22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 ERGİN YILDIZOĞLU (Ekonomistyazar) Küresel kriz, Türkiye’yi de etkilemeye başladı, pek çok sektörde üretimin dibe vurduğu, dış borcun arttığı söyleniyor. Sizce bu durum Türkiye’ye ve Türkiye’deki bankalara nasıl yansıyacak? Üretim düşmeye devam edecek. Bunun bir nedeni tüketim harcamalarının düşmesi, kredi kartı piyasasında sorunların yaşanmaya başlanması olacak. Bir diğer neden de şirketlerin hem içerden hem dışarıdan kaynak (kredi) bulmakta, döviz fiyatlarındaki artışların da etkisiyle dış borçlarını ödemekte ve servis etmekte zorlanacak olmaları. Bu zorlanmalar, üretime olumsuz yönde yansıyacak, işsizliği, yoksulluğu arttıracak, dolayısıyla talep daralması eğilimi güçlendirecek. Böylece birbirini destekleyen bir fasit daire ile karşı karşıya kalacağız. Dış dünyada gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısı değişti. Özellikle Izlanda krizinden sonra dış dengeleri bozuk, dış borçları yüksek ülkeler tehlikede. Sermaye hem risk algısından hem de merkezdeki gereksinimlerinden dolayı buralardan uzaklaşmaya çalışıyor. Bu eğilimden Türkiye’nin etkilenmesi kaçınılmaz. IMF anlaşması bu güveni geri getirebilir mi? Hayır, IMF’nin dünyadaki önemi artık eskisi gibi değil. Yeni duruma uyum sağlamayı, yeni kriz yönetim modelleri geliştirmeyi başardığına ilişkin hiçbir işaret de yok. Eğer IMF ile anlaşır, eski “reform” paketlerini tekrarlarsa, Türkiye’nin mali dengeleri çok daha hızla bozulur. Peki kredi kartı borçları ekonomiye nasıl yansıyor? Kredi kartı borçları, ekonomik büyüme için gerekli tüketimi destekliyor. Ancak Türkiye büyük ölçüde tüketim malları ithal ettiğinden, bu talep aynı zamanda, ithalatı teşvik ediyor ve dış ticaret dengesini olumsuz etkiliyor. Bankalar kredi kartlarına verdikleri kredilerin önemli bir kısmını, uluslararası piyasalardan aldıkları kredilerle finase ediyor, böylece dış krediye bağımlılıklarını arttırırken ekonominin dış şoklara dayanma gücünü azaltıyorlar. Borçluları nasıl günler bekliyor sizce? Hem kredi kartı sahiplerini hem de onlara bu borçları veren bankaları zor günler bekliyor. Kredi kartı sahiplerinin borç ödeme kapasitesi düşerken, bankaların bu kartların borçlarını sürdürme ve finanse etme kapasitesi de gerileyecek... İnsanlar kredi kartlarını kullanırken ve edinirken nelere dikkat etmeli? Güvenli bir sınırda kalabilmek için çok sayıda kredi kartı kullanmamak, mümkünse tek bir kredi kartıyla çalışmak yararlı olabilir. Böylece borcun denetimden kaçması önlenebilir. Kimi zaman bazı kredi kartları, ilk başlangıçta daha düşük faizle kendilerini geçmeye olanak sağlayabilirler. Ancak kısa dönemde önerilen faiz oranlarıyla daha sonra uygulanacak olağan faiz oranları arasındaki farkı da iyi düşünmek gerekir. Bazı kredi kartı reklamlarında insanların, kredi kartı sahibi olunca istedikleri her şeyi yapabilecekleri mesajı veriliyor. Siz bu reklamları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu reklamlar genel “hedonist” (işleve değil, hazza yönelik) tüketim ve ünlü kişiliklere benzeme kültürünün bir parçası. Kredi kartlarını, kısa dönemli anında tatmin edilecek hazlara ulaşmanın aracı olarak sunuyor, aslında tüketiciyi gereksinimi olmayan, bütçesini aşan, hatta bağımlılık yaratan mallara yönlendirmenin ötesinde belli bir, narsisist, dış görünüşüyle ve hazlarıyla meşgul toplumsal sorunlara ilgisiz insan tipinin yeniden üretilmesine katkıda bulunuyorlar, diğer bir deyişle siyasi iktidarı konsolide eden ideolojik mesajlar, “memes” olarak çalışıyorlar... G 19 EKİM 2008 / SAYI 1178 Küresel kriz Türkiye’de etkilerini göstermeye başladı. Krizin en çok da bankaları ve kredi kartı borçlularını etkileyeceği söyleniyor. Kredi kartı borçları şimdiden içinden çıkılmaz halde, borçluların ise psikolojisi bozuk... Ekonomistler vatandaşları “dikkatli harcayın” diye uyarırken, kredi kartı reklamları insanları henüz kazanmadıkları paraları harcamaya ikna ediyor, onlara hayallerinin gerçekleşeceği mesajını veriyor!.. Deniz Yavaşoğulları Kredi kartı, krizi eve taşıdı... SÜHEYLA KIRCA SCHROEDER (Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi) Markette yapılan küçük alışverişlerden ev için alınan kredilere kadar, her tür ödemenin kredi kartıyla yapıldığı bir ekonomik sistem içerisinde, katlanarak artan borçlanma sürecinin getirdiği sıkıntılar, patlak veren yeni küresel ekonomik krizle beraber daha da arttı. Daha çok borçlanarak daha iyi yaşamayı vaat eden bu finans politikalarının toplum tarafından benimsenmesinde medyanın, özellikle reklamların da rolü var. Reklam en kazançlı, aynı zamanda rekabetin çok fazla olduğu medya endüstrilerinden biri. Bu nedenle reklamlar ne “satarsa” satsın etkili ve ikna edici olmalı. İkna, reklamlarda kullanılan çok güçlü bir yöntem; insanların kim, neden ve nasıl olması gerektiği konusunda düşüncelerimizi biçimlendirir, hem tüketimi teşvik eder hem de belli yaşam biçimlerinin ve değerlerinin oluşmasını sağlar. Başarıları ise genel olarak tüketicilere fantazilerle dolu bir yaşam sunmalarında yatar. Reklamların hayal dünyasında, insanlar ve objeler kendi gerçek bağlamlarından koparılarak yeni anlamların yüklendiği sembollere dönüşür. Reklamlar tüketici davranışları üzerinde öylesine etkililer ki insanları henüz kazanmadıkları paralarla yatırım ya da alışveriş yapmaya kolaylıkla ikna edebilirler! Kredi kartı reklamlarında sunulan ışıltılı dünya tüketicilerin bilinçsel ve davranışsal zayıflıklarından yararlanır, onları kendi rasyonel dünyalarından uzaklaştırarak daha fazla tüketmeye teşvik eder. Kredi kartı reklamları sıradan insanların nasıl sıra dışı, muhteşem, rahat ve güzel yaşamları olduğunu gösterir. Herkesin istediği zaten bu değil midir? O zaman mesaj çok net: “Bu kredi kartını kullanarak şimdi, herşeyi elde edebilirsin. Aslında paranın olmadığını unut, güzel hayata şimdi kavuş”. Reklamcıların ikna gücü ve bazen de pırıltılı dünyayı temsil ederken ileri sürdükleri yanıltıcı iddiaları, tüketicileri yanlış yönlendirerek borçla yaşamayı kaçınılmaz bir alternatif gibi sunup normalleştiriyor. Bu nedenle neyin, nasıl reklamının yapılacağına karar veren reklamcılara ve de reklamverenlere büyük sorumluluk düşüyor. Bireylerin fikirlerini, tüketim davranışlarını, yaşam biçimlerini biçimlendirmede gücü elinde bulunduran bu gruptan sosyal sorumluluğunun farkında olmalarını, toplumsal kaygıları önplanda bulundurarak çalışmalarını beklemek fazla iyimser ve yanıltıcı olabilir. Sivil toplum örgütleri, ulusal ve uluslararası meslek kuruluşları bu sorumluluğun gelişmesinde daha etkin rol oynayabilir, ama sorumluluğun önemli bir kısmı da bilinçli tüketicide. Eğitim ve gelir seviyesi düşük toplumsal kesimlerin medyanın sunduğu pırıltılı, şaşaalı fantezi dünyasının cazibesine kapılarak daha çok tüketime yönelmesine, daha çok tüketim için borçlanmanın ve borçla yaşamanın, “modern” dünyanın kaçınılmaz gerçekliği gibi algılanmasına yönelik çözüm yine eğitimden geçiyor. Burada medya okuryazarlığı eğitiminin yaygınlaşması önem kazanıyor. G GÜRKAN AVCI (Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı) Araştırma kaç kişinin katılımıyla yapıldı? 763’ü erkek, 534’ü kadın, 18 yaş üzerindeki değişik yaş gruplarından 1312 deneğe soru yönelttik. Deneklerin yüzde 69.02’si ortaöğretim, yüzde 19.17 üniversite, yüzde 8.06’sı ilkokul mezunu, yüzde 3.75’i de yüksek lisans eğitimli. Ağırlıklı olarak orta gelir grubundan insanlar. Geçerli anket formu 1297. Başlarken nereden yola çıktınız? Özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın kredi kartları yüzünden yaşadıkları mağduriyet, kamuoyunda geniş yer alıyor. Bilinçsizce kullanılan kredi kart borçlarını yine aldıkları borçlarla ödemeye çalışmaları üzücü sonuçlar doğuruyor. Vatandaşlarımızı büyük bir alışveriş çılgınına, tüketim canavarına dönüştüren bu kredi kartları ile ilgili gerekli kısıtlamalar uygulamaya geçmedi. Kredi kartları ile ilgili olarak yaptığımız alan çalışmasının önümüzdeki döneme ışık tutmasını diliyoruz. Kredi kartı kullanımının bu açılardan mı insanın psikolojisini bozduğunu düşünüyorsunuz? Kredi kartları sınırsız bir tüketim isteği doğuruyor, satın alınan mala hiçbir ücret ödemeyecekmişçesine alışveriş yapmalarına sebep oluyor. Dar ve sabit gelirli vatandaşlar ihtiyaç haricinde harcama yaptıklarında borcu borçla kapatma yöntemine gidiyorlar, ödemelerini ya banka kredisiyle ya da akraba, eş ve dosttan aldıkları borçlarla yapıyorlar. Kredi kartlarının yüksek faizleri olduğu gerçeği de göz önüne alınırsa borçların ödenmesi sinirsel yorgunluk yaratıyor, hatta ve hatta içinden çıkılmaz bir psikolojik sarsıntıya yol açıyor. Araştırmaya göre de katılımcıların yüzde 51.01’i kredi kartları yüzünden psikolojik sıkıntı yaşadıklarını, kart borçlarının aylık gelirlerini çoğu zaman aştığını ve bu borçlar yüzünden zor durumda kaldıklarını, gelir gider dengelerinin bozulduğunu, bu sebeplerle de maddi sıkıntılarının yanında büyük psikolojik sıkıntılar yaşadıklarını söylüyorlar. Araştırmaya göre, ne kadarı kendi isteğiyle, ne kadarı banka teşvikiyle kredi kartı sahibi oluyor? Katılımcıların yüzde 60.94’ü kendi isteğiyle, yüzde 36.15’i banka teşvikiyle kartlarını almış, yüzde 2.91’in ise bu konuda fikri yok... Kredi kartıyla ilgili problem yaşamayanların oranları ne, ne açılardan hoşnutlar? Kullanıcıların yüzde 42.09’u, parası olmadığı zaman harcama yapabildiği için kartı bir avantaj olarak görüyor, yüzde 23.40’ı kartın kendisine güven duygusu verdiğini, yüzde 21.71’si kart sayesinde geçici olarak da olsa rahatladığını düşünüyor. Yüzde 10.22’si ise kredi kartı kullanmayı yanında sürekli para taşımadığı için tercih ediyor... Deneklerin bir kısmıysa ödemede kolaylık olduğu, taksit imkanı sunduğu için kredi kartı edindiklerini belirtiyor. Yüzde 2.58’inin de bu konuda bir fikri yok. Kredi kartlarını en çok ne için kullandıklarını belirttiler? En çok gıda alışverişlerinde, borç ödemelerinde ve zorunlu ihtiyaçlarda kullanıyorlar. Kredi kartı kullanımının dezavantajlarına dair sorularınızda ne gibi sonuçlarla karşılaştınız? Kredi kartı sahiplerinin yüzde 40.71’i, kartların gelir gider dengelerini bozarak bütçelerini sarstığını, yüzde 22.55’i kartla gereksiz harcama yaptıklarını, yüzde 20.64’ü ruhsal yönden çöküntüye uğradıklarını, yüzde 10.04’ü kredi kartı yüzünden tasarruf yapamadıklarını düşünüyor, yüzde 3.59’u soruları yanıtsız bırakmış, yüzde 2.47’si de diğer sebeplerle problem yaşadıklarını belirtmişler. Kredi kartı reklamlarının insanları kredi kartı sahibi olma konusunda teşvik ettiğini düşünüyor musunuz? Bu reklamları etik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Kredi kartı reklamları, bizleri tüketim toplumuna dönüştürüyor, bilinçsiz ve sınırsız harcama yapma konusunda teşvik ediyorlar. Vatandaşları gerçeklikten uzak bir hayal dünyasına götürüyorlar ve bu reklamlarda kredi kartları da topluma adeta bir kurtarıcı gibi sunuluyor... G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle