17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 EKİM 2008 / SAYI 1178 3 Saldırı ve Deniz Ülkütekin ki Süper Film Birden, Burhan Kum ve Genco Gülan’ın ortaklaşa açtığı bir sergi. Karşı Sanat’ta 1 Kasım’a kadar sergilenecek işler, ortak düşmanlara farklı noktalardan saldırıyor. En çok, şu sıralar Pera Müzesi’nde de sergilenen oryantalist resimler üzerinden yaratılan tarihi sorgulayan İki Süper Film Birden, sanatın popüler kültüre armağan ettiği görsel algıyı referans alıyor. İki Süper Film Birden, hem işbirliği hem de bir çatışma sonucunda ortaya çıkan bir sergi. Genco Gülan: Evet Burhan’la işlerimiz sayesinde tanıştık. O da DoğuBatı sorunu ve oryantalizm üzerine dertleri olan bir sanatçı. Dolayısıyla işler bir noktada buluşuyor, bir noktada da ayrışıyor. Burhan Kum: Paralellik, işlerin üretilmesinden çok yaklaşım biçiminde. Benim de tarihin nasıl yazıldığı, görsellerin bu amaçla nasıl kullanıldığıyla ilgili dertlerim var. Peki aranızdaki iletişim, işlerinizi hiç birbirine yaklaştırmadı mı? Burhan Kum: İnsan bir süre sonra kendi yolunu çizmiş oluyor. Ben tuvalin dışında bir şey yapmak istemem. Genco ise video, fotoğraf gibi çok daha geniş mecralarda işler yapabiliyor. Genco Gülan: Burhan “Muhafazakârım” diyor, ama tüm medyaları Burhan kullanıyor, işlerinde fazlasıyla Kum ve boyayı sorguluyor, tuvali Genco delerek yaptığı bir sürü iş var. Gülan. Serginin etrafında döndüğü Fotoğraf: konuları önceden planlamış Vedat Arık mıydınız, yoksa konuşmalarınızdan mı çıktı? Genco Gülan: Konuşmalarımız üzerinden çıktı. Burhan’la iki yıldır tanışıyoruz; Burhan İstanbul’a geldiğinde birlikte balık ekmek yedik, o benim atölyeme geldi, ben onun işlerine baktım. Bundan sonraki tartışmaları da yazılar ve seminerlerle destekledik. Burhan, kavramsallığı tuvale uygulayan ender sanatçılardan... Üretim sırasında birbirinizi kobay olarak kullandınız mı? Burhan Kum: Kullanmadık. Herkes kendi yolunda devam ediyordu zaten. Çünkü kendimize göre meselelerimiz var. Genco Gülan: Zaten kendimizi kobay olarak kullanıyoruz. Burhan çok daha titiz çalışıyor, ben ise düşünsel olarak titizim. İşlerimi genelde tutarsız bulurlar, görüyorum ki bu sergide kendimi çok daha fokuslamışım. İşbirliğiniz, teknolojiyi fazlaca kullanan sanatçılar arasında, kendi disiplininizi farklı açılımlara yöneltmek için mi? Burhan Kum: Ben de teknolojiyi kullandım, bazı resimler photoshopla hazırlanıp, korelle kesilip, lazerle çizilmiştir. Teknolojiyi alanım dışında hesaplaşma Burhan Kum ve Genco Gülan için saldırı, sorgulatmak için bir araç. Sanatçıların ortak sergisi “İki Süper Film Birden” de oryantalizme, kapitalizme, küratörlere kafayı takmış işlerle dolu. görmüyorum, işime gelirse hepsini kullanırım, ama teknolojik aygıtlara fazla bağımlılığı sevmiyorum. Genco Gülan: Genelde teknolojiyi sonuna kadar kullanan biriyimdir, ama bu sefer boyalara döndüm. Çünkü modernist dönem bazı şeylerle hesaplaşmadan geçilince bunlar hortlak gibi geri dönüyor. Bizim bu hesaplaşmayı yapmadan modern sonrasını yaşamamız mümkün değil. Sergide oryantalizm dönemi eserlerini yeniden ürettiğiniz resimler yer alıyor. Bunları neden numaralandırdınız? Genco Gülan: Çok basit ve kopyalanabilir resimler üretiyorum. Rakamların direkt resimle ilişkileri yok, ancak insanlara çağrıştırdıkları bir şeyler oluyor. Mesela bir bana Binbir Gece Masalları’nı çağrıştırır, ama size de çağrıştıracak diye bir kural yok tabii. Ben basitlik ve algılanabilirlikle soyut düşünceye ulaşmaya çalışıyorum, çünkü toplumun ve sanatçıların buna uzak kaldığını düşünüyorum. Resim ve fotoğraflar üzerinden oryantalist dönemi incelediğinizde o dönemki sanatçıların nasıl bir bakışı olduğunu söyleyebilirsiniz? Burhan Kum: Tamamen sömürgeciliğe hizmet eden bir bakış. Genco Gülan: En önemli şey, ötekini tanımlamak... Kendini merkez olarak kabul ediyor ve böyle bir aura yaratılıyor. Türkiye’de oryantalist ressam var, ama bu konuyla hesaplaşan yok. Sergi için saldırgan diyebilir miyiz? Burhan Kum: Valla dersen seviniriz. Kapitalizme, reklam piyasasına saldırıyoruz; sermayeye, güncel sanatçılara, kuratörlük sistemine saldırıyoruz. Aslında biraz algıya bağlı, insanlar kendini saldırı altında hissediyor mu? Önemli olan o. G İ Burhan Kum (en üstte) ve Genco Gülan’ın çalışmaları. DERGİDEN G özlerinde aynı bakışlar vardı, aynı öfke, aynı karanlık… Biri bir kapkaççıydı, diğeri polis. Kapkaççı kalabalık bir caddede yere düşürdüğüm cüzdanımı alıp yürümüş, hızlı adımlarla bir ara sokağa girmişti. Arkasından koşup ısrar etmem sonucu biriken kalabalıktan duyduğu ürküntüden olacak, geri dönmüştü. Cüzdanımı uzatırken göz göze geldik. Gündüz olmasa, donakalan kalabalığın hareketlenme ihtimali bulunmasa hiç gözünü kırpmadan beni öldürürdü. Öylesine karanlıktı bakışları, öylesine pervasız ve haklılığına inanmış… 1 Mayıs 2008 kutlamalarını engelleyenler arasındaydı polis. Bir apartmanın girişine sığınıp rasgele savrulan coplardan korunmaya çalışırken buldu bizi. Elini havaya kaldırdığında göz göze geldik, karanlıktı bakışları, öfkeliydi. Sanki savaştaydı, sanki karşısında düşmanı vardı! Taraftı, safının verdiği “cesaret”i kullanmaya hazırdı! Copun ineceği hedef sonucu belirleyecekti, ayakları seçti, cinayet işlemekten vazgeçti. Kapkaççı için herhangi biriydim, polis içinse imha edilmesi gereken bir “düzen bozucu”. Kapkaççı cesaretini kendi hayatından alıyordu, polis devletten. Kapkaççıyla hayatım boyunca en fazla üç dört kez karşılaşırdım, polisle her gün, her an… Kapkaççı için cüzdanım, param olduğu sürece hedeftim, polis için haklarımı kullandığım bütün zamanlarda… Tıpkı Engin Çeber gibi. Bir yıl kadar önce aynı dergiyi, Yürüyüş’ü satmaya çalışan Ferhat Gerçek’i vurup felç eden polisin hâlâ tutuklanmamış olmasını protesto amacıyla açılan pankartın ucundan tutmuştu Çeber o gün. Tarih 28 Eylül’dü. O ve arkadaşları gözaltına alındı. Çeber gözaltında işkence gördü, tutuklanıp götürüldüğü Metris Cezaevi’nde de. Hastaneye kaldırıldı ve öldü… Çeber ilk değil, hükümetin almayı planladığı yeni güvenlik önlemleriyle son olmayacağı gibi yeni uygulamayla polis tarafından öldürülmek daha da sıradan olay haline getirilecek. THİV’in raporuna göre sadece bu yılın ilk dokuz buçuk ayında yargısız infaz, dur emrine uymama, rasgele ateş açma sonucu 29 kişi öldü. Aynı dönemde Çeber dahil, gözaltında ve cezaevlerinde ölenlerin sayısı ise 31. THİV Başkanı Yavuz Önen’e göre rakamlar Türkiye’nin 90’lı yılların başına geri dönme ihtimaline işaret ediyor, yani o en karanlık döneme… Deniz Yavaşoğulları’nın kredi kartlarına ilişkin çalışması ise bu olası karanlık döneme ekonomik krizin de eşlik edeceğini gösteriyor. İkisi de şiddet ve ikisi de birbirinden besleniyor. Anlaşılan ya tüketerek öleceğiz ya da özgürlük, eşitlik ve haklarımızı isteyerek! Sözümüzü ve sesimizi unutmaksa en beteri… İyi haftalar... Berat Günçıkan ([email protected]) Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı/Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. ([email protected]) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle