcaktan bunalan halka su sıkmayı kendine görev bilen itfayeciler oldu. Öğleden sonra ikide başlayıp beşe kadar devam eden festivalin ardından katılımcılar adanın takdire şayan genişlikte ve temizlikteki Manhattan ve Brighton plajlarına akın etti. Burada adanın meşhur sosislilerini ve bilimum kızarmış patates çeşitlerini mideye indirdikten sonra yavaş yavaş dağılmaya başlayanların yüzlerinde Brooklyn’de rengârenk geçen bir günün mutluluğu ve güneş yanıkları görülüyordu. ADANIN RUS SAKİNLERİ Hemen evlerine dönmeyip adanın pek turistik olmayan geri kalanını görmeyi seçenleri ise bir sürpriz bekliyordu. 1970’lerde Sovyet Rusya’dan göçen büyük bir Yahudi Rus topluluğuna da evsahipliği yapan Brighton Beach, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Gürcistan ve Ukrayna gibi benzer kültürlerden de göç almış. Dolayısıyla burada çok sayıda Rus mağazası ve restoranı görmek mümkün. Hele de tam Rusların 31’lik Hollanda galibiyetinden sonra bu sokaklarda dolaşıyorsanız, araba konvoylarında “Yaşasın Rusya” diye bağırarak camlardan sarkan Rus gençlerini izlerken görmeye alışık olunmayan cinsten bir gösteriye şahit oluyorsunuz. G Herkes güzelin peşinde... “Bir düşünelim hele, güzelin kendisini, sade, saf, katıksız, insan teninin, renklerin ve daha bir sürü müzahrefatın (süprüntü) kirine buluşmamış güzeli, kendi olduğu gibi 1 görebilen, formunun biricikliği içinde temaşa edebilen bir insan 3 neler duyar acaba? (…) Diyorum ki, insan doğasını bu nimete kavuşturabilmek için aşktan daha iyi bir yardımcı zor bulunur.” Platon, “Şölen”de güzelliğe giden yolu böyle anlatıyordu. Mevlana içinse, “bütün güzel, hoş ve yaraşan şeyler gören göz için”di. Örnekler çoğaltılabilir, çünkü güzellik, insanlığın var oluşundan beri peşinde olduğu bir kavram. Değişen değer yargılarına, modaya, dönemsel farklılıklara, kültürlere göre değişmesi, bu kovalamacayı sürekli canlı tutuyor. Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndeki “Farklı Kültürlerde Güzeli Arayış” sergisi, bu kovalamacanın Anadolu topraklarındaki 10 bin yıllık hikâyesini anlatıyor. İki yılda hazırlanan sergide, sekiz farklı müzeden bir araya getirilen yaklaşık 700 eser yer alıyor. Hititliler, Frigyalılar, Urartular, İyonlar, Helenistik çağ ve Roma dönemini yaşayan Ege ve Akdeniz’in kent devletlerinin halkları, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılara ait, çizgiler, renkler, kullanılan 2 kaplar, süsler, gündelik eşyalar... Sergi kapsamında hazırlanan “Anadolu Topraklarında Güzeli Arayış” kitabında büyük kültürlere kaynak olmuş Anadolu’nun öyküsü, simgeler dünyasının örnekleriyle beraber yorumlanıyor. Kitabın yazarları Gürol Sözen ve Prof. Dr. Zeynep Sözen, aynı zamanda serginin proje danışmanları da. Kitapta, neolitik çağdan Osmanlı’ya kadar Anadolu coğrafyasında hüküm sürenlerin hikâyeleri, masalları, şiirleri anlatılıyor. Altı yıllık bir çalışmanın eseri olan kitaptaki konu başlıkları sergi hakkında ipuçları veriyor; “Aydınlanan Doğa, Masal ve Toprağın İlk Tanıkları”, “Maden Çağının Görkemli Dünyası”, “Tanrılar, Tanrıçalar ve Kralların Şöleni: Hititler”, “Sirenlerin Çağrısı ve Tanrılarla Yarışan Krallar: Urartu ve Frigya”, “Sonsuz Güneş 5 1. Cam karlık sürahi, 13. yüzyıl. 2. Rahle, MS 16. yüzyıl. 3. Ejder başlı asa, 18. yüzyıl sonu. 4. Üzüm salkımlı altın küpe, MÖ 5. yüzyıl. 5. Ana Tanrıça, MÖ 6000 6. Sfenksli altın yüzük, mühür, MÖ 5. yüzyıl. 6 Top askı, MS 17. yüzyıl (üstte). Ejder, MÖ 76. yüzyıl (altta). 4 ve Lidya’nın Altınları”, “Ege’nin Suları ve Güneşiyle Beslenen İyonya”, “Dağ Başlarına Hükmedenlerin Kutsal Bayramı”, “Akdeniz’in Üç Ortağı: Karya, Likya ve Pamfilyalı Ustalar”, “Tanrıya Adanmış Sanat”, “Sonsuzluğun Peşindeki Aydınlık: Selçuklular”, “Osmanlı’da Güzeli Arayış”, “Simgelerin Sonsuzluğunda Var Olmak”, “Sonsuz Arayış”. HSBC’nin sponsorluğunda yapılan sergi, 17 Ağustos’a kadar gezilebilir. G Güzel bir takı, güzel bir yüz, güzel bir mobilya... İnsanlık kadar eski olan güzel arayışının Anadolu’daki tarihi şimdi bir serginin konusu; “Farklı Kültürlerde Güzeli Arayış”. Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde düzenlenen sergideki 700 eser sizi Anadolu medeniyetlerinde bir güzellik yolculuğuna çıkarıyor. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle