Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 BAHAR KORÇAN Buralı bir tasarımcı... Moda tasarımı denilince Türkiye’de akla gelen ilk isimler arasında Bahar Korçan. O bir marka. Eylül ayında kumaş tasarımının zirvesi olarak görülen Premiere Vision Fuarı’na tamamen Türk üreticilerinin yaptığı ve kendi tasarladığı kumaşlarıyla katıldı. Invista’yla birlikte hazırlanan “Kapsül” adlı koleksiyon özellikle yabancı basının ilgisini çekti. Bahar Korçan’a göre moda tasarımcısı ve elyaf üreticisinin birlikteliği bir gereklilik. Deniz Ülkütekin eni atölyesine iyice alışmış, Paris’te dünyanın en büyük kumaş fuarında tüm dikkatleri üzerine toplamış biri olarak Bahar Korçan için her şey yolunda görünüyor, elbette krizi saymazsak. Her sektörde olduğu gibi tekstil piyasasında da gündem kriz.. Korçan gelecekten çok umutlu olsa da, bir ya da iki yıl sonra Türk modasında çok önemli gelişmeler olacağını düşünse de aradaki sürenin sektörü kötü etkileyebileceği konusunda endişeleri var. Yine de modacı olmayı hayal ettiği günlerle karşılaştırılamaz bile. Tabiî ki kafasında hep moda vardı. Ancak o zaman moda tasarımcısı diye bir kavram bile yoktu. “Stilist ya da modacı gibi sıfatlarla anılıyorduk” diyor. Röportajları sırasında isminin yanına moda tasarımcısı yazılması için bir hayli mücadele vermiş. Ancak Türkiye’de moda alanında kısa sürede çok şey değişti. Bahar Korçan da hazmedemeden pas geçilen şeyler olduğunu kabul ediyor ama bu konuda da gelecekten bir hayli umutlu. Y Şu anda üniversitede moda tasarımı okutuluyor olması gelecek için umut verici gelişmelerin en önemlisi olarak görülebilir, ama Korçan’a göre değil. “İtalya’da bile bu kadar yüksek bir rakam yok” diyor. Karamsarlığının sebebi Moda Tasarımcıları Derneği başkanı olduktan sonra üniversitelere yaptığı ziyaretler. İlerde tasarımcı olması beklenen gençlerin çoğu Korçan’a soru bile soracak seviyede değillermiş. Belki bölüm sayısı çok ama Korçan sınıfları dolduracak kadar modadan anlayan eğitmenin olmadığını düşünüyor. Kendisi üniversite okumamış, gazete ilanı sayesinde tanıştığı Vitali Hakko’nun yanında usta çırak ilişkisiyle eğitimini tamamlamış. “Vallahi o dönem öyle bir bölüm yoktu. İbrahim Tatlıses ‘Urfa’da Oxford mu vardı da biz okumadık’ demiş ya benimkisi de öyle işte, Mimar Sinan’da sahne sanatları vardı ama tam karşılamıyordu” diyor. Hâlâ o yıllardayız, Türk modacılar için yurtdışına giden yol oryantalizmden geçiyor. Korçan’ın deyimiyle “elbisenin yakasına bir ayyıldız ekleyince” tüm kapılar açılıyor, enteresan bir şey yapmış oluyorsunuz. Korçan da modacı olmak için yurtdışına gitmesi gerektiği düşüncesiyle büyümüş. Oysa artık o sistemin çöktüğünü düşünüyor. Dahası İstanbul çıkışlı bir tasarımcı olmak artık çok daha önemli. Yurtdışına ilk iş satanlardan biri olarak gördüğü ve hep uzak durduğu “made in İstanbul” etiketini çıkartıp “made in Paris” etiketi yapıştıranların piyasadan silindiğini, kendisi gibi buralı olanların yola devam ettiğini söylüyor. Dernekte karşılaştığı gençler ise kendi kuşağına göre beslendikleri yeri çok daha fazla sahipleniyorlar. “Elbette onların hayata bakışlarından etkileniyorum” diyor Korçan. “Bilmedikleri ise piyasa koşulları içinde varolmak için çırpınıyorlar”. KENDİ ÇİZGİLERİ Artık tekstilcilerin de bilinçlendiğini söyleyebiliriz. Bahar Korçan bir tekstil üreticisinin artık tasarımcıyla birlikte çalışmıyor olmasını “ayıp” olarak görüyor. Şimdi öğrenilmesi gereken bir tasarımcıdan üç ayda verim alınamayacağı. Neredeyse bütün genç kızlar modacı olmak istiyor. Tekstil Türkiye geneliyle kıyaslandığında inanılmaz bir yükseliş içinde. İstanbul dünyanın moda merkezlerinden biri. İşte tüm artıların içinde olan ve eksik hallerinin içinden gelen biri Bahar Korçan. Oryantalizmden uzak kendi çizgisini ve sözcüklerini oluşturmaya yakın bir çizginin Türkiye’deki yeni kuşak tarafından oluşturulmaya başlandığını hissediyor. Kendisi de bunun oluşması için en çok çaba harcayanlardan. Moda Tasarımcılar Derneği’nin çalışmaları sayesinde hazırlanan teşvik yasasıyla birlikte modacıların önü çok daha fazla açılacak, kendi çizgisini oluşturanlar artacak. Yine de Korçan’a göre her şeyden önce sabır gerekli. “Bir modacının kendi çizgisini oturtması için bir ömür bile yetmez, bakın Chanel bile öldükten sonra daha farklı bir noktaya geldi” diyor… Eylül ayında kumaş tasarımının zirvesi olarak görülen Premiere Vision Fuarı’na katıldığı, tamamen Türk üreticilerinin yaptığı ve kendi tasarladığı kumaşlarıyla katıldı. Invista’yla birlikte hazırlanan “Kapsül” adlı koleksiyonu büyük ilgi gördü. Korçan yenilik peşinde olan firmayla işbirliğinin süreceğini söylerken kendisinin de firmanın yaratıcılığından beslendiğini saklamıyor. Belki çok fazla örneği olmadığı için yadırganabilir ama Bahar Korçan’a göre moda tasarımcısı ve elyaf üreticisinin birlikteliği aslında bir gereklilik. Çünkü “yeni trendlerin kokusunu tasarımcı alır, o paylaşım bile çok önemli” diyor. G Sanal müzede Arcimboldo E czacıbaşı Sanal Müzesi, yılın son sergisinde Rönesans dönemi İtalyan ressam Giuseppe Arcimboldo’yu konuk ediyor. Arcimboldo, 1562 yılında ülkesini terk ederek İmparatorluk Sarayı’nda, Bohemya Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru olan Maximillian’ın yanında sanatçı olarak ve ayrıca başka görevlerle yıllarca çalışmıştı. Küratörlüğü Haşim Nur Gürel tarafından yapılan sergide, döneminin çok ötesinde çalışmalara sahip ressamın 45 yapıtı yer alıyor. Sergiye eleştirel metniyle eşlik eden Haşim Nur Gürel, ressamı şu sözlerle anlatıyor: “Arcimboldo’nun resimlerinin bir önemli özelliği de ‘uzaktan’ ve ‘yakından’ farklı algılanmalarıdır. Uzaktan belli veya anonim kişilerin portreleri olarak algılanan bu resimlere yaklaşıldığında portre özellikleri yavaş yavaş kaybolur ve resmi oluşturan sayısız mahlukat, nebatat veya nesnelerin ayırdına varmaya başlarız. Bu nedenle, resimleri şaşırtıcı çelişkiler barındırdıkları için yapıldıkları dönemde de günümüzde de ilginç bulunmuşlar ve izleyicilerinin belleklerinde izler bırakmışlardır.” Arcimboldo’nun resimlerini başka nasıl okuyabiliriz? “Onun gizli niyetinin yüzeysel bakış SERGİ ile derinlemesine felsefi bakışın ikisini de içeren imgeler yaratmaya çalışmak olduğu, imgenin tümü ve ayrıntılarının farklı algılanmaları üzerine izleyicilerini düşündürtmek olduğu da söylenebilir” diye yanıtlıyor bu soruyu Gürel “Doğanın yaratıkları ile insan yüzünün garip yapılandırılmalarının ardında gerçeğin gizlenme çabası kadar açığa vurulma amacı da söz konusu olabilir.” Günümüze çok az eseri kalan sanatçıyı daha yakından tanımanız, resimlerini izleyebilmeniz için yapmanız gereken tek şey www.sanalmuze.org internet adresinde “Uluslararası Koleksiyonlar” bölümünde bir süre soluklanmak. G C M Y B C MY B