13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 8 12/4/07 15:05 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 15 NİSAN 2007 / SAYI 1099 Korucular tarlalara dönsün... Cafer Kurt landıkları veya mahkum oldukları diğer suç türleri ise, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, tecavüz, öldürme, hırsızlık, dolandırıcılık… Bucak aşireti koruculuk sisteminin özeti gibi. Susurluk sürecinde bu ortaya çıktı; Güneydoğu’daki cinayetlerin, faili meçhullerin ve çetelerin içinde korucu aşiretler de vardı. Bu hâlâ da devam ediyor. Bireysel suçların yanı sıra bir de korucuların zorunlu göçteki etkileri, boşaltılan köylere yerleşmeleri ve şimdi de geri dönüşlerin önünde engel teşkil etmeleri de var. Devlet suçu önleyeceğim derken bir başka suçu elleriyle yarattığını fark etti. KORUCULUK SİSTEMİNE SON VERİLMELİ Kitaptaki tespitlerinizden biri de aşiret yapısının çözülmemesinin nedenlerinden birinin koruculuk sistemi olduğu… Koruculuk sistemi ile rejimin feodaliteye karşı duran yapısına zıt olarak aşiret yapısı katlanarak güçlendirildi. 1980’lerde Türkiye kapılarını dışarıya açmış, dünya ile etkileşim içine girmişti. Bu dönemde çözülmeye yüz tutan aşiret sistemi, sistemin kurulmasıyla yeniden diriltildi. Aşiretin yapısındaki kan davalarının, töre cinayetlerinin bugün bu dereceye gelmesinde de bu sistemin izleri var. Ayrıca sistem, kırılması gün geçtikçe zorlaşan kendi derin ilişkilerini de yarattı. Liderlerinde toplanan korucu maaşları ve devletin dağıttığı silahlarla aşiretler, başka bir yapıya büründü. Aşiret liderleri de korucubaşı oldu. Korucuların en düşüğü 502 YTL aylık maaş alıyor. Güneydoğu’nun koşulları dikkate alındığında bu hiç de küçük bir rakam değil. İnsan hakları örgütleri işledikleri suçlar ve köye dönüşlerde engel oldukları için koruculuğun kaldırılmasını isterken, korucular haklarının iyileştirilmesini talep ediyor. Çözüm ne? Tabii ki koruculuk kaldırılmalı. Özellikle de terör ve terörle mücadele nedeniyle yaşanan zorunlu göçten geri dönüşlerin sağlıklı olması için bu sisteme son verilmeli. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra hükümetin de gündeminde koruculuğun kaldırılması vardı. Sonra bu konudaki çalışmalar kaldı. Niye gündemden düştü? Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasının ardından örgütte kopmalar yaşandı, PKK’nin da bölgedeki etkinliği azaldı. Böylece artık işlevini yitiren sistemin kaldırılması gündeme geldi. Zaman zaman Meclis’e taşınsa da sistemin kaldırılmasına yönelik bir adım atılmadı. Ancak unutulmaması gereken, sistemden beslenen güçlerin bundan vazgeçmekte isteksiz olmaları. Ayrıca hiçbir siyasi parti de kolay kolay sistemin kaldırılmasıyla yaşanacak sorunları göğüslemek istemiyor. Bir de korucu aşiretlerin mensuplarının hâlâ Meclis’te koltuklarının bulunuyor olması da önemli. Özellikle seçim zamanlarında da bu aşiretlerin kapısı çalınıyor. Sistem kaldırıldığı takdirde 90 bin korucu nasıl istihdam edilecek? Bugün koruculuk yapanlar daha önce çoğunlukla tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlıyordu. Korucu olduktan sonra bu işlerini bıraktılar. Koruculuğun kaldırılmasından sonra kredi ve başka yardımlarla korucular yeniden üretime yani tarım ve hayvancılığa yönlendirilebilir. Ayrıca belediye ve diğer kurum ve kuruluşlarda da görevlendirilebilir. Son dönemlerde terör olaylarının yaşanmadığı yerlerde korucular eğitim kurumlarında örneğin hademe olarak istihdam edildi. Suça karışan korucuları dikkate aldığımızda bu kesinlikle yanlış bir uygulama. Ancak hemfikir olunan konu sistemin kaldırılması gerektiği. Bunu yalnızca sisteme karşı olanlar değil, sistemin o dönemki savunucuları da savunuyor. Ahmet Türk ve Mehmet Ağar bu anlamda aynı düşünüyor. Sistemin birbirine karşı taraflarında yer alsalar da şimdi ikisi de farklı nedenlerden olsa da sistemin kaldırılmasından yana. Kitabı yazmanızdaki amacınız neydi? Artık gazetelerde ancak küçük bir yer bulabilen bu konu, siyasiler tarafından da göz ardı ediliyor. Türkiye’nin doğusu yıllarca bu sistemin acısını çekti. Bunların unutulmaması gerekiyor. G azeteci Berivan Tapan, uzun süredir göz ardı edilen bir konuyu kitaplaştırdı ve koruculuk sisteminin dün ve bugününü anlattı. Tapan, Güncel Yayıncılık’tan çıkan “Terörün Bekçileri”nde bugün de baş ağrıtan pek çok sorunun kaynağında bu sistemin yattığını gösteriyor, Susurluk, çeteleşme, köye dönüşün bir türlü gerçekleşememesi… Koruculuk sistemi ne zaman ortaya çıktı? Koruculuk bilindiğinin aksine PKK’yle ortaya çıkan bir sistem değil, kökeni II. Abdülhamid tarafından Kürt aşiretlerden oluşturulan Hamidiye Alayları’na dayanıyor. Amaçlar farklı da olsa oluşturulan sistem yapısı aynı. 1. Dünya Savaşı öncesinde ülkedeki otorite boşluğuyla ortaya çıkan eşkıyalara karşı 1924’de çıkarılan Köy Kanunu, o güne dek işlevini yitiren Alaylar’daki sistemi geri getirdi. Zamanla bu sistem de etkisini kaybetti. 1985’te dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren, “üç beş çapulcu” diye nitelendirdiği PKK’ye karşı Geçici Köy Koruculuğu sistemini bugüne taşıdı. Devlet, böylece güvenliği sivil kişilere emanet etti. Koruculuk sistemiyle istenen PKK’nin önüne geçebilmek için güvenlik güçlerine operasyonlarda yardımcı olabilmeleriydi. Araziyi tanıyan, askeri operasyonlarda önde giderek yolu gösterecek kişiler korucu yapıldı. Aşiretlerin koruculuğu kabul etmelerinin nedenleri neydi? Bunun birden çok nedeni vardı. İlki elbette ekonomik. Koruculuğu kabul eden aşiretler önemli bir geçim kaynağını da ele geçirdiler. 10 bin nüfuslu aşiretlerde ne kadar para toplandığı düşünülürse… Diğer önemli neden de PKK’nin baskısını devlet gücü olurlarsa kırabileceklerini böylece kendilerini koruyabileceklerini hesapladılar. Aşiretler ise suça karışmış mensuplarını cezaevlerinden uzak tutmak için korucu yaptılar. Ama korucular daha çok işledikleri suçlarla gündeme geldiler, geliyorlar. PKK’yle mücadelede bekleneni yerine getirdikleri söylenebilir mi? Operasyonlarda yaşadıkları yerleri iyi tanımaları nedeniyle güvenlik güçlerine yardımcı oldular. Bin 400 korucu çatışmalarda yaşamını yitirdi. Bu sistemin uygulanmasını başlatan dönemin yö Koruculuk sisteminin kökü, aslında II. Abdülhamid dönemine kadar dayanıyor. Bugüne taşınması ise, Kenan Evren’in PKK’ye karşı Geçici Köy Koruculuğu sistemini hayata geçirmesiyle oldu. İşte Berivan Tapan, “Terörün Bekçileri”nde Fotoğraf: Uğur Demir bu süreci ve sonrasını anlatıyor... ne geçti. Yoksul halk için eziyet olan aşiret liderleri, koruculuğun getirdiği güçle daha kural tanımaz oldular. Ayrıca istatistikler şunu gösteriyor ki, suça karışan korucuların kullandıkları suç aletleri de kendilerine verilen silahlar. Korucular en çok hangi suçlara karışıyorlar? İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 1985’ten 2005 yılının Eylül ayına kadar 4 bin 973 korucu suça karıştı. Sivil toplum örgütlerinin verilerine göre ise bu rakam 10 bin civarında. Bugün gönüllü olanlarla birlikte toplam 90 bin korucu olduğunu dikkate alırsak suça karışanlar önemli bir rakamı oluşturuyor. Yine İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre şu anda çeşitli suçlardan cezaevlerinde 900 civarında korucu bulunuyor. İlginç olan şu ki tutuklanan korucuların çoğu PKK’nin dağ kadrosuna adam kazandırmakla yargılandı. İkinci sırada ise devletin dağıttığı silahları PKK’ye vermek suçu var. Cezaevlerinde bulunan korucuların suç neticileri bile bugün koruculuğun hata olduğunu kabul ediyor. Çünkü karıştıkları suçlarla ön plandalar. Özellikle çatışmaların kesildiği dönemlerde korucuların karıştığı suçlarda patlama yaşandı. Peki, koruculuk sistemi neden sorun haline dönüştü? Nasıl Hamidiye Alayları, başıbozukluğu “temelden” çözmek için sorunlu aşiretlerden oluşturulmuşsa günümüzde korucular da ilk başta daha çok suça karışmış kişiler arasından seçildi. Aralarında askerlerle daha önce çatışmaya girmiş kişiler de vardı. Örneğin, koruculuk için ilk teklifin götürüldüğü Jirkilerin lideri Tahir Adıyaman, altı jandarmayı öldürmekle suçlandı. Bir de güvenlik güçlerinin olduğu yerde ne amaçla olursa olsun orada yaşayanların bir kısmını çeşitli yetkilerle silahlandırmak başlı başına bir sorun. Koruculuk sistemi de yine aşiret reislerinin kontrolü Osman Necmi Gürmen’in romanı, Osmanlı’nın çöküşünün de hikâyesi... Kılıç Ali Paşa ve Mühtedi Mehmet Güç ürkiye’den çok, uzun yıllar yaşadığı Fransa’da tanınan yazar Osman Necmi Gürmen, yeni romanı “Mühtedi”de Osmanlı’yı Akdeniz’in hâkimi yapan deniz komutanlarından Kılıç Ali Paşa’nın hayatına odaklanıyor. Roman aynı zamanda Osmanlı’nın haşmetinin kırıldığı bir dönemi de anlatıyor. Tarihi gerçeklere sadık kalmaya özen gösteren Gürmen bir mühtedinin hayatını anlatmak için Cezayir, Fransa ve İtalya'daki arşivlerde uzun süre araştırma yapmış. Aile kökeni itibarıyla bir ucu Osmanlı Babı Ali’sine, diğer ucu Urfa’nın Siverek İlçesine uzanan Gürmen’le “Mühtedi” hakkında konuştuk. Roman kahramanı olarak Kılıç Ali Paşa’yı seçme nedeniniz nedir? Ben bir mühtedinin iç âlemini anlatmak istedim. Yani bu insanlar dinini değiştiriyor ama kendi geçmişlerini unutuyorlar mı, unutmuyorlar mı, silip atıyorlar mı yoksa içlerinde bir ukde kalıyor mu, iç dünyaları neyin nesidir, bunu analiz etmek istedim. 16. asırda Osmanlı’nın yapısı çok enteresan; abartı olmasın, ama neredeyse yarısı mühtedi zaten, yeniçerisi, sipahisi, veziri azamı… Hepsi din değiştirmiş kişiler. Kitap Cezayir’de başlıyor, İstanbul’da bitiyor. Akdeniz’in içinde mühtedi olup yeni memleketine, yani Osmanlı’ya sadakatle bağlanmış, dövüşmüş çarpışmış bir insanın iç âleminde o eski çocukluk yılları unutulmuş mu unutulmamış mı? Tam adamına düştüm; Kılıç Ali Paşa, yani Uluç Ali Reis. 1415 yaşında korsanlar tarafından kaçırılmış, ardından açıkçası canını kurtarmak için İslamiyete geçmiş. Ondan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun amirali, kaptanı deryası olana kadar yükselmiş. Bu konuya Kılıç Ali Paşa’dan daha yatkın bir kişi olacağını sanmıyorum. Romanın sonundaki kaynakça listesine bakınca Kılıç Ali Paşa ve dönemini epeyi araştırdığınız anlaşılıyor. T Kılıç Ali ile çok meşgul oldum. Doğduğu Geyre, La caltilla’da, oraya iki kez gittim, benim başkasını aramama gerek yok, adamım burada, dedim. Bir büstü var, heykelin kaidesi iyi yapılmamış ama üzerindeki levhaya her şeyi yazmışlar. Roman İtalyancaya çevrilirse , güzel bir kaide yaptıracağım o heykele. Bu araştırmalarınızda Kılıç Ali paşanın iç âleminden neler buldunuz? Eski hayatından içinde kalmamış şeyler yok değil, kitapta geçiyor, ama hiçbir zaman, seçmiş olduğu yere ihanet etmemiş. Siz Osmanlı’nın çöküşünü Kıbrıs’ın fethine ve sonrasında Kılıç Ali Paşa’nın ölümüne de bağlıyorsunuz, değil mi? Evet, 3. Murat’la birlikte başlar çöküş. Kanuni’den sonra 2. Selim zamanında Sokullu var. Sokullu cinayetinden sonra hemen hemen sekiz sene imparatorluğu Kılıç Ali paşa idare ediyor. Kılıç Ali Paşa, saray bürokrasisince de sevilmiyor. Çevresine çok iyilik yapıyor. Camiye girdiği zaman kese kese altını oraya bırakıp dağıttırıyor ve tembih ediyor, din meselesi koymayın, fakir oldu mu Rum, Musevi kim olursa olsun vereceksiniz, diyor. Zaferlerini hatırlayın, böyle bir adam nasıl sevilmez. Bugün de Kılıç Ali Paşa adından pek övgüyle söz edilmiyor… Bu memlekette şimdi birileri kalkıp “Kılıç Ali Paşa camii, Ayasofya’nın bir kopyasıdır” diyor, “Mimar Sinan da niye son zamanında kalktı, bu camiyi yaptı” diye soruyorlar, niye bunu böyle Ayasofya’ya benzetti? Ben Sinan’ın onu öyle düşünerek yaptığını zannetmiyorum. Çünkü Sinan bu camiyi yaptığı zaman karşıda da Şemsi Paşa Camisi’ni bitirmek üzereydi, ondan biraz evvel de Sokullu’nun, Piyale’nin camilerini yapmıştı. Esas projeyi o çiziyor, sonra yardımcıları var tabii, mümkün değil 90 yaşında o kadar iş yapması. Benim şahsi kanaatim, Sinan, Kılıç Ali Paşa’nın kendi hissettirmesiyle bu şekilde yapıyor camiyi. O zaman rahatsız etmeyen şey, bugün niye bizi bu kadar rahatsız ediyor? Hegel’in meşhur bir lafı vardır, “Her etkinin ardından ters tepkisi gelir”. İnsanlığın gelişmesi de böyledir. Bizde de tahminim böyle: Cumhuriyetin ilk dönemlerinden başlıyor, Kürt isyanından tutun, Ermeni meselesine kadar, bunlar içeriden işlendiği müddetçe, bunun karşısına reaksiyon olarak milliyetçilik dikilmeye başlıyor. Bunlar dikildikçe töhmetler artıyor, töhmetler arttıkça o milliyetçilik kabarıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle