Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YIL 22 SAYI 1153 / 27 NİSAN 2008 Nilüfer Aydan 11. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde onur ödülü alıyor. Güzel kızların sokakta yolunun çevrilip artist yapıldığı zamanların oyuncusu Aydan. Yaptığı işin sanat olduğunu anlaması uzun sürmedi ve bugünlere geldi... Oynadı ve hep dans etti... Yeşilçam’ın bu bir çift iri gözü bugün de aranılan oyunculardan... Bir çift iri göz... Nilüfer Aydan Şükran Yücel İ ri, çekik gözleriyle gözlerimizin önüne geliveren, daima genç ve güzel kalan Yeşilçam’ın bu eskimeyen yüzü, bir dönemin simgelerinden biri. Aydan’ı bir kategoriye sokmak zor. İlginç ve farklı fiziğiyle her tür filme yakışmış bir sanatçı. Türk sinemasının onu yeterince değerlendirebildiğini söyleyemeyiz. Avrupa’da olsaydı, sanat sinemasının en çok aranan yüzlerinden biri olabilirdi. Onu en çok Halit Refiğ’in yönettiği “Şehirdeki Yabancı” ve “Haremde Dört Kadın” gibi filmlerinden hatırlıyoruz. 1968’den sonra sinemaya ara verdi, 1983’te “Ve Recep ve Zehra ve Ayşe” filmiyle döndü. “Ağır Roman”, “Berlin in Berlin”, “Eğreti Gelin” filmlerinde ve “Hanımın Çiftliği” ve “Yılan Hikâyesi” gibi televizyon dizilerinde rol aldı. Ankara’da 815 Mayıs’ta gerçekleşecek 11. Uçan Süpürge Film Festivali’nde Ahmet Çadırcı’nın “Çocuk Yüzlü Kadın” belgeseliyle sinema yolculuğunu izleyeceğimiz sanatçı hâlâ sinemada ve televizyonda aranan bir yüz… Sinemaya nasıl başladınız? Küçük yaşlarımdan itibaren sinemaya, dansa hevesliydim. Bizim aile dostumuz bir Esat Ağabeyimiz (Özgül) vardı. Güreşçi Celal Atik’le Deniz Tanyeli’nin başrolünü oynadığı Yörük Ali (1955) filminde bana bir rol verdi. Öyle başladım. Daha sonra Altın Kafes’te oynadım. Film için yeni bir genç kız arayan Zeki Bey (Müren) partneri olarak beni seçti. Ben o sıralar dans ediyordum. Dansa nasıl başlamıştınız? Biz parçalanmış bir aileydik. Babamız yoktu. Ablam dansçıydı, söylediğim gibi, ben de çok hevesliydim. Yılmaz Duru ile çalıştım, Taksim Belediye’de modernize edilmiş folklor danslarından oluşan bir programla başladık. Dans partnerliğimiz evliliğe yol açtı. Bir çocuğumuz oldu. Dansın hayatımda hep büyük önemi vardı, oyunculuğuma da büyük katkısı oldu. Dansta hem vücudunuzu hem de yüzünüzü kullanırsınız. Dünyada oyuncular hem dans eder, hem şarkı söyler, hem tiyatroda oynarlar. Bu bizde biraz eksik kalmıştır. Daha sonra Halit Refiğ’le evlendiniz. Onun oyunculuğunuza katkısı oldu mu? Ben çok küçük yaşta sinemaya ve dansa başladım. O devirde bunun okulu yoktu. Kendi kendinizi yetiştiriyordunuz ve eli ayağı düzgün olanlar artist oluyordu. Güzel kızlar, güzel erkekler arıyorlardı, güzel kızları sokaktan çevirip artist yapıyorlardı. Aynaya bakıyor, “Ben güzelim, artist olayım” diyordunuz. Biz de bunun sanat olduğunun farkında değildik. Güzel insanlar artist olur sanıyorduk. Halit’le tanışıncaya kadar ben de böyle düşündüm. Devamı 5. sayfada Meçhulün çekiciliği... Çiftlerin korkusu büyünün bozulması, yani arzunun yok olması... Bu en çok kadınların canını yakan bir korku, ama arzuyu diri tutmanın da yolu var... Aşkın ömrü üç yıldır diyen nörologlara kulak asmadan merak duygusunu diri tutmak... Arzu gizlilikte saklıdır çünkü. Sayfa 4 İşçiden işçiye... 1 Mayıs’ta Taksim’e... Hüseyin Yüksel SSK’de çalışan bir işçi. TezKoopİş Sendikası’na üye. Sosyal güvenlik kurumunda çalışıp SSGSS dezavantajlarını ve işçi olmayı anlatıyor. Berat Günçıkan Sayfa 3 C M Y B C MY B yasasına karşı çıkmanın avantajlarını, Fotoğraf: VEDAT ARIK