22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 MAYIS 2006 / SAYI 1052 7 Bu sefer yine farklı bir Ciwan Haco var. Her defasında yeni bir şey yapma isteğinin sonucu bu. Haco, hüznü silip atmış “Off”ta. Gülünsün istiyor, neşe sarsın dinleyeni... Hayranlarıyla arasındaki uzaklığı bu yaz kapatacak, çünkü seri konserlere hazırlanıyor... Sırada İngilizce albüm var... Derdi yine aynı: Aşk ve özgürlük... beni ne kadar seviyorsa, ben de onları o kadar çok sevdiğim içindir. Buraya gelemediğim zaman da yüreğim hep buradaydı. Üstelik buradaki Kürtlerin kulakları pop ve rock müziğe daha açık. Peki, sizce başarınızda Kürt olmanız ne kadar etkili? Beni sonuçta Avrupalılar ve Türkler de dinliyor. Başarımda belki Kürt olmamın etkisi vardır, ancak bu bir eksiklik değil, benim için gurur verici. Kürt müziğinin popüler sanatçısı olarak anılmak sizi rahatsız ediyor mu? Hayır, niye rahatsız etsin ki? Seviniyorum, mutlu oluyorum. Evet, ama popüler kültür tüketime dayalı bir kültürdür. Bu sizi korkutmuyor mu? Hayır, benim yaşamda hiç değişmeyecek bazı prensiplerim var. Öncelikle insanları seviyorum ve hiçbir şekilde kendimi satmıyorum, o yüzden de değişmiyorum, neysem oyum. Hülya Avşar Show’a neden çıktınız, buna ihtiyacınız var mıydı? Pek çok programdan davet aldım, ancak bugüne kadar sadece Hülya Avşar’da çıktım. Hülya Avşar’ı bir sanatçı ve insan olarak seviyorum ve yaptığı işe saygı duyuyorum. Aşk, özgürlük ve neşe Esra Açıkgöz ff, Ciwan Haco’nun son albümünün adı. Bu bıkkınlık belirten bir “off” değil, tam tersine Haco bu albümle insanlara neşe ve yaşama sevinci vermek istiyor. Albümdeki ritmik parçalar da bunu gösteriyor. “Çünkü” diyor, “bu müziği insanlar için yapıyorum ve onlar gülmeyi hak ediyorlar”. Bugünlere kolay gelmemiş. Davetsiz gittiği kültür gecelerinde sahneye çıktığında beş bin kişiden sadece 3040 kişinin dinlediği olmuş. Evinin bodrumunda, ablasının yazdığı parçaları bir teybe kaydederek kaset yaptığı günler de. Yine de devam etmiş, çünkü müzik onun için “sevmek” demek. Şimdi bu sevgiyi konserlerinde 300 bin kişiyle paylaşıyor. Tükenmeyeceğinden emin, şımarmayacağından da. “Benim hayatta değişmeyecek bazı prensiplerim var” diyor, “Öncelikle insanları seviyorum ve hiçbir şekilde kendimi satmıyorum, o yüzden de değişmiyorum, neysem oyum”. Sevenlerini bekletmeden söyleyelim, Haco, yaz için bir dizi konser hazırlığında! O HERKES DİNLESİN DİYE... Gelelim albüme. Nasıl bir hazırlık yaptınız, “Off” için? Albüm için aranjör Ayhan Evci ile yedi ay uğraştık. Herkesin bu albümü dinleyebilmesini istiyoruz. O yüzden bazı parçalarda İngilizce sözler var. Her ne kadar 198090’lı yılların müziğinin etkisi olduğu söylense de, ben modern bir albüm olarak görüyorum. Sesinizin Kürtçe dışında bir dile yakışmadığını ve başka bir dilde albüm yapmayacağınızı söylüyordunuz. Sanırım bu fikrinizi değiştirdiniz. Sırada tamamen İngilizce bir albüm projesi mi bekliyor? Kafamda öyle bir şey var. Tüm nüvelerini oluşturabilirsem, bütün gerekliliklerini yerine getirebilirsem İngilizce bir albüm yapmak isterim. 14 yaşınızda evinizin bodrumunda, ablanızın yazdığı parçalarla çıkardığınız ilk albümünüz “Emina Emina”dan bugünlere baktığınızda nasıl bir geçmiş görüyorsunuz? Böyle bir değerlendirme beni ağlatabilir. Bir kaset çaların yanında saz çalıp söyleyerek kaydederdim. Şimdi buraya geldim, elhamdülillah. Yine de buna kendim bile bazen çok şaşırıyorum. Karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Emina Emina’dan son albümüme kadar çok sıkıntı çektim, hep bir terslik, engel oldu. Bunları illa adlandırmaya gerek yok, dağıtım, yapım, stüdyo... En rahat olduğum albüm “Off”, Avrupa Müzik ne söz verdiyse onları tuttu. Yine de bu kadar sorun yaşamasaydım belki de bu şarkıları, sözleri yapamazdım. Parçalarınızda çok kullandığınız iki kavram: Aşk ve özgürlük... Bu iki kavramın sizdeki karşılığı ne? Aşk, yaşamdır. Aşksız yaşam sürmez. Özgürlük ise her insanın ruhunda taşıdığı bir esinti ve hak ettiği bir şey. Müzik dışında kimdir Ciwan Haco? Neler yapar? Sabah erken kalkıp, eşimi iş yerine bıraktıktan sonra çocuklarımla kahvaltı yapıyorum, onları okula götürüyorum. Eve dönüp biraz daha uyuduktan sonra, sazımı elime alıyorum, o zaman müzik başlıyor. Sonra yemek yapma zamanım geliyor ve gidip eşimi, çocuklarımı alıyorum. İşte Ciwan Haco. Her albümle müziğinizde bazı değişiklikler oluyor. Nedir bu değişimin altında yatan, hâlâ aradığınız tarzı mı bulamadınız yoksa kendinizden mi sıkılıyorsunuz? Her defasında yeni bir şey yapmak istiyorum. İnsanlar, teknik, stüdyolar değişiyor. 20 yıl önce yapmak istediğim müziği bugün beğenmiyorum. Dinlediğim müzikler de değişiyor. Bunlar müziğimi etkiliyor. Bu benim için pozitif bir yöneliş. “Na Na” albümü bu değişimde bir dönüm noktası. Ondan önce müziğinizde hâkim olan hüzün, artık albümlerinizde görülmüyor, şimdi neşe hâkim. Bu neşeyi yaratan ne? Doğrudur. “Off”u yaparken insanlara neşe, hareketlilik sağlayacak bir albüm isteğiyle yola çıktık. Artık insanlara hüzünden öte, yaşama sevinci vermek istiyorum. Zaten her defasında bir şeylerden yakınıyoruz, en azından müzik onları bu dertlerden uzaklaştırsın. İnsanın bazen gülmesi gerekiyor, dans etmesi de. Sürekli problemleri düşündüğünüz zaman mahvolursunuz. Sonuçta bu müziği insanlar için yapıyorsunuz ve onlar gülmeyi, yaşama sevincini hak ediyorlar. Bu, politik söylemlerinizin azaldığı yönünde eleştirileri de beraberinde getirdi. Gerçi siz her röportajınızda “Ben politik bir sanatçı değilim” diyorsunuz, ama... Kendimi politik sanatçı olarak görmedim, ama her za Fotoğraf: VEDAT ARIK man halkımın yaşadığı acı ve hüzünle ilgili şarkılar yaptım. Bu da beni politik bir yere çekmek için yeterli, ama yine de politik bir sanatçı değilim. Zaten bir albüm yaptığımda insanları ikna etmek gibi, bir amacım olmuyor. Sonuçta onu aslında kendiniz için yapıyorsunuz. Yine de şimdiye kadar ki izlenimler iyi, insanlar Off’u sevmişler. de çok önemli, çünkü müzik insanın çevresinde ve dünyada neler olduğunu öğrenmesi için önemli bir araç. Her güzel müziği dinliyor ve onlardan yararlanmayı biliyorum. Avrupa’da da Türkiye’deki gibi bir ilgiyle karşılaşıyor musunuz? Avrupa’da uluslararası festivallerde çalıyorum, ama Türkiye’deki kadar dinleyicim yok. Türkiye’ye gelene kadar, burada bu kadar çok dinleyicim olduğunu da bilmiyordum. Mardin’deki konserden kılık değiştirilerek kaçırıldınız, Diyarbakır’da eller üstünde sahneye götürüldünüz... Bu büyük ilgiyi neye dayandırıyorsunuz? Dinleyicilerle aranızda nasıl bir bağ var? Bu duyguyu dökecek bir sözcük yok. Bu duruma gerçekten şaşırıyorum, ama çok sevinçliyim. Gücümü, ilhamımı onlardan alıyorum zaten. Herhalde bu ilgi, onlar MÜZİĞİM BENİM YAŞADIKLARIM... Artık şarkı sözlerinizi de kendiniz yazıyorsunuz. Müziğinizde nerelerden besleniyorsunuz? Yaşadıklarımı döküyorum. Mesela, “Off”taki “Welatê Min/Ülkem” parçasını Batman konserindeki o güzel duyguyu yaşadıktan sonra yazdım. Evdeki kalabalık yaşam da çok etkiliyor beni. Bazen iki kızım, eşimin oğlu ve eşim, bir şeyler söylüyorlar. Ben de sazımı alıp onlarla çalıyorum. Bazı şarkılarım böyle çıktı. Diğer müzikler Bir bas efsanesi: John Patitucci Zekeriya S. Şen 1990’larda aldığı “Dünyanın en iyi basçısı” unvanını hâlâ koruyan John Patitucci, akustik ve elektronik caz müzik dünyasında vazgeçilmezi. Chick Corea, Freddie Hubbard, Ry Cooder, Herbie Hancock, Tom Scott, Larry Carlton, Freddy Hubbard, Roby Duke, Dave Guisin, Stan Getz ve Wayne Shorter gibi caz dünyasının önemli sanatçıların ekiplerinin her zaman bir parçası olan sanatçı, bu kadar ilgiye rağmen mütevazı bir basçı ve besteci. Patitucci, Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında, 26 Mayıs’ta, Babylon’da trio olarak konser verecek. John Patitucci’nin geçmişi müziğe olan bu geniş ilgisini açıklıyor. Brooklyn, New York’ta 1959’da doğan sanatçı, The Beatles ve Motown sanatçılarını (bunların arasında tutkuyla bağlandığı James Jamerson’ın yeri ayrıdır) dinleyerek büyüdü. 11 yaşında ilk defa eline bas aldı. Ailesinin 1972’de California’ya taşınmasıyla rock ve gospel grupları ile haşırneşir oldu ve caz vizyonunu genişletti. 15 yaşında klasik bas, bir yıl sonra piyano çalmayı öğrendi. San Francisco ve Long Beach devlet üniversitelerinde yüksek seviyede klasik bas okudu, mezun olduktan sonra kendisini bir anda Los Angeles caz akımında buldu. Seyirci ile piyanist Gap Mangione’a eşlik ederken tanıştı. Üst üste turnelere katılan sanatçı, sonunda dünyanın caz başkenti olan New York’a geri döndü. Klasik müzikten soul’a, rock’tan, blues ve caz’a kayan sanatçı, her türlü müziği keşfetmeyi ilke edindi. Bası müzik haritasında ciddi bir yere yerleştiren, öncülüğü üstlendi. Bu sayede enstrüman üreticilerinin basa ayrı bir özen göstermelerini sağladı. En son Yamaha, sanatçının imzası bulunan, daha geniş tel aralıkları olan TRB6JP2 John Patitucci modelini piyasaya sürdü. 1985’te uzun zamandan beri yoldaşı ve dostu Chick Corea’nın Elektric ve Akoustic gruplarının kurucu üyesi olarak ekibe almasıyla sanatçı, çok ilgilenmese de, bir anda dünya çapında şöhret oldu. Caz bahçesinin her köşesine bir şey eken sanatçı zamanla ektiklerinin meyvesini yemeye başladı. Eleştirmenler, belli başlı caz dergileri ve en önemlisi hayranları tarafından dört defa üst üste (19931996) “En İyi Caz Basçısı” ve “En İyi Akustik Basçı” unvanlarına layık görüldü. Özellikle kendisi ile özdeşleşen altı telli eşsiz içgözlemsel bas solosu sayesinde solo kariyerine başlayan sanatçı, 1993 tarihli “Another World” albümü ile “En İyi Caz Enstrümantel Albümü” Grammy ödülüne aday oldu. Corea’yla birlikte gerçekleştirdiği çalışmalarla iki Grammy ödülü kazandı, en azından on beş defa da aynı ödüle aday oldu. 1986’da ise dostları tarafından Ulusal Kayıt Sanatı ve Bilimleri Akademisi’nin “En Değerli Müzisyeni” olarak ödüllendirildi. “Müziğin her zaman bir hikâye anlatması gerekir” diyen, yaptığı müziğin anlatılamayan bir film olduğunu iddia eden sanatçı aynı zamanda bir akademisyen. The Thelonius Monk Caz Enstitüsü ve New York’ta The Bass Collective adlı okullarda müzik eğitimi veriyor. B.B. King, Bonnie Raitt, Michael Brecker, George Benson, Dizzy Gillespie, Natalie Cole, Bon Jovi, Queen Latifah, Sting ve Carly Simon benzeri popüler sanatçılar ile müzik işbirliği yapan basçı, çok yönlülüğünü, net ses sentezinin 1990’lardan beri herkese bulaştırmaktan çekinmiyor. İstanbullu cazseverlere 7. yaşını kutlayan Babylon sahnesinde bas hünerlerini konuşturacak efsanevi sanatçıyı kaçırmamanızı öneririm. John Patitucci, 26 Mayıs’ta Babylon’da... CUMHURİYET 07 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle