Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 4 13/9/07 15:09 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 16 EYLÜL 2007 / SAYI 1121 Bir hamurum, şekilleniyorum Zeki Demirkubuz’un filmi Kader’de canlandırdığı Bekir rolü ile dört ödül alan Ufuk Bayraktar, şimdi de Semih Kaplanoğlu’nun Yumurta filminde seyirci karşısına çıkacak. Demirkubuz’un garsonluk yaparken keşfettiği Bayraktar, “Oyunculukta hamur halindeyim, şekillenmeye çalışıyorum. Bunu yanlış ellerde kaybetmek istemem” diyor. Gökçe Uygun fuk Bayraktar’ın oyunculuk hikâyesi daha yeni başladı. Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta”sı oynadığı dördüncü film. Aslında Bayraktar’ın oyunculuğa başlayış hikâyesi de film gibi. Cihangir’de dayısıyla işlettiği çay bahçesine bir gün bir adam gelir, “Seni bir süredir izliyorum” der. Bayraktar önce tedirgin olur. Adamın “ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz” olduğunu öğrenince rahatlar. Daha önce adını bile bilmediği bu yönetmen, şimdi kendisine oyunculuk teklif etmektedir. Kabul eder ve böylece kısa zamanda dört ödülü sığdırdığı oyunculuk kariyeri başlar. Zeki Demirkubuz’un Bekleme Odası’nda hırsız, Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler’inde taksici rolünde oynar. Sonra kendisine 43. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal Jüri Özel Ödülü, 26.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, SİYAD 39. Türk Sineması Ödülleri’nde Umut Veren Oyuncu Ödülü ve Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nin 2006 Oyunculuk Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandıran o rol gelir; Demirkubuz’un Kader filmindeki âşık Bekir karakteri. Ufuk Bayraktar’ı, Semih Kaplanoğlu’nun filmi Yumurta’da yine bir âşık rolünde, Haluk olarak izleyeceğiz. Bayraktar ile oyunculuğu ve hayatını konuşmak üzere hâlâ çalışmaya devam ettiği çay bahçesinde buluştuk. Zeki Demirkubuz’un sizi bu çay bahçesinde çalışırken keşfettiğini biliyoruz, ama bir de sizden dinlesek bu hikâyeyi… O dönem askerden izne gelmiştim, ama iznimle ilgili bir sorun vardı. Bir gün çay bahçesinde çalışırken Zeki abi gelip, benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Onu o zamana kadar tanımıyordum. Konuşmaya “Seni 23 gündür izliyorum” diye başlayınca aklıma o askerlik sorunu geldi, korktum, “Bir saniye geliyorum” deyip kalktım masadan. İçeriye gittim, montumu giydim, gideceğim. Ocakçı arkadaş adamın yönetmen Zeki Demirkubuz olduğunu söyleyince tekrar masaya gittim, “Buyur abi” dedim. O da bir film çektiğini, onda oynayıp oynamayacağımı sordu. Hemen tamam dediniz mi? Önce “Niye ben?” diye sordum, Zeki abi de hayatta bazen neden aramamak gerektiğini söyledi. “Sen bir düşün, yarın yine konuşalım” dedi. Ertesi gün kabul ettim, ama o yine de bir gün daha düşünmemi söyledi, iyi düşünmemi istiyordu. Aslında ben de tamam diyordum, ama bir yandan da gece yatarken, ya yapamayıp da rezil olursam diye korkuyor, kendi kendime, “İzleyenler oynayamamış deseler de o kadar takmam, hayatımda hiç oyunculuk yapmadım ki, ama adama ayıp, bana teklifle gelmiş” diye düşünüyordum. Bana sorumluluk vermesinden korktum, ama iyi oldu galiba. U BABAMIN GURURU... Biraz da ünlü olmaktan konuşalım. Hayatınızda ne değişti? Hayatım aynen sürüyor. Hâlâ Avcılar’da oturuyorum. Ancak eskiden Cennet mahallesinde takılıyordum, artık takılmayacağım inşallah. Niye? Sevmiyorum o mahalleyi artık… Neden “artık” diyorsunuz? Yok ya, filmlerle alakalı değil, özel nedenler. Şöhretle aranız nasıl? İmza falan isteyen oluyor mu? Yok yaa. Bir kere barda birisi istedi, o da kafası güzeldi herhalde ondan istedi! Gene çalışıyorum dükkânımda. Film olduğunda dayım dükkânla ilgileniyor, ben senaryoya kapanıyorum. Dayınızın bir itirazı yok mu bu duruma? Yok. Zaten onlar da gururlanıyorlar. Babam geçen sene vefat etti. O da gururlanırdı. Yüzüme karşı aferin demezdi ama... Mesela bir dergide röportajım çıkınca götürürüm, bakarım der, kenara koyardı. Ben alt kata inerken merdivenin oradan bakarım, hemen almış dergiyi okuyor. Belki de beni bu işe en çok adapte eden, ailemin gururlandığını görmek. BU KADAR BASİT MİYMİŞ? Böylece Bekleme Odası’ndaki hırsız rolüne soyundunuz… Çekimler nasıldı? Kalbim duruyordu heyecandan. Hiç bilmiyordum ki, spotlar yanacak, kocaman kamera, bir sürü insan… İlk sahnede saklandığım bir yer var, oradan çıkmam gerekiyor, çekimler başladı, Zeki abi “çık” dedi, ama sanki kalbim yerinden çıkacak gibiydi, ilk seferde yapamadım. Zeki abi “Gerçek yaşamda nasıl çıkarsan oradan öyle çık bakayım” dedi. Çıktım, olmuştu… O zaman, bu kadar basit miymiş, diye düşündüm. Sonra Nuri abinin (Nuri Bilge Ceylan) İklimler filmi ve Zeki abinin Kader’indeki Bekir rolü geldi. Kader’deki Bekir bir başrol. Bu sizde daha büyük sorumluluk duygusu yarattı mı? Ben bütün hikâyeyi önemsiyorum, “Bu başrol, altından kalkabilir miyim” diye düşünmedim. Yani şöyle düşünün, İklimler'de o taksicinin rolü uzasaydı, gene taksici olmaya devam edecekti... Ufuk Bayraktar, oyunculuk yaparken çay bahçesindeki işine de devam ediyor... İlk başrolünüz ile dört ödül aldınız. Ödül bekliyor muydunuz, neler hissetiniz? Farklı bir duygu. Antalya’da törende heyecandan konuşamadım. Zeki abiye teşekkür edip, sahneden indim. Ödülü tahmin etmedim, ama alırsam çok iyi olur diye düşünüyordum. Bir filmde oynuyor ve ödülü düşünmüyorum diyorsan, yalan söylüyorsundur. Ama Erkan abi (Erkan Can) ile ödül paylaşacağım aklıma gelmezdi. Zeki Demirkubuz’la tanışmadan önce sinemayla ilginiz sadece izleyici düzeyinde miydi? Evet. Film izlemeyi seviyordum, ama illa ki oyuncu olayım demiyordum. Belki de bastırılmış duygular vardı da farkında değildim. Zeki abi onu dışarıya çıkartmış olabilir. Bir röportajınızda oyunculukla ilgili şunu demişsiniz: “Onlar yapıyorsa ben de yaparım”. Öyle mi? Evet. O, Zeki abinin teklif ettiği dönemlerdi. Mahcup olur muyum diye çok kaygılanıyordum. Sonra “Oyuncuları doğuran da bir annebaba, yaratan Allah. Onlar yapabiliyorsa, ben de yaparım” dedim. Zeki abi de o özgüveni verdi. DUYDUĞUNA HAYAL KATIYORSUN... Şimdi de Semih Kaplanoğlu’nun Yumurta filminde izleyeceğiz sizi. Semih abi beni Kader’de izlemiş, beğenmiş. Herşey çok hızlı gelişti. Film, Yusuf’un (Nejat İşler) hayatının dönemlerini anlatan bir üçlemenin sonuncusu. İstanbul’da bir kitapçı dükkânı işleten Yusuf’un, annesinin vefatından sonra kasabaya dönüşü ve orada yaşadıkları anlatılıyor. Ben kasabadaki elektrikçi çocuk Haluk karakterini canlandırıyorum. Haluk çok delikanlı bir çocuk, Yusuf’un evine gidip kalıyor, orada bir kız (Saadet Işıl AksoyAyla) var, onunla birlikte oluyor. Ufuk Bayraktar “Yumurta” filminde... Yine bir âşık rolü… Evet, hepsinde aşk var. Yeri gelmişken sorayım, âşık adam dışında farklı bir rol, örneğin bir işadamını, bir eşcinseli oynar mısınız? Bilmem, eşcinseli pek düşünmemiştim, böyle aniden sorunca… Zeki abiyle ya da onun eşdeğerinde bir yönetmenle olursa eşcinseli de oynarız... Böyle bir rolde kendimi başka yönetmenlere teslim etmem mi diyorsunuz? Bence yönetmenin oyuncuyu zorlaması gerek. Zeki abi de beni zorluyor, alabileceğinin en iyisini almadan bırakmıyor. Zaten bence o nedenle güzel şeyler çıkıyor. Zeki Demirkubuz oyuncusu olarak anılmak sizi rahatsız etmiyor mu? Bundan hoşlanıyorum. Hem bir abi, hem de yönetmen olarak sevdiğim bir insan. Zeki abi iyiye iyi, kötüye kötü, der. Bugüne kadar yanlış olan hiçbir şeye güzel dediğini duymadım. Böyle bir insanın beni sevdiğini bilmek çok güzel. Peki Zeki Demirkubuz’dan sonra Semih Kaplanoğlu ile çalışmak nasıldı? Semih abi hem insan olarak, hem yönetmen olarak iyi biri. Tabii Zeki abi ile farklı tarzları var. Ben o tekniğin kıyaslamasını yapamam, ama ikisinin de oyuncu yönetimi iyi. Yumurta’daki rolünüze nasıl hazırlandınız? Senaryoyu okuyup, o karakterin normal hayattaki karşılığını bulmaya çalışıyorum. Duyduğuna, gördüğüne, biraz da hayal gücü katıyorsun, oluyor. Dizilerden oyunculuk teklifi geldi mi? Bir iki tane geldi, ama gitmedim. O dönemde kendimi hazır hissetmiyordum, ama bundan sonrası için olabilir. Bana bir yararı olacaksa, ben de onlara oyunculukla yarar sağlayabilirim. Bu böyle karşılıklı bir durum. Yani benden bir şey alıp götürmeyecek… Kendimi hamur halinde hissediyorum, şekil almaya başlıyorum, bunu yanlış ellerde yok etmek istemem. Bundan sonrası için oyunculuğu bir meslek olarak görüyor musunuz? Bunu düşünüp düşünmemek çok önemli değil, çünkü teklif gelmezse zaten oynayamam! Ama idealimde var, oyunculuğa devam. Kader filmi için “İzleyenler arasında yeni ayrılık yaşayanlar olmasın” diye bir dilekte bulunmuşsunuz. Yumurta’yı izleyeceklere sözünüz var mı? Bu sefer sevgililer kendilerini aşka fazla kaptırmasınlar diyorum.