22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 3 13/9/07 15:08 Page 1 PAZAR EKİ 3 CMYK 16 EYLÜL 2007 / SAYI 1121 3 EDİTÖR’DEN Şiddetli, dayanılmaz, hiç dinmeyecek sandığınız acınız bazen bir başkasının acısı karşısında yenilgiye uğrar! Beterin beteri varmış hissiyatından çok, yaşanılanların ağırlığı ve sonuçlarıdır bu yenilginin kaynağı… 12 Eylül darbesinden sonra cezaevlerinde şiddeti, işkenceyi yaşayanların Diyarbakır Cezaevi’nin tanıkları konuştuğunda başlarını usulca önlerine düşürmeleri de bu yüzdendir. Hem de 27 yıl sonra… Başta 78’liler Türkiye Girişimi ve 78’liler Federasyonu olmak üzere pek çok sivil toplum örgütü, 12 Eylül’ü, 27. yılında Diyarbakır Cezaevi önünde protesto edip de, sonra tanıkları dinlediğinde, psikoterapist Murat Paker’in dinleyicilere her tanığın konuşmasından sonra derin soluk almalarını önermeleri elbette boşuna değildi… Anlatılanlar insanın aklının alamayacağı, vicdanının taşıyamayacağı kadar ağırdı, bu yüzden de belleklerde ayrı bir yere yerleştirildi: “Diyarbakır Gerçeği”. Bu gerçeğin bir parçası da 12 Eylül 2006’da, bir otobüs durağında patlayan, yedisi çocuk 10 kişiyi öldüren bombaydı... Binlerce ölüye, gözaltında kayba, faili meçhul cinayete, bombalamaya şehrin göbeğindeki Diyarbakır Askeri Cezaevi’nin gölgesi düşüyordu… Oğluyla görüşe gidip de öğrendiği tek Türkçe kelimeyi, “nasılsın”ı unutunca Kürtçe konuşan, bunun için karga tulumba cezaevi kapısının önüne atılan annenin yaşlı bedeninin izini silmeye 27 yıl yetmiyordu. 78’liler Girişimi’nin oluşturduğu “Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun dinlediği tanıklardan biri üç dönem milletvekilliği yapan, “Barış Davası” sanığı Nurettin Yılmaz’dı. Onu İrfan Babaoğlu ve Yılmaz Sezgin izledi. 12 Eylül’de 17 yaşında olan Sezgin, koğuş baskınlarında onu tuvalete gizleyip adına bir kez daha falakaya yatan yaşlı ayakları nasıl gözyaşları içinde izlediğini, sonunda dayanamayıp kalasın önüne kendi ayaklarını uzattığını anlattı, hem kendi hem de diğerlerinin çırılçıplak bedenlerine bakamama halini, bir grup tutuklunun kusturulmasını diğer gruba o kusmuğun yedirilmesini, ağza işetmeleri, dışkı yedirmeleri… Tanıklar konuşurken dinleyiciler, Komisyon’un daha çok tanığa ulaşmak için hazırladığı formları dolduruyordu, iki, beş, on… Anlatmak da, dinlemek de boşuna değil elbette, sırada “Diyarbakır Gerçeği” ile bu gerçeği yaşatanların yüzleşmesi var… Çünkü bu yüzleşme olmadan, geçmişin hesaplaşması yapılmadan hiçbirimize bir gelecek yok! İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com MEHMET ÇAĞLARER SERGİSİ Bir fabrikada grev dağılışı. Yıl 1977. Hey Gidi Sokaklar 1977’deki “izinli” bir yürüyüş, 1979’da tank eşliğinde yapılan bir cenaze töreni, 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi katliamını protesto için yapılan bir korsan eylem, kadınların 1979’daki “Evlat Acısına Son” yürüyüşü... Kadıköy D.M.S Sanat Galerisi’nin duvarlarındaki bu fotoğraflar, sokakların geçmişine ışık tutuyor. “Hey Gidi Sokaklar”, Mehmet Çağlarer’in üçüncü sergisi. 30 Eylül’e kadar sürecek. Sergide, çoğunluğu 1980 öncesi sokak gösterilerinde, cenaze törenlerinde çekilmiş siyahbeyaz ve yakın yılların gösterilerinde çekilmiş renkli, toplam yetmiş fotoğraf yer alıyor. “Benim kuşağım” diyor Çağlarer, “ister sağcı, ister solun kırk küsur fraksiyonundan olsun sokakları çok iyi bilirdi; karış karış. Özellikle de nerelerinde yazıya çıkılacağını, hangi aralıktan kaçılacağını, hangi bölgenin kimin elinde olduğunu, gecenin karanlığında ekip otosunun nerede sotalanacağını, nerelerin tekin olmadığını, ‘fırçaların/afişlerin’ nereye zulalanacağını... Çünkü sokaklar bizimdi ve başka da bir şeyimiz yoktu. O sokaklarda başka bir ruh, dostluk, inanç, enerji, dünyayı değiştirme arzusu, polis copu, kavga, dayak, paylaşmak, sloganlar, türküler ve marşlar vardı.” İşte, Çağlarer de o sokaklarda, içinde “ucuz film olan kırık dökük” fotoğraf makinesiyle yer almış. Bu sergiyi açmaya da 1998’de “Cumartesi Anneleri”nin yanında, “kayıp otobüsünün” içinde karar vermiş. Serginin adını bulmak zor olmamış. “Sonraki eylemleri de izledim. Çok farklıydı her şey… En önemlisi o eski inançlı, keskin ifadeler kalmamıştı yüzlerde. Mitingler çok ‘terbiyeli, renkli, legal ve eğlenceli’ olmuştu artık. O nedenle son yıllarda izlediğim/katıldığım sokak gösterilerinde hep ‘Hey Gidi Sokaklar’ cümlesi takıldı dilime... ‘Hey gidi günler’ gibi” diyor. Galeri Tel: (0216) 545 26 26(0216) 330 09 14 Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu (0212) 251987475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/İstanbul (0212) 4543000 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle