17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 EKİM 2008 / SAYI 1178 DEKORASYON Ayvalık’ta bir ev Deniz Yavaşoğulları T ürkiye’nin turizme açılmış sahil bölgelerinin bir çoğunda yöreye özgü bir yapılanmaya rastlayamıyoruz. Ege ve Akdeniz sahil şeridinin büyük kısmı devasa binalardan oluşan otellerle, yüksek apartmanlarla, betonarme sitelerle kaplı. Çok azının tarihi dokusu korunmuş, Ayvalık da bu nadir yerlerden biri. Taşlı dar sokakları, yöre mimarisini yansıtan eski, izbe ama karakterli evleriyle Türkiye’nin diğer tatil de yapılabilen yörelerinden çabucak ayrılıyor. Ayvalık’ın ara sokaklarında sahil yolunun aksine, bakımlı, restore edilmiş evlere rastlamak pek kolay değil. Ama anlatacağımız ev böyle bir ev, bu tarihi dokulu dar sokaklarda yer alan, üç beş restore edilmiş eski binadan biri... Adını açıklamak istemeyen ev sahibi, mahallenin çocuklarının, evlerine “beyaz saray” lakabını taktıklarını anlatıyor gülerek. Taşındıkları ilk günlerde, içerisini merak ettikleri için duvarlara ve camlara tırmanan bu çocuklar zamanla eve girip çıkar hale gelmiş, evin sakinleri ve özellikle de köpekleriyle haşır neşir olmuşlar. Ev sahibi, çocukların bu ilgilerinin evin restore edildikten sonraki değişiminden kaynaklandığını söylüyor, “Bu evi daha önceden bilen çocuklar yeni halini görünce çok şaşırdılar, bir de dekorasyonu onlara çok yabancı geldi, her şeye merakla baktılar” diye anlatıyor. Gerçekten de evin dekorasyonu oldukça ilginç. Daha önce iki küçük odadan oluşan evin alt katı, restorasyonun ardından Mutfak ve salon iç içe... Fotoğraf: Altan Tunk sadece dolap ve yatak var. Açık renk ahşap merdivenlerden üçüncü kata çıkmaya devam ettiğinizde de sizi, üçgen çatılı sevimli bir çatı katı karşılıyor. Merdivenin bitiminde durduğunuzda sağ ve solunuzda iki yatak, karşınızda ise panjurlu sevimli bir pencere kalıyor, bu pencereden deniz de görünüyor. Ayvalık’taki bu ev, insana bir evi nasıl şık bir hale getirebileceği konusunda ilham veriyor. Anlışalan, hep belirttiğimiz gibi, doğru seçim yaptığınız takdirde az eşyalı evler de çok şık olabiliyor, üstelik hem aradığınız konforu size sunuyor, hem de pek çok açıdan kullanış sağlıyor... Ayvalık; taşlı, dar sokakları, yöre mimarisini yansıtan eski, izbe ama karakterli evleriyle Türkiye’nin diğer tatil de yapılabilen yörelerinden çabucak ayrılıyor. Ara sokaklarında restore edilmiş evlere rastlamak kolay değil, ama anlatacağımız ev böyle bir ev. Ev, yeniyle eskiyi en iyi şekilde birleştiriyor. Hem mimarisiyle hem de dekorasyonuyla... Evin bahçeden görünümü. rahatlığı tabii ki servis yapma konusunda kolaylık sağlaması, bu durum aynı zamanda alan kazanma açısından da fayda sağlıyor. Mutfak, beyaz mermer yer döşemesine zıtlık yaratacak bir şekilde siyah dolaplardan ve gri granitten oluşuyor, buz dolabı ise metal görünümüyle tüm bunlara uyum sağlıyor. Mutfağın ve masanın olduğu bölümün devamı neredeyse duvar boyunca uzayan cam, sürmeli bir kapıyla bahçeye açılıyor. Bu cam kapı bahçeyi sanki salonun devamı, hatta bir parçasıymış gibi hissettiriyor. Oturma grubunun yer aldığı bölmeye de sadelik hâkim. Cam bir sehpa çevresine yerleştirilmiş oturma grubuna ayaklı siyah bir abajur eşlik ediyor. Oturma grubunun kaplaması beyaz, saten kumaştan yapılmış, grupta açık kahverengi kadife bir koltuk da yer alıyor. Televizyon sehpası yok. Duvarda ise Ayvalık’taki bir eskiciden bulunan tahta çerçeveli bir ayna ve bir de resim asılı. Ev sahibi, “Az eşya kullanmayı mı tercih ettiniz, yoksa yeni taşındığınız için mi böyle” sorumuza gülerek “her ikisi de” şeklinde cevap veriyor, hâlâ bazı şeylerin eksik olduğunu, ama eksikler tamamlanınca da evin şu anki “boş” havasının kaybolmayacağını anlatıyor. Evin iki banyosu var, ikisi de siyah dolaplardan, siyah duvar mozaiklerinden oluşuyor. Ama alt kattaki banyonun yer döşemesi beyaz mermer, üst kattakinin ise ahşap. Üç katlı evin üst iki katı da aynı şekilde az ve öz eşya barındırıyor. İkinci katta iki oda var. Bu iki odanın ortasında yer alan ahşap alana evin köpekleri için büyük, kırmızı kadifeden bir minder atılmış, hangisi kaparsa o yatıyor. Bu alanda yer alan duvara monte avizevari aydınlatma armatürleri yine çok ilgi çekici. Yeşil panjurların renk kattığı odalarda ise Banyoda siyah renk hâkim... Amerikan mutfağını da içeren, kapısız iki bölmeli bir salon haline getirilmiş. Bölmeleri, evin vitraylı dış kapısı önünde yer alan şık, gri desenli döşeme ayırıyor. Sade dekore edilmiş bu evin yalınlığını bahsettiğimiz girişte asılı duran ışıltılı avize bile bozamıyor, ama eve kitch bir hava katıyor. Giriş katının sol tarafında televizyon ve oturma grubu yer alırken, sağ tarafında da mutfak ve altı kişilik yemek masası bulunuyor. Cam yemek masası ve mutfağın konumu pek çok açıdan kolaylık sağlayacak bir şekilde ayarlanmış; aile ve arkadaş yemeklerinden, yemek sonrası muhabbetlere, uzun kahvaltılara veya çay, kahve keyfi yapmaya oldukça uygun. Salonun mutfakla iç içe olmasının en büyük Herkes dönüp aynaya baksın Aylin Kotil Y ıllardır süper güç Amerika’yla ilgili her türlü senaryo üretilir. Çoğunda doğruluk payı da vardır. Ancak ilginç olanı gücü putlaştırma şeklimizdir. Siyasetçisinden halkına herkes için, Amerika ne derse o olur düşüncesi vardır. Hatta ne istediyse o olur. Ancak dünyanın değişmeyen bir kuralı vardır! Değişim... Modern zamanları yavaş yavaş terk ediyoruz. Yeni akımlar ne kadar hızlı yayılıyor son 2030 yılda hep beraber izledik. İnsanın insana olan ihtiyacı tekrar hatırlandı. Aslında hatırlanmanın da ötesinde, öze dönüşü tekrar yaşıyoruz, yaşayacağız. Bütün bunlar ne demek oluyor? Süper güç, bir ekonomik krize dur diyemedi ve ona yenilmekle, yenilmemek arasında gidip geliyor. Artık dünyada öyle süper güçmüş, kuvvetli devletmiş kavramları bir günde yıkılabiliyor. Aile olmanın, herşeyden önce insan olmanın güzellikleri tekrar hatırlanıyor. Birkaç yıl öncesine kadar sokakta sabah kahvaltılarını yapan insanlara, bir ses “Evinize dönün, ailenizle sohbet ederek kahvaltınızı yapın” demeye başladı. Artık yalan söyleyenlerin, bin türlü oyun oynayanların dönemi bitmekte. Hırslarından arınmış, özünü yansıtabilen insanlar bizi yönetenler konumunda olacaklar. (Örn.; Hillary Clinton) Bundan dolayıdır ki, herkes artık dönüp aynaya bakmak zorunda. Aynaya bakıp kendine çeki düzen veremeyenler, yeni dönemde kendilerini sistemin dışında bulacaktır. Herkes bir şekilde yaptıklarıyla, kendiyle yüzleşmek ve düzelmek zorunda. “Bırakınız yapsınlar” anlayışı, “Ben yaparım kimse duymaz” zihniyeti, bu kadar doğaya ve öze dönüş çabası harcamaya başlayan bir sistemde yer bulamayacaktır. Çünkü doğa sinyal vermeye başladığından beri, dünya tedbirler almak zorunda bırakıldı. Doğaya zarar verecek her türlü davranış ve alışkanlığı bırakmak, en kötü ihtimalle azaltmak zorundaydık. Yoksa bu dünyada daha fazla yaşayamayacaktık. Bu yüzden artık hepimizin aynaya bakma zamanı geldi. Kim bilir belki de “ayna” karşımıza çıkan insanlardır. Onların beğenmediğimiz davranışları, bize “aynalık” yapıyordur belki... Topluca düzelmemizin yolu, önce kendimizi düzeltmekten geçiyor. İyi pazarlar... [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle