10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 5 13/12/07 14:49 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 16 ARALIK 2007 / SAYI 1134 5 Parekon bir çıkış olabilir Z Magazine ve Z Net’in editörü Michael Albert 60’lardan sonra solcuların boş bıraktığını düşündüğü ekonomik alana “Parekon” teorisiyle girdi. Teori hakkaniyet ve dayanışma esasına dayanıyor. Albert’ın bir eleştirisi de anlaşılmaz dille konuşan, yazan entelektüellere, onları “hiyerarşik elitist” olarak tanımlıyor. Fotoğraf: Uğur Demir Önerdiğiniz yeni ekonomi modeli Parekon ve benzer önermelere insanlar uzak gibi. Konferanslarınız sırasında izleyicilerden nasıl tepkiler aldınız? Zor olan kısmı kafa karıştırıcı olması değil, insanlara yabancı ve alışılmadık gelmesiydi, insanların fikre alışması biraz zaman aldı. Nasıl tepkiler aldığıma gelirsek; San Francisco, Arjantin, Türkiye ya da Uzak Doğu fark etmiyor, insanların kafasını karıştıran nümerasyon gibi belli noktalar oldu. Küreselleşme nedeniyle olsa gerek, insanların durumları ve yaşamı algılayışları çok uzak mesafelerde bile büyük benzerlikler gösteriyor. Her gün birkaç insan bu harekete katılıyor. Belli bir seviyeye ulaştığında hareket çığ gibi büyüyecek. Birçok ülkede insanlar Parekon hakkında tezler yazıyor ve bu metoda uygun işletmeler açılıyor. Ancak iki büyük engel var. İlki büyük medya kuruluşları. ABD’deki büyük gazetelerde çalışan herhangi bir muhabir, bana bu tür sorular soramazdı ya da şu an ne konuştuğumuz hakkında herhangi bir fikir yürütemezdi. O yüzden ortaya çıkıp fikirlerini geniş kitlelere anlatmak çok zor. İkinci engel ise solcu kesimlerin Parekon’u görmezden gelmesi. Çünkü hareket popüler hale gelirse solcular tarafından yürütülen kurumların da bir anlamı kalmayacak. ANARŞİST BİR MODEL... Sizce solcu kitlelerin ekonomik meselelere yabancılaşmasında altmışlı yıllardaki hareketlerin kaderciliğe ve romantizme kendilerini fazla kaptırmasının bir etkisi var mı? Hayır, biraz farklı. Altmışlarda ben solcu olduğumda herkes ekonomi üzerine kafa yoruyordu. Ancak bir noktada ırkçılık, kimlik ve cinsiyet sorunları ön plana çıkmaya başladı, yine de bu sınıf çatışmasının ikinci plana itilmesinin ana nedeni değildi. Irkçılık ve cinsiyet ayrımcılığıyla ilgilenen insanlar, farklı kimlikler arasındaki ilişkiyi fark ettiler. Öyle bir noktaya gelindi ki kadın ve erkek arasındaki ilişki ve siyahlarla beyazlar arasındaki ilişkinin yanında yönetici sınıftan insanlarla çalışan sınıftan insanlar arasındaki ilişki de gelişmeye başladı. Sınıf çatışmasının önüne geçen buydu. Eğer ekonomi bu ortamda tartışılmaya devam etseydi, kendini bu tip konulardan soyutlayamayacaktı. Sonuçta da ekonomiyle ilgilenenlerin ve Marksistlerin enerjisi tükendi sanırım. Altmışların hareketi içinde yer alan insanlar da kendilerine hedef olarak ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığını seçti. Anarşizm, Parekon’da ne gibi bir rol üstlenebilir? Bence Parekon, anarşist bir ekonomi modeli. Ancak anarşizm çok geniş bir yapı ve bu yapının içinde hoşlanmadığım şeyler var. Yanlış anlaşılmak istemem o yüzden herhangi bir eğilimle bağlantılı kelimeler kullanmak istemiyorum, ama birisi gelip bana “Parekon, anarşist bir ekonomi modeli mi?” diye sorarsa ona “evet” derim. Çünkü insanların kendilerini yönetmesini ve herhangi bir otoriteye bağlı kalmamasını sağlıyor. Deniz Ülkütekin A BD’nin en etkin muhalif yayın organlarından Z Magazine ve Z Net’in editörü Michael Albert, iki buçuk yıl aradan sonra yeniden Türkiye’ye geldi. Şu anki düzene alternatif olarak geliştirdiği Parekon (Katılımcı Ekonomi) modelinin esaslarını “Umuda Yolculuk Kapitalizmin Ötesinde Yaşam” isimli yeni kitabında anlatan Albert, bu tip konuları korkutucu ve anlaşılmaz hale getirenlerin yeni bir toplum arayışındaki en büyük engel olduğunu düşünüyor. genç solcular kendilerini farklıymış gibi göstermeye çalışıyor. Ortalama insanların yediklerini yemiyor, ortalama insanların izlediklerini izlemiyor ya da ortalama insanların hoşlandıkları şeylerden hoşlanmıyorlar. Bu şekilde sadece bir kült yaratırsınız. Bu çok büyük bir hata, kendini toplumdan soyutlayan insanların önereceği çözümler, genel ortalama için akla yatkın olmaz. Herkese uygun çözümler üretmeliyiz. İnsanlara metotlarınızı anlatırken mümkün olduğunca açık ve kolayca anlaşılabilecek şekilde olmasına dikkat ediyorsunuz. Bu sizin stiliniz mi, yoksa böyle bir kaygı taşıyor musunuz? Bu fazlasıyla önemli, evet, bunu yapmayı seçiyorum. Eğer kitap yazarken ve konuşurken anlaşılmayan, akademik bir dil kullanırsanız insanlar sizi anlayamaz. Katılımcı, eşit ve hakkaniyetli bir dünya istediğini söyleyip anlaşılmaz bir dil kullananlar bence ikiyüzlüdür. Anlatmak istediklerimi açık bir şekilde dile getirmeye çalışmak benim sorumluluğumda. Şanslıyım ki toplum ve ekonomi hakkında konuşmak, kuantum fiziğini anlatmak kadar zor değil. Anlaşılabilir şeyleri zorlaştırarak kendilerini toplumun geri kalanından soyutlayanlar, her ne kadar amaçları farklı görünse de kapitalizmin yarattığı elitlere benziyorlar… Genel olarak bu görüşe katılıyorum ama arada ufak bir fark var, akademik solcuların yaptıkları diğerlerini yöneten ve kâr amaçlayan kapitalistlere değil de daha çok bilgi üzerinde tekel oluşturan ve diğer insanların öğrenmesini engelleyen avukatlara ve doktorlara benziyor. Anlaşılmaz olmanın kendilerini çok akıllı göstereceğine inanıyorlar. Bu da hareketi yozlaştırıyor. Solculuk, sınıfsız bir dünya aramak, işçilerin yanında olmak yerine doktorlara, profesörlere ve avukatlara hitap ediyor. Bu otoriter, hiyerarşik, elitist ve aynı zamanda çok çirkin bir şey ve maalesef biz, bu tip insanları sanki birer yıldızmış gibi ihya ediyoruz. Onlar yıldız değil, problem yaratan insanlar. Sadece kolayca anlaşılabilir insanlar örnek alınacak bir şeyler yapıyor. İmparatorluk gibi kitapları yazanlar ise sadece harekete zarar veriyor. KATILIMCI OLMANIN ÖNEMİ... Siz kendinizi nerede görüyorsunuz, çalışan sınıfa ne kadar yakınsınız? Özel hayatımda farklılıklar da var benzerlikler de. Maçları takip ederim, popüler romanlar okurum. Bunlar benzer şeyler. Sekreterim ya da arkamdan etrafı toplayan insanlar yok ama öte yandan Katılımcı Ekonomi Yaklaşımı’nı geliştirdim. Cinsel ayrımcılık ya da ırkçılığa karşıyım. Toplumun her kesimine yakın olmaya çalışıyorum. Alışveriş yaparım, çünkü ihtiyaçlarımı karşılamazsam ölürüm. Ancak özellikle PAREKON NEDİR? Michael Albert’ın önerdiği Katılımcı Ekonomi düzeni, temelde bir kurumdaki işleri yapan insanlar arasındaki rotasyona dayanıyor. Buna göre uzmanlık gerektiren işleri azınlığın tekelinden çıkarıp genele yaydığınızda, insanlar arasında herhangi bir fark kalmıyor ve herkes, birbirinin işini dönüşümlü olarak yapıyor. Böylece yönetici sınıf ve çalışan sınıf kavramlarını ortadan kaldırmayı hedefleyen Parekon, dört temel ilkeye dayanıyor. Bunlar dayanışma, eşitlik, öz yönetim ve çeşitlilik. Ortalama insanların uzmanlık gerektiren işleri yapamayacağının tamamen uydurma olduğuna inanan Albert, eğer yeterli olanaklar sağlanırsa dengeli iş bileşenlerinin kendiliğinden ortaya çıkacağına inanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle