Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 7 31/5/07 16:37 Page 1 PAZAR EKİ 7 CMYK 3 HAZİRAN 2007 / SAYI 1106 7 Çok kültürel bir insan modelinin ancak benzer kesişimler sayesinde var olabileceğini savunan sanatçı bu aykırı sesleri başarılı çalışmaları ile susturdu. Özellikle Amerika, Brezilya ve Küba’daki Afrika diasporasının yöresel müziğini çağdaş müzik ile birleştirdiği son üçlemesi (“Oremi”1998/“Black Ivory Soul”2002/“Oyaya”2004) sanatçının adını ölümsüzleştirdi. Fon, Fransızca, Yoruba ve İngilizce dillere hâkim ve aynı zamanda UNICEF’in iyi niyet büyükelçisi olan sanatçının yapımcı koltuğunda Tony Visconti’nin (David Bowie, Morrissey, T. Rex ve the Alarm’dan tanıdığımız) oturduğu son albümü “Djin Djin” de Joss Stone, Josh Groban, Carlos Santana, Amadou and Mariam, Peter Gabriel, Alicia Keys, Branford Marsalis, Ziggy Marley ve Youssou N’dour düetlerinin de bulunduğu 13 şarkı yer alıyor. Benin’in geleneksel vokal stili olan zilin tekniği ile şarkı söyleyen sanatçı, bu çalışmasında 47 yıl önce doğduğu Benin’e bir atıfta bulunuyor. Afrofunk, salsa, reggae, gospel, caz ve klasik Amerikan rock, pop ve soul ezgilerini bir arada harmanlıyor. “Günü Yakala” anlamına gelen “Djin Djin” albümünde zamanımızın tüm müzik türlerine yer verilmiş olmasına rağmen hepsinin ortasından Batı Afrika müziği akıyor. “Djin Djin,” her anı doyasıya yaşamayı şiddetle öneren bir çalışma. Albümde yer alan parçalara mutluluğu ve acıları dile getiriyor, bir insanın tüm evresini müziksel olarak huzurumuza çıkartıyor. Albümde yer alan parçaları kısaca göz atmak gerekirse; Peter Gabriel ile düeti “Salala” doğumun mucizesini, “Arouna” dünyamızın abartı nüfusuna rağmen bireysel ayrıcalığı, “Mama Golo Papa” ise şiddetin geri dönülmez zararları, “Awan N’la” müziğin şifa ve eğitici yönünü, Malili ikili Amadou and Mariam’ın eşlik ettiği “Senamou (C’Est L’amour)”, üst tabakanın paranın kölesi olduğunu, “Emma” ise modern toplulukta insanla toplum arasında açılan uçurumu dile getiriyor. Albümde üç de yorum var, birisi Joss Stone’un eşlik ettiği Rolling Stones parçası “Gimme Shelter” diğeri Josh Groban’ın süslediği Sade parçası “Pearls” ve son olarak Ravel’in Bolero’sundan yola çıkan “Lonlon” akopella versiyonu. Her parçanın yeni yorumları ise göz ardı edilmeyecek kadar başarılı. Özellikle Ravel’in Bolero yorumu Kuzey Afrika ile Avrupa arasında sağlam temeller atan bir köprü. Albümün diğer dikkat çeken parçaları ise, açılışı bir rüzgâr gibi yapan sınırsız popdünya müziği karışımı olan “Ae Ae”, sofistike ve aynı zamanda dayanılmaz “Papa” ve elbette Alicia Keys ve Branford Marsalis’in yer aldığı albümle aynı adı paylaşan “Djin Djin” parçası. Bol yıldızlı sanatçıların albümdeki katkıları Kidjo’nun konseptini daha bir aydınlatıyor. Afrika ve Batı etkileşimi her sanatçının en ayrıcalıklı özelliğini ön plana çıkartmayı başarıyor. “Djin Djin” farklılığın güzelliğinin yanı sıra kültürler arası bütünselliği coşkuyla yakalıyor ve bütün bunlar Angélique Kidjo’nun büyüsü ile bir araya geliyor… muzik@tikabasamuzik.com ANGELİQUE KİDJO Bir dünya kadını... Zekeriya S. Şen Afrofunk, salsa, reggae, gospel, caz ve klasik Amerikan rock, pop ve soul. Beninli müzisyen Angélique Kidjo’nun son albümü “Djin Djin”de yine hepsi bir arada. Anlara adanan albümün Türkçe adı da, “Günü Yakala”. A ngélique Kidjo, yirmi yıldır müzik dünyasında uç noktalar arasında köprü kurması ile tanınıyor. Sanatçı, orijini ne olursa olsun uluslararası müziği Afrika ezgileri ile birleştiren bir kimyager. Bir akbaba gibi önyargısız, her türlü müziğin cevherini çıkartıp kendi karizmatik müzik sentezi ile karıştıran sanatçı, Afrofunk, reggae, salsa, gospel, caz, samba ve blues gibi birçok müzik türünü bir arada bulabildiğimiz EMIKENT etiketli yeni albümü “Djin Djin” (gin gin olarak telaffuz ediliyor) ile müzikseverlerin karşısında. Gençken sivillerin haklarını savunan bir avukat olmayı hedefleyen sanatçı bu yolun onu çok mutsuzluğa sürükleyeceğini fark edince, altı yaşından beri şarkı söylüyor olmasının güvencesiyle müzisyen olmaya karar verdi. Benin’in Quidah kasabasında doğan sanatçı, genç yaşta müzik ve dans konusunda kendisini geliştirdi, ancak ülkesinin politik karmaşıklığından dolayı 1982 yılında Paris’e yerleşmek zorunda kaldı. Dönemin çok yönlü kültürel müzik kesişimini icra eden gruplarda arka vokal yaparak sanat kariyerini sürdüren Angélique Kidjo, yeterince tecrübe kazanınca kendi kulvarında ilerlemeye karar verdi. Seksenlerin sonuna doğru Fransa’da en çok aranan sanatçılar arasında yer aldı. 1990 ve 1991 yıllarında arka arkaya çıkarttığı “Parakou” ve “Logozo” adlı albümleri ile Afropop kulvarına sağlam adımlarla atıldı. Özellikle saksafoncu Brandford Marsalis’in yer aldığı “Logozo” albümü çok olumlu kritiklerle taçlandırıldı. Sanatçının Batı Afrika ezgilerine getirdiği çağdaş yaklaşım milliyetçiler tarafından çok hoş karşılanmadı. HAYKO CEPKİN: Sahnem direnişimdir Ali Deniz Uslu ayko Cepkin yeni albümü “Tanışma Bitti”de, “Şiddet içerikli hafif batı müziği” ironisiyle karşımızda. Bu albüm, kişisel korkular ve kaybetme dürtüsünden besleniyor. “Tanışma Bitti” daha sert, daha güçlü... Yani sahnedeki Hayko’ya daha yakın. Yeni albümündeki şarkıların uyandırıcı etkisini korku motifli melodilerden aldığını söyleyen Hayko, kendini sahnede agresif olarak değerlendirenlere, “Sahne hayata karşı direnişimdir, orada kaldığım sürece de özgürüm” diye karşılık veriyor. İşte Hayko Cepkin’in anlattıkları... H İlk albümün “Sakin Olmam Lazım”ın röportajında “Ben insanların yalnızlıklarına, ıssızlıklarına daha sonra gireceğim” demiştin. Dediğini de yaptın… O gün bahsettiklerimin gerçekleşmiş olması gerçekten keyif verici. Bunları sana söylediğimi çok net hatırlıyorum ve şimdi söylediklerimin içinin dolduğunu sen bana söylüyorsun, bunun nasıl bir mutluluk verdiğini anlatamam. Hatta “Ne bekliyorsun bu işten?”de demiştin. Ben de “Yavaş, ama emin adımlarla gideceğim.” demiştim. Öyle de yaptım sanırım. İlk albümü dinleyenler de seni sahnede görünce şaşırmışlardı... Evet, sahnede “gerçek” beni gördüklerinde neye uğradıklarını şaşırdılar! Bu da beni çok heyecanlandırdı. Albüm ve sahne arasındaki büyük fark bazıları için anlamsızdı. Değişmişim diye düşündüler, ama aslında ben hep buydum. Sahne senin için bir özgürlük alanı mı, yoksa bu gösterinin bir parçası mı? Sahne müzisyenindir, ona aittir. Orada kaldığım sürece özgürüm. “Şiddet içerikli hafif batı müziği” diyorsun albüm için... Sahnede niye bu kadar agresif olduğumu soruyorlar. Bence bu hayata karşı direnişim ve rahatlama yöntemim. Eğer izleyiciler benimle beraber hikâyeye adapte olup konseri o şekilde izleyip bitirirlerse, konserden deşarj olarak çıkabilirler ve hayatlarındaki gerginliği azaltırlar. Yani ben bir çeşit terapi yapıyorum. Bu söylemdeki ironide buradan geliyor aslında. “Tanışma Bitti” korku temalı, karanlık melodilerle dolu. Neden karanlık? Karanlık, aydınlıktır benim için ve ben neyi dinlemeyi seviyorsam onu yapıyorum. Müziklerimde de trafiği belli olmayan, girişi çıkışı karışık müzikler beni tatmin ediyor. Zaten ben kaosu, çarpışmayı ve kutuplarda olmayı seviyorum. Albümün tanıtımında “Bu albümde anlatmak istediğim her şey zaten bugüne kadar defalarca söylendi” diyorsun ve kendi söylemini de korku temeline oturtuyorsun... Sözlerin ve müziğin insanlar üzerinde farklı karşılıkları var. Bunlar bazen elit bir dille, bazen akılcı, bazen de karamsar bir dille söylendi. Belki korku insanlara daha kolay ulaşır dedim. İlk albümden sonra hayatında neler değişti? İlk değişim ailemin yanından ayrılıp kendi evime taşınmamdı. Bunun dışında iş yoğunluğu, konser trafiğim inanılmaz arttı. Bu yaz için neler düşünüyorsun? Festivallerin tümüne katılmaya çalışacağım. Şu an kesin bir tarih veremiyorum. Daha çok sahne performansının nasıl olacağı ile ilgili konulara kafa yoruyorum.