Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 2 31/5/07 16:29 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 3 HAZİRAN 2007 / SAYI 1106 Biz Türkçe çalışalım, siz Arapça... Volkan Aran azdığı on bir romanla öncü modern Arap edebiyatı akımının önemli isimlerinden olan Lübnanlı yazar Elias Khoury hem çağdaş Arap kültüründe, hem de ifade özgürlüğü ve demokrasi savunusunda önemli rolü olan bir kültürel aktivist ve entelektüel. Beyrut'ta çıkan günlük AnNahar gazetesinin kültür ekinin yayın yönetmeni ve New York Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslam Araştırmaları profesörü. Bab elŞems (Güneş Kapısı) adlı romanı 1998’de Filistin Ödülü’nü aldı, 2000’de de Le Monde Diplomatique tarafından yılın kitabı seçildi. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İbranice ve İsveççeye çevrildi. Türkçe çevirileri için henüz bir talebin gelmediğini söylüyor. Khoury geçen hafta Edward Said’i anma amacıyla düzenlenen “Barbarları Beklerken” toplantısı için İstanbul’daydı. Romancılığınızdan başlayalım isterseniz. Romanın bir geleneğe sahip olmadığı Lübnan’da bu biçimi seçmenizin nedeni neydi? Romanın Avrupa’da bile çok büyük geçmişi yok ve taklit ettiğimiz Batı romanı da aslında “Binbir Gece Masalları”nın bir taklidi olarak başlamıştı. Şimdi bu gelenekler iç içe geçti. Beyrut 1970’lerde Arap şiirinin merkeziydi. Roman edebiyatın nüvesini oluşturmuyordu. İç savaşla birlikte, toplumsal yapı olduğu gibi, 1943’ten beri var olan baskın ideoloji ve tabular da yıkıldı ve kimliklere karşı nötr kalma zorunluluğu ortadan kalktı. Bu, dili değiştirdi. Artık şiirin altın dili yerine, insanların konuşma dilini yansıtabilir hale geldik. Bu, savaş gibi büyük bir felaketin tek olumlu yansıması oldu. ELİAS KHOURY Y NÂZIM HİKMET BİR İDOL... Arapların Osmanlı dönemini nasıl gördüğü konusunda farklı düşünceler var. Sizce bugünkü bakış nasıldır geçmişe karşı? Osmanlı dönemi büyük bir yanlış anlamadır. Araplar, Türklerin kendi yıkımları olduğunu düşünür, Türkler de Arapların... Ama gerçekte ne Araplar, ne de Türkler birbirinin yıkımına yol açtı bence. Osmanlı tarihi pek çok açıdan tarihin altın dönemidir, ama her şeyin sonu kötüdür. Ve genellikle son zamanları hatırlarız. Bu dönem Araplar açısından daha da kötüydü çünkü Osmanlı ordusu tarafından sivil bir baskı altındaydılar. Buna rağmen Osmanlı tarihi benim bir parçamdır. Osmanlı tarihinden kopup modern dünyaya ayak uydurma çabasıyla, bir tür geçmişten kopuş gerçekleşti, ama bu seçim bir kez yapıldı ve artık geri dönüşü yok. Yine de en azından Türkler bu geçmişi bilmeli ve onu nesnel olarak incelemeli. Bu, şu an aramızda olmayan iletişimi de birbirimizi başka dillerden okuma zorunluluğunu da sağlayacaktır. Nâzım Hikmet şair olarak Araplar için bir idoldü. Yaşar Kemal de o kadar büyük bir isme sahiptir ki bir hayranı olarak onunla tanışmayı hep arzu ettim. Orhan Pamuk ve diğerlerini okuyunca da romanlarımız arasında benzerliklerin farkına varıyoruz. O yüzden bu kültürel kopma sona ermeli. Biz Türkçe çalışmalıyız, siz Arapça. Kendi kendimize uyguladığımız bir Şarkiyatçı bakış açısı olduğunu düşünüyor musunuz? Birbirimizi başkalarının bakış açısıyla değerlendirmek bir aptallık. İdeolojik olarak Türklerin bir kesimi kendilerini Avrupa’yla özdeşleştiriyor. Avrupa Birliği’ne girmek tabii ki iyi bir şey, ama Avrupa’nın Şarkiyatçı öğretisini benimsemek kendinizden de nefret etmek demek. Çünkü Şarkiyatçılık yalnızca Araplara karşı değil Türklere karşı da uygulandı. Siz gelenekçi bir Hıristiyan aileden geliyorsunuz. Ailede edindiğiniz ve daha sonra değiştirmek zorunda kaldığınız Şarkiyatçı öğretiler oldu mu hiç? Ben böyle bir gelenekten geliyorum, ama Hıristiyan değilim. Ben ateistim, kültürel düzlemde ise bir Arap’ım. Ailem Hıristiyandı ama evimizde Kuran vardı ve Arapçayı ondan öğrendik, ama Arap kültürü İslamidir inancı da yanlış, Arap kültürünün temelleri İslam öncesine uzanır. ? ? ?