Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 2 16/8/07 15:05 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 2 Pozitif enerji ve dünyanın adaleti utlu ve savaşsız bir dünya hayali gözden uzaklaştıkça kişisel gelişim öğretileri mutluluk için yeni bir yol müjdeliyor: “Başınıza ne gelirse gelsin içsel yolculuğunuzla mutluluğu yakalayabilir, pozitif enerjiyle evrenin ruhunu istekleriniz doğrultusunda yönlendirebilirsiniz.” Hele bir de atıl beyninizi gerçek kapasitesiyle bu yolda kullanırsanız başarılı olmak ya da zenginliğe ulaşmak hiç de zor değil! Amerika’da 1970’lerde hızlanan pozitif enerji akımı, ülkemizde de önce çeviri eserler ardından fazlaca alıntı ve intihal kokan kitaplar ve bilimselmiş gibi sunulan mistik terapilerle dolu yeni bir ekonomi yarattı. Bugün çoksatan kitaplar listesinde her zaman 34 kitapla yer alan bireysel gelişim külliyatı ve büyük şehirlerde gitgide yaygınlaşan çeşitli mutluluk ve rahatlama terapileri binlerce insan için dar zamanda kolay bir “aydınlanma” yolu olarak görülüyor. Peki tüm bu pozitif enerji ve beyin gücü ile mutluluk, zenginlik öykülerinin gerçek payı var mı, yoksa bunların tümü, çağdaş insanın kendinden memnuniyetsizliğinden kaynaklanan inançların bir sömürüsü mü? Sorunun ilk yanıtını, sektörün ekonomik olarak çok daha önceleri büyüdüğü ve bugün pek çok insanın “modern din” diye sarıldığı Amerika’da Paranormal İddiaların Bilimsel Sorgulanması Komitesi Üyesi ve kişisel gelişimi konusundaki bilimsel olmayan yayın ve uygulamalarla 20 yılı aşkın zamandır mücadele eden psikoloji profesörü Barry Beyerstein’dan almaya çalıştık. “Şüphesiz pek çok kişisel gelişim kitabı, birçok laf kalabalığı içinde kişinin zamanını nasıl organize edeceği, dikkatini ve motivasyonunu nasıl geliştireceği ve kişiler arası ilişkileri nasıl güçlendireceği gibi yararlı bilgiler ve aklı selim tavsiyeler de içeriyor” diyor Prof. Beyerstein, “Ama bu tip kitapların çoğundaki problem iddialarının fazla abartılı oluşu ve bunları desteklemek için gizemli şeyleri ve bilimi andıran sahteliği kutsaması... Bu abartılmış faydalar sağlanmayınca da, keyfi kaçan okur öncekinden daha da büyük bir yetersizlik duygusuyla baş başa kalacaktır.” Prof. Melek Göregenli... Kişisel gelişim kitaplarının pek çoğu kapasitemizin ancak çok düşük bir miktarını kullandığımız ve beynin atıl kapasitesinin harekete geçirilmesi ile büyük bir enerji elde edileceği varsayımına dayanıyor. Oysa beynimizin yüzde 10’unu kullandığımız varsayımı tamamen bir yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Beyerstein durumu şöyle özetliyor: “Bazı araştırmacılar beynimizin yalnızca yüzde 10’u hakkında bu bile iyimser bir rakam fikir sahibi olduğumuzu söylediğinde pozitif düşünce akımı girişimcileri bu bilgiyi alıp, beynimizin yalnızca yüzde 10’una ihtiyaç duyduğumuz ya da kullandığımız şeklinde yorumladılar. Dale Carnegie’nin ünlü “Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak” kitabında bu sonuç bilim adamı William James’in ağzından duyuruldu. Başka bazı kaynaklarda ise bunu Albert Einstein’ın söylediği, hatta kendisinin de beynini buna yakın bir oranda kullandığı söylenir. Bunların hiçbirinin doğru olmadığını ve bu iki bilim adamının böyle demeçler vermediğini biliyoruz. Freud’un buz dağının görünen tarafındaki bilinç ve görünmeyen büyük alandaki bilinçaltı M Beyninizi gerçek kapasitesiyle kullanarak istediğiniz her şeyi elde edebilirsiniz. Yeter ki inanın ve olumlu düşünün! Bu inanışın bir de pazarı var. Kişisel gelişim kitapları, beyin gücünü kullanma eğitimleri... Bunlarla yeni bir dünya kurmak mümkün mü? Elbette hayır. Volkan Aran kavramı da buna bir kanıt olarak kullanılıyor. Pop psikologları belli ki bu bilinçdışı kısmın, yaratıcı enerjinin hayat değiştiren patlamalarını gerçekleştireceği uygun bir bölme olduğu sonucuna vardılar.” Yerli yayınlarda ise bu durum daha da ileriye götürülmüş. Nejat Sezik, Sınırsız Beyin Gücü kitabında “önceleri beynimizin yüzde 10’unu kullandığımız ileri sürülürken, yapılan araştırmalarla bu değişti” diyor, “şimdilerde insan beyninin ancak yüzde 0.51.5 arasında bir kullanım kapasitesine sahip olduğu belirtiliyor.” OLUMLU DÜŞÜN, MUTLU OL! Pozitif düşünce ile yaşamdaki büyük değişimler için ikinci bir varsayım da, zihinde canlandırılan olumlu düşüncenin kendi kendini gerçekleştireceği inancı. Hayattan ne isterseniz, o da size o kadarını verecektir, deniyor dünyanın en çok satan kişisel gelişim kitabı “Düşün ve Zengin Ol”da.. Aslında bu beraberinde olumsuz şeylerin de yine kendimizden kaynaklandığı varsayımını doğuruyor. Kazalar, hastalıklar, hatta doğuştan gelen sakatlıklar... Tüm dünyada milyonlarca satan Düşünce Gücü ile Tedavi, hastalıklara tamamıyla kendimizin yol açtığını ve olumlu düşünce gücüyle bundan kurtulacağımızı anlatıyor. Kitabın ekindeki tabloya göre beyin tümörü yanlış programlanmış inançlardan kaynaklanıyor ve kurtulmak için olumlu düşünce modelini “hayat değişimler sürecidir, zihnin programını yeniden yapmak çok kolay” sözleri üzerine kurmak salık veriliyor. Vedat Akman’ın “Türkiye’den Başarı Öyküleri”nde ise İstanbul Üniversitesi’nde okuyan 23 yaşındaki kanserli İrem’in piyano konçertosu hayaliyle lenf kanserini nasıl yendiği anlatılırken, öykü Bernard Shaw’a addedilen “İnsan, hayatı yaşamaya değer kılmayı becerememekten ölür” sözüyle okura sunuluyor. Ne var ki, bugüne kadar kanser, AIDS gibi hastalıklarda pozitif düşünce sahibi hastaların, diğerlerine göre iyileşme ya da hayatta kalma süresi olarak daha farklı bir performansa sahip olduklarını gösteren bilimsel bir veri yok. Üstelik iyi şeyler düşünerek iyi şeyler meydana gelmesinin sağlanacağına inanılan dünyada böylesine bir adaletin olmadığına dair başka kanıtlar var. Suçu olmayan çocuklar kaza kurşunlarıyla can veriyor, kaldırımda yürüyen insanlar sarhoş bir sürücünün arabasının altında kalıyor. Yine de insanların büyük kısmı adil dünya inancını taşıyor. Prof. Melek Göregenli bunu şöyle açıklıyor: “İnsan, açıklanabilir ve öngörülebilir bir dünya istiyor; ancak böyle bir dünya tasavvuru, her birimizi, bireysel eylemlerimizin bir anlam taşıdığına ikna edebilir ve ancak bu olabildiğinde şöyle ya da böyle davranmanın bir anlamı olabilir. Neden mağdur olunduğunu bilirsek mağdur olmaktan kaçınılabilirmiş gibi.” Ama bu tür bir inanışın olumsuz sosyal sonuçları da var. “Yapılan şey ruh sağlımız üzerinde kontrol gibi görünüyor, ama bu, genel olarak sosyal olaylarla ilgili de işliyor. Bir yandan mağduru değersizleştiriyor, bir yandan da mağdurun da suçu olduğunu varsayma gibi bir eğilim ortaya çıkarıyor. Aynı şekilde adil dünya inancı insanın sosyal adaletsizliğin kurbanlarını da kendi suçlarından ötürü bu duruma düşmüş görmesini sağlıyor.” Bugün pek çok araştırma insanların dünyanın adil bir yer olduğuna dair inançlarının, sosyal statüleriyle, toplumsal konumlarıyla da yakından ilgili olduğunu gösteriyor. Aslında hayatında haksızlığa fazlaca uğramamış, başarılı olmuş statü sahibi kişilerin adil dünya inanışları daha fazla. Prof. Melek Göregenli bu durumu, İzmir ve Diyarbakır’da şiddet, kötü muamele ve işkence üzerine yaptığı çalışmalar sırasında gözlemlediğini söylüyor. “İzmir ve Diyarbakır örneklemlerinde, belli düzeyde adil dünya inancı ikisinde de olmakla birlikte Diyarbakır’da İzmir’den daha düşüktü. Çünkü baskı ve insanın uğradığı haksızlık fazla olduğu zaman adil dünya inancı işlemiyor. Yani şunları yaptığım için başıma bunlar geldi diyemiyor insanlar.” Şimdilik bu plan, pozitif enerjiyle kişisel gelişim meraklıları için işliyor ve sonuçta bu pozitif enerjiden en çok istifade edenler de yurtdışında katıldıkları eğitim programıyla terapi tekniklerini uygulamaya başlayan eğitmenler ve çokça intihalle kurulmuş onlarca yayını birkaç yıla sığdırabilen yazarlar gibi görünüyor. Pozitif enerji böylelikle savaş ve yoksulluğun silinemediği dünyayı sarıyor ve geride mağdurların şikâyetini dinleyecek pek kimse bırakmıyor. SOLMAZ AKSOY SERGİSİ Bozcaada’da İstanbul sergisi... stanbul Sevdiğim Düştür... Solmaz Aksoy, Bozcaada’da bu isimle açtığı 20. kişisel resim sergisinde İstanbul’u anlatıyor. Bozcaada’daki Rengigül Sanat Galerisi’nde 24 Ağustos’a kadar sürecek olan sergide, “zamanmekâninsan” üçlemesinin imgeleriyle oluşturduğu sanatsal ve estetik anlayışının yeni açılımlarını gözler önüne İ seriyor. “Tarih kokan, pek çok kültürü inatla kucaklayan bu kent, bir düş kenti benim için” diyor Aksoy, “Karışık bir düş, şaşırtan bir düş; ama hep görmek istediğim... Değerleri fark edebilen, izleri yok etmeyip çoğaltabilen, kentin anlam dolu kalbini kırmadan yaşayan insanların çoğalmasını istediğim bir düş”. Aksoy, sergide resimleri kadar yazdığı bir şiirle de dile getiriyor İstanbul'la ilgili düşünü, “Resimleri yaptım, sonra durdum baktım. O gece oturdum, bir şiir yazdım. Şiirler ve resimler şimdi burada bir araya geldiler. Her bir dize bir resmin adı olsun, ya da hepsi birinin adı, ya da biri hepsinin adı... Nasıl isterseniz öyle düşleyin” diyor. İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Görevlisi Aksoy, çalışmalarını Beyoğlu Tünel’deki atölyesinde sürdürüyor. Rengigül Sanat Galerisi: Bozcaada, 0286 697 81 71